Fatiha suresi



Yüklə 2,25 Mb.
səhifə17/30
tarix25.06.2018
ölçüsü2,25 Mb.
#51110
növüYazı
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   30

026/ŞÛÂRÂ SÛRESİ

026/01 Tâ. Sin. Mim.

026/02 Bunlar, apaçık Kitabın ayetleridir.

026/03 (Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye âdeta kendine kıyacaksın!

026/04 Biz dilersek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar.

026/05 Kendilerine, O çok esirgeyici Allah'tan yeni bir öğüt gelmeye dursun, ille ondan yüz çevirirler.

026/06 Üstelik (ona) "yalandır" dediler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri onlara yakında gelecektir.

026/07 Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz?

026/08 Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) birer nişane vardır; ama çoğu iman etmezler.

026/09 Şüphe yok ki Rabbin, (evet) mutlak galip ve engin merhamet sahibi Odur.

026/10 Bir vakit Rabbin Musa'ya, "Git o zalim kavme” dedi.

026/11 Firavun kavmine, hâlâ sakınmayacaklar mı?

026/12 Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu onların beni yalancılıkla itham etmelerinden endişeleniyorum.

026/13 Benim de göğsüm daralır, dilim açılmaz. Onun için Harun'a da elçilik ver.

026/14 Hem onların bana isnat ettikleri bir suç var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.

026/15 Allah buyurdu: Hayır hayır (seni öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (olanları) işitiyoruz.

026/16 Haydi, Firavun'a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbinin elçileriyiz.

026/17 İsrail oğullarını bizimle beraber gönder.

026/18 (Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?

026/19 Sonunda o yaptığın (kötü) işi (adam öldürmeyi) de yaptın. Sen nankörün birisin!

026/20 Musa, „Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını göremeyerek yaptım. (Öldürme kastıyla yapmadım.)

026/21 "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.

026/22 O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrail oğullarını kendine kul, köle etmendir."

026/23 Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?

026/24 Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.

026/25 (Firavun) etrafında bulunanlara, "İşitmiyor musunuz?" dedi.

026/26 Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir.

026/27 Firavun, "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir!" dedi.

026/28 Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.

026/29 Firavun, "Benden başkasını ilâh edinirsen, Ant olsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim!" dedi.

026/30 Musa sordu: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?

026/31 Firavun, "Doğru söylemekte isen, haydi getir onu!" dedi.

026/32 Bunun üzerine Musa asasını atıverdi; bir de ne görsünler, asa apâşikâr koca bir yılan oluvermiş!

026/33 Elini de (koynundan) çıkardı; o da temaşa edenlere bembeyaz oluvermiş!

026/34 Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere, "Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!

026/35 Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?

026/36 Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcılar gönder;

026/37 Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.

026/38 Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.

026/39 Halka, "Siz de toplanıyor musunuz? (Haydi, çabuk olun)" denildi.

026/40 "Üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız dediler.

026/41 Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a, "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi?" dediler.

026/42 Firavun cevap verdi: "Evet o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız.

026/43 Musa onlara, "Ne atacaksanız atın!" dedi.

026/44 Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz." dediler.

026/45 Ardından Musa asasını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor!

026/46 Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

026/47 “Âlemlerin Rabbine iman ettik.

026/48 Mûsa ve Hârun’un Rabbine Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine

026/49 Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Doğrusu size sihir öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Ant olsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!

026/50 "Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz Rabbimize döneceğiz.

026/51 Biz (Firavun’un avanesi içinde) ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız."

026/52 Musa'ya, "Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz." diye vahiy ettik.

026/53 Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

026/54 "Esasen bunlar, sayıları azar azar bölük pörçük bir cemaattır.

026/55 (Böyle iken), artık kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir.

026/56 Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyorduk).

026/57 Bu suretle onları bostanlardan, pınarlardan

026/58 Hazinelerden ve güzel makamlardan çıkardık

026/59 Böylece, bunlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık.

026/60 Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler.

026/61 İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık!" dediler.

026/62 Musa, "Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir."

026/63 Bunun üzerine Musa'ya "Asan ile denize vur!" diye vahiy ettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her parça koca bir dağ gibi oldu.

026/64 Ötekilerini de buraya yaklaştırdık.

026/65 Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.

026/66 Sonra ötekilerini suda boğduk.

026/67 Bunda şüphesiz bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

026/68 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

026/69 (Resulüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet.

026/70 Hani o, babasına ve kavmine "Neye tapıyorsunuz?" demişti.

026/71 "Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz." diye cevap verdiler.

026/72 İbrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?

026/73 Yahut size fayda ya da zararları olur mu?

026/74 Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.

026/75 İbrahim dedi ki: “Gördünüz mü neye yaptığınızı?

026/76 Sizin ve atalarınızın?

026/77 "İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur).

026/78 Ki O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir;

026/79 Beni yediren, içirendir;

026/80 Hastalandığım zaman bana şifa veredir;

026/81 Benim canımı alacak, sonra diriltecek olandır;

026/82 Ve hesap günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur.

026/83 Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler (zümresi) ne kat."

026/84 Sonra gelecekler içinde beni doğrulukla anılanlardan eyle."

026/85 (İbrahim:) "Beni Naim cennetinin varislerinden kıl."

026/86 Babamı da bağışla (ona tövbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır.

026/87 (İnsanların) dirilecekleri gün beni mahcup etme;

026/88 O gün ki, ne mal ne evlât fayda vermez;

026/89 Ancak Allah’a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa ererler).

026/90 (O gün) cennet, takva sahiplerine yaklaştırılır.

026/91 Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.

026/92 Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız hani nerede?

026/93 Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu?" denilir.

026/94 Arkasından da onlar ve azgınlar yüz üstü cehennemin içine atılacaklar.

026/95 İblisin orduları, hepsi.

026/96 Orada birbiriyle çekişerek şöyle derler:

026/97 "Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

026/98 Çünkü biz, sizi âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk.

026/99 Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.

026/100 Bak, bizim için şimdi ne şefaatçiler var!

026/101 Ne de yakın bir dost!

026/102 Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, Müminlerden olsak!

026/103 Bundan elbet (alınacak) ders vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.

026/104 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

026/105 Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

026/106 Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

026/107 Bilin ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir elçiyim.

026/108 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

026/109 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbi Allah'tır.

026/110 O halde Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

026/111 Şöyle cevap verdiler: Sana hep düşük kimseler tabi olmakta iken, biz sana hiç iman eder miyiz?

026/112 Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.

026/113 Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Düşünsenize!

026/114 Ben, iman eden o kimseleri kovacak değilim.

026/115 Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.

026/116 Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!

026/117 Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti.

026/118 Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."

026/119 Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, yüklü geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.

026/120 Sonra da, geri kalanları suda boğduk.

026/121 Doğrusu bunda (alınacak) bir ders vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

026/122 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

026/123 Ad (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

026/124 Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

026/125 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

026/126 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

026/127 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatımı verecek olan, ancak âlemlerin Rabbi Allah'tır.

026/128 Siz her yüksek yere-her yol üzerine, bir alâmet bina edip eğleniyor musunuz?

026/129 "Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?"

026/130 "Yakaladığınız zaman zorbalar gibi mi yakalarsınız?

026/131 Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

026/132 Size bildiğiniz o şeyleri ihsan buyuran Allah’tan korkun.

026/133 Bol bol hayvan sürüsü ve oğullar verenden.

026/134 Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ile size ihsanda bulunan Allah’tan korkun.

026/135 Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum."

026/136 Dediler ki: "Sen öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da, bizce birdir.

026/137 Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.

026/138 Biz azaba uğratılacak da değiliz."

026/139 Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

026/140 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

026/141 Semut kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti

026/142 Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "(Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

026/143 Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

026/144 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

026/145 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatımı verecek olan, ancak âlemlerin Rabbi Allah'tır.

026/146 Siz burada, güven içinde ve süresiz bırakılacak mısınız?

026/147 Bol bol bahçeler ve pınar başlarında.

026/148 Ekilmiş tarlalarla hoş ve meyveleri olgunlaşmış hurmalıklar arasında.

026/149 Dağlarda mahir ustalar olarak kâşaneler oyar mısınız?

026/150 Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

026/151 Kendilerini israfa kaptıranların emrine uymayın!

026/152 Onlar yeryüzünde bozgunculuk yapıp kötülükleri engellemezler”

026/153 Dediler ki: "Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin.

026/154 Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir."

026/155 Salih, "İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin." dedi.

026/156 "Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir."

026/157 Onlar ise deveyi kestiler; fakat pişman da oldular.

026/158 Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda, (alınacak) ders vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

026/159 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

026/160 Lût kavmi de peygamberlerini yalancılıkla itham etti.

026/161 Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "(Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

026/162 Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

026/163 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

026/164 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatımı verecek olan, ancak âlemlerin Rabbi Allah'tır.

026/165 İnsanlar içinde erkeklere mi gidiyorsunuz?

026/166 Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz. Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!

026/167 Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürülenlerden olacaksın!

026/168 Lût, "Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinize buğz edenlerdenim.

026/169 Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapa geldiklerin (in vebalin) den kurtar."

026/170 Biz de onu ve ehlini tamamen kurtardık.

026/171 Ancak bir kocakarı (Lût’un karısı) kaldı. Bunun üzerine onu ve geride kalan yaşlı bir kadın dışında bütün ailesini kurtardık.

026/172 Sonra, diğerlerini helâk ettik.

026/173 Üzerlerine de yağmur yağdırdık. Uyarılan (fakat yola gelmeyen) lerin yağmuru ne de kötü idi!

026/174 Elbet bunda ibret vardır; fakat çokları iman etmiş değillerdir.

026/175 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

026/176 Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti.

026/177 Hani Şuayip onlara şöyle demişti: "(Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

026/178 Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

026/179 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

026/180 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim mükâfatımı verecek olan, ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'tır.

026/181 Ölçeği tam ölçün, eksiltenlerden olmayın.

026/182 Doğru terazi ile tartın.

026/183 İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

026/184 Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) tan korkun.

026/185 Onlar şöyle dediler: "Sen olsa olsa iyice büyülenmiş birisin."

026/186 Sen de bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.

026/187 Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten parça düşür."

026/188 Şuayip, "Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir." dedi.

026/189 Hülâsa onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabıydı!

026/190 Doğrusu bunda (alınacak) ders vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

026/191 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

026/192 Muhakkak ki, o (Kuran) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

026/193 (Resulüm!) Onu, (Ruhu’l) emin olan Cebrail indirdi.

026/194 Senin kalbinin üzerine ki, uyarıcılardan olasın diye.

026/195 Apaçık Arap diliyle

026/196 O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.

026/197 Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?

026/198 Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik,

026/199 O da onu kendilerine okusaydı, yine de ona iman etmeyeceklerdi.

026/200 Biz onu mücrimlerin kalplerine öyle sokmuşuzdur.

026/201 Onlar acı azabı görünceye kadar ona inanmayacaklardır.

026/202 İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

026/203 O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?" diyeceklerdir.

026/204 (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.

026/205 Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca zevk içinde yaşatıp faydalandırsak,

026/206 Sonra kendilerine vaat edilen (azap) gelse (acaba durumları ne olur) ?

026/207 Edindikleri faydalar ve aldıkları zevkler onlara hiç yarar sağlamaz.

026/208 Biz hiçbir memleketi öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmaksızın yok etmemişizdir.

026/209 Mutlaka uyarılmışlardır ve Biz asla onlara zulmetmiş değiliz!

026/210 Onu (Kuran'ı) şeytanlar indirmedi.

026/211 Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.

026/212 Şüphesiz onlar, vahiyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

026/213 O halde sakın Allah ile beraber başka İlâha kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğrayanlardan olursun!

026/214 (Önce) en yakın hısımlarını uyar.

026/215 Sana uyan müminlere kanadını indir.

026/216 Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.

026/217 Sen, O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan;

026/218 ki O, kıyam ettiğin vakit seni ve secde edenler içinde dolaşmanı (daima) görür.

026/219 Secde edenler arasında dolaşmanı da (görür).

026/220 Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O’dur.

026/221 Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?

026/222 Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.

026/223 Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.

026/224 Şairler (e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.

026/225 Görmüyor musun, bunlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşıyorlar?

026/226 Üstelik onlar yapmadıkları şeyleri söylerler.

026/227 Ancak iman edip iyi işler yaparlar, Allah'ı çok çok anarlar ve haksızlığa uğradıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.



027/NEML SÛRESİ

027/01 Ta. Sin. Bunlar, Kuran'ın ve belâgatlı kitabın ayetleridir.

027/02 Müminlere hidayet ve bir müjdedir.

027/03 Onlar namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtı verirler, Ahrete de kesin olarak inanırlar.

027/04 Şüphesiz biz ahrete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik de o yüzden bocalar dururlar.

027/05 İşte bunlar, kendileri için oldukça ağır bir azap bulunan kimselerdir, ahrette en çok ziyana uğrayacaklar da onlardır.

027/06 (Resulüm!) Şüphesiz ki bu Kuran, sana hikmet sahibi ve her şeyi bilen Allah tarafından verilmektedir.

027/07 Hani Musa, ailesine şöyle demişti: Gerçekten ben bir ateş gördüm. (Gidip) size oradan bir haber getireyim yahut bir ateş koru getireyim, umarım ki ısınırsınız!

027/08 Oraya geldiğinde şöyle seslenilmişti: "Ateşin bulunduğu yerdeki ve çevresindekiler mübarek kılınmıştır! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden münezzehtir.

027/09 Ey Musa! İyi bil ki, ben, mutlak galip ve hikmet sahibi olan Allah'ım!

027/10 "Asanı at!" Musa (asayı atıp) onu yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı. (Dedik ki): "Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz.

027/11 Ancak, kim haksızlık yapar, sonra yaptığı kötülüğü iyiliğe çevirirse, bilsin ki ben (ona karşı da) çok bağışlayıcıyım, çok merhamet sahibiyim.

027/12 Elini koynuna sok; kusursuz bembeyaz çıkacaktır. Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git). Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır.

027/13 Ayetlerimiz onların gözlerinin önüne serilince, "Bu apaçık bir sihirdir." dediler.

027/14 Vicdanları da bunlara tam bir kanaat getirdiği halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları bile bile inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak!

027/15 Ant olsun biz Davut'a ve Süleyman'a ilim vermişizdir. Onlar, "Bizi, mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamt olsun." dediler.

027/16 Süleyman, Davut'a varis oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuşdili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.

027/17 Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları Süleyman'ın hizmetine toplandı; hepsi bir arada (onun tarafından) düzenli olarak sevk ediliyordu.

027/18 Nihayet karınca vadisine geldikleri zaman, bir karınca, "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin." dedi.

027/19 (Süleyman) onun sözüne gülümseyerek dedi ki: Ey Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme getir. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat.

027/20 (Süleyman) kuşları gözden geçirdikten sonra şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?

027/21 Ya bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek ya da mutlaka onu şiddetli bir azaba uğratacağım yahut boğazlayacağım!

027/22 Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip, "Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Saba'dan sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim.

(Saba, ya da Sebe’, Yemen'de dedelerinin adıyla anılan bir kabilenin adıdır.)

027/23 "Gerçekten, onlara (Sabalılara) hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkân verilmiş ve büyük bir tahta sahip olan bir kadınla karşılaştım.

027/24 Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için hidayete giremiyorlar.

027/25 Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğiniz ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmezler."

027/26 "(Hâlbuki) O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tapılacak yoktur."

027/27 (Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: "Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız?

027/28 Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak."

027/29 (Süleyman'ın mektubunu alan Saba melikesi), "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı." dedi.

027/30 "Mektup Süleyman'dandır, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır.

027/31 "Bana karşı başkaldırmayın, teslimiyet göstererek bana gelin, diye (yazmaktadır)."

027/32 (Sonra Melike) dedi ki: Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. (Bilirsiniz) siz yanımda olmadan hiçbir işi kestirip atmam.

027/33 Onlar, şöyle cevap verdiler: Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir; artık ne emredeceğini düşün taşın.

027/34 Melike, "Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ulularını hakir hale getirirler. (Herhalde) Onlar da böyle yapacaklardır." dedi.

027/35 "Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler."

027/36 (Elçiler, hediyelerle) gelince Süleyman şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Ama siz, hediyenizle böbürlenirsiniz.

027/37 "(Ey elçi!) Onlara var (söyle); iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları, muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!"

027/38 (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir?

027/39 Cinlerden bir ifrit, "Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var." dedi.

027/40 Kitaptan ilmi olan kimse ise, "Gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm." dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanı başına yerleşivermiş görünce, "Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir."

027/41 (Süleyman devamla) dedi ki: Onun tahtını bilemeyeceği bir vaziyete sokun; getirin, bakalım tanıyabilecek mi, yoksa tanımayanlardan mı olacak?

027/42 Melike gelince, "Senin tahtın da böyle mi?" dendi. O şöyle cevap verdi: Tıpkı o! Zaten bize daha önce bilgi verilmiş ve biz teslimiyet göstermiştik.

027/43 Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler (o zamana kadar tevhit dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi.

027/44 Ona "Köşke gir!" dendi. Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini çekti. Süleyman "Bu, billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir." dedi. Melike dedi ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmiştim. Süleyman’ın mahiyetinde âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.

027/45 Ant olsun ki Semut kavmine, "Allah'a kulluk edin!" (demesi için) kardeşleri Salih'i gönderdik. Hemen birbiriyle çekişen iki zümre oluverdiler.

027/46 Salih dedi ki: Ey kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah'tan mağfiret dilemeniz gerekmez mi? Belki size merhamet edilirdi.

027/47 Cevap verdiler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık. Salih, “Size çöken uğursuzluk (sebebi), Allah katında (yazılı) dır. Belki siz imtihana çekilen bir kavimsiniz.” dedi.

027/48 O şehirde dokuz kişi (ya da dokuz grup) vardı ki, bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı.

027/49 Allah'a ant içerek birbirlerine şöyle dediler: Gece ona ve ailesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velisine, "Biz o ailenin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz." diyelim.

027/50 Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de kendileri farkında olmadan, onların plânlarını altüst ettik.

027/51 Bak işte, tuzaklarının akıbeti nice oldu: Onları da (kendilerine uyan) kavimlerini de toptan helâk ettik.

027/52 İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Bilen bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır.

027/53 İman edip Allah'a karşı gelmekten sakınanları da kurtardık.

027/54 Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik). Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâlâ o hayâsızlığı yapacak mısınız?

027/55 (Bu ilâhi ikazdan sonra hâlâ) siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, beyinsizlikte devam ede gelen bir kavimsiniz!

027/56 Kavminin cevabı sadece "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar (bizim yaptıklarımızdan) temiz kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu.

027/57 Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geri (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik.

027/58 Onların üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki. Ne kötü idi uyarılan (fakat aldırmayan) ların yağmuru!

027/59 De ki: ”Hamd olsun Allah’a, selam olsun, onun beğenip seçtiği kullarına. Allah mı daha iyidir, yoksa Ona koştukları ortaklar mı?”

027/60 (Onlar mı hayırlı) Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip onunla bir ağacını dahi bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirmişizdir. Allah’la beraber başka bir İlâh mı var? Doğrusu onlar sapıklıkta ısrar eden bir güruh (topluluk) tur.

027/61 (Onlar mı hayırlı) yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarında nehirler akıtan, onun için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah'ın yanında başka bir tanrı var öyle mi? Doğrusu onların çoğu (hakikatleri) bilmiyorlar.

027/62 (Onlar mı hayırlı) Yoksa kendine yalvardığı zaman bunalmışa karşılık veren ve başındaki sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hâkimleri yapan mı? Allah'ın yanında başka bir İlâh mı var? Allah, onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir.

027/63 (Onlar mı hayırlı) Yoksa karanın ve denizin karanlıklarında size yolu bulduran, rahmetinin (yağmurun) önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah, onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir.

027/64 (Onlar mı hayırlı) Yoksa önce yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir İlâh mı var? De ki: Eğer doğru söylüyorsanız, (Allah’ın birliğine ait bu delillerden sonra şimdi) siz kesin delilinizi getirin haydi!

027/65 De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.

027/66 Hayır; onların ilmi, ahret hakkında (bilgi edinecek seviyeye) erişememiştir. Bilâkis, onlar bundan şüphe etmektedirler. Zira onlar bundan yana kördürler.

027/67 İnkârcılar dediler ki: "Sahi, biz ve atalarımız toprak olduktan sonra gerçekten (diriltilip) çıkarılacak mıyız?

027/68 Ant olsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.

027/69 De ki: Yeryüzünde bir gezin de günahkârların akıbeti nice oldu, bir bakın!

027/70 (Resulüm!) Onların yüzünden tasalanma, kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü sıkıntı duyma.

027/71 "Eğer doğru söylüyorsanız bu vaat (ettiğiniz azap) hani ne zaman?" derler.

027/72 De ki: Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin (azabın) bir kısmı her halde yakında başınıza gelecektir.

027/73 Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler.

027/74 Rabbin elbette onlarının sinelerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir

027/75 Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) bulunmasın.

027/76 Doğrusu bu Kuran, İsrail oğullarına, hakkında ihtilâf ede geldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.

027/77 Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir.

027/78 Rabbin şüphesiz, onlar arasında kendi hükmünü verecektir. O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.

027/79 O halde sen Allah'a güven. Çünkü sen apaçık hakikatin üzerindesin.

027/80 Bil ki sen, ölülere işittiremezsin, arkasını dönüp kaçmakta olan sağırlara da daveti duyuramazsın.

027/81 Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getirecek değilsin. Ancak (canı gönülden) teslim olarak ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.

027/82 Onlar hakkında söz gerçekleştiği (yaklaştığı) zaman, bunlar için bir “Dabbe” çıkarırız ki bu, onlara insanların ayetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.

027/83 O gün her ümmetin ayetlerimizi yalan sayanlarından bir cemaati toplayacağız. Artık onlar bir arada tutulup (hesap yerine) sevk edilecekler.

027/84 Nihayet (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim ayetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Yoksa yaptığınız ( başka) neydi?

027/85 Yaptıkları haksızlıktan ötürü (azaba uğrayacaklarını bildiren) o söz gerçekleşmiştir. artık onlar konuşamazlar.

027/86 Dinlensinler diye geceyi yarattığımızı ve (çalışsınlar diye) gündüzü apaydınlık yaptığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda ibretler vardır.

027/87 Sûr'a üfürüldüğü gün, -Allah'ın diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak Ona gelirler.

027/88 Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanırsın. Oysa onlar bulutun yürümesi gibi yürümektedirler. (Bu), her şeyi sapa sağlam yapan Allah'ın san'atıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamiyle haberdardır.

027/89 Kim iyilikle (İlâhi huzura) gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o gün korkudan da emin kalırlar.

027/90 (Rablerinin huzuruna) kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atılırlar. "Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!" (denir).

027/91 Ben sadece bu beldeyi mukaddes kılan, her şey de kendisinin olan Rabbine ibadet etmekle emrolundum. Ayrıca O’na teslim olmakla da emrolundum.

027/92 Ve Kuran okumakla (emrolundum). Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.

027/93 Ve şöyle de: Hamt Allah'a mahsustur. O, ayetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız (ama artık faydası olmayacaktır). Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.


Yüklə 2,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə