Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
138
1863’te yazdığı kitabında Huxley, Richard Owen’ın insan
ve maymun beyni arasında var olduğunu ileri sürdüğü farklara
cevap vermeye çalıştı. Darwin ise insan soyunu tartıştığı kitabı
‘İnsan Soyu ve Cinselliğe Bağlı Ayıklanma’yı ancak 1871’de,
‘Türlerin Kökeni’nin ilk baskısından 12 yıl sonra yayımladı.
Bu eserinde insanın, maymunumsu atadan (ape-like progeni-
tor
) evrimleştiğini ileri sürdü. İnsanın zihinsel özellikleri ve
ahlaki yapısının bile ‘doğal seleksiyon’a bağlı bir süreçle oluş-
tuğunu savundu.
311
Darwin’in yaklaşımına göre insan ile may-
mun arasındaki fark, mahiyet farkı değil sadece derece farkı
idi. Wallace, bu konuda Darwin’den farklı bir görüşe sahipti;
kendisi ateşli bir ‘doğal seleksiyon’ taraftarı olmasına rağmen,
insan zihninin ‘doğal seleksiyon’ ile açıklanamayacağını sa-
vundu.
312
Doğal seleksiyona dayalı Evrim Teorisi fikrini ilk
ortaya koyan iki kişiden biri olan Wallace’ın, insanın diğer
tüm canlılardan mahiyet itibarıyla farklı olduğunu benimse-
mesi önemlidir. Bu, insan ile maymun arasında mahiyet farkı
olduğunu söyleyenlerin mutlaka Evrim Teorisi’ni reddettiği
veya Evrim Teorisi’ne inananların mutlaka insan ile maymun
arasında derece farkı olduğunu savunmak zorunda oldukları
şeklindeki genel önyargılara tamamen ters tarihsel bir olgu-
dur. Görüldüğü gibi bir kişinin Evrim Teorisi’ne, hatta doğal
seleksiyona dayalı Evrim Teorisi’ne inandığını söylemesi, can-
lıların kökenine dair tüm görüşlerini ifade etmemekte; aynı
fikre inanan kişiler arasında derin farklar olabilmekte, bu ise
mutlaka genellemelerden kaçınmamız ve şahısların ortaya koy-
dukları fikirleri birbirlerinden ayırarak analitik bir incelemeye
tabi tutmamız gerektiğini göstermektedir.
Darwin’in yaklaşımında insan ile hayvan arasındaki uçu-
rumun kapatılmasını, insanın ahlaki sorumluluğuna karşı bir
311 Charles Darwin, The Descent of Man and Selection in Relation to Sex, s. 180.
312 Stephen Jay Gould, Darwin ve Sonrası, s. 38.
Evrim Teorisi'nin Ortaya Konması
139
tehdit ve insanın aşağılanması olarak algılayanlar oldu. Ge-
rek Hıristiyanlığın ruh inancı, gerek Descartes ve Platon gibi
felsefecilerin insan zihnini ayrı bir cevherle ile ilişkilendirip
insan ile hayvan arasındaki ayrılığı mahiyet farkı olarak ele
almaları, gerekse Buffon gibi ünlü biyoloji bilginlerinin de in-
san ile hayvan arasında kapatılamaz bir uçurum bulunduğunu
söylemeleri, Darwin’in yaklaşımı ile uzlaşmaz kabul edildi.
Her ne kadar Wallace gibi insan ile hayvan arasında mahiyet
farkı olduğu fikriyle Evrim Teorisi’ni birleştirenler olduysa da;
Evrim Teorisi’nin, insan ve hayvan arasındaki farkı bir derece
farkına indirdiği görüşü genelde hâkim oldu. Fakat insan ile
hayvan arasında sadece derece farkının bulunmasının, insa-
nın sorumluluğu fikriyle ve dinlerin görüşüyle bağdaşabile-
ceğini savunan birçok düşünür, din adamı ve biyolog da oldu.
Bu görüşe göre insanların ahlaki sorumluluk için mutlaka ayrı
bir cevhere sahip olmaları (mahiyet farkı) gerekmiyordu; in-
san ruhu, insan varlığının maddi bütünsel yapısının sahip ol-
duğu bir özellik olarak da algılanabilirdi. 19. yüzyılda yapı-
lan bu tartışma, 20. yüzyılda da devam etti ve günümüzde de
devam etmektedir. Evrim Teorisi’nin dinler ile ilişkisinin ele
alınacağı ilerdeki bölümde bu konu incelenecektir.
İNSANIN SOYU, SEKSÜEL SELEKSİYON
ve DUYGULARIN İFADESİ
Darwin, doğal seleksiyondan ‘seksüel seleksiyon’u (seksüel
ayıklanma/seçilim) ayırıp önemini vurguladı. ‘Seksüel selek-
siyon’ fikrine daha önce ‘Türlerin Kökeni’ kitabında vurgu
yapan Darwin, bu kitabında konuya sadece birkaç sayfa yer
vermişti.
313
Oysa insanın soyunu ‘seksüel seleksiyon’ ile bera-
ber ele aldığı kitabında, ‘seksüel seleksiyon’ konusunu insanın
313 Charles Darwin, The Origin of Species, s. 136-138.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
140
soyundan daha geniş inceledi. Canlılar dünyasında dişilerin
cinsel ilişkiye genelde erkekten daha az hevesli olduğunu, bu
durumun dişinin seçimini ön plana çıkardığını ve dişinin seç-
tiği erkeklerin genetik özelliklerini sonraki nesillere geçirdi-
ğini; bunun ise evrimde önemli bir belirleyiciliği olduğunu söy-
ledi.
314
‘Seksüel seleksiyon’, doğal seleksiyon kadar acımasız
değildir; doğal seleksiyon yaşam kavgasında başarılı bireyle-
rin hayatını devam ettirmesini sağlarken, yaşam ve ölüm ek-
seninde etkisini gösterir.
315
Darwin, insanların tüylerinin yok
olmasını da ‘seksüel seleksiyon’ ile açıklamaya çalışır; insana,
tüylerinin yokluğunun hiçbir biyolojik avantajı saptanamadığı
için, doğal seleksiyon ile tüylerin yokluğunu açıklamak zor-
dur.
316
Darwin’in Evrim Teorisi’nde türlerin oluşumunu açık-
lamada ‘seksüel seleksiyon’a ve ‘sonradan kazanılan özellik-
lerin aktarımına’ hiçbir zaman için doğal seleksiyon kadar
merkezi bir rol verilmemiştir; onlar, türlerin oluşumunda etkili
ama ikincil role sahip mekanizmalar olarak değerlendirilmiştir.
Darwin ‘İnsanın Soyu ve Cinselliğe Bağlı Seleksiyon’ ki-
tabından bir yıl sonra (1872) ‘İnsanda ve Hayvanda Duygu-
ların İfadesi
’ adlı eserini yayımladı. Darwin ‘İnsanın Soyu’
kitabında insanın duygularını ifade edişini bir bölümde bitir-
meyi düşünüyordu, fakat sonradan bunu ayrı bir çalışmada
ele almaya karar verdi. Bu çalışmasında gerek kendi gözlem-
lerinden, gerek misyonerlerden ve diğer ilkel kabilelerin ara-
sında yaşayanlardan faydalandı.
317
İnsanların kızgınlık, öfke
gibi hislerinden, meydan okumalarına kadar
318
birçok duy-
gularını ifade şekillerini alıp inceledi ve insanlıkta bu tarz
duygu ifade ediş şekillerinin evrenselliğini göstermeye çalıştı.
314 Charles Darwin, The Descent of Man and Selection in Relation to Sex, s. 200.
315 Charles Darwin, The Descent of Man and Selection in Relation to Sex, s. 203.
316 Peter J. Bowler, Evolution The History of an Idea, s. 220.
317 Mark Ridley, The Darwin Reader, s. 206.
318 Charles Darwin, The Expression of The Emotions in Man and Animals, s. 226-
232.
Dostları ilə paylaş: |