Ebedi dönüş mitosu



Yüklə 3,73 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə25/51
tarix15.01.2023
ölçüsü3,73 Mb.
#98631
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   51
0963-Ebedi Donush Mitosu-Mircea Eliade-chev-Umit Altugh-1976-187s

Üçüncü Bölüm
TALİHSİZLİK VE TARİH



ACI ÇEKMENİN NORMALLİĞİ
Bu bölümde insan hayatına ve tarihsel varoluşuna yeni bir 
bakış açısından yaklaşmayı umuyoruz. Arkaik insan, göster­
miş olduğumuz gibi, kendini geri çevrilemez, önceden görüle­
mez, kendi başına değer sahibi olayların sıralanışı olarak gö­
rülen tarihte karşıtlık içine yerleştirme eğilimindedir. Onu 
kabullenmeyi ve ona böylece, tarih olarak bir değer atfetmeyi 
reddeder -ancak her zaman bundan kaçınması da mümkün ol­
maz; örneğin, kozmik afetler, askeri felaketler, toplumun ya­
pısıyla bağlantılı toplum sal adaletsizlikler, kişisel talih­
sizlikler ve benzerleri karşısında güçsüzdür. O halde, arkaik 
insanın bu "tarih"e nasıl katlanabildiğini, yani, felaketlere, 
kötülüklere ve her bireyin ve her topluluğun çektiği "acılar"a 
nasıl dayanabildiğim bilm ek ilginç olacaktır.
Geleneksel bir kültüre mensup bir insan için yaşamanın an­
lamı nedir? Her şeyin üstünde, insan-ötesi modellerle uyum 
içinde, arketiplere uygun yaşamak demektir bu. Dolayısıyla, 
gerçeğin
bağrında yaşam ak anlamına gelir bu, zira -I. Bö- 
lüm'de yeterince vurguladığım g ib i- arketipler dışında tam 
anlamıyla gerçek olan hiçbir şey yoktur. Arketiplere uygun 
yaşamak "yasa"ya uymak sonucunu doğurmuştur, zira, yasa
97


ilk kutsalın tezahüründen, varoluş normlarının in illo tempore 
vahyedilmesinden, bir tanrı ya da mistik varlığın açıklama­
larından başka bir şey değildir. Ve paradgmatik jestlerin 
tekrarı ve periyodik törenler aracılığıyla arkaik insan, gör­
müş olduğumuz gibi, zamanı yok etmede başarılı olduysa, koz­
mik ritmlerle de uyum içinde yaşamıştır hatta diyebiliriz ki 
bu ritmlere dahil olmuştur (gece ve gündüzün, mevsimlerin, ay 
devrelerinin ve mevsim dönümlerinin onun için ne kadar 
"gerçek” olduğunu hatırlamamız yeter).
Böyle bir varoluş çerçevesi içinde acı çekme ve ıstırabın an­
lamı ne olabilir? İnsanın, kaçınılmaz olduğu için, sözgelimi 
iklim zorluklarına katlanır gibi "katlanması" gereken an­
lamsız bir deneyim olmadığı kesindir. Niteliği ve görünür­
deki nedeni ne olursa olsun acı çekmenin bir anlamı vardı; her 
zaman bir prototipe olmasa bile değeri tartışma götürmeyen 
bir düzene tekabül ediyordu bu acı. Eski Akdeniz etiğine kı­
yasla Hıristiyanlığın en büyük üstünlüklerinden- birinin acı 
çekmeye büyük değer vermesi, acıyı olumsuz bir durumdan 
olumlu bir ruhsal içeriği olan bir deneyime dönüştürmesi ol­
duğu söylenmiştir. Bu iddia, acıya bir değer verme ve hatta 
selamete erdirici niteliklerinden ötürü acının peşinde koşma 
söz konusu olduğunda geçerlidir. Ama, Hıristiyanlık-öncesi 
insanlık acı çekmeyi özlememiş ve (bir kaç sınırlı istisna dı­
şında) bir arınma ve ruhsal yükseliş aracı olarak değer ver­
memiş olmakla birlikte acıyı tümden anlamsız olarak görmüş 
değildir. Elbette, burada bir olay, tarihsel olgu olarak acı­
dan, bir kozmik felaket (susuzluk, taşkın, fırtına), bir işgal 
(kargaşa, esaret, aşağılanma), toplumsal adaletsizlikler, vb. 
sonucunda çekilen acıdan söz ediyoruz.
Böyle acılara katlanılabildilerse, acıların gereksiz ve 
keyfi birşey olarak görülmemeleri sonucu mümkün olmuştur bu. 
Örnekler zikretmeye gerek yok; her yerde bulunabilir. Tar­
lasının susuzluktan mahvolduğunu, hayvanların hastalıktan 
kırıldığını, çocuğunun hastalandığa kendisinin ateşlendiğini 
ya da avda sürekli olarak şansının yaver gitmediğini gören
98


bir ilkel bilir, ki bu olaylar rastlantı sonucu değil, çaresi rahip 
ve büyücünün elinde bulunan belirli büyüsel veya şeytani et­
kilerin sonucudur. Dolayısıyla bir felaket durumunda toplu- - 
luğun yaptığını yapar o da: büyüsel etkileri gidermesi için bü­
yücüye ya da tanrıların ona iyi davranmasını sağlaması için 
rahibe başvurur. Rahip veya büyücünün müdahalesi soçıuç ver­
mezse taraflar başka durularda çoğunluklu unutulan Yüce 
Varlık'ı hatırlar ve ona adaklar sunarlar. "Sen ki yukarı-da- 
sın, benim çocuğumu alma; çok küçük o", diye dua eder Tierra 
del Fuego’nun göçebe Selk’nam i. "Ey, Tsuni-Goam!" diye ses­
lenir Hotantolar. "Bir tek sen bilirsin ki ben suçsuzum!" Bir 
fırtına sırasında, Seman^ pjgmeleri bacaklarını bambu bıçak­
larıyla çizer, her yana kan saçaralc Bağırırlar: "l i  Pedn! 
Pişmanım, hâtanıi ödüyorum! Kabul et, odüyorum!"1 K arşı- 

Yüklə 3,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə