76
yerleştirilmesi hayati önemdeydi.
Bunun için
merkezlere Türk nüfusu yerleştirmek, iskân ya-
salarına dayanılarak önerilir. Ayrıca itaatsizlik
gösterenlerin ‘4. mıntıka dışına sürgünü plan-
lanır’. Raporda Alpdoğan Türkleştirme hedefi
doğrultusunda… Türk soyu adlarının soyadı
kanunu gereği olarak verilenlerin bu adlarla
çağrılması… Seyyar sinemalar göstermek ve
halk evlerinde devamlı çalışmak sureti ile Türk
kültürünü aşılamak… Yaşamayan çocuklara
verilmekte olan menedilerek Türk adı koydu-
rulması gibi ölülerin isimlerinin dahi Türkçe-
leştirmeye ‘önlemler’ alınması buyurur.
Rapordaki “Şu hale nazaran en çok suç ve suç-
lu Tunceli’dedir. Bu sebeple Tunceli’de adliyeye
çok iş ve sermaye çıkmaktadır.” ifadeleri ise sö-
mürge valisinin yaklaşımını özetler niteliktedir.
Alpdoğan’ ın raporlarının dışında, çeşit-
li devlet yetkililerinin,
bakan ve generalllerin
hazırladıkları Dersim raporları mevcuttur.
1926 yılında 1937’ye kadar hazırlanan rapor-
larda Dersim için ön görülen en hafif politika
asimilasyondur. İçişleri bakanı Şükrü Kaya ra-
porunda 3570 kişinin Batı’ya sürgün edilmesi-
ni, Fevzi Çakmak 1930 tarihli raporunda Der-
sim’in koloni olarak görülmesini ve buna uygun
tedbirler alınmasını, İnönü: Dersim dahil tüm
Kürdistan’da devletin askeri temele dayanması
gerektiğini Celal Bayar Dersim katliamından
iki ay önce hazırladığı raporunda Dersimlilerin
sürgününü ve zorunlu iskanını önerir. 1937-38
yıllarında bütün raporların gereği yerine getiri-
lecektir.
Tunceli Kanunu 4. Umum Müfettişliği ku-
rulduktan birkaç hafta sonra 2 Ocak 1936’da
yürürlüğe girer. Yasa Dersim bölgesindeki yet-
kilere olağanüstü yetkiler vermektedir. Dersim
katliamı ve sürgünlerin ön hazırlıklarından
biridir. Başta “Munzur vilayeti hakkında ka-
nun” adı ile hazırlanan yasa, komisyonda gö-
rüşülürken “Tunceli Vilayeti İdaresi hakkında
kanun” olarak değişir ve Dersim’in adı resmen
Tunceli olarak değişmiş olur. Yasanın resmen
amacı; “halkı ağaların
elinden kurtarma, halka
yakın olup koruma altına alma” olarak açıkla-
nır. Fakat İçişleri Bakanı
Şükrü Kaya, yasanın
amacını daha gerçeğe yakın biçimde açıklar ve
savunur. Ona göre; Osmanlı döneminde bölge
ağalara beylere bırakılmış, Tanzimat dönemin-
de il yapılmasına karşın başına buyruk kalmış,
1876’dan beri 11 askeri harekat düzenlenmesine
rağmen çözüm olmamıştır. Bu nedenle Der-
sim Cumhuriyet ilkelerine bağlanmalıdır, yasa
bunu amaçlamaktadır.
38 maddeden oluşan Tunceli yasasının bazı
maddeleri şöyledir:
1-Yeni oluşturulacak İl’e komutan-valinin
askeri ve idari yetkisi olacak, komutan-vali aynı
zamanda 4. Umum Müfettişliği görevini de ya-
pacaktır. (Belirttiğimiz gibi bu kişi General Ab-
dullah Alpdoğan’dır).
2-Komutan vali 4. Bölgeye bağlı ilçe merkez
sınırlarını değiştirme yetkisine sahip olacaktır.
3-Yerel yöneticileri değiştirebilecek 31. mad-
de; vali-komutana il içinde iskân değişikliği
yapma yetkisi verir. 32. maddeye göre askeri
vali, verilecek cezaları onama ve erteleme yet-
kisine sahip olacaktır. Buna idam cezası da da-
hildir. (Bu yetki, katliam ve idamların
önceden
planlandığını açıkça gösterir) yasaya göre adli
konularda kamuoyu davası açılabilmesi için
izin yetkisi komutan valiye aittir. Soruşturma
yargılama usullerine yapılan tüm vurgular kat-
liamın ön hazırlıkları niteliğindedir.
Bir soruşturma hakim reddi, itiraz hakkı ke-
sin olmayacak, iddianame sanığa tebliğ edilme-
yecektir. Duruşmalar iddianamenin hazırlan-
masından sonra en geç beş gün içinde yapılıp
bitirilecek, yoksa duruşma tek celsede bitirile-
cek, hüküm duruşmadan sonra en geç üç gün-
den sonra açıklanacak ve sanığın temyiz hakkı
olmayacaktır. Yasanın bu bölümü, Seyit Rıza ve
diğer isyan liderlerinin yargılanma hızı ve asıl-
ması ile birlikte düşünülürse, daha anlaşılır ola-
caktır. Liderlerin katledilmesi
de adeta bu yasa
ile önceden planlanmıştır.
Yasanın toplamından bakılırsa; Tunceli Ka-
nunu’nun, Dersim’de bir “savaş hükümeti” ku-
rulması anlamına geldiğini belirtmek yerinde
olur. Nitekim 1937-38’e kadar Dersim halkına
karşı acımasız, kuralsız bir savaş yürütülecek ve
Dersim insansızlaştırılacaktır.
1937-38 Katliam ve Sürgün
Dersim’in zaptedilmesi için gerekli ya-
sal ve idari hazırlıklar 1930 ortalarına ka-
dar büyük oranda hazırlanmıştır.1930’dan
itibaren sürgünler başlamıştır. Halk, li-
derler Türkleştirmeye karşı direnç göste-
riyor, öfke birikiyor.1930’da Pülümür köy-
leri bombalanmış, köylere top ve makinalı
tüfeklerle ateş açılmış,200 kişi öldürülmüştür.
77
1937’ye gelindiğinde daha kapsamlı bir aske-
ri harekatın hazırlıkları tamamlanmak üzere-
dir. 1937 ilkbaharına kadar Alpdoğan’ın emri ile
25 bin kişilik askeri birlik Dersim civarına ko-
numlandırılmıştır. Bazı kaynaklar askeri işgale
karşı 1500 direnişçinin hazırlandığını bildirir.
Mart ayında bir karakol inşaatı direnişçiler
tarafından basılır. Ordu Seyit Rıza’nın
köyü ve
çevresini bombalar. Hüseyin Aygün’e göre ilk
direniş eylemi Demenan ve Haydaran aşiretle-
rinin Hancık Suyu üzerindeki köprüyü yakma-
sıdır ve ardından askerle girilen çatışmadır.
8 Mayıs 1937’de Genelkurmay, 4. Umum
Müfettişliğine ‘Genel Tenkil Harekatının’ baş-
latılması emrini verir.
Saldırı öncesi halk sığınaklara çekilir. Mayıs
ayında ordu daha önce boşaltılan bazı köyleri
yakar.
Saldırılar başladığı sıralarda bazı aşiretler el-
çilerle Alpdoğan’a mektup yollayıp özerk bir yö-
netim istediklerini belirtir. Alpdoğan’ın cevabı
elçileri idam ettirmek olur. Direnişçiler buna on
subayı pusuya düşürüp öldürerek karşılık verir.
Haziran’da direnişçiler ve ordu birlikleri
arasında çarpışmalar sürer. Aliboğazı’na sığınan
halk uçak filolarınca bombalanır. Dersim’in iç
tarafında köyler işgal edilir,
ateşe verilir, sivil
silahsız halk katledilir. Ormanlar yakılır, hay-
vanlar öldürülür, gasp edilir. Kalan sivil halk
kurşuna dizilmek veya sürgün edilmek üzere
derdest edilir.
Temmuz’da Seyit Rıza’nın İngiltere Dışişle-
ri Bakanı’na yazdığı mektup Dersim’in neden
direndiğini özetler. “hükümetin halkı asimile
ettiği baskı uyguladığını Kürtçeyi yasaklayıp
konuşanlara dava açtığını, halkı Kürdistan’ın
bereketli topraklarından Anadolu’nun çorak
bölgelerine göçe zorladığını hapishanelerin sa-
vaşa katılmayanlarla dolu olduğunu, aydınla-
rın kurşuna dizildiğini, asıldığını ya da sürgün
edildiğini anlatır ve sözlerini üç milyon Kürt
kendi ülkelerinde barış ve özgürlük içinde ya-
şamak istiyor” diyerek tamamlar. Bu bir yardım
çağrısıdır fakat yanıtsız kalır.
Ağustos ayına kadar, Alişer ve Zarife’nin iş-
birlikçi bir (Rayber) hain tarafından öldürülme-
si, Seyit Rıza’nın ailesinden bazılarının öldürül-
mesi dahil, pek çok direniş lideri hayatta kalmaz.
1937 Eylülünde Seyit Rıza yakalanır. Mus-
tafa Kemal, İnönü, Şükrü Kaya, Rauf Orbay bu
başarısı için Alpdoğan’a kutlama mesajı gönde-
rir. Direnişin sonunun geldiği düşünülmekte-
dir. Ekim 1937’de Seyit Rıza Elazığ’a götürülür
orada 58 Dersimli tutuklu ile beraber yargılanır.
Tunceli mahkemesi hızlı bir yargılama ile Seyit
Rıza dahil yedi isyan liderini idama mahkum
eder.
15 Kasım’da Seyit Rıza oğlu Reşit Hüseyin
ve beş aşiret lideri Elazığ Buğday Meydanında
asılır…
İsmet İnönü idamların ardından “Dersim
meselesini bitirdik, Dersim müşkilesinden kur-
tulduk” diyerek demeç verir. Fakat henüz dire-
niş tümden kırılamamıştır. Ele geçirilen bölge-
lerde kalan halkın sürgün edilmesi sürerken,
parçalı olsa da direniş yer yer sürmektedir. 1938
Haziran’ında Celal Bayar “Dersim halkının ta-
mamen kaldırılacağı ve meselenin kökten çözü-
leceğin” meclis konuşmasında bildirir.
1938 Temmuz başında
direnişin sürdü-
ğü yerlere yeniden hava saldırıları düzenlenir.
Temmuz sonuna kadar onlarca köy kuşatılır,
mağaralara sığınan kadın, çocuk ne kadar sivil
varsa öldürülür. Yine mağaralarda kuşatılan
onlarca direnişçi öldürülür, köyler yakılır.
Mağaralarda kuşatılanlar boğucu öldürü-
cü gazlarla; çıkanlar kurşunlanarak katledilir.
Katliam hunharcadır. Hiçbir insani zaaf göste-
rilmeden, tıpkı Zilan’da,1915 Ermeni soykırı-
mında uygulandığı gibi yürütülür.
1938 Ağustosuna gelindiğinde 50 binin üze-
rinde sayıya ulaşan üç kolordu Dersim çevresini
kuşatmıştır.
10-31 Ağustos tarihleri arasında üçüncü ha-
rekat başlatılır. Yabancı gözlemcilerin katılımı-
na yer verilmeyen bir “tatbikat” olarak yansıtı-
lır 3. Harekat. Bu, toplu katliam ve kalanların
sürgün edilmesi için son aşamadır.
Dışarıdan bakanlarda şüphe uyandıran ha-
rekat için söylentiler dolaşır. Askeri yetkililerin
bulunduğu bölgelerin temizlenmesinde büyük
savaş sırasında Ermenilere karşı kullandıkla-
rı yöntemlere benzer yöntemleri kullandıkları
çeşitli kaynaklardan anlaşılmaktadır. Kadın
ve çocukların içinde olduğu binlerce Kürt kat-
ledilmiş, çoğu çocuk olan diğerleri Fırat’a atıl-
mıştır. Düşmanlığın daha az olduğu bölgelerde
binlerce insan, koyun sürülerinden ve diğer mal
varlıklarından uzaklaştırılarak orta Anadolu
vilayetlerine göç etmeye zorlanmıştır.
Bu bilgiler yabancı elçiliklerde “söylenti” de-
nilerek gizlenir. Ağustos sonunda, Dersim’den