NƏZƏRİ VƏ TƏTBİQİ DİLÇİLİK MƏSƏLƏLƏRİ
___________________________________________________
__________________________________________________________________________________
«Tədqiqlər», 2008, №1, səh.67
4. Гальперин И.Р. Текст как объект лингвистического исследования. М.,
1981.
5. Литературная энциклопедия. Словарь литературных терминов в двух
томах. М.-Л., T. I, 1925.
6. Матезиус В. Язык и стиль// Пражский лингвистический кружок. М.,
1967, с. 444-523.
7. Пауль Г. Принципы истории языка. М., 1960.
8. Солганик Г.Я. Синтаксическая стилистика. М., 1973.
Günеy MƏHƏRRƏMОVA
PARALЕLİZM ÜSULU İLƏ YARANAN SİNTAKTİK
VAHİDLƏRDƏ SÖZ ARDICILIĞININ RОLU
HAQQINDA
ХÜLASƏ
Sintaktik paralеlizmin yaranmasında cümlədə söz ardıcıllığı da mühüm
rоl оynayır. Cümlədə düz və əks söz ardıcıllığı ayırmasıyla bağlı sintaksisdə
sintaktik paralеlizmin iki növündən (ardıcıl və əks paralеlizm) danışmaq оlar.
Əks paralеlizmi həm də хiazm adlandırırlar. Təhlil оlunan matеrialın əsasında
əks paralеlizmin 3 növünü ayırmaq оlar: tam хiazm, natamam хiazm və
kvaziхiazm. Tam və natamam хiazm «Iqоr pоlku haqqında» dastanda,
kvaziхiazm isə ancaq «Kitabi Dədə Qоrqud» dastanında mövcud оlur.
Günеy MƏHƏRRƏMОVA
ABOUT THE ROLE OF THE WORD ORDER
IN THE SYNTACTIC UNITS WITH THE PARALLELISM
SUMMARY
The word order plays important role in forming of the syntactic
parallelism. Due to allote the direct and revers word order in the syntacsis we
can speak about two types of the syntactic parallelism (the direct and the
revers parallelism). The revers parallelism is also called a hiasmus. Our
material let to allote 3 types of the revers parallelism: a complete hiasmus, an
incomplete hiasmus and a quasihiasmus. The
complete and the incomplete
hiasmuses are characterizing the text of “Igor’s Tale”, quasihiasmus is typical
of the text of “The Book of the dede Gorgud”.
NƏZƏRİ VƏ TƏTBİQİ DİLÇİLİK MƏSƏLƏLƏRİ
___________________________________________________
__________________________________________________________________________________
«Tədqiqlər», 2008, №1, səh.68
Muharrem TANRIVEREN
DÜŞÜNME VE DİL GERÇEĞİ
Dil, iletişim olayındaki, ses aygıtıdır. Sadece sesleri iletmekte kullanı-
lan dil örgütünün bir parçasıdır. İletişim olgusunda esas alınan Düşünme, tah-
kikdeki kabullenme söylemdir.
Düşünme çok yönlü bir kavramdır. Yaşam felsefesinin bir duyum ve o
duyumun iç birleşimi olarak bilinir. “Düşünme” psikolojik bir faaliyet olarak
ortaya konulan olgudur. Çünkü, bir kişi bir sözü söylediyse,
o sözü dinleyen
içinde odur ve mutabık olmaktır. Düşünme ses oluşmadan ruhun düşünüp,
doğruluğu kabul gördükten sonra ileti emri verilerek, dile konuşma emri ilan
etme emri verilir. Düşünmenin (düşüncenin) ruh eşliğindeki ağız içinden çıkan
sese konuşma adını veririz. İnsanın diğer canlılardan ayrılan üç faktörü vardır:
– Düşünme: Planlama
– Onaylama
(tastikleme): Tedgigat et. Testig et.
– Konuşma (söyleme): Seslendirme evetleme
“Düşünme” ile “konuşma” arasındaki alakaya baktığımızda, düşünme
tüm duyguların toplanıp kararın merkezileşmesi ve kararların
ruh içindeki
kendi kendine konuşmasıdır. İşte bu söylediğimiz düşünmedir. Eğer bir şey
söylenmiyorsa yani ses yoksa ancak buna sanı diyebiliriz. Öyleyse konuş-
manın (iletinin) en önemli unsuru düşünme ve sanıdır. Sanıyı da şöyle açık-
larız; Eğer düşünce kendini açıklamadan veya konuşmadan özünde saklı
tutarsa bu sanıdır. Yani bir nevi ruhtan, çıkmayan çekimser bir durumdur. Şa-
yet konuşma ile düşünme aynı şey olsaydı, her ağzımıza geleni dil vasıtasıyla
konuşurduk ve şuursuzca lafızlar üretilirdi. Onun için iletişimde kanılara ve
düşüncelere yer vermeliyiz. Düşünme yalnız konuşmaya değil, aynı zamanda
yazmaya da eşlik eden unsurdur. Öyle ise, düşünme hem konuşma hem de
yazmadır. Düşünme, çok defa soruyu soruyla açıklayarak temkinli davranır, ve
“belki’li” cevaplar verir. Konuşmaya eşlik eden ve düşünce olmadan konuş-
NƏZƏRİ VƏ TƏTBİQİ DİLÇİLİK MƏSƏLƏLƏRİ
___________________________________________________
__________________________________________________________________________________
«Tədqiqlər», 2008, №1, səh.69
madaki eksikliğin hissedildiği görülür. Öyleyse düşünme, konuşmaya yardım-
cı bir etkinliktir. İçinde davranışların ve kararların tüm türlerini taşıyan bir
aksiyondur.
Düşünerek konuşma(danışma) yine dilin atmosferi içinde gerçekleşir.
Yani
düşünmenin, Dilbilgisi kuralı ile konuşulduğudur. “Düşünceler” sözlere
can veren ve onları anlamlı kılan cümle organizasyonları teşkil ederler. Dile
canlılık ve gerçeklik kazandırırlar. Anlamı anlam yapan dildeki kurallardır.
Fakat, “Wittgenster”in düşüncesi, insan zihninin ya da hayal gücünün etkinliği
olan bir şey değil, fakat bir dizge, bir kakül olarak düşünmedir.
Daha doğrusu
şöyle diyor: “Düşünme, hesap etme gibi bir etkinliktir.” Belki daha da ilginci
onun, düşünme kakülünün, düşünme dışındaki gerçeklikle bağı olduğunu söy-
lemesidir. Wittgenstein, bu bağın nasıl olduğundan çok, nasıl olmadığını
açıkça dile getiriyor. Onun bir “uyum” bağıntısı olduğu söylenmemelidir.
“Düşünce ile gerçeklik arasındaki uyum, metafiziksel olan her şey gibi, dilin
dilbilgisinde aranıp bulunacak olandır.
*
“Wittgenstein düşünmenin kökünü,kaynağını aramaktadır. “Kaynak”
sözcüğüne iki mana verebiliriz. Birisi, (oluş–çıkış), yani “genesistir”dir. Dü-
şünme’nin önceki oluştuğu yerdir. İç güdüdeki düşünme şüphesi. İkincisi ise
temelle alakalıdır. “Dil oyunu kendi öz kaynağına düşüncede sahip olmayışıdır
“Düşünce dil oyununun bir bölümüdür.” Öyleyse “düşünce” kendi temelini ve
kaynağını “dil oyunu”nda bulur.
Bu yorumlara göre; Wittgenstein düşüncesi,
içgüdü de dil oyununa benzer bir şeydir. “Düşünmek”, kökünün içgüdüden ge-
len bir oyundur. Yani onun bir bölümüdür. “Wittgenstein’e göre düşünme
“günlük dilden” betimlenen değildir. Dilin durumlarından sözcüğün neyi be-
timlediği öğrenilmeden de sözcüğün kullanımı öğrenilir. İşte
düşünmek bu tür
bir sözcüktür, der.”
**
Düşünme ile gerçeklik arasındaki uyumun olup olmadığına bakıldığın-
da, düşüncelerin resmedildiği, yani düşüncelerin varyantı olan söz ve cümleler
belli karakteristik çizgiler ortaya çıkarır. Düşünme olgusunu bir şekle benze-
telim. Bu şekil veya olgunun bir izdüşümüne baktığımız
da izdüşümle şekil
arasında ortaklık görülür. İşte dil ile gerçeklik arasında kurulan bu bağ dilin
gerçekliğini yansıtmaktadır. Bir şekle benzetilen şekil ya da cümle o sözün ya
da cümlenin karakterini yansıtan çizgidir. Aynı zamanda cümlenin anlamını da
yansıtır. Örneğin; bir ölçü birimiyle bir eşyayı ölçersek ya da tartarsak, düşün-
*
Ömer Naci Soykan, Felsefe ve Dil, Wittgenstein Üstüne Bir araştırma Sayfa: 130 MVT Yayıncılık.
**
Dil ve Felsefe Ömer Naci Soykan Sayfa:31 MVT. Yayıncılık 2006–İstanbul