İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
8
Bütün bu bilgilerden sonra kolaylıkla anlaşılır ki insanların
madde diye anladıkları ve kıymetlendirdikleri şeyler, dışarıdan
gelen tesirlerin madde bünyesindeki imkânlarla husule getirdik-
leri çeşitli hareketlerin tezahürleridir, amorf maddenin bizzat
kendisi değildir.
*
* *
Bu şekillerin ve durumların incelik, kabalık veya basitlik, mu-
dillik hâllerine göre, muhtelif idraklere ve görüşlere hedef ola-
bilen kısımları vardır. Yüksek ve karışık hareket tezahürleriyle
görünen maddeler o nisbette mudil ve inkişaf etmiş durumlar
arz ederken, az ve basit hareketlerle kendilerini gösterenler de o
kadar iptidaî ve basit vasıflarla temayüz ederler.
Demek ki maddeler en basit hareketlere mâlik iptidaî hâllerin-
den, en mudil hareketlerle muttasıf yüksek durumlarına kadar
sayısız inkişaf derecelerinde çeşitli kıymetler gösterirler. Şu hâl-
de, en basit madde demek, ilk hareketlerle amorf maddeden ay-
rılarak ilk şeklini almış bir madde hâli demektir. Buna mukabil
yüksek, mudil madde demek de sayısız, çeşitli hareket kombine-
zonları ve tarzlarıyla karışık durumlar ve şekiller almış madde
hâli demektir.
*
* *
Burada teknik bir bilgi olarak şunu ilave edelim ki, maddelerin
ince-kalın hâlleriyle, basit-mudil hâlleri mefhumlarını birbirine
karıştırmamalıdır. Maddenin basitlik-mudillik farkları, onların
bünyelerini teşkil eden hareket mudilelerinin az veya çok karışık
veya inkişaf etmiş olmalarından ileri gelir. Eğer bir maddenin
madde kombinezonları, bünyesini kuran değerler, yâni hareket-
ler fazla, zengin ve karışık ise o madde o kadar mudil olur. Ve
basitlikten o kadar uzaklaşmış bulunur. Hâlbuki incelik ve ka-
lınlık mefhumu bu mânâyı taşımaz. Burada maddenin içindeki
terkip ve değer miktarlarının azalıp çoğalması bahis mevzuu de-
ğildir. Binaenaleyh bir maddenin inceliği, kalınlığı onun inkişaf
durumunu, yâni amorf maddeye uzaklık ve yakınlık derecesini
BEDRİ RUHSELMAN
9
göstermez. Dışarıdan gelen kuvvetli tesirlerle bazan bir madde
bütününün cüzüleri arasındaki bağlar artar ve kuvvetlenir, hattâ
hareketleri tahdit edilecek şekilde bu cüzüler birbirlerine yak-
laşır. Bu yüzden bunların hareketlerine tesir etmek için -onları
bu derece sıkıştıracak kadar kuvvetli olan tesirleri yenmeye kâfi
gelecek derecede- kuvvetli tesirler yollamak lâzım gelir. İşte bu
maddeler kesif, kaba hâller arz ederler. Buna mukabil, madde
bütününün cüzüleri arasındaki bağlar zayıf olursa bu cüzüle-
rin gevşek irtibatları, onların aralarında daha geniş mesafelerin
kalmasını intaç eder. Ve bu cüzüler az ve zayıf tesirlerden de
müteessir olurlar. Binaenaleyh, onlara tesir etmek evvelki kaba
maddelere tesir etmekten daha kolay olur. Çünkü onları bu hâl-
de tutan tesirler kuvvetli değildir. Bu sebepten onları daha ko-
laylıkla yenmek mümkündür. Bunlar da seyyal dediğimiz ince
maddelerdir. Şu hâlde, her safhada bulunan basit veya mudil
maddeler, safhalarını değiştirmeden inceltilip kabalaştırılabilir-
ler. Buna misal olarak suyu gösteririz. Buhar, su ve buz hâlleri,
aralarında incelik ve kabalık farkları gösterirler. Fakat bunların
her üçü de amorf maddeye uzaklıkları aynı derecede olan ve
aynı mudillik kademesinde bulunan su maddesinden başka bir
şey değildir. Keza bazan mudil bir madde, nisbeten kendisinden
basit olan diğer bir maddeye nazaran daha kaba olabilir. Meselâ
demir maddesi, oksijenden daha mudildir, fakat ondan daha ke-
sif ve kabadır.
*
* *
İnsanlar asgar ve azam namütenahi noktalar arasında uzanıp
giden hareketlerin -basitlik ve mudilliği zincirinde- ancak mu-
ayyen hudut dahilindeki birkaç madde halkasının şekil ve hâl-
lerini görüp idrak edebilirler. Bu hâller ve şekiller; hareketlerin
azlığı veya basitliği itibarıyla, iptidaîleşip aşağılara doğru inerek
bir hadde gelince, insan idrakinin alıcı sahasından uzaklaşmaya
başlarlar. Ve nihayet tamamıyla kaybolurlar. Keza, yukarı taraf-
lara doğru da madde zincirinin halkaları gittikçe artan ve mudil-
leşen hareketlerle yükselir ve inkişaf ederken, gene insan idraki
onları bir noktadan itibaren tamamıyla kaybeder. Zira ne bu hu-
İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
10
dudun alt tarafındaki, ne de üst tarafındaki madde durumlarını
neticelendiren hareket keyfiyet ve kemiyetlerini, dünya madde-
sinin beyin cevherine bağlı hiçbir insan zekâsı ve idraki kavraya-
maz. Bunun içindir ki insanlar, kâinat maddelerinin namütenahi
uzanan zincirindeki birkaç halkadan gayrisini anlamaya ve ken-
dilerine göre el ile tutulurcasına mütalaa mevzuu yapabilmeye
muktedir olamamışlardır. Zaten bâzılarının, bâzı yüksek maddî
tezahür imkânlarını ret ve inkâr etmelerinin başlıca sebebi de bu-
dur.
*
* *
Kâinatın ilk madde hâlinden astronomik âlemimize doğru yü-
rünen madde inkişafı yolunda, insanlar için anlaşılması mümkün
olmayan karanlık bir saha vardır. Bu saha kaba, dağınık, amorf
bir madde bütününden ibarettir. Bu kaba vasatta, teşekkül etmiş
madde formasyonları yoktur. İşte bu sahayı müteakip bir menzil
gelir ki bu menzil hidrojen âleminin başlangıcını teşkil eden ilk
hidrojen atomudur. Fakat bu ismi, insanlar ilk atoma hidrojen
dedikleri için kullanıyoruz, hakikatte, bahsettiğimiz ve bundan
sonra da ilk hidrojen atomu diye bahsedeceğimiz madde, insan-
ların tanıdıkları (H) atomu değildir. İnsanlarca bilinen bu atom,
buradaki atomun çok inkişaf etmiş mudil ve ileri bir hâlidir. İn-
sanlar bu ilk hidrojen atomunu henüz tanımamaktadırlar.
Dünyamızın ve küreleri ile, manzumeleri ile, nebülözleri ile
bütün astronomik âlemimizin madde hâl ve şekilleri, bu hidro-
jen atomunun inkişaf etmiş durumlarının çeşitli kombinezonla-
rından meydana gelmiştir.
Dünyamızı teşkil eden elemanların altında ve üstünde diğer
öyle elemanlar daha vardır ki, bunlar insanların idrak sahasın-
dan çok uzaktadırlar. İnsanların tanımadıkları dünya atomunun
en ileri inkişaf safhaları arasında bulunan bu elemanlar, onların
tanıdıkları atomun fevkinde, bambaşka yapıda ve kalitede cev-
her hâlleri arz ederler. Maddelerin bu hâllerinden bedenli varlık-
lar, yâni insanlar idrakleri ile istifade edemiyorlarsa, çoğu kere
bunları daha üstün varlıkların da yardımı ile otomatik olarak
Dostları ilə paylaş: |