76
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Yani Hakk’a ulaşmak isteyen iyi bir mümin ihlas sahibi olmalı ve ben-benliği-
ni, nefs ve hevasının isteklerine tabi olmamalıdır.
Taşkın duran deryalar gibi kaynayıp yürüyen,
Dünya malını görüp, ona mağrur olan.
Kibir ve heves, ben ve benlik dava kılan,
Karun benzeri dünya malını gören var mı?
Yesevî yukarıdaki dörtlüğünde ise dünya malının geçici ve fani olduğunu,
ona bağlı olarak hayatın tanziminin doğru olmadığını dile getirir. En yüksek
gayeye göre hayatı tanzim etmek gerekir. En yüksek gaye Allah’ın rızasını
kazanmaktır. O geçici olanların peşinde koşmak yerine baki olana ulaşmaya
çalışıyor ve insanlara da bunu öğütlüyor.
Erenler ben-benlik ile yürümediler,
Nefsden geçmeyip tarikata girmediler,
Bu dünyada lahza rahat görmediler,
Çoluk-çocuk, ev-barkından geçer olacak.
Yine Yesevî’nin, erenlerin ben-benlik ile yürümediklerini, dünya malından
ve sahip olduklarından vazgeçtiklerini söylemektedir.
Ey Kul Ahmed sen yürüyüp gamlı gönülü avla
Gönül ehli olan kişi gamlı gönülü şad eder
Dem bu demdir başka demi dem deme
Dünyadan gamsız geçersin gam deme
Yanmasa can ve gönlün hem bedenin
Göz yaşının akması ile sen nem deme
“Ey kulum, bu sözlerin hepsi yalan,
Gönül sırrını benden tutup olmaz pinhan,
Zahir-batın her işindir bana isyan,
Ağlayıp yürü, göz yaşının riyası yok.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
77
Dedi alim Kur’an şu ki Tanrı sözü,
Kul gönlüne saldı nazar Hak gündüzü.
O makamı her dem görür gönül gözü,
Gözüm gördü, gönlüm ikrar kılmayım mı?
Yesevî’nin yukarıdaki mısralarında anlaşıldığı üzere bir gönül insanıdır ve
gönül kazanmanın önemini vurgular. Hakk’a ram olanın gönül gözüyle sır
olana ulaşabileceğini ifade eder.
Kul Hoca Ahmed, hakirim, günahımı okurum,
Dostum cevher, fakirim, fakirlikden vazgeçemem
Yesevî bu mısralarında alçak gönüllü bir tavır takınmaktadır. Çünkü o nef-
sin hoşuna gidecek bir yaşamı değil, Hakk’a ram olmuş bir yaşamı seçmiştir.
Aşağıdaki mısralarında ise her şeyin dünyada kalacağını belirtir. Baki olana
hazırlayan meclislerde bulunmayı öğütler.
Sevinme mal ve mülküne, kurutur bu ecel sonunda
Kara yere girersin sonunda, ne kadar kâr ve kazanç eylesen
Yazık, insan kendi kadrini kendi bilmez;
Benlik kılıp iyileri göze iliştirmez
Hû sohbetini kuran yere kaçıp gelmez;
O vefasız ahde ne diye vefa eylesin?
Yesevî öğretisinde aşk önemli bir yer tutar. Onun felsefesi özünde bir aşk
felsefesidir. O bir hak aşığıdır. Aşkın insanı nasıl kemale erdireceğini, yücel-
teceğini anlatır. Bunu aşağıdaki hikmetlerinde açık bir şekilde görmekteyiz.
Aşkın gücünü, aşıkların özelliğini, gerçek aşkın ne olduğunu, hayatlarını na-
sıl tanzim ettiklerini ve nasıl bir yaşamı seçtiklerini anlatmıştır. Antik Çağ
filozoflarından Platon’un “Şölen” adlı diyaloğunda da benzer şekilde aşkın
gücü, aşıkların özellikleri, gerçek aşkın ne olduğu, hayatlarını nasıl tanzim
ettikleri ve nasıl bir yaşam seçtikleri anlatılır. Ama Yesevî bunu kendi kültür
havzası ve inanç dünyasına göre yaparken, Platon kendi kültür ve inanç dün-
yasına göre yapmaktadır. Ama her kültürde aşkın gücüne inanılır.
78
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Aşk denizine dalan aşık cevher alır,
Heveskârlar aşıkım deyip yolda kalır.
Değme cahil, hamtamalar neyi bilir?
Cevher alan gerçek aşıklar derya olur.
Gönül içre girib cevlan kıldık ise,
Aşk adlı sultanını gördük ise.
Sani’ kudret ilahıma baktuk ise,
O şu yerde hal ilmini görün, dostlar.
Yesevî’ye göre aşksız insan boş ve cahildir. Yukarıdaki dörtlüklerde ifade
ettiği gibi aşk denizine dalan insanlar derya gibi olurlar. Aşkın gücüne inan-
makta ve bunu pek çok hikmetinde dile getirmektedir.
Ey dostlar aşk ehlinin serveti yok
Deva sormayın aşk derdinin devası yok
Bu yollarda aşık olsa dönüşü yok
Canı bedenden ayrı eyleyip yürür olmalı
Gerçek âşıklar daima diri, ölmüş değil;
Ruhları yer altına girmiş değil;
Zâhid âbid bu mânayı bilmiş değil;,
Gerçek âşıklar ahalinin Hızır’ı olur
Ey yer ve gök aşıklardan çekinin
Ateşli ahı çıkar olsa hazır olun
Göğe bakıp feryad etse korkup durun
Bir “âh” çekse alem yerle bir olur imiş
Cefa çekmeden âşık olmaz, dinle gâfil
Cefa çekip sabreder ol, olma cahil;
Râzı olup kulluk eyleyen olur akıllı
Cahil insan birbirinden ayrılmaz olur.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
79
Sonuç
Bizim medeniyetimiz, bir gönül medeniyetidir. Bu medeniyetin doğal ola-
rak bir insan tasavvuru, bir evren tasavvuru ve bir din tasavvuru vardır. ‘Ben
benliğini yeneceksin’ diyen Ahmet Yesevî ile ‘Bir gönül yıktıysan, kıldığın
namaz değil. Bir gönül kazandıysan binde bir az değil’ diyen Yunus da benzer
düşünceleri dile getirmiştir. Yani insana değer verme ve yaratılmışı yaratan-
dan ötürü sevme fikri öne çıkmaktadır. Dolayısıyla insanın hayat ve tabiat ile
ilişkisi buna göre düzenlenmektedir. Insan kendi ile ilişkisini düzenlerken,
benliği ile mücadele ediyor. Doğa ile olan ilişkisini düzenlerken, yaratılmış
olan bütün varlığa, mahlukata saygı gösteriyor. Allah ile olan ilişkisini düzen-
lerken, samimiyeti esas alıyor. Çünkü samimiyet varsa riya yoktur. Içten bir
bağlanma vardır ve bu bağlanma temelinde bir ahlaki ilkeye dayanır. Eylem
şekilsel değil, öz ile ilgilidir. Bu ilim ile irfan ile bilgi ile gerçekleştirilmektedir.
Yesevî bunun için göçebe kabilelerine kendi dilleri ve anlayacakları düzeyde
mesajını iletme yolunu seçmiştir. Yesevî’de hakikati arama, öze ulaşma, haki-
kati bulma, hakikati yayma azmi, inancı, gayreti ve isteği vardır. O malumatın
peşinden koşan değil hakikatin bilgisine ulaşmak isteyen hikmet yolcusudur.
Yesevî, bizim besleneceğimiz kaynakların en önemlilerinden biridir. Cehalet,
benlik davası, ötekileştirme, haddi bilmeme, samimiyetsizlik gibi sorunların
üstesinden gelmede Yesevî yol gösterici olabilir.
Yesevî’nin ve diğer X., XI. ve XII. yüzyıl düşünürlerinin eserlerini yeni-
den okuyarak, yorumlayarak ve bugünün dili ile söyleterek yeni bir doğuşu
başlatabiliriz. Batı da bugünkü geldiği seviyeyi, aslında Rönesans ve reform
hareketlerine borçludur. Rönesans bilindiği gibi yeniden doğuş anlamına gel-
mektedir. Batı, Rönesans’ta Antik Çağ’a dönmüş ve oradan kazandığı ivme
ile insanı ve hayatı yeniden yorumlamış, bilgiyi ve sanatı yeni bir bakış açısı
ile ele almış ve modern düşünceyi ve bilimi üretmiştir. Ürettiği modern bili-
mi eşyaya uygulayarak teknoloji ürünlerini ortaya çıkarmıştır. Bugün batının
bilim ve teknoloji alanındaki üstünlüğü devam etmektedir. Bizim de birçok
sıkıntılarla karşı karşıya kaldığımız bugünlerde yeniden doğuş (rönesans)
hareketine ihtiyacımız olduğu görülmektedir. Burada rönesans denince, Batı
Rönesans’ı ile bizde ortaya çıkacak bir rönesans hareketi aynı sonuçları do-
ğurur mu diye bir soru aklımıza geliyor. Batı kültürü ile bizim kültürümüz
arasında bazı temel farklılıklar vardır. Batının doğa ve insan ile olan ilişkisi,
etkileşimi çok farklıdır. Modern batı düşüncesine göre doğanın sırlarını çöz-
Dostları ilə paylaş: |