İNİSİYASYONUN DİLİ DE DİNİ DE BİRDİR
Dünya üzerinde yapılan tüm inisiyatik çalışmalar, mevcut dinleri ve
mitolojileri açıklayacak bir sisteme sahiptir. Çünkü mitolojilerde ve dinlerde
geçen kapalı bilgilerin açık hallerine sahiptir. Sembollerin evrensel diliyle
konuşan inisiyatik çalışmalar, her ülkede aynı gerçekleri haykırırlar. Bu
nedenle inisiyasyonun din ve dil ayrımı yoktur. O tüm insanları ve tüm
öğretileri bir ve aynı görür.
Bu uygulamada da böyle olmuştur. Örneğin, meşhur Yunan inisiyeleri
Mısır’da yetişmiştir. Mısır inisiyasyonun belli bir kısmı Tibet’te
gerçekleştirilmiştir.
Çin
inisiyasyonları
Hint’te
geçmiştir.
Hint
inisiyasyonlarının yine büyük bir kısmı ise Kuzey Asya’da şamanik
inisiyasyonlar içinde sürdürülmüştür. Endülüs’teki inisiyatik okullar bütün
Avrupa’yı geliştirmiştir.
HİNT EZOTERİZMİ’NE GİRİŞ
Günümüze kadar gelebilen dünya tarihinin en eski yazıtları Doğu’ya aittir.
Bunların da başında Vedalar gelmektedir… Vedalar Hinduizm’in temelini
oluşturur. Bunlar Hind’in kutsal metinleridir.
Veda: “Dini Bilgi” demektir. Dört büyük bölümden meydana gelir: Rig
Veda, Atarva Veda, Sama Veda ve son olarak da Yajur Veda olmak üzere…
Rig Veda: Özel eğitimden geçen bilge kahinler tarafından ilhama dayalı ve
medyomsal tekniklerle yazdırılmıştır. Destanlar ve lirik şiirler tarzında
yazılmışlardır.
Atarva Veda: Majik ritüelleri ve majik sırları kapsayan yazıtlardır.
Ezoterizm’de maji olarak geçen bu sözcük, günümüz Türkçesi’nde büyü olarak
kullanılmaktadır. Ancak büyünün ne anlama geldiği ve gerçekte neyi ifade
ettiği günümüzde tamaman saptırılmış durumdadır.
Atarva: “Ateş rahibi, büyücü” anlamına gelen bir sözcüktür. Çok eskiden
Atarva sözcüğü, “Atarva Angirasah” olarak söylenmekteydi. O devirlerde
Atarva sözcüğü majinin ak rahipler tarafından uygulanan olumlu tarafını ifade
ederken; Angiralar ise majinin yıkıcı ve öldürücü kısmıyla uğraşan kara
rahipler için kullanılmaktaydı.
Burada büyü meselesini biraz açmak yerinde olacaktır:
“Büyü”, günümüzde çoğumuz için batıl yani boş bir inancı ifade eden bir
sözcük olarak kullanılmaktadır. Bir kısmımız için ise, ürkütücü bir takım
ritüeller eşliğinde yapılan ve çoğunlukla da kötülük için, mezarlıklarda,
karanlık odalarda kötü tesirleri bir başkasına yüklemek için baş vurulan bir
uygulamadır.
Oysa ki, büyünün ilk ortaya çıkışı ve temel prensipleri, bunların dışında olan
bir takım bilgilere dayanır. Büyüsel işlemlerin mevcut olduğu ve büyüsel
teknikler kullanılarak eski toplumlarda pekçok uygulamaların yapıldığını yine
çok eski devirlerden kalma yazılı belgelerden görüyoruz. O devirlerde büyü
ve din bir arada işlevini sürdürüyordu. Hatta dinin önemli bir parçası
konumundaydı. Bir örnek vermek gerekirse, Eski Mısır’ın Ölüler Kitabı’nda
anlatılan
bazı
ritüeller
tamamıyla
majik
yöntemlerin
sembollerle
anlatılmasından ibareti. Kökü Atlantis’e kadar dayanan bu uygulamalar daha
sonra özellikle Mısır’daki rahiplere de öğretildi.
Bu bilgiler daha sonra Mısır’daki mabetlerde büyük bir özenle korunurken,
aynı zamanda buralarda eğitimden geçenlere de bu bilgiler öğretildi. Yine bir
örnek vermek gerekirse, bu bilimi öğrenenlerden biri de, Musa peygamber
olmuştur. Musa peygamberin bu bilgiler vasıtasıyla ortaya koyduğu majik
yöntemler ve sonuçları gerek Tevrat’ta gerekse de Kur’an’da mucizeler
tarzında insanlara kısmen de olsa aktarılmıştır.
Maji’nin yani büyünün ayrıntılı açıklamalarına burada girmek istemiyorum.
Bu başlı başına, başka bir kitap konusu. Yurdumuzda yayınlanmış olan birçok
kitap konuyu gerçek mahiyetiyle ele almaktan son derece uzaktır. Büyü konusu
yurdumuzda çok fazla istismar edilen bir mesele haline getirildiği için yeri
gelmişken birkaç söz söylemeden de geçmek istemiyorum.
BÜYÜ’NÜN SIRRI BİLİNMEYENDE GİZLİDİR
Majinin esası, evrende mevcut olan fakat açıkça herkes tarafından
bilinmeyen bazı gizli kanun ve prensiplerden doğmuştur. Konuyu biraz açmaya
çalışalım…
Bu gün evrende klasik bilimin aletlerinden ve gözlemlerinden kaçan bir çok
kuvvetler ve enerjiler vardır. Çok eski çağlardan beri insanlar bunların hiç
değilse bir kısmını sezebilmişlerdir. Esasında maji ile uğraşmak; çok büyük
bir sabır, büyük bir yetenek, büyük bir irade, hassasiyet ve konsantrasyon
isteyen oldukça güç bir meseledir. Böyle bir işle uğraşanların delirdiği, felç
geçirdiği, ağzının ve yüzünün çarpıldığı hep anlatılan örneklerdendir.
Her önüne gelenin evrendeki bu gizli güçler ve pisişik yeteneklerle cahilane
uğraşmaması gerektiğini yaşanan bu istenmeyen olaylar gayet iyi
örneklemektedir.
Bu gizli güçleri kullanabildiğiniz, onun şartlarına göre hareket edebildiğiniz
sürece size yararlı olabilir. Aksi takdirde yapılan en küçük hata sizi imha
edebilir. Bir ters tepki ile karşılaşıp insan kendi kendisine her zaman için zarar
verebilir.
İşte Atarva Veda’da anlatılan büyüye ait kuralların esası bizim anladığımız
anlamda kaba, bayağı bir büyücülük tarzında değil, evrende mevcut olan bazı
güçlerin olumlu anlamda kullanılması amacını gütmüştür. Bu bilgilerin Hint
Ezoterizmi’nde
üstatlar
tarafından
öğretilmesi
gerektiğinin
ısrarla
vurgulanması, konuya bilgisizce yaklaşılmasının doğuracağı tehlikelerden
insanları korumak içindir. Bilinçsizce yapılan uygulamaların ters sonuçlar
doğurup çevreye zararlar getireceği çok eskiden beri bilinmekteydi.
Atarva Veda tam anlamıyla majik yasalar bütünüdür. Ancak bu bilgiler her
önüne gelene verilmezdi. Çünkü büyük bir sorumluluk işiydi. Çocuğun eline
dolu bir tabanca vermekten daha tehlikeli görüldüğü için, çok özel eğitimlerin
sonunda seçilen bazı kişilere bu sırlar öğretilirdi.
M.Ö. 3000 yıllarından itibaren majik çalışmalar Mısır’da ve Kalde’de altın
çağını yaşadı. Mezopotamya, Sümer Dini’nin de etkisiyle yaygın bir maji
uygulamasına sahne oldu.
Eski Yunan’da Elözis ve Orfe tarikatlarında bu uygulamalar hayli boldu.
Tesalya, majisyenlerin yoğun olduğu bir bölge konumundaydı. Homeros’un,
Dostları ilə paylaş: |