Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
458
gözden yükselen aşamalardaki her bir aşama kullanıcıya ya-
rar sağlıyorsa, bunun olabileceğini mantığım bana söylüyor.”
757
Darwin, mikro seviyedeki kompleksliğin boyutlarından
habersizdi. Ayrıca ilerleyen zamanlarda, kendi teorisinin en
ateşli savunucularının bile, canlılardaki gözlerin, 40-60 defa,
birbirlerinden ayrı olarak evrimleşmiş olması gerektiğini ka-
bul etmek zorunda kalacaklarını bilmiyordu.
758
Bu ise günü-
müze gelindiğinde, gözün nasıl ‘evrimleştiği’ ile ilgili sorunun
çözülmek bir yana, daha da büyüdüğünü göstermiştir. Bunun
sebebi iki temel maddeye indirgenebilir:
Birincisi, natüralist-ateist anlayış, göz gibi ‘zahiren’ komp-
leks organların mikro seviyedeki basit oluşumların sonucu ol-
duğunu düşünüyordu. Oysa ortaya çıkan sonuç bu beklentiye
o kadar zıttır ki; modern biyoloji bize kompleks sandıkları-
mızın temelinde basitliği göstermek yerine, basit sandıkları-
mızın temelinde kompleksliği göstermiştir. Herhangi bir can-
lının gözü mikro seviyedeki yapısıyla beraber ele alındığında
o kadar komplekstir ki, sırf tek canlının gözünü ayrıntılıca ele
almak için bu kitabın hacminden daha fazlasına gerek vardır
(dileyen bir göz doktoruna bu bilgiyi onaylatabilir).
İkincisi, Darwin’in döneminde, görmenin sadece bir kez
evrimleştiği açıklanabilse, bütün canlılardaki görmenin rahat-
lıkla açıklanacağına inanılıyordu. Fakat günümüzde, türlerin
sayısının milyonlarla ifade edilmesi, canlılardaki çeşitliliğin
ve embriyo aşamasındaki farklı gelişmeler gibi fenomenlerin
incelenmesi sonucunda; evrimci bir yaklaşımla canlılardaki
görmeyi açıklayanlar bile, en az 40-60 defa gözün evrimleş-
miş olması gerektiğini kabul etmektedirler. Hatta birbirlerine
çok benzer göz yapıları dahi ortak atayla açıklanmamakta-
dır. Örneğin ahtapotlar ile insanların gözleri çok büyük bir
757 Charles Darwin, The Origin of Species, s. 217.
758 Richard Dawkins, Climbing Mount Improbable, s. 139.
Tasarım Delili
459
benzerlik gösterir ama Evrim Teorisi’ne göre ahtapotlar ve
insanlar ortak bir atadan bu göz yapısını almamışlardır; yani
ahtapotun ve insanın böylesine karmaşık göz yapıları, birbir-
lerinden bağımsız evrimleşmiş kabul edilmekle beraber bu
kadar benzerdir.
759
Olasılık hesapları açısından tekinin oluşması bile imkânsız
olan proteinlerden birçoğu en basit görme işlevinin gerçek-
leşmesini sağlar. En basit görme işlevinde bile indirgenemez
kompleks bir yapı olacağı için; birçok proteinin aynı zaman di-
liminde, aynı noktada, aynı canlının bedeninde buluşması her-
hangi bir görme işlevi için gereklidir (göz gibi yapılar ‘tesadüfî
birikimli komplekslik’ ile açıklanamaz). Böylesi bir olasılığın
tesadüfen bir kez oluştuğunu kabul etmek bile imkânsızken,
natüralist-ateist Evrim Teorisi’ne inanılması için sırf görme
olayı için böylesi bir olasılığın 40-60 kez tesadüfen gerçek-
leştiğinin kabul edilmesi gerekir!
Bence, natüralist-ateist Evrim Teorisi’nin en büyük açmaz-
larından biri buradadır ve bu husus hak ettiği ilgiyi çekmemiş-
tir. Proteinlerin, en basit canlının ve indirgenemez kompleks-
liğin tesadüfen ortaya çıkmasının olanaksızlığı başka birçok
çalışmada da vurgulanmış ve ‘natüralist-ateist bir Evrim Te-
orisi anlayışı’nın yanlışlaması daha çok bu hususlar üzerin-
den yapılmıştır. Fakat kompleks yapıların defalarca oluşması
da bunlar kadar önemlidir. Evrimci biyologların göz ve kanat
gibi kompleks organların ortaya çıkış adetleriyle ilgili kabul
ettikleri sayıları kabul etsek bile; bunların natüralist bir an-
layışla açıklanması imkânsızdır. Üstelik Ediacara Faunası ve
Kambriyen Patlaması’ndan sonra -600 milyon yıldan kısa bir
sürede- tüm bunların yeryüzünde göründüğünü hatırlarsak,
759 Simon Comway Morris, Life’s Solution: Inevitable Humans in a Lonely Uni-
verse, Cambridge University Press, Cambridge (2003).
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
460
olasılık hesapları açısından olanaksızlığın daha da çok ola-
naksızlaştığını rahatlıkla anlarız.
Göz gibi çok üst seviyede kompleks yapılar, daha önce-
den mikro seviyede incelediğimiz kompleks yapıların birço-
ğunun bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bu yüzden bu tip ya-
pılardaki komplekslikten bahsedildiğinde, mikro seviyedeki
kompleksliklerin birçoğunun bir araya geldiği bir kompleks-
likten bahsedildiğini göz önünde bulundurmalıyız. Ayrıca en
az 40-60 defa evrimleştiği iddia edilen göz yapılarının kartal-
dan, insandan, böceklerden, binlerce gözlü trilobitlere kadar
on binlerce türde; canlıların ihtiyaçlarına cevap verecek özel
yapılarda olduğu da unutulmamalıdır. Bu kadar kompleks bir
organın, en az 40-60 defa oluşmuş olması, on binlerce türün
ihtiyaçlarına gerekli şekilde cevap veren gözlere sahip olma-
ları; tesadüfçü bir Evrim Teorisi anlayışı açısından aşılması
imkânsız sorunlardır.
Göz gibi üst seviyede kompleks olup da Evrim Teorisi ta-
rafından bile defalarca ortaya çıktığı kabul edilmek zorunda
olan birçok canlı özelliği vardır. Örneğin evrimsel biyoloji ça-
lışanların iddiasına göre canlılarda uçma özelliği en az dört
kez ortaya çıkmıştır.
760
Natüralist yaklaşımı benimseyenlerin çoğunun, küçük de-
ğişimlerin birikimiyle ve salt mekanik süreçlerle oluşumunun
mümkün olmadığı herhangi bir organ olmadığına dair inançla-
rını ve ‘doğada atlama olmaz’ ilkesine sadakatlerini hatırlaya-
lım. İşte, kuşların uçmasını sağlayan kanatların özel tüy yapı-
ları bile bu meydan okumaya karşı bir cevaptır ve bu kompleks
yapının, ‘tesadüfî bir birikimli komplekslik’ ile (indirgenemez
kompleksliğin alternatifi) açıklanması mümkün olamamıştır.
761
760 E. C. Olson, The Evolution of Life, The New American Library, New York (1965).
761 Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, Adler and Adler, Wisconsin
(1996), s. 209-213.
Dostları ilə paylaş: |