Bakara sûresi


(103-) Ve lev ennehüm amenu vettekav lemesübetün min 'ındillahi hayrün, lev kânu ya'lemun



Yüklə 2,66 Mb.
səhifə35/75
tarix18.06.2018
ölçüsü2,66 Mb.
#49328
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   75

(103-) Ve lev ennehüm amenu vettekav lemesübetün min 'ındillahi hayrün, lev kânu ya'lemun;


* Eğer onlar imân edip Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacakları sevap kendileri için daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi!

Muhakkak onlar imân etseler, sakınsalar, Allah’ın indinden onlara hayır gelirdi eğer bilmiş olsalardı.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقُولُواْ رَاعِنَا وَقُولُواْ انظُرْنَا وَاسْمَعُوا ْوَلِلكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ

(104-) Ya eyyühelleziyne amenu la tekulu ra'ına ve kulunzurna vesme'u ve lilkâfiriyne azabün eliym;


* Ey imân edenler! “Râ’inâ (bizi gözet)” demeyin, “unzurnâ (bize bak)” deyin ve dinleyin. Kâfirler için acıklı bir azap vardır.

Ey imân edenler, “râinâ” demeyin “unzurna” deyin, inkâr edenlere elim azab vardır, Sahabeyi Kiram Hz. Rasullullah’a bizi gözet, bize dikkat et, bizi yalnız başımıza bırakma mânâsına gelen “râinâ” derlermiş, “râinâ” çobanlık mânâsına da geliyormuş, yani biz sürüyüz sen bizi muhafaza et gibi, Yahudiler “râinâ” kelimesini ahmak anlamına gelecek şekilde kullanıp hakaret ettikleri için onun yerine “unzurna” deyin ve dinleyin denmiştir, küfür ehline yani o kelimeyi kendine göre değiştirenlere de büyük azab vardır.

Mûseviyet mertebesinde dinleme vardı, burada müşahededen dinlemeye geçiyor, “unzurna” bize nazar et, hiçbir ümmet peygamberinden böyle bir talepte bulunmuş değildir , “bana bak” demesi, ben sana bakıyorum dolayı-sıyla sende bana bak demektir, burada rabıta vardır, müşahede vardır, yani senin hakikatini bize naklet mânâsında’dır, sende ne varsa bize bunu aktar bizde de bu açılsın ve biz bunu anladık mı? anlamadık mı? diye konuşmaya başladığımız zaman bizi dinle de, düşündüğü-

222


müzde doğrumuyuz, yanlışmıyız, yanlışsak yanlış olduğu-muz yeri düzelt diye içerisinde ifade vardır.

Cenâb-ı Hakk peygamberinizden nazar isteyin diye tavsiyede bulunuyor. Bu nazar ise Nûr-u Muhammed-î dir.

مَّا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْكُم مِّنْ خَيْرٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَاللّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَن يَشَاءُ وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ

(105-) Ma yeveddülleziyne keferu min ehlilKitabi ve lelmüşrikiyne en yünezzele aleyküm min hayrin min Rabbiküm* vAllahu yahtassu BirahmetiHİ men yeşa'u, vAllahu zülfadlil azîym;


* Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir.

Ehli kitaptan olanlar ve yine müşrikler senin üzerine ineni sevmezler, istemezler, Allah rahmetini dilediğinin üzerine tahsis eder, Allah Fazl ve Azimdir.

مَا نَنسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِّنْهَا أَوْ مِثْلِهَا أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

(106-) Ma nensah min Âyetin ev nünsiha ne'ti Bi hayrin minha ev misliha* elem ta'lem ennAllahe alâ külli şey'in kadiyr;


* Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?

Biz Âyetlerden bazılarını nesh ederiz yani hükümlerini kaldırırız veya unuttururuz, onun yerine ondan daha hayırlısını getiririz veya benzerini getiririz, bilmezmisin



223

Allah herşey üzerine kadir’dir. Bu hükmü duyan küfür ehli, bu nesh etme olayını alay konusu yapmışlar, halbuki bu yerli yerinde bir Âyettir ve böyle de olması lâzım gelir, onlar ise Allah bir Âyeti koymuşsa onu kaldırmaz diyorlar, niye yapsın bunu diyorlar, halbuki onlar düşünmüyorlar İncil ile birlikte Tevrat’ın bir çok Âyetleri neshedildi, Kûr’ân ile birlikte İncil ve Tevrat’ın bir çok Âyetleri neshedildi, eğer nesih hadisesi olmasaydı Tevrat gelir kalırdı başka kitaba gerek kalmazdı yani yeni hükümlere gerek kalmazdı, tabi onlar her gelen Âyeti kendi istikametlerine göre yorumladıklarından böyle düşünmüşlerdir.

Şimdi biz onları bir tarafa bırakıp gelelim kendimize, bizde her mertebeye geçtiğimiz zaman bir nesih olması lâzımdır, kaldırılması lâzımdır, kaldırılması lâzımdır derken o Âyetin tamamen hükümsüzlüğü değil ondan sonra onunla birlikte gelen Âyetin hükmü altına girmek yani sonraki mertebedeki Âyetinde tatbikatını yapmak, daha evvelce o Âyeti kendi bünyemizde tatbik edemezken ki o zaman bizce o Âyet müteşabih Âyet hükmünde idi, ne zaman ki bizde muhkem Âyet hükmüne geçti işte o zaman bir evvelki görevli olduğumuz Âyet veya mertebesinde olduğumuz Âyet “Nâsûh” Âyeti hükmüne geçiyordur.

Bütün bu Âyetler şeriat, tarikat, hakikat, marifet mertebeleri içerisinde olduğundan, şeriat mertebesi dahil bütün uygulamasını yapacağız. Yeni bir Âyet diyor, Kûr’ân’ı Kerîm’in içerisinde zâten bunların hepsi mevcut gelmiştir, ama yaşam sistemini oluşturmamız gerekiyor.

Bakara sûresi 186.Ayette “Ve iza seeleke ıbadiy anniy feinniy kariyb, uciybu da'vetedda'ı iza deani,” yani ”Ey Habibim kullarım senden Beni sorduklarında Ben onlara yakınım ve dua ettikleri zaman dualarına icabet ederim” diyor ve imânın tenzih yaşantısındaki mertebesini anlatıyor, fakat ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veriyd;” (Kaf,50/16.Ayet) yani ”Şah damarınızdan daha yakınım” dediği zaman bir önceki Âyetin hükmü kalmıyor, fakat kalmıyor diye de bu KÂr’an’ı KerÎm’den tamamen çıkartılmış değildir, kim hangi merteye gelirse o


224

mertebede onun için o geçerlidir, o daha yukarılara çıktığında o Âyet görevini yapmış olur, mesela daha sonra “feeynema tüvellu fesemme VECHULLAH” (Bakara, 2/115.Âyet) yani ”Nereye baksan Allah’ın vechini görürsün” Âyeti ise daha yukarılardan bahsediyor, ilk Âyetin hükmü artık burada o kişi için geçmez. Bu husus bir irfaniyyet anlayışıdır, ve özeldir.


Allah herşeye kadirdir, yani sen şu mertebedesin ve ömür boyu orada kalacaksın değildir, Allah’ın kudreti vardır seni oradan geçirir, sende üstüne düşeni yap, yani dilerse senin neshini ordan veya burdan yapar, burada hıristiyanlar ile aramızdaki farka gelelim, hıristiyanlarda mesheden yani temizleyen mânâsına “Mesih” vardır, bizde ise “nâsih” vardır, kendi varlığının nefsinden arınması, nefsaniyetini tamemen ortadan kaldırmaktır, çünkü İslâmiyette hem nefis var, hem de Allah vardır, zâten hiç olmayacak bir şeydir.

أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ



Yüklə 2,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə