Gizli sırlar Öğretisi



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə44/64
tarix29.05.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#46588
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   64

HİNT’İN KUTSAL SIRLARI
Doğu’da,  Maya’yı,  dünyanın  ilk  illüzyonu  yani  yanılsaması  olarak  kabul
etmek ortak bir tavırdır. Dünyanın yanıltıcılığının ve göz aldatıcılığıyla ortaya
çıkan  insanların  gerçeği  görememesinin  sembolü,  Tanrıça  Maya  ile  ifade
edilmiştir.
Hem  yaratılmış  hem  de  yaratılmamış  özelliğiyle  tanınır.  Hint  Ezoterizmi,
Maya’nın örtüsünü kaldırmadıkça sırra ulaşılamayacağından bahseder. Çünkü
Tanrıça Maya dünya gerçekliğini örterek, insanların gözlerini bağlamıştır.
İslamiyet  inancında  sözü  edilen  “insanların  kalplerinin  mühürlü,  gözlerinin
bağlı olması”, Hint’te Maya ile sembolleştirilmiştir.
Hint Mitolojisi’nin en üst Tanrısı Brahma’dır. O yaratıcı özelliğiyle Tanrılar
hiyerarşisinin başıdır. Daha sonra Vişnu ve Çiva gelir. Maya ise Çiva’nın eşi
olarak karşımıza çıkar.
Brahma yaradılış öncesini, Vişnu da aktif yaradılışı ve sonrasını bilmektedir.
Çiva  ise  bunlara  ek  olarak  dünyasal  alemin  bilgisiyle  de  doludur.  İnsanlarla
direkt  irtibatta  olan  odur.  Bu  yüzden  Çiva  ve  Maya  Hint  Ezoterizm’inde
üstünde en fazla durulan semboller olmuştur. Çünkü insanların kurtuluşu Çiva
ve Maya’nın sembolleştirdiği sırlarda gizliydi…
Hint  Mitolojisi’nde  geçen  bir  efsane  bize  bu  konuyla  ilgili  ilk  ipuçlarını
verir:
Günlerden  bir  gün,  Brahma  ile  Vişnu  denize  girmişlerdi.  Göklerdeki
üstünlükleri  hakkında  tartışıyorlardı…  Her  biri  kendisinin  en  yüksek  tanrı
olduğunu  iddia  ediyordu.  Aniden  önlerine  dalgaları  yararak  bir  tepenin
çıktığını  gördüler.  Tartışmayı  bırakarak,  gözlerinin  önünde  giderek  yükselen
tepeyi izlemeye koyuldular. Tepe o kadar büyüdü ki, Brahma ile Vişnu şaşırmış
bir  vaziyette  bu  tepenin  gerçek  büyüklüğünün  ne  olabileceğini  kendi
kendilerine  sormaya  başladılar.  Her  iki  ucunu  saptayabilmek  için  aralarında
anlaştılar. Brahma, zirvesine ulaşmak için göklere uçtu. Vişnu da görünmeyen
tabanını  bulmak  için  sulara  daldı.  Ancak,  Brahma  yükseldikçe  tepe  daha  da
yükseliyordu.  Vişnu  da  taban  kısmına  gittikçe  aşağıya  doğru  tepenin  sürekli
uzandığını görüyordu. Her iki tanrı da tüm çabalarına rağmen tepenin ne altını
ne  de  en  uç  zirvesini  göremediler.  Çaresizlik  içinde  her  ikisi  de  su  yüzeyine
geri  döndüler.  Tam  o  sırada  Çiva  onlara  göründü.  Onlara  en  büyük  Tanrı’nın


kendisi  olduğunu  söyledi.  Çünkü  Brahma  sadece  yükselebiliyor,  Vişnu  ise
sadece  aşağıya  inebiliyordu.  O  ise,  her  ikisini  de  birlikte  yapabiliyordu.
Brahma ne kadar yükseliyorsa Çiva da o kadar yükseklere uçabiliyor, Vişnu ne
kadar aşağılara inse, O da o kadar inebiliyordu. Her iki Tanrı da gülümsediler.
Ve O’nun doğru söylediğini kabul ettiler.
Brahma ve Vişnu Çiva’nın iddiasını kabul etmişlerdi. Çünkü O, kendilerinin
inemedikleri  planlara  inebiliyor,  hakim  olabiliyordu.  Onların  şiddetli
titreşimleri maddeyi uçucu hale getiriyordu. Halbuki Çiva’nın daha az şiddetli
titreşimleri kendisine maddi alemde daha aşağılara inme imkanı veriyordu. İşte
bu yüzden Çiva onlardan üstündü.
Hint  Mitolojisi’ndeki  bu  üstünlük  meselesi  olarak  ortaya  konan  şey  aslında
bir  başka  sırrın  anlatılmasına  vesile  olmaktaydı.  Burada  asıl  anlatılmak
istenen,  bir  üstünlük  tartışması  değil,  Ezoterizm’de  çok  gizli  tutulan  bir
bilginin sembolleştirilerek anlatılmasıydı.
Burada  dünyanın  görüp  gözeticilik  fonksiyonunu  yürüten  “Ruhsal  İdare
Mekanizması”nın  mecazi  bir  anlatımı  vardır.  Mitolojilerde  Tanrılar
hiyerarşisinin  altında  yatan  sır  işte  buydu.  Gelişmişlik  seviyesi  bakımından,
evrende  ruhsal  bir  hiyerarşinin  bulunduğu  tüm  toplumların  geleneksel
bilgilerinde ve Ezoterik çalışmalarında mevcuttur.
Ezoterizm’de “Ruhsal İdare Mekanizması” adı verilen bu hiyerarşik yapının
plansal  bir  organizasyon  içinde  çalıştığı  ve  zaman  zaman  insanlara  verilen
şuurlandırıcı  kozmik  bilgilerin  ve  dinsel  kökenli  vahyin  yine  bu  Mekanizma
tarafından indirildiği söylenmektedir. Bu plansal organizasyonun üyeleri bizim
anladığımız  anlamda  fizik  bir  bedene  değil,  yarı  maddi  astral  bedene  sahip
oldukları yine Ezoterizm’in bilgileri içinde yer alır. Bu konuyla ilgili ayrıntılı
bilgiler, henüz insanlara açıklanmış durumda değildir. Bu açıklanmayan büyük
sır,  bir  zamanlar  sadece  özel  eğitimden  geçen  sayılı  insanların  elinde
bulunmaktaydı.  Geniş  halk  kitlelerine  ise,  üstü  neredeyse  tamamen  örtülerek
mitolojik  anlatımlarda  sunulabilmiştir.  Bu  sır  günümüzde  hâlâ  gizli
tutulmaktadır.
Yurdışında  yayınlanan  bazı  ezoterik  kitaplarda  bu  meselenin  üzerinde
durulmuştur.  Yurdumuzda  ise  bu  sırrı  ortaya  çıkartabilmek  için  özelikle  eski
Sufi öğretilerinin çok iyi incelenmesi gerekmektedir. Eğer incelenirse bu sırrı
buralarda da yakalayabilmek mümkündür.
Aslında  bu  sırla  ilgili  en  büyük  ipucunu  Kur’an-ı  Kerim’in  bizzat  kendisi
verir.  Ne  var  ki  bu  mesele  üzerinde  bilerek  ya  da  bilmeyerek  pek  fazla


durulmamıştır. Belki de birileri bu sırrın ortaya çıkmasını istememektedir…


KUR’AN’IN AÇKILANMAYAN SIRRI: BEN - BİZ
- O
Kur’an-ı  Kerim’i  Türkçe  olarak  okumuş  olanlar  bilirler.  Kur’an’da  farklı
hitap  şekilleri  vardır.  Kur’an’daki  ayetlerde  en  çok,  “biz”  şekilinde,  birinci
çoğul şahıs ağzından hitaplar yeralmaktadır.
“Hamd,  Alemler’in  Rabb’i,  merhametli  olan,  merhemet  eden  ve  Din
Günü’nün  sahibi  olan  Allah’a  mahsustur.  Ancak  sana  kulluk  eder  ve  yalnız
Sen’den yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erderdiğin kimselerin, gazaba
uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir.” (Fatiha Suresi: 1/1-7)
Bu sure Kur’an’ın başlangıç suresidir. Ve yine bu sure, Kur’an’ın özü ve en
önemli  suresi  olarak  kabul  edilmiştir.  Ama  surenin  asıl  anlam  ve  önemi
hakkında  geniş  halk  kitlelerine  pek  az  objektif  bir  değerlendirme
yapılabilmiştir.
Yedi  ayetten  oluşan  bu  sure  dikkatlice  okunursa,  daha  Kur’an’ın  hemen
başlangıcında, insanlara büyük bir sırrın ilk ipuçlarının verildiği dikkatlerden
kaçmayacaktır.
Surenin  başlangıcında  konuşmaya  başlayan  varlık,  yahut  da  “biz”  olarak
konuşan  varlıklar  grubu,  Allah’a  hamd  etmekte,  sonraki  ayetlerde  de  dua  ve
dilekte  bulunmaktadırlar.  Bu  anlatım  özelliği  “biz”  olarak  konuşan  varlıklar
topluluğu ile, Allah’ın ayrı ayrı anlamlarda kullanıldığını, en açık ve ince bir
şekilde ortaya koymaktadır. Bu ayrılığa, başka ayetlerde de rastlanır.
“Doğrusu, Biz, Kur’an’ı kadir gecesinde indirmişizdir.” (Kadir Suresi: 97/1)
“İşte  bunlar,  ey  Muhammed,  sana  doğru  olarak  okuduğumuz  Allah’ın
ayetleridir. Allah hiç kimseye zulmetmek istemez.” (Al-i İmran Suresi: 3/108)
“Ey  Muhammed.  İşte  bunlar  Allah’ın  ayetleridir.  Biz  onları  sana  doğru
olarak 
okuyoruz. 
şüphesiz 
sen 
peygamberlerden 
birisin. 
İşte 
bu
peygamberlerden  bir  kısmını  diğerlerinden  üstün  kıldık.  Onlardan  Allah’ın
kendilerine  hitabettiği,  derecelerle  yükselttikleri  vardır.  Meryem  oğlu  İsa’ya
belgeler  verdik,  onu  Ruhü’l  Kudüs’le  destekledik…”  (Bakara  Suresi:  2/252-
253)
Kur’an’la  ilgili  yapılacak  en  basit  bir  incelemede  dahi,  bunlara  benzer
sayısız  ayetlerin  bulunduğu  görülecektir.  Bir  çok  ayetlerde  “biz”  olarak


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə