Doç. Dr. Abdulaziz Hatip
96
9. Terör ve anarşi, kardeşi kardeşe, babayı evlada düşman yapar.
Ahmed’i Mehmed’e, Ali’yi Veli’ye kırdırır. Akrabalık bağlarını koparır.
Allah ise, gözetilmesini emrettiği akrabalık bağlarını, iyi insanî ilişkileri
koparan, böylece fitne ve bozgunculuk çıkaranları sevmez. Yeryüzünde fesat
çıkarıp nizamı bozanların Allah’ın rahmetinden uzak olduklarını haber verir
(13/25). Peygamberimiz de, “Bahtiyar, fitneden kaçınan kimse ile, belâlarla
karşılaşınca sabreden kimsedir. Ne mutlu böylelerine!” buyurmuş (Ebu
Davud, Fiten 2); Müslümanın fitne ve anarşiden alabildiğine uzak durmasını
tavsiye etmiştir (Tirmizî, Fiten 33).
10. İslâm’a göre savaş er meydanında yapılır. Savaşa karışmayan, çocuk,
yaşlı, kadın, din adamı, çiftçi vs. öldürülmez. Bunları öldürmek Hz.
Peygamber ve tüm İslâm alim ve komutanlarının talimat ve uygulamasına
zıttır.
11. Dış düşmana karşı bile, ne istendiği bildirilmeden
habersiz biçimde
savaş açılmaz, ani baskında bulunulmaz. Ölçüsüz tahripten kaçınılır. Fuzulî
yere ağaç bile kesilmez, ekinler tahrip, canlılar telef edilmez, evler yıkılmaz.
Terörde ise bu hassasiyetlerin hiçbirisi yoktur.
12. Hz. Peygamber’in hayatında önce sözlü ve fiilî saldırılara karşı sabır
var. Mecbur kalındığında hicret bulunur. En sonda da, mertçe savaş
meydanında çarpışmaya izin verilmiştir. Şu âyet
Müslümanlar için biricik ve
dâimî mücâdele stratejisidir: “Sen, insanları Allah yoluna hikmetle, güzel ve
makul öğütlerle davet et onlarla en güzel tarzda mücâdele et” (16125).
13. Terörde kullanılan intihar eylemi, İslâm’da kesinlikle müsaade edilen
bir yol değildir. Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, çekilen sıkıntı ne kadar
katlanılamaz bulunursa bulunsun sabretmek,
tevekkül etmek, olumsuzlukları
ortadan kaldırmak için mücâdele etmek esastır. Allah, “Kendi kendinizi
öldürmeyin” buyurur (4/29; Konuyla ilgili hadisler için bkz. İbn Kesîr,
Tefsir I/492). Bir insanın, her ne sebepten olursa olsun, kendisini öldürmesi
büyük günahtır.
14. Terör dış dünyada ve hemen her ülkede gerek yerli, gerekse göçmen
olarak yaşayan sayısız müslümanlara zarar verir. Onların huzurunu kaçırır.
Dini ve kültürel hizmet ve faaliyetlerine köstek olur. Huzur ve barış
ortamında yapılacak tebliği engeller. Dolayısıyla gün geçtikçe artan İslamâ
yöneliş ve ihtida olaylarını önler. Bunun vebalini kim üstlenebilir?
İslâm ve terör
97
RESUME
Islam and Terror
Nowadays disinformation and propaganda are very common in the world
and Islam is the most targeted religion. This is largely due to
underdevelopment of Muslims and therefore lack of effective mass media
handling by Muslims. It is very unfortunate that today Islam is associated
with terror nearly all over the world. So it is the duty and responsibility of
Muslim academics to show through extensive research
and studies that Islam
is the religion of peace, and can not be associated with terror at all. In this
article, which is entitled "Islam and Terror" we tried to explain this reality by
relying mostly on the Qur'anic verses. Our holy book Qur'an describes terror
as "mischief making". Through detailed examination of the subject the
article also demonstrates why and how Islam detests and condemns terror?
Hidâyet ve bazi ihtida sebepleri
99
HİDÂYET VE BAZI İHTİDA SEBEPLERİ
Doç. Dr. Abdulaziz Hatip
Marmara
Üniversitesi
İlâhiyât Fakültesi, İstanbul
Hidayet, gönül pusulasının hakikat kıblesini yakalama anıdır. Hidâyet,
bir ömür boyu her gün üşenmeden gönül penceremize gelip perdelerin
aralanmasını bekleyen iman güneşinin nazlı nazlı içeri süzülme fırsatıdır.
Hidâyet, dünyada hiçbir nimet ve servetle ölçülemeyecek ve hatırası bir
ömür boyu tüm tazeliğiyle burunda tütecek bir mazhariyet sevincidir.
Hidayet, âşıkın mâşuka kavuşma halidir. Kısacası, “Hidâyet, büyük bir
nimet, vicdânî bir lezzet ve ruhun cennetidir.”
Yüce Allah, insan oğlunun hayat serüveninin her aşamasında hidayetini
dilemiştir. Bunun için gerekli her türlü imkânı lütfetmiş, şartlarını
hazırlamıştır. Nitekim, henüz dünyaya gözlerini açmadan ve bulunduğu
ortamda ihtiyacı yokken, dokuz ay sonrasında ayak basacağı dünya
hayatında gerekli her türlü duyu ve duygularla donatmıştır.
Dünyaya gelişini
kolaylaştırmış, doğar doğmaz, bir süt çeşmesi gibi devreye giren, annesinin
şefkatli sinesinden istifade refleksini bahşetmiştir. Her birisi ayrı bir nimet
dünyası olan tatlar, sesler, renkler, hoş kokular vs. definelerini açacak
anahtarları eline vererek tüm bunlardan istifade yolunu göstermiştir. En az
bunlar kadar önemli, alemi donattığı, her taşına, hatta her zerresine nakşettiği
hikmet inceliklerini kavrayıp yararlanacak aklı ihsan etmiştir.
Gözünün
görmesi için güneşi, kulağının işitmesi, burnunun koku alması için hava
zerrelerini hizmetine vermiştir. Tüm bunlar, Yüce Allah’ın istisnasız bütün
kullarına, hatta bütün canlılara en iyiye, en güzele ve en faydalıya yönelik
yol gösterme arzu ve iradesine delildir.
Yüce Allah, hidayet alanındaki lütuf ve nimetlerini bununla da sınırlı
tutmamış, ayrıca yerleri, gökleri ve
içindeki tüm sanat eserlerini, ilim ve
hikmet incelikleriyle bezeyerek Kendine ulaştıracak, kapısına vardıracak
birer işaret ve delil gibi bayrak bayrak dalgalandırmıştır. Kur’ân’da, evrene