Бакы дювлят университети илащиййат факцлтясинин



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə35/73
tarix14.07.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#55525
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   73

Doç. Dr. Abdulaziz Hatip
 
106 
müslim çevrelerde propagandası yapılmakta, böylece insanlar İslâm’dan 
soğutulmaktadır.  İşte burada biz Müslümanlara, İslâm’ın o güzel ve parlak 
gerçek imajının oluşmasında,  şüphe tozlarının silinmesinde ve yıkıcı 
medyanın insanların özgürce Allah’ın hak dini olan İslâm’ı tanımalarını 
engellemek için ördüğü kalın surları  yıkmada büyük iş düşmektedir.” (İsa 
Beyâco, Filipinli eski papaz). 
Neler Yapılmalı? 
Dünyada  İslâm’ın hayat bahşedici gerçeklerine hava kadar, su kadar 
ihtiyacı olan insanlara İslâm’ı sunarken nelere dikkat edilmesi gerektiğini de 
bu zatlardan öğrenebiliyoruz. İşte birinin önerileri: 
 “İslâmî ahlâkı yaşayarak, insanlara buna uygun davranarak İslâm’a 
davet edilmeli. Tevhit inancına ilgi duyarak İslâm’ı kabul edenlerin büyük 
çoğunluğu, Müslümanların örnek davranışlarından etkilenerek bu kararı 
vermişlerdir. Mesela, bazen güzel ahlâklı Müslüman bir işveren, bazen 
dürüst ve samimi bir arkadaş vs. olur, karşısındakini etkiler. Birçok Filipinli 
de, bir Müslüman ülkeye çalışmak için gitmiş, orada Müslümanlığı kabul 
etmiştir. Çünkü, oradaki İslâmî yaşantıyı ve insanlar arasındaki güzel 
ilişkileri kendi memleketindekiyle mukayese ederek İslâm’ın etkisini 
hissetmiştir. Böylece İslâm hakkında taşıdıkları ön yargıları silme imkânını 
da buluyorlar ve hiçbir baskı ve etki altında kalmadan karar veriyorlar. Tüm 
bu nedenlerle ben, insanların güzelce ve tatlılıkla davet edilmesini tavsiye 
ediyorum. Aceleci davranmaktan da kaçınılmalıdır. Çünkü atılan hiçbir 
tohum bir günde filizlenmez.” (İsa Beyâco, Filipinli eski papaz). 
Bir İhtida Örneği: 
PROF. DR. GARY MILLER (Matematik Bilgini ve Eski Misyoner) 
Şu anda Melik Fehd Üniversitesinde Matematik Profesörü olan Gary 
Miller, eski bir papazdır.  İnsanları  Hıristiyanlığa çağıran bir misyonerdi. 
Allah ona İslâm nimetini nasip ettikten sonra bir konuşmasında 
Müslümanlara şöyle seslenmiş: 
“Ey Müslümanlar! Eğer sahip olduğunuz nimetin ne kadar büyük 
olduğunu gereği gibi bilseydiniz, sizi Müslüman bir anne babadan dünyaya 
gönderdiği, Müslüman bir ailede yetişme fırsatı verdiği ve bu yüce dini 
üzere büyüttüğü için Allah’a çok hamdederdiniz. Peygamberliğin manası, 
Uluhiyetin manası, vahyin, risaletin, dirilişin, hesabın vs’nin manası sizin 
dininizde diğer dinlerdekiyle gök ile yer arası kadar uzak ve üstündür.” 


Hidâyet ve bazi ihtida sebepleri
 
107 
“Beni bu dine asıl cezbeden husus, iman konularındaki netliktir. Bu 
netliği başka hiçbir dinde göremiyorum.” 
Nasıl Müslüman Oldu? 
Müslüman olduktan sonra Kanada’da İslâm’ın en önemli ve aktif 
davetçilerinden biri oldu. Oysa daha önce büyük bir misyonerdi. İnsanları 
Hıristiyanlığa hararetle çağırıyordu. Kitab-ı Mukaddes hakkında çok geniş 
malumata sahipti. Ayrıca matematiği de çok severdi. Bu nedenle de mantığa 
ve olayları mantıkî bir silsile halinde ele almaya meraklıydı. Birgün Kur’ân-ı 
Kerim’i okumak istedi. Amacı, Müslümanları  Hıristiyanlığa çağırırken 
yapacağı dini tartışmalarında kullanabileceği bazı yanlışlıklar yakalamaktı. 
O, 14 asır önce yazılmış, çöl vs’den bahseden köhne bir kitapla 
karşılaşacağını bekliyordu. Fakat, onu okudukça hayret ve şaşkınlığı arttı. 
Hatta, bu dünyada başka hiçbir kitapta rastlanamayacak gerçekler keşfetti. 
Hz. Peygamber’in başından geçen ve sinirleri üzerinde olumsuz etki 
bırakan bazı olayları bulacağını sanmıştı. Meselâ, değerli eşi Hatice’nin, 
kızlarının ve erkek çocuklarının hüzün dolu hikayelerini okuyacağını 
zannetmişti. Ne var ki, bunlardan hiçbir şey bulamadı. Onu hayrete düşüren 
bir husus da, Kur’ân’dan tam bir sûrenin Hz. Meryem’in adını taşıması ve 
Hıristiyanların dinî kitap ve İncillerinde bile rastlanamayacak derecede Hz. 
Meryem’in onurlandırılmasıydı. Oysa, Kur’ân’da ne Aişe ne Fatıma adını 
taşıyan bir sûre mevcuttu. Yine Hz. İsa’nın Kur’ân’da 25 yerde adının 
geçtiğini, oysa Hz. Muhammed’in isminin ise sadece dört yerde yer aldığını 
gördüğünde hayreti bir kat daha arttı. Kur’ân’ı daha bir dikkat ve ilgiyle 
okumaya başladı. Aklında hep tenkit edilebilecek bir açığı yakalamak vardı. 
Fakat, sonunda çok önemli ve ilginç bir ayetle karşılaştı. Bu ayeti 
okuduğunda vurulmuşa döndü. Ayet şöyle diyordu: 
“Kur’ân’ı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer Kur’ân Allah’tan baş-
kasına ait olsaydı, elbette içinde birçok tutarsızlıklar bulurlardı” (Nisa: 82). 
“Falsification test”, günümüzde bilinen prensiplerdendir. Bu da, 
doğruluğu kanıtlanıncaya kadar ortaya atılan teorilerde yanlış arama veya 
konuyu ciddi incelemeye tabi tutma kuralıdır. İlginçtir ki, Kur’ân, Müslüman 
olsun veya olmasın herkese bu konuda meydan okuyor. Kendisinde asla bir 
hata bulamayacaklarını ilan ediyor. 
Dünyada hiçbir yazar böyle bir cür’et gösteremez. Yani bir kitap yazıp 
da, “Bu kitap her türlü hatadan uzaktır” deme cesaretini gösteremez. Bunun 


Doç. Dr. Abdulaziz Hatip
 
108 
tek istisnası olarak Kur’ân, kendisinde hata ve tutarsızlık bulunmadığını ve 
böyle bir şeye asla rastlanamayacağını söylüyor.” 
Prof. Dr. Gary Miller’in üzerinde durduğu bir ayet de şudur:  
“Hakkı inkâr edenler görüp bilmediler mi ki, göklerle yer bitişik (bir 
bütün) idi, onları Biz ayırdık, hayatı olan her şeyi sudan yaptık? Hâlâ 
inanmayacaklar mı?” (Enbiya: 30). 
Bu âyet 1973 yılında Nobel ödülü alan bilimsel araştırmanın tam da 
konusunu oluşturmaktadır. Söz konusu araştırma Big Bang teorisini konu 
alıyordu. Bu teoriye göre şu mevcut evren içinde uzayın ve yıldızların yer 
aldığı şu alem büyük bir patlama sonucu doğmuştur. 
Ayette geçen “ratk” kelimesi bitişik nesne demektir. “Fetk” ise ayrılmış, 
parçalanmış anlamına gelir. Sübhanallah! Bu ayete göre de yer ve gökler bir 
zamanlar bitişikti. Allah onları birbirinden ayırdı. 
Kur’ân’ı meydana getirmede Hz. Muhammed’e şeytanların yardımcı 
olduğunu ileri süren iddiaya cevap olarak da Kur’ân şöyle buyurur: 
“Kur’ân’ı asla şeytanlar indirmiş değildir. Bu onların yapacağı  iş 
değildir! Hem isteseler de buna güçleri yetmez. Çünkü onlar vahyi 
işitmekten kesinlikle menedilmişlerdir” (Şuara: 210-212). 
Başka bir âyette de Kur’ân okunduğunda şeytandan Allah’a sığınılması 
istenir: 
“Kur’ân okuyacağın zaman, o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” (Nahl: 98). 
Şeytan bir kitabın yazımında yardımcı olup da ardından, o kitap 
okunduğunda kendisinden Allah’a sığınılmasını isteyebilir mi? 
Bu âyetler de bu eşsiz Kitab’ın i’câz yönlerinden biridir. Asırlar 
öncesinden bu konuda ortaya atılacak iddialara son derece mantıkî cevaplar 
vermiştir. 
İnsanı hayrete düşüren gayb haberlerinden biri de Kur’ân’ın Ebu Leheb 
hakkında söyledikleridir. Ebu Leheb denilen kişi  İslâm’dan  şiddetle nefret 
ederdi. O kadar ki, Hz. Muhammed’in izini takip eder ve nereye giderse
onun sözlerinin etkisini kırmak ve onu değerden düşürmek için konuşmalar 
yapardı. Mesela, Hz. Peygamber’in Mekke dışından gelen insanlarla konuş-
tuğunu görse, o gittikten sonra hemen yanlarına sokulur ve, “Muhammed si-
ze ne dedi? O size bir şey beyazdır derse, bilin ki o siyah, siyah olduğunu 
söylese bilin ki beyazdır; gündüz dese, gece, gece dese gündüzdür” derdi. 


Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə