trajedilerin mazur görülebilmesi için insanın direniş sınırla
rını bilmesini sağlayan araçlar olarak görülmeleri yetecekse
de böyle bir özür insanı hiç bir şekilde tarihin terörüne karşı
daha korunaklı kılmaz.
Temel olarak, arketipler ve tekerrürün ufku, Tanrı’yı dış
lamayan bir özgürlük felsefesi kabul edilmedikçe zarar gör
meden aşılamaz. Arketipler ve tekerrürün ufku ilk kez, dinsel
deneyime
yeni bir kategoriyi,
imarı
kategorisini dahil eden
M usevilik-H ıristiyanlık tarafından aşıldığında kanıtlan
mıştır bu. Unutulmamalıdır ki İbrahim'in imanı "Tanrı için
her şey mümkündür", diye tanımlandığında Hıristiyanlığın
imanı insan için de her şeyin mümkün olduğu sonucunu doğu
rur." ... Allaha imanınız olsun. Doğrusu size derim: Kim bu
dağa: Kalk denize atıl, diyecek olur, ve yüreğinde şüphe bu
lunmaz, ancak her dediğinin olacağına iman ederse, kendisine
olacaktır. Bunun için size derim: Dua edip dilediğiniz her şeyi
almış olduğunuza iman edin, ve size olacaktır." (Markos
11:22-24)16 îman
bu bağlamda, diğer bir çoklarında olduğu
gibi, her tür doğa "y asasınd an mutlak kurtuluş ve do
layısıyla insanın tahayyül edebileceği en yüksek özgürlük an
lamına gelir: evrenin ontolojik kuruluşuna dahi müdahale
etme özgürlüğü. Bu, sonuçta, yaratıcı bir özgürlüktür. Başka bir
deyişle, insanın yaratılışla işbirliği için yeni bir formül oluş
turmaktadır -ilk , ama aynı zamanda arketipler ve tekerrürün
geleneksel ufku aşıldığından beri ona denk tek formül. Ancak
böyle bir özgürlük (selamet öğretisine ilişkin, dolayısıyla dar
anlamda dinsle değeri bir yana) modern insanı tarihin
teröründen koruyabilir - yani, kaynağı, teminatı ve desteği
Tanrı’da olan bir özgürlük.Bunun dışındaki modern özgürlük,
ona sahip olana sağladığı tatmin ne olursa olsun, tarihi hak-
lılaştırmakta yetersiz ve bu, kendisine karşı içten olan her in
san için, tarihin terörüne eşdeğerdir.
Dahası, Hıristiyanlığın, modern insanın ve tarihsel in
sanın, kişisel özgürlüğü ve (döngüsel zamanın yerine)
sürekli
zamanı aynı anda keşfetmiş olan insanın "dini" olduğu söyle
153
nebilir. Hatta, ilginçtir, Tanrı'nın tarihin tekerrürü olarak
değil tarih olarak varolduğunu düşünen modern insana, tari
hin teröründen korunmak için bu kitapta sözü edilen her türlü
mitos, ayin ve ananeyi elinin altında bulunduran arkaik ve
geleneksel kültürlerin insanına kıyasla çok dahap şiddetli
biçimde dayatılmıştır. Dahası, Tanrı
fikri ve onun ima ettiği
dinsel deneyim çok eski çağlardan beri varolsa da değişik za
manlarda ilkel insanlığın dinsel ihtiyaçlarına daha acilen
yanıt veren diğer dinsel "biçimler" (totemizm, ata kültü,
doğurganlığın Baş Tanrıçası, vb.) bunların yerini almıştır.
Arketipler ve tekerrürün ufku içinde tarihin teröründen ne za
man ortaya çıksa üstesinden gelinebilmiştir. Kelimenin Muse-
vi-Hıristiyan anlamıyla (yani, tanrı için her şey mümkündür)
imanın "icadrndan itibaren arketipler ve tekerrürün ufkunu
•' terkeden insan artık tarihin terörüne karşı’ sadece Tanrı fik
riyle korunabilir. Ancak Tanrı'nın varolduğunu farzederek bir
yandan (yasalarla yönetilen
bir evrende ona özerklik, başka
bir deyişle evrende yeni ve biricik olan bir varlık tarzının
"başlaması''m sağlayan) özgürlüğü, öte yandan da tarihsel
trajedilerin her zaman insanlık için o durumda görülmese bile
tarihüstü anlamları bulunduğuna dair bir kesinlik kazanır.
Modem insanın diğer her durumu sonuçta umutsuzluğa götürür.
Bu, kendi insani varoluşsallığmdan değil insanlığın neredeyse
tümünün (her zaman bilincine varmamakla birlikte) sürekli
bir dehşete maruz kaldığı bir tarihsel evrendeki mevcudiye
tinden kaynaklanmaktadır.
Bu itibarla, Hıristiyanlığın "düşmüş insan"ın
dini olduğu
kesin olarak kanıtlanmaktadır: modern insanın geri dönülmez
biçimde tarih ve ilerlemeyle özdeşleştiği ve tarih ve ilerle
menin bir düşüş olduğu ölçüde arketipler ve tekerrür cennetinin
nihai olarak terkedilmesi anlamına gelmektedir bu.
154