217
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
Leningrad’dan Kırım Okuv İşleri mecmuasına gönderdiği yazıdaki ifadelerdir.
İsmail Otar’ın naklettiğine göre Çobanzade bu yazıda “Bütün hizmetler sırasında
sevgili Kırım’ımız hiçbir dakika aklımızdan çıkmadığından, ona ait bazı hatıraları
da canlandırmak, tazertmek (tazelemek) mümkün oldu. Bu bir iki hatırayı, bizim
için gerçekten çok kıymetli olduğundan, Kırım okuyucu ve okutucu arkadaşlarımla
paylaşmaya karar verdim” diyerek orada bulduğu hanlık devri belgelerinden
bahsetmiş ve “Bunlardan eski hanlık devri kanunları, bu kanunları tatbik eden kadılar
ve memurlar hakkında birçok kuvvetli hukukî ve idarî malûmat alabileceğimiz
gibi… o vaktin siyasî, içtimaî, iktisadî hayatı ve Kırım Tatarlarının dili hakkında pek
çok şey öğrenilebilir.” ifadelerini kullanmıştır.
Çobanzade, 1926 yılında Bakû’da toplanan Milletlerarası Türkoloji
Kongresi’nde divan kurulu üyeliği yapmış ve iki ayrı bildiri sunmuştur. Aynı
yıl yaptığı (daha sonra kısmen gerçekleştirilen) “Sovyetler Birliği’nde yaşayan
Türklerin dil atlasının hazırlanması” teklifi, bugün bile yüreklerimizi kıpırdatan
bir düşüncedir. Bekir Sıtkı Çobanzade, 1928-1935 yılları arasında asıl görev yeri
Azerbaycan’da olsa da başta, üniversitede kürsü başkanlığı da yaptığı, Özbekistan
olmak üzere, Türkmenistan, Kırım, Rusya arasında adeta mekik dokumuş, dil ve
imla konularında önderlik etmiştir.
Çobanzade’nin bu aktif tutumu aynı zamanda sonunu hazırlayan bir faktör
olmuştur. 1929 yılından itibaren Cemil Buzlu’nun Krasnıy Krım (Kızıl Kırım)
gazetesinde çıkan bir yazısıyla başlayan ve onu “burjuva milliyetçisi, Pantürkist,
Turancı, yerli muhacir”likle suçlama akımı onlarca yazıyla devam etmiş, 27 Ocak
1937 tarihinde tedavi için izinli olarak gittiği Kislovodsk şehrinde (diğer bir ünlü Rus
Türkolog Samoyloviç ile birlikte) “vatan haini, halk düşmanı, emperyalist devletler
ajanı” suçlamasıyla tutuklanmıştır. Bu tutuklamalar sadece onlarla sınırlı değildir.
Kazakistan’da Mağcan Cumabayev, Ahmet Baytursun; Tataristan’da Ğalimcan
İbrahim, Ğaziz Gubeydullin ve daha nice Türk aydını benzer gerekçelerle özellikle
Stalin döneminde aynı akıbete uğramıştır.
5
Aynı yılın ekim ayında hakkında hüküm verilen Bekir Çobanzade, yaklaşık
iki yıllık bir sürgünler ve çalışma kampları döneminden sonra 18 Temmuz 1939’da
Azerbaycan’ın Haçmaz şehrinde bir rivayete göre kurşunlanarak, başka bir
rivayete göre kafası dâhil vücudunun çeşitli yerlerine çiviler çakılmak suretiyle
öldürülmüştür.
6
(Ölüm tarihi bazı kaynaklarda 13 Ekim 1937 olarak geçmekteyse
de bizce olayların gidişatı ve belgeler yukarıdaki tarihin doğru olduğunu ortaya
koymaktadır.)
Bekir Çobanzade bir yönüyle şair, bir yönüyle dünya çapında bir Türkologdur.
Memleketi Kırım’da şairliği, kırk altı yıllık kısa ömrünün ikinci yarısında çalıştığı
Azerbaycan’da ise bilim adamlığıyla öne çıkmış ve tanınmıştır.
Şair Çobanzade, on iki yaşında yazmaya başlamış, ilk şiirleri yukarıda
belirttiğimiz gibi 1911’de yayımlanmıştır. Çobanzade’nin başta “Emel” ve “Kırım
218
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
Mecmuası” olmak üzere değişik yerlerde parça
parça yayımlanan edebî eserleri, Türkiye’de ilk
defa derli toplu biçimde 1999 yılında İsmail Otar
tarafından yayımlanmıştır. Otar’ın bu kitabında
“şiir, hikâye ve mektupları ile üç makalesini, kendi
defterindeki bir yazısı, atasözleri ile notlarından bir
kısmı” yer almaktadır. Otar yayımladığı şiirleri dil ve
konu yönünden incelemiş, kitabına Çobanzade’nin
eserlerinin ve kendisiyle ilgili çalışmaların ayrıntılı
listesini vermiş ve bir de sözlük de eklemiştir.
Çobanzade’nin “Kaval Sesleri” adlı bir
şiir defteri ve “Boran” adlı bir şiir kitabı vardır.
İlk Şiirlerinde Bekir Bavbek adını kullanmıştır.
Sekseni aşkın şiirinin çoğu Kırım’ın “çöl ağzı”yla
ve hece vezniyle yazılmıştır. Çobanzade’nin şiirleri
konularını “yurt ve halk sevgisi, vatanın terki ve
vatan hasreti, Türklerin bütünlüğü, hak yolunda
olma, tahsilin ehemmiyeti, sevgi, halkının zaafları,
ümitlenme, ölüm ve kader” olarak belirleyen Otar,
bunları anlamak için önce Çobanzade’nin “Kaval Sesleri” adlı defterinin önsözündeki
şu satırları okumanın faydalı olacağını ifade etmektedir: “Benim yazılarım hiçbir şey
göstermese, kırılan, darmadağınık olan, belki bugün yarın ölüp yok olup gidecek
Kırım Tatarını, onun hatalarını, kusurlarını, kederlerini, duygularını pek güzel
gösteriyor.”
7
Çobanzade’nin şiirlerinden birkısmının başlıkları şunlardır: Bir Esirniŋ Baş
Taşına, Çorabatır’ga, Dunay Taşa, Halim Aydamak, Hasret, Kalk Esma Kardaşım,
Kaytarma, Keçmişdeki Suçlarımız, Kurt Nebi Çoban, Müslüman Balası, Oy Suvuk
Şu Gurbet, Rast Kele, Tanga Doğru, Tatar Tögülmen Degenlere, Tuvgan Til, Yanık
Kaval, Zavallı Türük.
Şiirlerinin dışında düz yazıları da vardır. Bunlardan birkaçı da şu başlıkları
taşımaktadır: “Macar Edebiyatından Bir Yaprak” (hatıra), “Eki Derviş” (hikâye),
İndemez Celil (hikâye), Armanda Bir Şair, On Dört Caşımda (hikâye), “Bir Tatar
Gencinin Ana Yurdundan: Kırım” (makale), Yeni Uyanan Tatarlık (makale), Macar
Kardeşler (makale).
Bekir Çobanzade şairliğinin yanında yukarıda da belirttiğimiz gibi sağlam bir
eğitim almış, tanınmış Batılı Türkologlarla yakın ilişkileri olan bir bilim adamıdır.
G. Németh ve İ. Kunocz’un öğrencisi, L. Rasony ve A. Samoyloviç’in arkadaşıdır.
Şair ruhuyla Németh’in kız kardeşine âşık olmuş, kader arkadaşı Samoyloviç’i,
yurdunun güzelliklerini göstermek için Kırım’da gezdirmiştir.
Bekir Çobanzade
bir yönüyle şair,
bir yönüyle
dünya çapında
bir Türkologdur.
Memleketi
Kırım’da şairliği,
kırk altı yıllık kısa
ömrünün ikinci
yarısında çalıştığı
Azerbaycan’da
ise bilim
adamlığıyla
öne çıkmış ve
tanınmıştır.
Dostları ilə paylaş: |