Бакы дювлят университети илащиййат факцлтясинин



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə39/73
tarix14.07.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#55525
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   73

İbn-i Rüşd felsefesinde kavramsal olarak nefs ve akıl 
119 
başlamış; dogmatik-skolastik bir mahiyete bürünerek verimli 
dönemlerindeki önem ve değerlerini kaybetmiş; Kelâm ilmi içinde eritilmiş 
durumda varlığı hissedilmeden devam edip gitmiştir. Fakat, bu felsefenin 
önemli etkileri Ortaçağ Hristiyan Avrupa’sında görülmüştür. 
 İslam düşünce tarihinde,“Ruh” kavramı genellikle insandaki canlılığın 
kaynağı ve hayatın ilkesi anlamında kullanılmıştır.
4
 Arapça(ne-fe-se) 
kökünden türeyen nefs kelimesi lugat’ta; İnsanın yeme, içme vs. ihtiyaçları, 
kişilik öz varlık, istek uyandıran şey
5
 gibi anlamlara gelir. Ayrıca bu kelime 
farklı anlamlarda da kullanılmıştır. Bunlardan biri de Ruh’tur. Ruh ise, 
herhangi bir şeyin hakikati, özü, zâtı, kendisiyle idrak ve ayrım yapılabilen 
şey, kan, kardeş, katında, gayb, insanın bütünü, ceset, nazar değdiren göz, 
azamet, büyüklük, izzet, himmet...
6
 gibi manalara gelmektedir. Nefs 
kavramına düşünce tarihi boyunca filozoflar farklı anlamlar yüklenmiş ve 
onun çeşitli tanımlarını yapmışlardır.Örneğin; 
 Aristoteles, Ruh konusunda şunları söylemektedir.“Ruh, zorunlu olarak 
cevherdir. Bu şu anlamdadır; Ruh(bilkuvve)güç halinde hayata sahip doğal 
cismin biçimidir. Biçimsel cevher (entelekheia) yektin fiildir, o halde ruh 
böyle bir cismin yetkin fiilidir. O bazen bilim bazen de bilimin uygulaması 
gibidir. Örneğin, uyku hadisesi uygulamasız bilime sahip olmaya benzer. Bu 
nedenle ruh, kesin olarak bilkuvve(güç halinde)hayata sahip doğal bir cismin 
ilk yetkin fiilidir. Ruh, biçim anlamında belirli bir nitelikteki(bilkuvve 
hayata sahip olan) bir cismin neliği anlamında cevherdir. Örneğin, balta gibi 
bir aletin neliği, onun cevheridir, ruhudur. Aristoteles’in ruh tanımını, bir 
başka örnekle açıklamak gerekirse; görme için göz ne ise beden için de ruh 
odur.”
7
Ruh konusunda Aristoteles’in fikirlerine baktığımızda, ruhun cismin 
cevheri konumunda olduğu fikrine sahip olduğu açıktır.İslam Meşşâî 
geleneğine bağlı bir düşünür olan Kindî’nin bu konudaki fikirlerine bakarsak 
onun Aristoteles’in etkisinde olduğu görülür.  
 Kindi’ye göre, ruh; cismânî (maddesel) olmayan bir cevher olduğundan, 
o,  ışığın güneşten çıkması gibi, yaratandan çıkar. Ruh, bedenden ayrı ve 
                                                 
4
 İzmirli, İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelam, Ankara-1981, s.196 
5
 Eren, Hasan, Türkçe Sözlük, C.2, Ankara, 1988, s.1080 
6
 İbn Manzur, Lisânül-Arab, Beyrut-1990, C.6, s.233-236 
7
 Aristoteles, Ruh Üzerine, (Çev. Zeki Özcan), İstanbul-1999, s.64-68 


İbrahim MEMİŞ 
120 
farklı olup, manevi ve ilâhi bir cevherdir. Ruh, bedenden ayrıldığında, 
alemdeki her şeyin bilgisini kazanır ve doğa üstünü görme gücüne sahip 
olur. Ruh, yaşamın ilkesidir, belirli bir süre bedende bulunur ve onun 
maddeselliğine tesir etmeksizin onu terk eder. Ruh, beden uykuda iken 
duyuları kullanmaz. Ama o asla uyumaz. Eğer ruh saflaşırsa, uykudayken 
olağanüstü rüyalar görür ve öteki ruhlarla görüşebilir. Yaşamını  eşyanın 
hakikatini elde etmek için harcayan kimse iyi bir insan olup, tüm bilgilere 
neredeyse vâkıf olur. Ancak, maddesel zevklere dalan kimselere bu nasip 
olmaz.
8
 Kindi’nin, nefsin bedenin bir cevheri konumunda olduğu ve bu 
konuda Aristoteles ile aynı fikri paylaştığını görmekteyiz. 
 Diğer bir İslam Meşşâi filozofu olan Fârâbî’ye göre, ruhun başlıca 
görevleri; eylem, anlama ve algılamadır. Ona göre, bitkisel, hayvani ve 
insani olmak üzere, üç tür ruh vardır. Bitkisel ruhun görevi, bireyin yetişme 
ve gelişmesi ile soyun sürdürülmesi, hayvansal ruhun görevi iyinin alınıp 
kötüden uzak durulması, insani ruhun görevi ise güzelin ve yararlının 
seçilmesidir.
9
 Fârâbî’nin bu konudaki görüşü, bedenin yetkinliğinin ruhtan, 
ruhun yetkinliğinin ise akıldan kaynaklanmakta olduğu fikrine sahip olduğu 
şeklindedir. 
 İbn-i Sînâ, ruh ile beden arasında sıkı bir ilişkinin var olduğunu 
söylerken onların birbirlerini sevdiğini, ama bu dünyaya ait olan ferdilik 
prensibinin kafi olmadığını belirtir. Bunun sebebi olarak da ruhun baki 
bedenin ise fani olduğu’dur. İbn-i Sînâ’ya göre ruhun bütün işi, alışkanlıkları 
(melekeler)kazanmaktır.
10
 İbn-i Sînâ, nefs konusunda Aristoteles’e tamamen 
sadık kalmaz, zaman zaman Eflatun’un düşüncelerine yaklaştığını görürüz. 
Onun sisteminde nefs sözü, kendisi için nefs denilen şeyin cevherine delalet 
eder. 
 Gazzâlî’’de, nefs insanı olgunlaştığı zaman daha iyi mertebelere taşıyan 
bir unsurdur ki O’na göre nefsin zatı kemale erdiği zaman ondan tabii kirler, 
hırs ve emel pislikleri zail olur, gözü dünyevi şehevâttan, dünyevî ihtiraslar 
ve iştiyaklardan ayrılır, geçici emellerle bağı kopar. Nihayet nefs bütünüyle 
                                                 
8
 Kindi, Felsefi Risaleler, (Çev. İnc. Mahmut Kaya), İstanbul-1994, s.132-135 
9
 Fârâbî, Risâle fi’l-Akl, Beyrut-1938, s.22-25 
10
 Ülken, Hilmi, Ziya, “İbn-i Sînâ’nın Din Felsefesi”, AÜİFD, I.II, Ankara-1955, 
s.88-89 


İbn-i Rüşd felsefesinde kavramsal olarak nefs ve akıl 
121 
yaratanına, Allah’a yönelir, yaratanının cömertliğine yapışır, O’na dayanır 
ve Allah’ın nurunun feyzine güvenir. Bu durumda Allah da hüsnü inayetiyle 
ve küllî bir yönelişle bu nefse yönelir. İlahi bir bakışla ona bakar. Küllî 
nefsten de bir kalem edinen Allah, bütün ilimlerini o nefse, yani o kişinin 
zihnine nakşeder. Burada külli akıl, bir öğretici durumundadır. Külli Nefs de 
bir öğrenici yerindedir. İşte böylece bu nefs için bütün ilimler hâsıl olur.
11
 
Gazzâlî’nin, ruh(nefs) konusundaki görüşlerine bakıldığında, insanın 
yaartılış gayesine göre hareket etmesi durumunda kulluk mertebesının Allah 
indinde artacağı ve kemal bir ahlaka saip olacağı ve bunun da nefsin boş 
emellerden uzaklaşmakla kazanılacağı fikri açıkca ortaya çıkmaktadır. İslam 
filozoflarının fikirlerinden, ruhun var olduğu ve bedenin bir cevheri, onun 
hareket etmesini sağlayan bir unsur olduğu fikri açığa çıkar 
 Akıl, sadece insanlara has olan bir kuvvet ve onların hayatlarını 
korumaları için verilmiş bir nimet, bir silahtır. Aklın üzerinde çok çeşitli 
meslekler ve disiplinler durmuş ve onu kullanmış ise de, hiçbiri aklın 
mahiyetinin ne olduğunu yeterince açıklamaya muktedir olamamıştır. Birçok 
düşünür, zihnin gelişmesi ve çevrenin genişliği oranında aklın da fazlalaşıp 
gelişeceği görüşündedir. Eski düşünürlerin çoğu akıl ile ruhu aynı şey olarak 
kabul etmişlerdir. Hâlbuki bu görüş hakikate terstir. Çünkü ruh zati, akıl ise 
arızîdir; aynı zamanda akıl, ruhun idaresi altındadır. Ruhun idaresinde olan 
akıl ise, herkeste eşit olmayan ilahi bir vergidir.
12
 
 
El-Akl kelimesi sözlükte, “tutmak”, “alıkoymak”, “engellemek”
13
 
anlamlarına gelirken ıstılahi manada birçok tarifi yapılmış ve ona çeşitli 
anlamlar yüklenmiştir. Akıl, lügatta;“Kendisi ile eşyanın hakikatlerinin 
bilindiği soyut yani mücerred bir cevherdir.”Ayrıca akıl, ilim elde etme 
kudretidir.  İnsanın bu kudrete dayanarak elde ettiği ilmin adı da 
akıldır.
14
Akıl kavramına bazı batılı filozofların yüklemiş olduğu anlamlara 
bakarsak; John Locke’’a göre, aklın insanı hayvanlardan üstün kılan bir 
güçtür.
15
Akılcı(Rasyonalist)Descartes’e göre, yine aynı  şekilde insanları 
                                                 
11
 Gazâlî, er-Risâletü’l-Ledünniye, Mısır -1328, s.107-108 
12
 Erdem, Hüsameddin, Bazı Felsefe Meseleleri, Konya-1999, s.21 
13
 el-İsfahâni, Râgıp,el-Müfredât fi Garibi’l-Kur’an, Beyrut-1992, s.577-578 
14
 el-İsfahâni, Râgıp,el-Müfredât fi Garibi’l-Kur’an, Beyrut-1992, s.577-578 
15
 Locke, John, İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme,(Çev; V. Hacıkadiroğlu),İstanbul-
1992, s.276 


Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə