İbn-i Rüşd felsefesinde kavramsal olarak nefs ve akıl
131
kuvvet’ül mütehayyile)dir.
37
İbn-i Rüşd, nefs konusunda, nefsin maddeye sıkı
sıkı bağlı olduğu ve bedenlerin formu olduğu fikrini taşımaktadır.
İbn-i Rüşd, nefse ait başka güçlerden söz ederken de insanlarda
düşünme kuvveti adlı bir başka gücün olduğunu ve bunun; amelî tasavvur,
bazı şeyleri bazısına tercih etme, amelî tasdik şeklinde zuhur edebileceğini
söyler. İstek gücü.(el-kuvvet’ün-nüzûiyye)’nün kuvveti muhayyile
tarafından algılananlar karşısında olumlu ve olumsuz bir tavır almasını
sağlayan bir güç olduğunu, arzulanan ve istenen bir şeye karşı hareket
ettirenin şevk, zararlı ve istenmeyen ve zarar veren objeye karşı canlıyı
motive eden gücün gazab olduğunu söyler.
38
Nefsi tanımlayacağımızı fakat buna mukabil nefsin organizmada var
olduğunu çeşitli fonksiyonlarıyla anlayabileceğimizi belirten İbn-i Rüşd, bu
yüzden nefsi anlatabilmek için onun işlevlerini ve bunların amaçlarının ne
olduğunu belirlemeye çalışır. Bunu yaparken varlıkları en alt kademeden
başlamak üzere sınıflandırır. Nefs problemini ele alırken güçleri ve
fonksiyonlarını esas alarak inceleme yolunu seçen İbn-i Rüşd, Aristoteles
gibi; nebâtî (bitkisel), hayvânî ve insânî (beşerî) nefs olarak açık bir tasnife
tabi tutmamıştır. Onun bu konuya tamamen insan açısından yaklaşmış
olduğu açıktır.
İbn-i Rüşd’ün nefs konusundaki görüşlerinin ardından nefsin bir
tezahürü olan akıl konusunu da nefs ile bağlantılı bir şekilde incelememiz
yerinde olacaktır.
2-İBN -İ RÜŞD’ÜN FELSEFESİNDE AKIL
İbn-i Rüşd’ün felsefesine bir bütün olarak baktığımızda; her varlığın,
mahiyetini belirleyip,kendisini öteki varlıklardan ayıran işlevi ve gaye
sebebinin bulunduğu fikrinin İbn-i Rüşd’ün temel kabulü olduğunu görürüz.
İnsanın mahiyetini oluşturup onu diğer varlıklardan ayıran unsurun “akli
fiiller”olduğunu belirten İbn-i Rüşd, bu özelliğin aynı zamanda insanı diğer
canlılardan da üstün bir kategoriye soktuğunu savunur. Şöyle ki; “İnsan
özüyle değil, ancak özüyle birlikte bulunan akıl sebebiyle insandır ve varlık
37
İbn-i Rüşd, Age, s.14
38
İbn-i Rüşd, Age, s.21
İbrahim MEMİŞ
132
sahnesinde her şeyden daha değerlidir.”
39
Bu yönüyle akıl insanı diğr
canlılardan üstün tutan bir unsurdur.
İbn-i Rüşd, Akıl ve akledilen(Ma’kuller) konusunda fikrini izah ederken,
Allah’ın aklettiği konusunda da fikir beyan etmiştir. Acaba Allah’ın aklettiği
şey nedir? Çünkü, akleden bir varlık, aklettiği şeyle beraber yetkinlik
kazanır. Allah için, insan gibi aklediyor dersek, o zaman hata ederiz; çünkü
Allah’ın akletmesi gibi olursa insanın aklettiği şeyle tamamlanması gibi
düşünmemiz gerekir ki bu Allah hakkında muhaldir. Akleden akıllı varlık,
başkasını akledince aklettiği şeye dönüşeceğinden Allah’ın kendi zâtı
dışında bir şeyi akletmesi mümkün olmaz. Çünkü akletme fiilinde kuvveden
fiile geçme vardır ki o zaman da bir muharrike ihtiyaç duyulacaktır ki Allah
bundan da münezzehtir. Allah’ın akletmesi ayrıca bizim akletmemiz gibi de
değildir. Allah, varlıkları, makülleri bir defada aklederken insan akledilirleri
ayrı ayrı akletme yeteneğine sahiptir.
40
İbn-i Rüşd’ün Allah’ın akletmesinin
nasıllığı konusuna baktığımızda Allah’ın sadece kendi zatını aklettiğini,
O’ndan daha üstün bir yetkinliğe sahip bir varlık bulunmadığını ve Allah’ın
kuvveden fiile çıkaran ilk muharrik olduğu fikrine sahip olduğunu
görüyoruz. Burada Allah ile onun yaratmış olduğu varlık arasındaki ince bir
ayrıma değinilmiştir ki o da Allah’ın ‘’İlk Akıl’’ve ‘’İlk Muharrik’’
olduğudur.
İbn-i Rüşd aklı, “varolan nesnelerin düzen ve tertibini düşünüp
kavramaktan(idrak) öte bir şey değildir.” şeklinde izah eder ve öncelikle
Nazarî(Teorik) ve Amelî(Pratik) Akıl olmak üzere ikiye ayırır. İbn-i Rüşd’e
göre “Nazarî Akıl”, zorunlu kavramları idrak edip, yetkin hale gelen
insanlara, ilahî inayetin bir sonucu olarak bahşedilen bir akıldır. İnsan bu
akıl sayesinde amelî akılla elde ettiği faydalara eş olmasa bile bir takım
pratik faydalara erişir ve bununla teorik ilimleri öğrenir. İbn-i Rüşd’e göre,
tüm insanlarda var olan “Ameli Akıl”, duyular, ortak duyu ve hayal gücünün
verilerinden faydalanarak kavramları idrak eder.
41
İbn-i Rüşd’e göre nefs-i
nâtıka, nefsin sahip olduğu bir güçtür ve insan aklı, görevi düşünme,
39
İbn Rüşd,Tehâfüt-et-Tehâfüt, (Neşr:Süleyman Dünya), Kahire-1981, s.560-561
40
İbn-i Rüşd, Tefsirü Ma Ba’d et-Tabia,Thkve Neşr;M.Bouyges, c.3,Beyrut-1987
s.1698
41
İbn-i Rüşd, Telhisü Kitabi’n-Nefs,( Thk.Fuad el-Ehvânî), Kahire-1950, s.70-72
İbn-i Rüşd felsefesinde kavramsal olarak nefs ve akıl
133
konuşma, temyiz, sanatkarlık vs. insani nefsin güçlerinden biri olarak kabul
edilir.
42
İbn-i Rüşd’e göre, varlıklar içinde nefs-i nâtıka’ya sahip olan
insandır ve bunun verilmesinin gayesi de insanın nazari ve amel bakımından
yetkinleşmesidir. Ama bu özellik de her insanda aynı seviyede ve yetkinlikte
olmayabilir.
2A) Akıl ve Fonksiyonları
İbn-i Rüşd nefsin en alt basamağında bulunan aklın üç temel
fonksiyonunu açıklarken bunların;
a-Soyutlama yapmak (Tecrit), Akıl ile, duyu organlarının idrak sahası
dışında kalan makulat denilen mücerredat, soyutlar idrak edilir. Duyular
müşahhas, somut olanı idrak ederken, akıl soyut olan hakkında insana bilgi
sunar. Tecrit vasıtasıyla akıl dışarıdaki mevcut gerçek kavramları idrak eder.
b-Soyutladığı kavramları kabul etmek (İdrâk),
c-Soyutladığı kavramlar arasında terkipler yaparak yeni kavram ve
hükümlere ulaşmak (İstinbat ve tasdik) olduğunu zikreder. İbn-i Rüşd
soyutlama (Tecrit) ile idrâk’i “tasavvur” adı altında birleştirip istinbat’ı da
“tasdik”e dahil ederek aklın fonksiyonlarını böylece ikiye indirmiş olur.
43
2B) Aklın Mertebeleri
İbn-i Rüşd, bu konuda heyûlânî akıl, meleke halindeki akıl, müktesep
akıl ve fa`âl akıl olmak üzere dört çeşit aklın varlığından söz eder. Ne var ki,
bunların hepsi de insan nefsinin farklı tezahürleridir. Bunların ilk ikisi,
nefsin bedenle birleşmesi sonucu oluşmuş; üçüncüsü ise bedenle ilişkisi
olmakla beraber bağımsız bir cevherdir. Probleme daha iyi açıklık getirmek
için, filozofun heyûlânî akli nasıl yorumladığını bilmek gerekir. İbn-i Rüşd’e
göre, heyulâni akıl objenin zihindeki bir formu olarak düşünülemez, o
tamamen manevi bir cevherdir. Bir başka deyişle fizyolojinin bir işlevi
değildir.
44
Mahiyet ve işlevleri bakımından farklılık arz eden akıllar, İbn-i
Rüşd'e göre, nefsin farklı görünümlerinden başka bir şey değildir.
42
İbn-i Rüşd, Risâlet’ün-Nefs(fî Resâilü İbn-i Rüşd el-Felsefiyye), Beyrut-1991,
s.21
43
İbn-i Rüşd, Faslu’l-Makâl, (Neşr. Bekir Karlığa), İstanbul-1992, s.111
44
Bolay, Süleyman Hayri, Age., s.241-242
Dostları ilə paylaş: |