Demokratik Modernite



Yüklə 26,73 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə29/89
tarix21.06.2018
ölçüsü26,73 Kb.
#50576
növüYazı
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   89

60
kurtuluşun rüzgarını arkasına alan Kemalistler 
için geriye Cumhuriyeti ilan etmek uluslarara-
sı meşrutiyet sağlamak ve Kürtleri tasfiye ve ya 
etkisiz kılmak kalıyordu. Yeni devletin varlığı 
uluslararası meşrutiyete bağlıdır. Bu yüzden 
Kemalistlerin dünkü düşmanları İngilizler, 
şimdi diplomasideki baş muhatapları haline ge-
lir. Çünkü, dünyanın hükümdarı İngilizlerdir. 
Ancak, bölgeyi tek başına dizayn edecek etki ve 
gücü de sahip değildir. Yeni bir rakibi de var-
dır: Sovyetler… üstelik Kemalist devleti tanıyıp 
ittifaka giren bir rakiptir. İngilizler için boğaz 
ve denizler tehlikededir. Yanı sıra, Musul ve 
Kerkük Misak-ı Milli sınırlarına dahildir. Bir de 
Fransızların yeni devleti tanıması söz konusu-
dur. Bu noktada Kemalistlerin düşmanlığı değil 
dostluğu İngilizlere kazandıracaktır. Sovyetlere 
karşı tampon işlevi görecek bir Türkiye ve ken-
di denetiminde kalacak bir Irak(Musul-Kerkük 
dahil)İngiliz diplomasisinin amacı haline gelir. 
Bu zemin üzerinde buluşan İngilizler ve Kema-
listler, adım adım Lozan’a giden taşları döşerler. 
Her adımda Kürtlüğün resmi küçülür. O güne 
dek revaçta tutup vaatlerle süsledikleri Kürtlük 
daha çok aralarındaki çelişkilerle gündemdey-
di. Çelişki azaldıkça, Kürtler de gündemden 
düşmeye başlar.
Birliğini yaratmış ve statü edinmiş( Özerk 
veya bağımsız) bir Kürdistan iki gücün de çı-
karına değildir. Bir Kürt statüsü, İngilizlerin 
yukarıdaki hedeflerini tehlikeye atardı. Kema-
listler açısından ise, statüsü olmayan bir Kürt-
lük diplomasinin kırmızı çizgisi haline gelir. 
Ulus-devletin Fransız versiyonunu benimseyen 
Kemalistler, Türklüğe dayalı bir Cumhuriyet 
arayışındadır. Anadolu’daki diğer azınlıkların 
yeni devletle ciddi sorunları yoktur. Kimi de ön-
ceden soykırıma uğramıştı. ’’Tehlike’’ arz eden 
Kürtlerdir. Nüfus yoğunluğu ile, belli bölgeler-
de toplanmasıyla ve isyancı ruhlarıyla potan-
siyel tehlikeydiler. Tüm bunlardan hareketle
İngilizler, statüsü olmayan ama fiziki varlığını 
koruyan bir Kürtlükte; Kemalistler ise, siyasi, 
kültürel, hatta kısmen fiziki tasfiyeyi hedefle-
yen bir Kürtlükte karar kıldılar. Bu da öncelikle 
Kürdistan’ın parçalılığını gerektirir. Lozan’da 
Kürdistan’ın dört parçaya ayrılarak statüsüz 
bırakılması bu diplomatik sürecin, hilenin ve 
pragmatizmin sonucudur. Osmanlı enkazından 
ölüyü dirilten Kürt, Lozan’la (1923 Temmuzu) 
kendisi ölüme mahkum edilir.
Lozan görüşmelerine Misak-ı Milli perspek-
tifiyle katılan Türkiye, bu anlaşmayla ulusla-
rarası meşruiyet kazanır. Yeni Türkiye devleti 
resmen tanınmış olur. Anca bu Musul ve Ker-
kük’ten vazgeçme pahasına hayat bulur. Tanı-
nan Türkiye demek, unutulan ve gözden çıkarı-
lan Kürdistan demektir. İngiltere için kazanım 
ise, Musul ve Kerkük’ün ötesinde, Türkiye’ye 
bölgede yüklenen jeo-politik ve siyasi misyon-
dur. Böylece Batı hegemonyasının bölgedeki 
temsilcisi belirlenmiş olur. Türkiye’nin Batı tak-
litçiliği tohumları da bu dönemde atılır.
Türkiye’nin uluslararası alanda tanınma-
sıyla Kemalistler yönünü ülke içine çevirir. 
Kendisine yüklenen misyonla kendi hedeflerini 
birleştirerek hızla harekete geçerler. İlk olarak 
Cumhuriyet ilan edilir sonraki yıl hilafet kal-
dırılır. Laiklik adına, böylece üstten dönüşüm-
lerle Batı modernitesi taklit edilir. İki kurucu 
unsura dayalı ortak vatandan tek etnisiteye da-
yalı Cumhuriyete geçiş için yeni bir anayasaya 
ihtiyaç duyulur. 1921 Anayasasının demokra-
tik niteliği bir tarafa atılarak yerine Türk ırkı-
na dayalı tekçi 1924 Anayasası konur. Böylece 
hedeflerini adım adım hayata geçirirler. Ancak, 
Lozan’da ve yeni anayasa’ da Kürtlerin statüsüz 
bırakılmasıyla, Kürtlerin yas tutmayacakları-
nın da bilincindedirler. Yani potansiyel Kürt 
‘’tehlikesinin’’ kökten halli gerekiyordu. Bunun 
için fırsat kollamaya başlarlar.
Yeni Bir Umudun Doğuşu: 
Azadi ve Cibranlı Halit
Tüm bunlar olup biterken Kürtler, sadece 
İngilizlere ve Kemalistlere umut bağlayarak 
beklemediler. Zalimin zulmü varsa, Kürdün de 
hep bir isyan ruhu haini ve işbirlikçisi vardır. 
İşbirlikçilik Kürt önderlerinin vasfı olagelmiş-
se, isyan ruhu da toplumun karakteri olmuştur. 
O güne değin isyanların çoğu, öncülerin kendi 
imtiyazlarını kaybetmesiyle alakalı olsa da, aya-
ğa kalkan halkın haklı davasını gölgelemez. Bu 
anlamda, her isyan Kürd’ ün bir haykırışıdır. 
Aynı zamanda, isyan ve ihanet ikileminden do-
ğan Kürd’ ün trajedisidir de.
Bedirhan ve Ş. Ubeydullah gibi büyük yankı 
uyandıran isyanlar trajik bir yenilgiye uğrayın-
ca, liderleri ve çevreleri hile ve aldatmayla yaka-
lanıp sürgüne yollandılar. Bu toraklarda gelişen 
ulusal bilinç bir biçimiyle sürgündeki ve İstan-
bul’daki Kürt aydınlarını da etkiler. Kürt Tea-


61
vün ve Terakki Cemiyeti ve sonrasında Kürt Te-
ali Cemiyeti bu etkilenmenin sonucudur. Şeyh 
Ubeydullah’ın oğlu Seyit Abdulkadir bunlara 
öncülük eder. Konjonktür müsaittir. Özerklik 
ve bağımsızlık tartışmaları olsa da, Kürtlerin 
ulusal bilinçleri dışa bağımlı kalır. Bu iklimden 
Miralay Cibranlı Halit de etkilenir. Orduda yer 
almasına rağmen, Kürt Teali Cemiyeti’nin ak-
tif üyesi olur. Kendisi, Abdulhamid’ in Kürtleri 
Yeniçerileştiren aşiret mekteplerinde yetişmiş 
ve Hamidiye Alaylarından Osmanlılara hizmet 
etmiştir. Ama şimdi iklimin de etkisiyle Kürt 
davasının neferi hatta giderek bir öncüsü olur 
olur. Legal düzeyde faaliyet sürdüren bu örgüt-
ler kısa sürede yasaklanır. Dışa bağlanan umut-
lar da giderek zayıflayıp tükenir. Yeni bir arayış 
ve çıkış zaruri hale gelir. Kürt statüsünün diller-
den düşmeye başladığı bir süreçte(1923’ler),aynı 
yıl içinde Azadi’ nin(özgürlük)doğmuş olması 
tesadüf değildir. Kardeşlik türküsünün bittiği 
noktada bir Kürt haykırışı olarak doğar. Öncü-
leri Cibranlı Halit(ordu mensubu)ve Yusuf Ziya 
(eski vekil) gibi isimleridir. Çünkü, artık ne ordu 
ne de meclis Kürtlüğe müsaade ediyor. Mecliste 
Kürt duyarlılığı olanlar-Yusuf Ziya dahil-bir bi-
çimiyle vekillikten düşürülür. Kürtlerin temsil 
sorunu kadar geleceği de tehlikeye girer. Kürt-
Türk birlikteliğinin manevi mayası olan İslam 
vurgusu da gittikçe azalır. Özellikle Nakşibendi 
Tarikatının etkisinde olan Kürtler bundan iyi-
ce endişeye kapılırlar. Tüm bunlar cılız da olsa 
Kürtlerde bir ulusal bilinç ruhu açığa çıkarır, 
farklı kesimleri bir araya getirir ve Azadi içinde 
birleştirir. Subayından Şeyhine, Mellesine ve Eş-
rafına kadar değişik kesimler, ulusal perspektifi 
de olan bu örgütte buluşur. Kimi öncü kimi üye 
kimi de taraftar olur. Çünkü, umutların tükeni-
şe geçtiği bir anda Azadi umudun kendisi olur. 
Ulusalcı ve İslamcı Kürtleri kendi etrafında bir-
leştirir. Hareketin merkezi olan Erzurum’dan 
İstanbul’a kadar bu rüzgarın etkisi görülür.
Lozan’la Kürdün ölüm fermanı hazırla-
nıp,1924 anayasasıyla imzası da tamamlanınca, 
Kürdün darağacına çekileceğinden pek kimse-
nin kuşkusu kalmaz, Diri diri gömüleceklerini 
gören Kürtler asi ruhlarına daha sıkı sarılırlar. 
Hareket gittikçe radikalleşir ve isyanı günde-
mine alır. Aşiret mektepleri ve Hamidiye Alay-
larının etkisiyle devşirilen birçok Kürt subayı 
orduda görevlidir. Cibranlı Halit’in de etkisiyle 
hareket ordu içinde de örgütlenmeye gider. Ağrı 
isyanının öncüsü olacak İhsan Nuri Paşa gibi 
birçok subay örgüte katılır. Bu komutanların 
çoğu düne kadar Kürt isyanlarını bastıran bir-
liklerin başındaydı. Şimdi kendi halkının aske-
ri olmak için isyana hazırlanıyorlar. Ne var ki 
ordu, devletin sıkılı yumruğudur ve denetimin 
en güçlü olduğu kurumdur. Devlet, gidişatın 
farkındadır. Kürtler’ in Lozan’ı sindirmeyecek-
lerinin bilincindedir. O nedenle devlet bir gözü-
nü hep Kürd’ ün üzerinde tutar. Devlete kulluk, 
halkına hainlik etmeye hazır Binbaşı Kasım gibi 
Kürtler’ in varlığı devletin işini kolaylaştırıyor. 
Devlete göre tohum baş vermeden toprağın al-
tında boğulmalıydı. Tam bu sırada İhsan Nuri 
gibi birkaç subayın firarı gerçekleşir. Bunu fır-
sat bilen devlet, hareketi başsız bırakmak için 
Halit Bey, Yusuf Ziya ve Mutkili Hacı Musa gibi 
öncüleri tutuklar. Sonraki yılda da idam eder. 
Böylece daha hazırlıkların başında iken hareket 
başsız bir gövdeye dönüşür. Hareketin rüzgarı 
topluma yansımış olsa da, örgütsel bir düzeye 
ulaşmış değildir. Ulusal bilinç aşısı hazırlanmış 
ama ağaca aşı yapılamamıştır. Öncülerin kafa-
sında isyan kıvılcımı çakılmış ama, onu harlan-
dıracak halka ulaşma imkanı fazla olmamıştır. 
Devletin istediği ve yaptığı da buydu; başla göv-
denin bağını koparmak… Böylece Azadi başsız 
kalır ama yetim kalmaz. Gerek Kemalist devle-
tin Kürd’ ü lal bırakma çabaları gerekse de Aza-
di’ nin yarattığı ulusal duygu rüzgarı yeni bir 
öncü ortaya çıkarır.
Bir Kurşun İki Doğum:
Komplo ve İsyan
Sözü olan ama başı giden hareket bir rêbere 
ihtiyaç duyar. Bu sözün sahibi olacak reber Şeyh 
Said olur. Neden mi? Bir kere Azadi rüzgarının 
toplumda yarattığı bir umut ve heyecan vardır. 
Kürdün de umuda ihtiyacı vardır. Şeyh Said bu 
umudun köprüsü ve giderek öncüsü haline gelir. 
Azadi’ nin yetim kalan sözünü kendi değerle-
riyle birleştirerek omuzuna alır. Doğan boşlu-
ğun doğal öncüsü olur. Gerek arayışları gerekse 
de toplum üzerindeki etkisi, onu Kürtlerin Rus-
pi’ si ve reberi yapar. Şeyh Said’in çıkışı ulus mu 
din mi sorusuyla sıkça karşılaştığından cevabı 
zor olan ama yine de üzerinde durulmayı gerek-
tiren bir konudur.
Kürtlerde İslamiyet daha çok tarikatlarla 
topluma taşınıldı. Abdulkadir Geylani öncü-
lüğündeki Kadiriye(1200’ler), bunda en çok rol 


Yüklə 26,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə