GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
338
“onlardaki havf onları yükseltir, tenzili terfi yapmaz, onları terakki
ettirir”.
Diğer taraftan da Cenabı Hak “vele neblüvenne küm bişeyin minel
havfi velcûi venaksin minel emvali velenfûsi vessemerât
2
”, bu
ayette buyuruyor “biz kulumuzu havf ile korku ile mallarını,
canlarını ürünlerinin azalmasıyla imtihan ederiz”. Şimdi bizim
burada anlayacağımız, dikkat edeceğimiz, kabul edeceğimiz;
demek ki bu maddi zararlar bize zarar değil. Maddi zararlara
sabredersek bu zararlarla bundan bir imtihan vermiş oluyoruz.
İmtihanı kazandıysak Allah'ın bize büyük bir ikramı olacak.
Ne olacak Allah'ın ikramı bize?
Cenneti.
Daha başka büyük bir ikramı, cennetten büyük ikramı var mıdır?
Vardır.
Sade cennetine de aldanıp kalmayalım. Çünkü Yunus Emre ne
buyurmuş?
Sensin benim canım canı
Sensiz kararım yokturur
Yani hiçbir yerde ben sensiz duramam. Sen benim canımın içinde
cansın, sen olmazsan ben hiç duramam. Zaten öyle, insan bir
saniye yaşayamaz. Eğer Allah'ın bir kuvveti, kudreti olmasa,
muhafaza hafız ismi olmasa, esirgeyici koruyucu sıfatları olmasa,
insan nasıl yaşayacak?
Yaşayamaz, bir saniye yaşayamaz.
Sensin benim canım canı
Sensiz kararım yokturur
Cennette sen olmazsan
Vallah nazarım yokturur
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
339
Bak yemin de ediyor, sen cennette olmazsan ben o cenneti
istemem. Demek ki Allah'ın kula ikramı sade cennet değildir. Ama
ekseri çoğu cennete meftunlardır, cennete âşıklardır, cenneti
isterler. Ama cennetten geçenler var, cenneti istemeyenler var.
Niye diyor ki benim sevdiğim olmazsa ben ne yapacağım cenneti?
Öyle.
Şimdi bunun zahirde bir misalini verecek olsak; hani bu aşk-ı
mecaza yakalananlar olmuş ve yine olurlar da. Diyelim bir kimse
bir genç kıza öyle bir sevgi ile bağlanmış, öyle sevmiş ki dünyayı
verseler artık o hiç dönüp bakmıyor. Külçeyle altın dökseler oraya
hiç bakmaz. Sevdiği bir tarafta altın da külçeyle bir tarafta ve ya bu
altını alacaksın ya da bu sevgiline bir defa bakacaksın, deseler. Der
ki ben o altını almıyorum, bir defa ona bakacağım.
Böyle bir aşka tutulmuş bir insanı, sevdaya kapılmış bir insanı en
lüks bir daireye koysalar o dairede rahat eder mi? Mümkün değil
edemez. Orası sanki ona hapishane olur, zindan olur. Ama sevdiği
ile beraber bir gecekonduda oturduğu zaman zanneder ki
apartmanda oturuyorum. Şimdi bu öyle demiş;
Sensin benim canım canı
Sensiz kararım yokturur
Cennette sen olmazsan
Vallah nazarım yokturur
Bizim elimizde mevcut olan (Salih Baba) divan var. Orada çok
hakikatli sözler vardır. Hep ayet, hadis mealleri. O da ne diyor?
Gece gündüz kılaram zârı leylî
Meni kıl mahrem-i esrârı leylî
Beni senin sırrına, esrarına mahrem kıl diyor.
Menem Mecnûn senin hüsnüne hayrân
Benim Mecnun, senin hüsnü güzelliğine Mecnun gibi hayran
olmuşum.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
340
Menem Mecnûn senin hüsnüne hayrân
Dilemem senden özge yârı leylî
Ne noksân erişir hüsnüne bilmem
Cemâlin eylesen izhârı leylî
Yani senin neyin eksilecek? Niye gizliyorsun cemalini? İzhar et
görsünler, diyor. Başka bir kelamda da deniliyor ki;
Cemâlin şem'ine müştâk olanlar
N'eder cennetteki ebrârı leylî
Senin cemaline âşık olanlar cennetin varlığını köşkünü sarayını ne
yapacaklar, istemezler.
Evet, öyleyse bakın efendiler Allah bu nimeti bize nasip etmiş,
bizim arzumuz sade cennet olmasın. Tabii evvel o da olacak. Ama
tabii Allah'ın cemal sıfatını kazanacak olursak eğer evvela cenneti
kazanacağız. Cemal sıfatı cennette tecelli edecek ama cennete
girenlerin hepsine tecelli etmez. Cennetin makamları var. Cennette
birden başlıyor yüze kadar makam vardır. Bu makamlar hep
birbirinden farklıdır. Bu da dünyada insanların kazancına bağlıdır.
Hangi makamı kazanmışsa dünyada kazanır.
Ama işte maşuklar öyledir. Onun için bir kelam da var ki;
Sofular cennette kaldı âşıklar didara erdi
Sofu fazla amel işleyen, fazla ibadet yapandır. Onlar cenneti
kazandılar, cennette kalırlar, diyor.
Ama âşıklar didara vardı. Niye?
Âşık amel işlememiş mi? İşlemiş.
Sofu çok amel işlemiş ama çok ameliyle cennete gitmiş. Âşık öyle
değil. Âşık amelini yok etmiş, amelini kaybetmiş, amele sahip
olmamış; bir acziyet ile bir yokluk ile gidiyor cennete ve cenneti
Rabbimin bana ihsanıdır diye kabul ediyor. Sofu ise ben kazandım,
diyor. Bak ne kadar farklı değil mi? Sofu ise benim şu kadar
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
341
amelim var, şu kadar ibadetim var, şu kadar cenneti kazandım
diyor. Ama âşık öyle değil. Âşık diyor ki hayır, cenneti ben
nereden kazanayım, ben kim cenneti kazanmak kim. Rabbimin
bana ihsanıdır.
Ama Rabbinin kula ihsanı neymiş?
Şeyhim benim sultân imiş
Hak'tan bize ihsân imiş
Cân derdine dermân imiş
Görün beni aşk n'eyledi
Âhiri dervîş eyledi
İşte Allah'ın kula ihsanı; sevdiği kulu tanıtmak, sevdiği kulu
sevdirmektir. Çünkü Cenabı Hak buyuruyor ki ”beni sevin
sevdiklerimi sevin
7
”. Evet, Allah sevilecek ama Allah “beni sevin,
sevdiklerimi sevin” buyuruyor. Allah'ı sevmek seviyorum demekle
olmaz, bu sözde kalır, öze inmesi lazım. Öze inecek olsa
sevdiklerini seveceğiz. Sevdiklerini hedef edeceğiz. Allah'ı hedef
edemeyiz ama amelde emirleri var, tutacağız.
Bak onun için insan zahirde “mu’tesim bi hablillah, batında
mutesim billâh”. Bunun manası;
Zahirde bütün şeriatı harfi harfine cismiyle yaşayacak.
Batında da Allah'tan başka bir maksadı olmayacak, gayesi hedefi
olmayacak.
Yani ibadetlerinden amellerinden bir şey beklemeyecek.
Kimin malını kime veriyoruz, kimi kimden istiyoruz?
Düşünelim sen amel işliyorsun ama bu ameli nasıl işliyorsun?
Allah'ın sana vermiş olduğu bir kuvvet var, alırsa nasıl işlersin?
7 Al-i İmran 3:31
Dostları ilə paylaş: |