Бакы дювлят университети илащиййат факцлтясинин



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə46/73
tarix14.07.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#55525
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   73

İbrahim MEMİŞ 
140 
devreye sokar ki, bu sayede her seviyedeki insanlara bu kolaylığı ve imkanı 
din sunar. İbn-i Rüşd’e göre din veya vahiy sadece bu yönüyle değil Fa’al 
akıl seviyesindeki insan aklının dahi çözemeyeceği, idrakte zorlanacağı 
birtakım sorulara cevap vermesi açısından ilahi bir lütuftur.
57
İbn-i Rüşd 
nazarında hikmeti aramak,yaratılmışlar üzerinde düşünüp Allah’ın yüce 
kudretini anlamak ve yeni fikirler üretmek müslümanın görevidir. 
 Burada yeri gelmişken konunun daha iyi aydınlığa kavuşabilmesi için, 
İbn-i Rüş’ün Din-Felsefe münasebetine kısaca değinmek faydalı olacaktır 
kanaatindeyiz.  
 İbn-i Rüşd'e göre dînîn amacı, insanlara “gerçek bilgi”yi ve “gerçek 
amel”i öğretmektir. Öğretmek ise tasavvur ve tasdikten ibarettir. Tasavvur, 
bir  şeyin bizzât kendisi veya örneği ile tasavvur etmek üzere iki şekilde 
gerçekleşirken, tasdik; burhânî, cedelî ve hatabi olmak üzere üç yolla 
gerçekleşir.
58
 Felsefenin amacı ise, varlıkların Allah'a ve O'nun kudret ve 
hikmetine delil teşkil etmelerini inceleyen bir ilimdir.“Var olanlar, ancak 
O'nun sanatını bilmek sûretiyle “Var Edici”ye delâlet edebilir. O'nun sanatını 
bilmek ne kadar mükemmel olursa, yapıcısını bilmek de o nisbette 
mükemmel olur.”
59
İbn-i Rüşd'ün bu sözlerinden, din ile felsefenin 
amaçlarının ortak olduğu anlaşılır ki; bu da insanları eğitip öğretmek ve bilgi 
edinmelerini sağlamaktır. 
 İbn-i Rüşd'e göre, felsefenin konusunda din ile benzerlik arz eder. Din, 
varlıkları akılla tetkik ederek bunlar hakkında yine akılla bilgi sahibi olmaya 
insanları dâvet ettiğine ve felsefenin yaptığı iş de bu varlıkların Allah'a nasıl 
delâlet ettiklerini araştırmaktan başka bir şey olmadığına göre, felsefenin 
konusu din ile çelişmez.  İbn-i Rüşd, “Onlar göklerin ve yerin yaratılışını 
düşünürler.”
60
, “Bakmazlar mı deveye, nasıl yaratılmıştır?Göğe nasıl 
yükseltilmiştir.”
61
 âyetlerini de delil olarak sunmaktadır.
62
 Ayrıca,  İbn-i 
Rüşd'e göre “hikmet”, yani yaratılmışlar üzerinde düşünüp yaratıcıya ulaşma 
çabası,  şerîatın arkadaşı, süt kardeşidir-zîrâ aynı kaynaktan feyz 
                                                 
57
 İbn-i Rüşd, Tehâfüt-et-Tehâfüt) (Neşr: S.Dünya), Kahire-1981,s.415 
58
 İbn-i Rüşd, Age.,s.64 
59
 İbn-i Rüşd, Faslû’l-Mâkâl, (Neşr.B.Karlığa), s.64, İstanbul-1992 
60
 Âl-i İmrân, 3/191 
61
 Gâşiye,17 
62
 İbn-i Rüşd, Age., s.65 


İbn-i Rüşd felsefesinde kavramsal olarak nefs ve akıl 
141 
almaktadırlar-her ikisi tabiatları i’tibârıyla kardeş, cevherleri ve özellikleri 
i’tibârıyla iki dosttur.
63
 
 Sonuç olarak söyleyebiliriz ki İbn-i Rüşd felsefe-din uzlaştırmasında 
insanların idrâk seviyelerinden hareket etmiş ve onları bu şekilde 
sınıflandırmıştır. Bu nedenle İbn-i Rüşd, tüm teolojik sistemleri çok 
yakından ilgilendiren felsefe -din uzlaştırması gibi önemli bir problemi tahlil 
etme konusunda en tutarlı düşünürlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. 
 
 SONUÇ 
 İslâm düşünürlerinden çoğu mârifetin hislerin, aklın, basîretin ve vahyin 
üzerinde kâim olduğu görüşünde birleşirler. Meselâ Kindî, mârifet-i hissî, 
aklî ve basarîden bahseder ve basîrete dayalı mârifeti en yüksek mârifet 
derecesi olarak kabul eder. Çünkü bu, nübüvvet ve vahiy tarikiyle gelmiştir.  
 Farabî’ye göre akıl, insanın en mümeyyiz kuvvesidir. Bu yüzden mârifet 
meselesini aklın üzerine tahkîm eder. Hislerle algılananlardan akıl ile 
kavranılabilenlere tedrici olarak hareket eder ve Fa’âl akla ulaşır. Bu Fa’âl 
akıl, nefs ve cisimle bağlantılı diğer akıllardan ayrıdır. Mârifet ise ancak, 
haricî kainatta söz sahibi olan Fa’âl aklın yardımıyla tamam olabilir.  
 Ayrıca, Aristoteles ve diğer meşşâîlerin iddia ettikleri gibi fa`âl akıl, 
insana dışardan direktif veren veya feyiz gönderen apayrı bir varlık değildir. 
O, insan nefsinin kemâle ermiş ve soyut bir varlık kazanmış halidir. İbn-i 
Rüşd, bedenle ilişki halinde bulunan insan nefsinin varlığa ait kavramları 
maddeden soyutlamak ve bunları kabul etmek gibi iki fonksiyonunun 
olduğunu söylemektedir. İbn-i Rüşd’e göre bunlar, fa’âl akıl ve heyulânî 
akıl’dır. 
 İbn-i Rüşd’ün, akıl konusundaki görüşlerine baktığım zaman 
Aristoteles’in düşünceleriyle hemen hemen paralellik arz ettiği 
görülmektedir. Buna göre, Etkin aklın madde ile her türlü karışıklıktan uzak, 
sonu olmayan ve ilk varlığa ait olduğu; Edilgin aklın ise, dış etkileri alma 
yeteneğine sahip, insana ait, geçici olma gibi unsurlar taşıdığı fikri kendini 
gösterir.  
 İbn-i Rüşd, her ne kadar nefsin tarifinin tam olarak yapılamayacağını 
belirtmiş olsa da onun fonksiyonlarına ve işlevlerine bakarak nefs hakkında 
                                                 
63
 İbn-i Rüşd, Age., s.115-116 


İbrahim MEMİŞ 
142 
bir yargıya sahip olabileceğimizi vurgular ki bu yargıyı bize sağlayacak olan 
şey akıldır.  
 İbn-i Rüşd, madde ve sûretten mürekkep cisimlerin idrak edilmesinde 
hislere ayrı bir rol vermiştir. Akıl ise eşyanın mahiyetlerini ve aklın kabul 
ettiği mücerred yönlerini idrak eder.İbn-i Rüşd, aklı, bilgi ve idrak olarak 
görür 
 İbn-i Rüşd’e göre insanoğlu bu dünyadaki geliş amacına uygun bir 
şekilde fıtratına uygun tavı ve hareketlerde bulunursa, nefsini heva ve 
heveslere karşı hakim kılma konusunda akıl ve düşüncesini kullanırsa gerçek 
anlamda yetkinlik sıfatına kazanmış olur ki bu da ruhun insan onuruna 
yakışan davranışlarla dolu olmasıyla gerçekleşecektir..  İbn-i Rüşd’e göre 
akli melekelerini ve gücünü bu yolla kazanan nefis gerçek manada erdemli 
olma sıfatını yakalar ve cennete ulaşır. 
 İslam filozoflarının görüşlerine bir bütün olarak baktığımızda, Nefs ve 
akıl konusunda belli kategorilerin olduğunu,yaratılmış olan varlıkların 
birtakım yetkinliklerle donatıldığını ve insanın aklıyla diğer varlıklardan 
üstün olduğu,insanın vahiyle ilgisinin artması sonucu,fıtri çzelliklerini 
geliştirdiği için İlk Akıl olan Allah nezdinde değerli olacağı aksi halde süfli 
alemle irtibatının fazla olması durumunda bunu gerçekleştiremeyeceğini 
anlamaktayız. 
Summary 
İn İbn Rüshds phılosophy as a concept intelligence and The flesh. 
 The problem of knowledge during the hıstory philosophy one of the an 
important matter. İn this article The flesh ve intelligence an important terms. 
There are a sections about the flesh and intelligence The responsibility of 
intelligence to abstract perception to ratify. According to İbn Rüşd the 
category of intelligence. The stage of intelligence as a spectral mental power 
acquired and active.The power of the fleshs to reproduce development, sense 
and nourishment.According to ibn rüshd sensations material things to be 
understood as a sence agency is important as for intelligence knowledge and 
perception. 
 
Key words:The flesh, intelligence, sence, knowledge, philosophy 


Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə