Demokratik Modernite


‘Kan Var Bütün Kelimelerin Altında’ Nilüfer Şahin



Yüklə 26,73 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə35/89
tarix21.06.2018
ölçüsü26,73 Kb.
#50576
növüYazı
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   89

72
‘Kan Var Bütün Kelimelerin Altında’
Nilüfer Şahin 
Zigmund Bauman, Yahudi soykırımının 
iddia edildiği gibi modernizmin bir sapması 
olmadığını,  kaçınılmaz ve doğal bir sonucu 
olduğunu savunur haklı olarak. Aynı biçimde, 
modernizmin ürünü olan ulus-devletlerin, asi-
milasyon başta olmak üzere başvurdukları te-
dip ve tenkil yöntemlerinin de ulus-devlet olgu-
sunun doğal bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.
Osmanlı imparatorluğunun parçalanma-
sı sonrası gelişmeler ve Türk-Ulus devletinin 
kuruluş süreci, dünyadaki pek çok örneği gibi 
ulus-devlet inşasının ancak asimilasyon, tehcir 
ve soykırımlar pahasına gelişebildiğini gösterir. 
Homojen bir ulus yaratma pahasına, halkla-
rın fiziksel ve kültürel olarak yok edilmesinin, 
uygulayıcılarının aşırılıklarına bağlanması, 
gerçeği açıklamaktan uzaktır. Ayrıca esasta da 
egemenlerin suçlarını gizleme, kendilerini akla-
mak çabalarından öte bir anlam taşımaz.
Bu açıdan bakılırsa Dersim tertelesi ve Der-
sim’in insansızlaştırılmasının Türk ulus-dev-
letinin kurulması sürecinin büyük tablosu 
içinde ele alınmadan anlaşılması olası değil-
dir.1937-38’de yaşananlar, 1925 Şeyh Said is-
yanı ile başlayan Ağrı-Zilan, Koçgiri ve orada 
ulus-devlete karşı bir dizi daha direnişin bir 
parçasıdır. Özellikle direniş özneleri arasında 
organik bağın olup olmamasından bağımsız, 
aralarında tarihsel, toplumsal ve siyasal sürekli-
lik vardır ve Dersim bu anlamda Kürt direnişi-
nin halkalarından biridir. Katliam ve sürgünler 
de ulus-devletin homojen bir ulus yaratma poli-
tikasının ifadesidir.
Bu tablo içinde Dersim, Kızılbaş-Kürt kimli-
ği nedeni ile özgün bir yer de tutar. Çok kimlikli 
yapısı (ki yoğun bir Ermeni nüfusu da vardır),-
bir anlamda farklı kimliklerin kesişen kümesi 
durumunda olması, tüm tarihi boyunca Der-
sim’i egemenlerin hedefindeki bölgelerden biri 
haline getirir. Cumhuriyetin Türkleştirme po-
litikalarından çok önce, Yavuz’la başlayan mez-
hepsel kırımın hedefidir ve bu yanı ile 1938’e 
kadar Dersim’e yönelik tedip ve tenkil harekat-
ları neredeyse aralıksız sürmüştür.
Osmanlı Döneminde Dersim
1514 Çaldıran seferi ile Safevi hareketini ge-
rileten Osmanlı yönetimi, savaş öncesinde on 
binlerce Kızılbaş Alevi katleder. İran’dan gelen 
Şia tehdidine karşı içte Alevi-Kızılbaş topluluk-
lara karşı sistemli bir baskı ve yok etme politi-
kası izler. Dersim bu açıdan merkezi önemdedir. 
Dersim’in sert coğrafi yapısı, merkezi yöneti-
me karşı otonom bir yaşam sürdürmelerinde 
önemli avantajlar sağlamaktadır. Bu durum 
Dersim’in uzun yıllar boyunca Osmanlı yöneti-
mi için çözümsüz bir sorun haline getirecektir.
Osmanlı mühimme defterine ,’katli vacip, 
rafizî, din dışı’ gibi nitelemelerle geçen Kızılbaş 
Kürtleri 17.ve 18 .yy.’lar boyunca da yönetimin 
hedefindedir. Dersim’deki silahlı aşiretlerin 
bölge dışına sürülmesi, yol yapımı, vali ata-
maları, toplu sürgünler, bazı aşiret liderlerinin 
öldürülmesi dönemin başlıca çözüm yöntem-
leridir.1896’dan 1906’ya dek Dersimle ilgili ha-
zırlanan raporda, okul yapılması, Nakşibendi 
tekkelerinin açılması, yolların yapılması, aşi-
retlerin elindeki silahların toplanması bölgede-
ki askeri kuvvetin arttırılması Seyyid, Dede ve 
diğer dini liderlerin uzak yerlere sürülmesi gibi 
uygulamalar, Dersim’in denetim altına alınma-
sının yolları olarak açıkça yansır. Raporların 
tümünde öne çıkan Dersim’in sünnileştirile-
rek ıslah edilmesi amacı gütmesidir. Dersim’in 
merkezi yönetime bağlanması, dinsel aidiyet 
bakımından da kendini ayrı tutan Kızılbaşla-
rın bulunduğu doğu sınırlarını güvenceye al-
mak açısından önemlidir. Nihayetinde 1875’te 
Osmanlı redif taburları için Dersim’den asker 
istemiş; fakat olumlu yanıt alamamıştır. Yine 
1877-1878 Rus savaşında Dersim’den 10 bin mi-
lis istenir ve yine reddedilir. Bununla birlikte 
Dersim aşiretleri Rus saldırılarına karşı kendi 
sınırlarını savunmak için gerektiğinde savaşa-
caklardır.
Konumunu savunan ve merkezi yönetime 
ayak direyen Dersim’e 1877’de ilk kara harekat-
lardan biri (Koçuşaklılara karşı)  düzenlenir. 
1892’de yine Koçuşağı ve Şamuşaklılara karşı 


73
bir askeri harekat düzenlenir.1907, 1908, 1909 
ve 1916’da yapılan askeri harekatlar da nihai so-
nuçlar vermez. Dersim tüm saldırılara direnir. 
Hamidiye alaylarının Dersim üzerine gönderil-
mesi de sonuçsuz kalır.
Osmanlı dönemi Dersim politikaları ve uy-
gulamalar, 1938’dekilerle tam benzeşmez. Zira 
bu dönemde esas olarak Kızılbaşların gücünün 
kırılması, dağıtılmalarını ve etkisizleştirilmele-
ri hedeflenir. Cumhuriyet döneminde ise Der-
sim politikası başka bir evreye taşınacaktır.
Türk Ulus-Devleti İnşası 
ve Kürtler
Homojen bir Türk ulusu oluşturma isteği İt-
tihat ve Terakki ile başlar ve Cumhuriyetle yeni 
bir boyut kazanır.1915 Ermeni soykırımı Türk 
ulus-devleti yaratmanın en trajik dönemeçle-
rinden biridir.  Cumhuriyet, Osmanlı’nın son 
süreçlerinden başlayan Türkleştirme politikası-
nı rasyonalize ederek sürdürür. İmparatorluğun 
dağılması, işgal güçlerinin azınlıklıkları kulla-
narak toprak talebi ve siyasi çıkarlar gütmesi, 
Kemalistlerin “gayri-müslim” halklar karşısında 
Türk ve Kürt halklarını ortak çıkarlar etrafında 
birleştirmesini kolaylaştıran bir faktör olur. Bu-
radan hareketle Rum, Ermeni ve Yahudi halklar 
önceden büyük oranda bertaraf edilir.1923 yı-
lına kadar Cumhuriyet Kürtlerin ve Türklerin 
ortak cumhuriyetidir. Ayşe Hür bu süreci şöyle 
aktarır: “O yıllarda M. Kemal imparatorluktan 
kalan parçayı Rumlara, Ermenilere, Yunanlara 
ve itilaf devletlerine kaptırmamak için, müm-
kün olan her türlü ittifakı kurduğu görülüyor. 
Bu ittifakın en önemlisi kuşkusuz Kürtlerle ku-
rulmuş olandır. Bu nedenle 1923 yılına kadar 
Türklük vurgusu yoktur. M. Kemal dahil tüm 
yetkililer ‘Türkiye halkı, Türkiye devleti’ ifade-
lerini kullanırlar. İmparatorluğun yıkılışından 
Cumhuriyetin temel güvenlik sorunlarının 
çözüldüğü döneme kadar-  Türk-Kürt ittifakı 
barizdir.1923’e kadar süren ittifakın kronolo-
jisi, sonraki yılları anlamak açısından önem-
lidir.1919 Erzurum kongresi Kürtlerin desteği 
ile yapılır, bu kongrede UKY(ulusların kaderi-
ni tayin hakkı)benimsenir.1920 Ağustos’unda 
Sevr’de Kürtleri temsilen Şerif Paşa, ayrı bir 
delege olarak katılır.1919 (20-23 Ekim ‘Amasya 
tamimi’ nde sınırların Türk ve Kürtlerin otur-
duğu arazi ile tanımlanması, Kürtlerin gelişme 
serbestliği, yerel yönetim hakkı ve UKH’nin 
tanınması kabul edilir.1922 (10 Şubat)sınırlı öz-
gürlükler tanınsa da, Kürt ulusu için adaletleri 
ile uyumlu özerk bir yönetim kurmayı meclis 
üstlenir. Bu haklar yerel bir Kürt meclisinin 
kurulmasını da içerir.1923 Ocak ayında İzmit 
konuşması (M. Kemal ):Kürtlerin özerkliğinin 
gerekliliği ve buna uygun bir program yapma 
düşüncesini açıkladığı konuşma.
1923 İzmit konuşmasından birkaç hafta son-
ra İzmit iktisat kongresinde köklü bir politika 
değişikliğine gidildiği yansır. Kongrede Musta-
fa Kemal’in Kürtlerle ilgili yaptığı tüm bölümle-
rin yayınlanırken çıkarılması bunun işaretidir. 
Daha sonra da M. Kemal’in o güne dek Kürtler 
ve özerklik içeren Kürtleri ortak vatanın temel 
bileşeni sayan tüm ifadeleri sansürlenecektir.
Bu tarihten itibaren politika değişikliği ta-
nımlara da yansır. Artık Türkiyelilikten değil 
Türklükten söz edilecektir. Bu aşamaya varıl-
ması başta da belirttiğimiz gibi bir ‘tercih’ ten 
ziyade ‘ulus-devlet’ mantığının sonucudur. 
Konjonktür artık homojen bir Türk ulus-devle-
ti için uygundur ve kesin bir dönüşle Kürtlerin 
ulusal, kültürel ve siyasal olarak Türk kimliği 
içinde eritilmesi gerekmektedir.1924 Anayasası 
ile politika Devletin kurucu politikası haline ge-
lir. Anayasa’nın vatandaşlık tanımı politikanın 
özetidir. Kürtler için inkâr imha ve asimilasyon 
süreci başlayacaktır artık ki 1923 yazından iti-
baren fiilen adımlar atılmıştır. Bu yaz sürecin-
de Kürdistan’da devlet görevlisi olan Kürtler 
görevden alınmış, yerine Türkler atanmıştır. 
Kürdistan’da yer cadde isimleri değiştirilmiş, 
Ordu’da Kürtlere karşı ayrımcılık hissedilir 
düzeye varmıştır. 1924’te eğitim ve hukuktan 
Kürtçe tümden çıkarılmış ve tüm bu fiili uygu-
lamalar 1924 anayasası ile de anayasal düzeye 
çıkarılmıştır. Bu dönemden sonra Kürt kimli-
ğinin reddi, Kürtlerin aslında Türk olduğu ile 
ilgili teoriler ileri sürülür. Ziya Gökalp’ten dev-
şirilen ulus tanımı ile ulus devlete yeni ideolojik 
arka plan oluşturulur. Bundan sonra başlayacak 
Kürt isyanları Kürtlerin Cumhuriyetin verdiği 
sözleri tutmaması ile birlikte inkar ve asimi-
lasyon politikalarına katliamlara verdiği doğal 
tepkiler olacaktır. Artık ulus devlet statükosu 
pekiştikçe sorun da derinleşecektir. Dersim 
tertelesine gelene kadar onlarca isyan, katliam 
ve yerinden etme olayı vardır. Bunlardan Şeyh 
Said, Ağrı, Zilan devletin Kürt politikasının en 
dehşetli dönemeçlerini yansıtır. Şeyh Said isya-


Yüklə 26,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə