Бакы дювлят университети илащиййат факцлтясинин



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə30/73
tarix14.07.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#55525
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   73

Doç. Dr. Abdulaziz Hatip 
90 
müslüman ilim adamlarına büyük görevler düşmektedir. Gerçekleri tüm 
açıklığıyla ortaya koymanın zamanı gelmiş hatta geçmektedir. 
Biz de böyle bir sorumluluk bilincinden hareketle bu koynu birkaç 
makale çerçevesinde işledik. Bu makalemizde konunun bir boyutunu 
oluşturan “terör”ü ele aldık. 
 
TERÖR VE FİTNE 
Kur’ân dilinde fitne, sınama, sıkıntı, üzüntü, bela ve felaketle imtihan 
edilmektir. Ayrıca şirk, küfür, baskı (2/191, 193)
1
; sapıklık, sapma, saptırma 
(5/41, 49); azap, işkence, ateşe atma (29/10); düşman saldırısı (4/101); günah 
(9/49); şeytanın hile ve tuzağı (7/27); şeytan kaynaklı batıl inanç ve kuruntu 
(22/53) nifak (57/14); delilik (68/61) gibi anlamlarda kullanılmıştır. 
Anarşi ve terör, her çeşidiyle ve tüm anlamlarıyla fitnedir. Hele hele din 
adına yapılırsa daha büyük bir fitnedir. Allah’ın dinine iftiradır. Bunca 
peygamber ve evliyanın yol ve yöntemine uymadığı için sapma ve 
saptırmadır.  Şiddet ve korkutmayı esas aldığı için azap ve ateştir.  İslâm 
düşmanlarının eline koz verdiği ve Müslümanları zayıf düşürdüğü için haricî 
saldırıya zemin hazırlamaktır. Dolayısıyla büyük bir günahtır. Şeytanın hile 
ve tuzağıdır. Müslümanları bölüp parçalamaktan başka bir işe yaramadığı 
için nifaktır. Bunca zararına rağmen hâlâ dine hizmette bir yöntem olarak 
seçilirse tam anlamıyla bir çılgınlık ve cinnettir.  
Müslümanlar olarak gerçekten çok çetin bir imtihanla karşı karşıyayız. 
Ya sergilenen oyunlara gelip birliğimizi bozacak, bugünümüzü ve 
geleceğimizi ebediyen karartacak, ya da akıl ve sağduyunun sesine kulak 
verip kenetlenecek ve oynanan her türlü oyunu bertaraf edeceğiz.  
Her şeyden önce İslâm ile terörü yan yana getirmek, özdeş gibi görmek 
ve göstermek günahların en büyüğüdür. Melek ile şeytanı, nûr ile zulmeti, 
rahmet ile azabı, hayır ile şerri özdeş görmekten farksızdır.  İslâm, Hz. 
Adem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçmiş tüm peygamberlerin 
getirdikleri dinlerin ortak adıdır. Tarihin derinliklerinden beri insanlık 
semasının birer yıldızı, birer milletin gözü ve topluluğun azizi olmuş sayısız 
peygamber ve evliyalarla temsil edilmiştir. Nuh, İbrahim, Lût, Musa, İsa, Hz 
                                                 
1
 Parantez içindeki iki rakamdan birincisi Kur’an’ın sûre numarasını, ikincisi ise 
âyet numarasını gösterir 


İslâm ve terör 
91 
Muhammed vs. gibi resûl ve nebîlerin hayatlarıyla billurlaşmıştır. 1450 
yıldır elimizde bulunan Kur’ân ve en ince detaylarına kadar mercek altında 
tutulup incelenen Hz. Muhammed’in öğretileriyle temsil edilmektedir. 
Milletimizin büyük çoğunluğu da bin yılı  aşkın bir zamandan beri 
müslümandır. Müslüman olmayanlar da İslâm’ın tabiat ve özelliklerini az 
çok bilirler. İslâm her zaman hayrın, iyiliğin, merhametin, hoşgörünün, 
adaletin, faziletin simgesi olmuştur. Aslında  İslâm’ın bu özelliğini ispat 
etmek için dil dökmek, kalem yormak, gündüzün ortasında güneşi 
ispatlamaya kalkışmak kadar abestir. 
 Kur’ân, milyonlarca nüshalarıyla her yerde ve elimizin altında. Hz. 
Muhammed’in kısaca “Sünnet” diye adlandırılan ve onun söz, eylem ve 
onaylarını içeren öğretileri elimizde. Kökü bu iki muhteşem kaynak olan 
İslâm ağacığının, tarih boyunca ve günümüzde ruhunu beslediği, akıl ve 
kalbini gıdalandırdığı milyonlarca ulemâ ve evliya hayat ve yaşantılarıyla 
gözlerimizin önünde. Güzelden ancak güzellik gelir. Kerîmden kerem gelir. 
Mutlak hayırdan fayda ve iyilik gelir. Rahîmden rahmet gelir. Güneşten 
karanlık, nurdan zulmet beklemek kadar yersiz ve anlamsız bir şey olamaz. 
Ruh kökümüz bunlardır. En radikal Müslümanlık, bunları rehber edinmek ve 
sundukları manevî gıdalarla beslenmektir. Bütün bu saydıklarımız ortada 
dururken hâlâ İslâm’ı terörle birlikte anmak, hele hele onu şiddet kaynağı 
olarak göstermek, güneşi balçıkla sıvamaya kalkışmak, feleğin çarkını 
tersine döndürmeye yeltenmektir. 
Fitnenin panzehiri, bu gerçeklerin farkında olmak, terörün amacının tam 
tersine hareket ederek tesirini kırmaktır. 
 
İSLÂM’DA CANA SAYGI 
İslâm’da her varlığın, her canlının, özellikle de insanın çok büyük değeri 
vardır. Her varlık, Yüce Allah’ın bir sanat eseri ve mesajlarıyla yüklü bir 
mektubudur. Bir sanatkârın özenle çizdiği bir resmi ondan izinsiz olarak 
yırtıp atmak, bir sanat eserini tahrip etmek, nasıl onun onuruna dokunur
öfkesini tahrik eder ve cezalandırmaya sevk ederse, varlıkları, özellikle 
insanı incitmek, tahrip etmek, yıkmak da Yüce Sanatkârı öylesine gazaba 
getirir, azabını celbeder. İslâm, haksız yere hiçbir varlığın, hatta bir 
karıncanın bile incitilmesine izin vermez (Ebu Dâvud, Edeb 176). Hele 
insan, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. O’nun namına ve izni çerçevesinde 


Doç. Dr. Abdulaziz Hatip 
92 
tasarrufa yetkili bir memurudur. Hayatı ve dünyayı O’nun izni dairesinde 
dizayn eden bir mühendisi, hepsinin zikir ve tesbihatlarını O’na sunan bir 
komutanıdır. Allah’ın bin bir isminin en özlü ve kapsayıcı aynasıdır. O’nun 
kudret eliyle zerre zerre, hücre hücre örülüp inşa edilmiş harika bir sarayıdır. 
Böylesi önemli ve yüksek bir varlığı katl ve cinayetle tahrip etmek şöyle 
dursun, ona kin beslemek, hakaret etmek bile büyük günahtır. 
İslâm, insan canının önem ve değerine her vesileyle vurgu yapar. Onu 
korumak için gerekli tedbirleri alır. Bir arada, karşılıklı iyi ilişkiler içinde 
bulunmanın, korku ve endişesiz yaşamanın ortamını hazırlar. İslâm’ın teşvik 
ettiği ticaret, sanat, ziraat ve her türlü geçim kaynağı böyle bir ortamda 
sağlanabilir. Geçim için bir yerden bir yere seyahat de bu can güvenliğine 
bağlıdır.  
İnsanın, hemcinsi ve kardeşi olan diğer bir insanı haksız yere öldürmesi, 
ötesi olmayan bir gaddarlık, benzeri görülmedik bir küstahlıktır. Böyle bir 
davranışta bulunmak, insanın ahlâkî yüceliğini yıkar, ruhunda fazilet filizini 
boğar ve insan olma niteliğini koruyup sürdürmesine imkân bırakmaz. 
Gerçek inançlı kimse, dininin telkin ettiği bu saygı ve duyarlılığı tüm 
benliğinde hisseder. Başkasının canına kast etmekten, kanına girmekten 
alabildiğine uzak durur. 
Kur’ân, birçok âyetinde, “Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı katletmeyin” 
diyerek bu işten açıkça meneder (6/151; 17/33). Bir mümini kasten öldüren 
kimsenin, cezasının Cehennem olduğunu, orada ebediyen kalacağını, 
Allah’ın gazabına, müminlerin lanetine ve büyük bir azaba uğrayacağını 
bildirir (4/93). O şöyle der: 
“Kim bir başka cana kıymamış ya da yeryüzünde fesat çıkarmamış olan 
bir canı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu yaşatırsa 
bütün insanları yaşatmış gibi olur” (5/32). “(İyi mü’minler) Allah’ın haram 
kıldığı canı -hak ile olması  dışında- öldürmezler ve zina da etmezler. Kim 
bunları yaparsa günahı ile karşılaşır” (25/68). “O’na hiç bir şeyi ortak 
koşmayın, anaya-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı (kürtaj 
ve benzeri yollarla) öldürmeyin. Çünkü sizi de onları da rızıklandıran Biziz. 
Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Hak ile olması hali 
müstesna; Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın” (6/151). 
Âyetlerde geçen, “Hak ile olması  dışında” kaydı, âdil bir yargılamadan 
sonra kısasa kısas; meşru yönetime karşı isyanla fitne ve anarşi çıkarmanın 


Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə