Çobanoğulları Uc Beyliği Dönemine Ait Yeni Bulunmuş…
85
Böylece, Yavlak Arslan’ın özel kâtibi (münşîsi) ve bahse konu
fetihnâmenin yazarı olan el-Hôyî, lirik şiirlerin yanı sıra inşa risalelerinin,
manzum sözlüklerin, edebiyat ve ahlak üzerine çalışmaların da müellifidir.
19
3. Selçuklularda Fetihnâme Geleneği ve Gideros Fetihnâmesi’nin
Paleografik Özellikleri
Türk ve İslâm tarihinde beldelerin fethini ve düşmana karşı kazanılan
zaferleri anlatan belge ve eserler genel olarak fetihnâme adıyla
tanımlanmışlardır. Bu bağlamda fetihnâmeler ikiye ayrılmaktadır: a)
gerçekleştirilmiş olan bir fetih hareketine dair padişahlar veya devlet ileri
gelenleri tarafından ilgililere gönderilen resmî mektup ve fermanlar; b)
herhangi bir fetih olayını anlatan tarihî ve edebî nitelikli manzum ve mensur
eserler. Gideros Fetihnâmesi, vesika tarzı fetihnâme örneklerinden olduğu
için burada ilk gruba dâhil olan fetihnâmeler hakkında kısaca bilgi vermek
istiyoruz.
Bir belge türü olarak fetihnâmeler, hükümdarların kendi zaferlerini içte
ve dışta duyurma ihtiyacından doğmuştur. Bu eylem sadece gelişmelerle
ilgili iyi haberlerin yakın uzak yerlere duyurulması amacıyla sınırlı
kalmayıp, aynı zamanda devletin ihtişamını ve gücünü dosta düşmana
göstermeyi hedeflemekteydi. Uluslararası düzeyde komşu ülkelerin ve
yabancı devletlerin hükümdarlarına, ülke içinde ise şehzadelere, valilere ve
diğer yöneticilere gönderilen fetihnâmeler dostlara müjde, düşmanlara ise
tehdit maksadıyla kaleme alınırdı. Fetihnâmeler inşâ memurlarının yanı sıra
diğer önemli makam sahiplerine, dönemin meşhur âlimlerine ve ediplerine
de yazdırılabiliyordu. Fetih sonrasında süslü bir dille kaleme alınan bu
mektuplar çoğu zaman zaferin görsel kanıtları olan ganimetler, esirler ve
düşmanların kesik başlarıyla beraber gönderilirdi. Fetihnâme yazılması için
ele geçirilen toprakların bir gayrimüslim devlete ait olması şart değildi. Buna
rağmen komşu Müslüman bir devletten toprak alınmasını ifade eden
fetihnâmelerin diğer Müslüman hükümdarlar nezdinde çok da büyük bir
saygınlık kazandığı da söylenemez. Nitekim Sultan Melikşah, Semerkant’ı
Karahanlılardan almasına ilişkin Abbasî halifesi Muktedî’ye gönderdiği fetih
müjdesinden dolayı halifenin veziri Ebû Şücâ tarafından tenkit edilmişti.
20
Abbasîler dönemi fethiye / fetihnâme geleneği çok geçmeden Türk-
İslâm devletlerine de intikal etmiş ve Gazneliler, Selçuklular, Harizmşahlar,
İlhanlılar, Memlûkler, Timurlular, Safevîler, Osmanlılar gibi Türk
19
Yakupoğlu ve Musalı, “Kastamonu’da Yaşamış Azerbaycanlı Bilgin ve Şair Hasan el-
Hôyî’nin Manzum ve Mensur Eserleri”,
III. Uluslararası Şeyh Şa’bân-ı Velî Sempozyumu,
Kastamonu Üniv. Yay., 2016, s.501-513.
20
A.Sevim ve E. Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, TTK, Ankara 1995, s.124.
C. YAKUPOĞLU ve N.
MUSALI
86
hanedanları zamanında sürdürülmüştür. Fetihnâmeler, ilgili oldukları bir
savaşın tarihçesini ihtiva ettiklerinden ve zaferin hemen arkasından kaleme
alınmış olduklarından dolayı önemli birer tarihî vesika ve birinci elden
kaynak niteliği taşırlar. Fakat kazanılan zaferin ehemmiyetini artırmak
amacıyla eklenmiş olan abartılı ifadeler ve sübjektif değerlendirmeler
nedeniyle bu tür belgeleri titizlikle ele alarak ilmî açıdan iyice tahlil etmek
gerekir.
21
Yukarıda zikrettiğimiz üzere, Büyük Selçuklular zamanında fetihnâme
geleneği ile ilgili çok sayıda örnekler meydana gelmiştir. Bu bağlamda 1064
yılında Doğu Anadolu’da Ani kalesini fetheden Alp Arslan, Abbasî
halifesine fetihnâme göndermiş ve halife de ona Ebû’l-Feth unvanını
vermişti. Nizamülmülk, 1067 yılında Fars eyaletinin hâkimi Fazlun'u esir
edince Alp Arslan, Şeyh Ali b. Hasan Baharzî'den bir fetihnâme yazmasını
istemişti.
22
1130 yılında Sultan Sancar Semerkant'ı fethettiğinde Atebetü'l-
Ketebe yazarı Müntecibeddin-i Bedî'ye bir fetihnâme hazırlatarak, bunu
Halife Müsterşid'e yollamıştı.
23
Sultan I. İzzeddin Keykâvus, Antalya’yı ikinci defa fethi sonrası etrafa
fetihnâmeler göndermiştir. Fetihnâmede kuşatmanın nasıl gerçekleştiğinden,
neft ve taş atan mancınıkların kullanıldığından ve mektubun kime
gönderildiğinden bahis vardır.
24
I. Alâaddin Keykubâd, Yassıçemen Zaferi sonrası (1230) Erzurum’u ele
geçirince, ülke içindeki meliklerine ve komşu hükümdarlara, bu zafer
sayesinde “devletinin geliştiği, sevincinin arttığı, makam ve mevkiinin
güçlendiği, padişahlık işlerinin yoluna girdiği” haberlerini ulaştırmak
amacıyla fetihnâme hazırlatmıştır. Bu belgeyi müşrif-i memleket ve tuğraî
görevlerinde bulunan Sâhib Şemseddin Muhammed İsfehanî kaleme almış,
müsveddesini okuyup düzelttikten sonra çoğaltılması için sultana
göndermişti. Ancak bu fetihnâme, dil ve üslup bakımından sultan tarafından
beğenilmemiştir. Çünkü burada Celâleddin Harizmşah, Erzurum meliki ve
Şam melikleri kötülenmişti. Bundan dolayı Vezir Mahmud’un oğlu Ârız
21
Fetihnâme geleneği ile ilgili kullandığımız literatür için bkz.: H. Aksoy, “Tarihî Bir Belge
ve Türk-İslam Edebiyatında Bir Tür Olarak Fetihnâmeler”,
İLAM Araştırma Dergisi, C. II,
Sayı: 2 (Temmuz-Aralık 1997), s.7-19; H. Er, “Türk İslam Geleneğinde Fetihnâmeler”,
Diyanet İlmî Dergisi, C. 48, Sayı: 2 (2012), s.93-107; M. P. Pedani-Fabris, "Ottoman
Fetihnâmes: The Imperial Letters Announcing A Victory", Tarih İncelemeleri Dergisi, C.
XIII, Sayı 1 (2015), s.181-192.
22
Sadreddîn-i Hüseynî, Zübdetü’t-Tevârîh (Ahbâr-ı Ümerâ ve Pâdişâhân-ı Selcûkî),
Mütercim: R. A. Rûhullâhî, İl-i Şâhseven-i Bağdâdî Press, Tahran 1380, s.77
23
Müntecebeddîn-i Bedî, ‘Atebetü’l-Ketebe, Tashîh ü ihtimâm: M. Kazvînî ve A. İ. Âştiyânî,
İntişârât-ı Esâtîr, Tahran 1384, s.4-5.
24
İbn Bibi, el-Evâmiru’l-Alâiyye, C. I, s.167; Turan, Vesikalar, s.101-108.