Doç. Dr. Muammer ERBAŞ
46
ِﺮﻴَﻏ ْﻢِﻬﻴَﻠَﻋ
َﻦﻴﱢﻟﺎﱠﻀﻟا َﻻَو ْﻢِﻬﻴَﻠَﻋ ِبﻮُﻀﻐَﻤﻟا
’
dediğinde, Allah; ‘Bu kulumundur
ve kulumun istediği hakkıdır,’ der.”
24
Türk halkının namazda okuduğu kısa sureler de oldukça veciz olup çok
önemli mesajlar içermektedir. Nitekim Hz. Peygamber tarafından Kur’ân’ın
üçte birine denk olduğu ifade edilen İhlas suresi, İslam’ın inanç, ibadet ve
ahlak olarak ifade edebileceğimiz üç ana unsurundan birini yani inanç siste-
mini çok güzel bir şekilde ortaya koymaktadır. Benzer durum Fîl, Kureyş,
Mâûn, vb. diğerleri için de geçerlidir.
Bunun yanı sıra namazda okunan fakat halkın Kur’ân âyeti olduğunun
pek de farkında olmadığı yerler de vardır. Nitekim bu bağlamda Rabbenâ
duası olarak bilinen âyet
25
her müslümana benimsemesi gereken hedefi çok
açık ve özlü bir şekilde öğretmektedir.
Her biri için ayrı ayrı birçok fazilet zikredilen bu âyet ve sureler, sahip
oldukları tüm bu üstünlükleri içerdikleri mana ve muhtevadan almaktadır.
Dolayısıyla bu sureleri okumak demek, onları bilinçsiz bir şekilde telaffuz
edip seslendirmekten ibaret olmayıp, bilakis onları az da olsa anlamak, bu
mümkün değilse ez azından muhtevasını bilmek ve namazda bu muhteva
üzerinde düşünmek demektir.
Bu husus, namazın başlangıcında, bitiminde, rükûsunda, secdesinde,
oturuşunda, kalkışında okunan tüm dua ve zikirler için de geçerlidir. Çünkü
bunlar, manasız tılsımlı birer söz değil, bilakis her biri okundukları yerler
itibarıyla önemli mesajlar içeren anlamlı birer ifadedir.
Kanaatimce bu âyet ve surelerin mana ve muhtevalarını öğrenmek için
çok derin bir Arapça bilgisine de ihtiyaç yoktur. Zira belki İhlas suresinin ilk
âyetinin Arapça tahlilinde üst düzey alimler bile ihtilaf edebilir, fakat bu su-
rede anlatılan; ‘Allah’ın tek olduğu, benzerinin bulunmadığı, doğurup doğ-
rulmadığı ve denginin olmadığını’ öğrenip bilmek ve akılda tutmak, sanırım
en sıradan kimselerin bile az bir çabayla üstesinden gelebileceği bir şeydir.
Burada önemli olan şey bu hususun öneminin kavranması ve bilhassa Türk
halkı gibi Arapça konuşmayan milletlerin bu tarafa yönlendirilmesidir.
24
İmam Mâlik, el-Muvatta, Salât, 9; Müslim, Salât, 11; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II,
285; İbn Mâce, Edeb, 52.
25
“
ﻲﻓ ﺎﻨﺗﺁ ﺎﻨﺑﺭ
ﹺﺭﺎﻨﻟﺍ ﺏﺍﹶﺬﻋ ﺎﻨﻗﻭ ﹰﺔﻨﺴﺣ ﺓﺮﺧﻵﺍ ﻲﻓﻭ ﹰﺔﻨﺴﺣ ﺎﻴﻧﺪﻟﺍ
/«Rabbimiz! Bize dünyada iyiyi, ahirette
de iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru»”.(Bakara 2/201)
Türk toplumundaki Kur`an okuma, dinleme ve öğrenme algısına eleştirel bir bakış
47
* * *
Aynı husus cemaatle kılınan namazlar için de geçerlidir. Zira cami ce-
maatinin neredeyse tamamı namazda imamın okuduğu yerlerin manasını an-
lamaktan uzaktır. Bu nedenle onlar, daha önce de belirttiğimiz üzere, namaz-
larında gereken huşûya ulaşamamakta ve namazdan elde etmeleri gereken
nihai faydadan mahrum kalmaktadırlar. Bu durum ise, onları kaçınılmaz
olarak Hz. Peygamber’in ifadesiyle; okudukları Kur’ân, köprücük kemikleri-
ni geçmeyen kimseler durumuna düşürmektedir.
26
Cami cemaatinin imamların okuduğu yerlerin manasını anlaması elbette
şu an için ulaşılması oldukça uzak bir hedeftir. Zira bu konuda, imamlarımı-
zın durumu da cemaatten pek farklı değildir. Fakat burada, mevcut eksikliği
giderecek bazı tedbirler almak mümkündür. Şöyle ki, namaz kıldıran din
görevlisi, tesbih duasının sonunda, eline izahlı bir meal alıp, birkaç dakika
içinde namazda okuduğu yerlerin anlamını cemaate aktarabilir. Böylece
maksat hem imam, hem de cemaat için büyük ölçüde gerçekleşmiş olur. Baş-
langıçta zor gelebilecek olan bu üç beş dakikayı geçmeyen uygulama, şayet
düzgün bir şekilde yapılırsa kısa sürede benimsenecek ve böylece cemaatle
kılınan namazlar daha bir anlamlı, faydalı ve amacına uygun hale gelecektir.
Türk toplumunda cemaatle kılınan namazlardan önce ve sonra yapılan
dua, zikr vb. tesbîhatlar arasında ve bazı vakit namazlarından sonra Kur’-
ân’dan belli âyetler ve pasajlar okunmaktadır. Biraz araştırıldığında, bunların
da tesadüfen seçilmediği, zira bu okumaların Hz. Peygamber’den gelen tav-
siye ve uygulamalara dayandığı görülmektedir.
Nitekim Hz. Peygamber bütün namazlardan sonra okuduğumuz Âyetel-
kürsî (Bakara 2/255) hakkında şöyle buyurmuştur: “Farz namazların biti-
minde kim Âyetelkürsî’yi okursa, o kişi diğer namaza kadar Allah’ın hıfz ve
himayesinde olur.”
27
Bunun sebebi bir başka hadis-i şerifte açıklanmıştır:
“ Âyetelkürsî, Kur’ân’ın dörtte birine denktir.”
28
Bu âyeti Kur’ân’ın dörtte
birine denk kılan husus doğrudan onun anlam ve içeriğinden başka bir şey
değildir. Zira bu âyette Yüce Allah’ın İsm-i A’zam’ı geçmektedir. Bu bağ-
26
Müslim, Müsafirûn, no: 275; es-San’ânî, el-Musannef, 3/370; Dârimî, es-Sünen, II, 434.
27
el-Münzirî, et-Tergîb, II, 453.
28
et-Tirmizî, Fadâilü’l-Kur’ân, 9; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 221.
Doç. Dr. Muammer ERBAŞ
48
lamda Hz. Peygamber bu bilgiye sahip olan Übey b. Ka’b’ın göğsüne vura-
rak; ‘İlim sana kutlu olsun ey Eba’l-Münzir,’ demiştir.
29
Bunun yanı sıra camilerimizde müezzinler tarafından düzenli olarak
yapılan okumalar arasında da bazı âyetler geçmektedir ki, bunların seçimi de
tesadüfe dayanmamaktadır. Nitekim hemen her namazın sonunda okunan;
“
ﱢبَر ِﻪﱠﻠِﻟ ُﺪْﻤَﺤْﻟاَو َﻦﻴِﻠَﺳْﺮُﻤْﻟا ﻰَﻠَﻋ ٌمﺎَﻠَﺳَو َنﻮُﻔِﺼَﻳ ﺎﱠﻤَﻋ ِةﱠﺰِﻌْﻟا ﱢبَر َﻚﱢﺑَر َنﺎَﺤْﺒُﺳ
َﻦﻴِﻤَﻟﺎَﻌْﻟا
/Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları
vasıflardan yücedir, münezzehtir. Gönderilen bütün peygamberlere
selam olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah'a da hamd olsun!” âyeti (Sâffât
37/180-182) hakkında, Hz. Peygamber; ‘Kıyamet günü tam bir ecir almak
isteyen kimseler, oturmakta oldukları meclisten kalkarken bu âyetleri
okusunlar,’ buyurmuştur.
30
Bunun dışında, camilerde bazı vakit namazlarından sonra belli âyetlerin
aşır olarak okunması bir gelenek halinde gelmiştir. Bunların başında genel-
likle yatsı namazından sonra okunan ve halkımız tarafından ‘Âmenerrasûlü’
olarak bilinen Bakara suresinin son iki âyeti gelir. Bu iki âyet hakkında Hz.
Peygamber, şöyle buyurmaktadır: “Kim, Bakara suresinin sonundaki iki âye-
ti geceleyin okursa, bunlar kendisine yeter.”
31
Bir başka rivayette de, bu iki
âyetin Hz. Peygamber’den başka hiçbir peygambere verilmediği ifade edil-
miştir ki, bunun gerekçesi âyetlerin meal ve tefsiri okunup öğrenildiğinde
çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Camilerde sıkça okunan bir diğer aşr-ı şerîf de, ‘Lev enzelnâ’ veya ‘Hü-
vallahüllezî’ olarak bilinen Haşr sûresinin son dört âyetidir. Hz. Peygamber,
bir sahâbîye yatağına uzandığında Haşr suresinin sonunu okumasını emret-
miş ve; ‘Eğer ölürsen, şehid olarak ölürsün’ buyurmuştur.
32
Başka bir hadis-
te de şöyle buyrulmuştur: “ Herhangi bir gündüz veya gecede kim Haşr sure-
sinin sonunu okur, sonra da o gündüz veya gecede ölürse Allah ona cenneti
vacip kılar.”
33
Tüm bu hususların gerekçesini ise, İbn Abbas (r.a.)’tan gelen
29
Müslim, Müsâfirûn, no: 258; Ebû Dâvud, Salât, 346; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 58.
30
İbn Hacer, el-Metâlib, III, 240.
31
el-Buhârî, Fadâilü’l-Kur’ân, 10, 27; Müslim, Müsâfirûn, no: 254-256.
32
Sıddîk, Hasen Han, Fethu’l-Beyân fî Makâsidi’l-Kur’ân, IX, 368.
33
Sıddîk, Hasen Han, Fethu’l-Beyân, IX, 368.
Dostları ilə paylaş: |