VI. BÖLÜM
ERGENEKON
“Yerle gök arasında, bir kutsal kapı varmış,
Çift başlı büyük kartal, bu kapıyı tutarmış.”
İslameyet öncesi Orta Asya bozkırlarında yaşamış olan Gök - Tanrı kültü,
binlerce yılın sırrını bünyesinde saklıyordu. Onbinlerce yıl önce Amerika
Kıtası’nda ve Mısır’da yaşanan, daha sonra da büyük bir sır olarak saklanan
olayların bir benzerinin de, Orta Asya’da yaşanmış olduğunu gösteren
belgeleri İslamiyet öncesi Eski Türk kültüründe buluyoruz.
İslamiyet öncesi Türk Kültür izlerinin en önemli özellikleri Eski Türk
Mitolojisi’nde yer alır…
Genel olarak ele alındığında Türk Mitolojisi’nde geçen sembolleri 13 ana
başlık altıda toplayabiliriz.
* Gök - Tanrı
* Gök - Kurt
* Mağara ve Kutsal Dağlar
* Demir , Demirci ve Ergenekon
* Gökyüzünden yeryüzüne inen ışıklar
* Rüyalar
* Ağaçlar
* Irmaklar
* Ok ve Yay
* Kırklar
* Canavarla mücadele
* Baba öldürme
* Ateş, Güneş ve Ay
Yukarda saydığınız motifler Türk Mitolojisi’nin başlıca unsurlarını ve
sembollerini oluşturur. Ve herbirinin içinde derin bilgiler ve sırlar saklıdır.
…Ve her şey Kurt’la başlar…
BOZKURT
Dogon kabilesin’den Mısır’a varıncaya kadar dünyanın birçok eski
toplumlarının kültürlerinde önemli bir yer işgal eden Kurt burada da karşımıza
çıkar. Hem de Türk Mitolojisi’nin belki de en önemli sembolü olarak… Evet
bütün Türk Mitolojileri Kurt’la başlar.
Kurt Türkler’in atasıdır… Evet böyle söyler efsaneler ve mitler… Bu nasıl
bir kurttur? Kurt neyin sembolüdür? Ne yazık ki bunun üzerinde hiç ama hiç
durulmamıştır… Hiç bir araştırma yapılmamıştır… Yıllardır o kurt bizim için
meçhul bir sır olarak kalmıştır… Eski Türkler’in Gök - Kurt’u çoktan
unutulmuş, geriye kala kala dağlarda dolaşan dört ayaklı bozkurt kalmıştır…
GÖK - KURT OĞUZ HAN’A YOL GÖSTERİYOR
Oğuz Kağan Urum illerine akın yapmadan önce bir yerde konaklamış ve
derin bir uykuya dalmıştı…
Çadırları kurdurup, derin uykuya daldı.
Tam tan ağırıyordu, çadıra bir nur daldı.
Bir erkek kurt göründü, ışıkta soluyarak.
Bir kurt ki, gök yeleli.
Bir kurt ki, göm gök tüylü.
Bakıyordu Oğuz’a ışıkta uluyarak.
Döndü bu Kurt Oğuz’a tıpkı bir insan gibi.
Ağzından sözler döküldü, tıpkı bir lisan gibi.
Dedi:
‘Ey! Ey! Ey! Oğuz ey. Bilirim ne dilersin. Urum’un illerinde, savaş uğraş
istersin. Ey Oğuz! Askerini, ben kendim güdeceğim. Ordunun en önünde,
kendim yön vereceğim.’
Toplattı çadırını Oğuz bunu duyunca.
Ordusuna gidince hayretle gördü şunu:
Bir büyük erkek bir kurt, askere öncü gibi!
Gök tüylü, gök yeleli, yol veren izci gibi!
Yürür durur önlerden.
Nihayet durdu Gök Kurt nice sonra günlerden.
Duruverdi Oğuz’un ordusu da ardından.
Bir nehir vardı. İdil - Müren adında.
Oğuz Kağan destanını binlerce yıl önce yazanlar Işık halesi içinde ortaya
çıkan “Gök Yeleli”, ve “Gök Tüylü” erkek kurtla acaba binlerce yıl sonrasına
nasıl bir mesaj ulaştırmak istemişlerdi? Bilinen hiç bir hayvanın ışıklar içinde
görünmesi mümkün olmadığına göre, bu kurtla anlatmaya çalıştıkları sır neydi?
Binlerce yıl öncesinin gizemleri arasında dolaşmaya devam edelim…
Büyük Hun İmparatorluğu kurulurken, Hunlar’dan başka Orta Asya’da güç
sahibi olan başka devletler de vardı. Bunlar arasında Yüe Çiler ve Wu -
Sunlar, önemli bir yer tutuyordu. Çin tarihlerinde anlatılan “Kurt” ile ilgili en
eski efsane Wu - Sunlar’a aittir. Bu efsanede az sonra ayrıntılarıyla
göreceğimiz Uygur ve Gök-Türkler’in kurtla ilgili efsanelerindeki tüm
özellikler aşağı yukarı büyük bir benzerlik taşıdığı için, Wu-Sunlar’la değil,
Uygur ve Gök-Türkler’le devam ediyoruz…
UYGURLAR’IN KURTAN TÜREYİŞLERİ
Büyük bir Hakan varmış, Gök - Tanrı’ya taparmış.
Üç güzel kızı varmış, hep evine kaparmış.
“- Benim kızlarım” dermiş, “çoktan Tanrı’ya ermiş, nasıl bir insanoğlu, bu
kızlara değermiş.”
Kızları almış, gitmiş yüksek bir dağa çıkmış.
Kızları hayran kalmış, burada gök çok açıkmış.
Demiş:”- Burada bekleyin. Tanrı’ya dua edin. Eğer Tanrı almazsa, başka
illere gidin.”
Kızlar çok beklemişler, “-Tanrı gelmez” demişler.
Bir erkek kurt görünmüş, kurdu benimsemişler.
Kurt dağın etrafında, dolanmış her yanında.
Küçük kızın kaynamış, bir aşk, sevgi kanında.
Küçük kız demiş: “- Budur. Tanrı’nın şekli Kurt’tur.”
Kardeşleri: “- Gel” demiş. “- Bu kurt seni yer” demiş.
Fakat kız dağdan inmiş, kurt: “- Elini ver” demiş.
Kurt kızı eve almış, bir mağaraya dalmış.
Orada yaşamışlar, soyları da ün salmış.
Türk Mitolojisi’nin hemen hemen her yerinde “Kurt” sembolüyle, “Mağara”
sembolleri bir arada kullanılmıştır. Aktarmış olduğum efsanede “Kurt”tan
Tanrı’nın şekli olarak bahsedilmesine dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Burada
anlatılan “Kurt”tan, biz bildiğimiz kurdu anlarsak, şimdiye kadar olduğu gibi,
işi arap saçına çevirmemiz kaçınılmaz olacaktır. Burada sözü edilen “Kurt”
bildiğimiz kurt değildir. Maalesef bu güne kadar bu sembolün açılımıyla ilgili
tek bir araştırmaya şahit olmadım. Hatta ünlü araştrmacı yazar Eric Von
Daniken’le yaptığım bir röportaj sırasında aynı soruyu kendisine yöneltmiş ve
kendisinden bu konuyla ilgili bir açıklama istemiştim. Ne yazık ki, bu konuda
bir araştırmasının olmadığını söyledi. Halbuki araştırmış olsaydı eminim ki bu
mesele, Eric Von Daniken’ın ortaya koymaya çalıştığı tezlere büyük oranda
ışık tutacaktı.
Evet bu bilmecenin çözülmesi gerekir…
Dostları ilə paylaş: |