69
Güder, Mercan / 2000 Sonrası Türk Dış Politikasının Temel Parametreleri ve Orta Doğu Politikası
Güvenlik- Özgürlük Dengesi
Dünya siyasetinde güvenlik-özgürlük ikileminin hararetli biçimde tartışılması, 11 Eylül
olayları ile başlamıştır. Saldırı sonrasında, başta ABD olmak üzere küresel düzeyde dev-
letler, güvenlik adına özgürlüklerden ciddi tavizler verme karar aldılar. Esas itibarıyla,
güvenlik-özgürlük çatışması TDP’de çok hayati bir konuma sahip olmasa da dış politi-
kaya istikamet veren karar alıcılar, bu ilkeyi son dönem dış politika ilkeleri arasında sık-
lıkla zikretmektedirler. Türkiye, dış politikada tam olarak, güvenlik–özgürlük ikilemiyle
çok fazla yüzleşmemiş olması nedeniyle, ülke olarak nasıl bir tavır alındığını pratikte
gözlemleme imkânı azdır. Bu yüzden bu parametrenin dış
politikada ifade edebileceği
anlamı kavramak, diğer altı parametreye nispeten zordur.
Türk akademyası bu ikilemi, özellikle Orta Doğu’da cereyan eden “Arap Baharı” esna-
sında sıkça gündeme getirmiştir. Arap ülkeleri liderlerinin rejimin bekası adına kimi
gösterileri bastırması ve birçok özgürlüklerden devletin bekası için taviz vermesi,
Türkiye tarafından olumsuz karşılanmıştır. Bu tepkiler sırasında Türkiye, güvenlik-
özgürlük dengesi tartışmasında ilkesel bir tavır almıştır. Türkiye’nin özellikle 2011
Suriye ayaklanmaları esnasında da gerek Şam yönetimine gerekse Arap coğrafyasın-
daki liderlere güvenlik - özgürlük ikileminde, çoğunlukla özgürlük yönünde telkinlerde
bulunduğu görülmektedir.
Tüm bunlara rağmen Türkiye, henüz bu konuda ciddi bir sınavla karşılaşmamış ve
bizce de henüz TDP ilkeleri arasına girmeye hak kazanmamış olmasına rağmen,
yetkili
makamlarca müteaddit defa dış politikası ilkesi olarak ifade edildiği için, Türkiye’nin
dış politika parametrelerini ele alan bu makalede konuya temas edilmesi gerekli
görülmüştür. Yine de Türkiye’nin bu konudaki ilkesel duruşunu Davutoğlu, şu şekilde
belirtmektedir: “Özgürlük için güvenlikten taviz verirseniz kaos;
güvenlik için özgür-
lükten taviz verirseniz ise otoriter rejimler ortaya çıkar” (Zengin, 2010, s. 85). Böylelikle
Türkiye, özgürlük ve güvenlik arasında bir uyumun gerekliliğini ileri sürmüş olmakta-
dır. Uygulamada Türkiye’nin bu ikilemde tavrının ne olduğunu/olacağını, belki en iyi
şekilde, aynı zamanda uluslararası boyutu olan devletin, PKK ve “Kürt Sorunu” karşı-
sında aldığı tavır açıklayabilir. Kabaca ifade etmek gerekirse Türkiye’nin, PKK ve “Kürt
Sorunu” karşısında henüz sağlıklı bir siyaset izlememiş ve bu sorun (özellikle partiler
tarafından), basit politik hesaplar uğruna ülkenin kronik sorunu haline dönüşmüştür.
12
Buraya kadar tartışılan kısımda Türkiye’nin,
dış politikasına yön verdiği söylenen temel
ilkelerden bahsedildi. Ele alınan
bu ilkeler, dış politikayı anlamaya yönelik bu alanda
çalışan araştırmacılara bazı ipuçları sunacaktır. Fakat bu ilkelerin ne kadar uygulamaya
geçirilebildiği önemli bir soru işaretidir. Zira bu tür bir sorgulama, aynı zamanda bu
ilkelerin ne kadar doğru tespit edilebildiğini de gösterecektir. Makalenin bundan son-
raki kısmında, tüm bu ilkelerin pratikte uygulanma biçimini
ve uygulanabilirliğini test
etmek için Türkiye’nin Orta Doğu politikaları incelenecektir.
12 Araştırmanın kapsamı dışında olması nedeniyle, Türkiye’nin PKK ve “Kürt Meselesi”ne dair izlemiş
olduğu politikalara değinilmemiştir.
70
İnsan ve Toplum
Türk Dış Politikasında Orta Doğu
Cumhuriyet dönemi TDP’nin, genel hatlarıyla üç temel sütun üzerine inşa edildiği göz-
lemlenmektedir: Batıcılık, Statükoculuk ve Meşruiyet.
13
TDP, evvela Batı’nın yanında ve
Batı merkezli olarak formüle edilmiştir. Bölgesel ve küresel politikalarda dış politika-
nın öncelikleri, Batılı güçlerin yaklaşımına göre belirlenmiştir.
Bu bağlamda, özellikle
Türkiye’nin Orta Doğu’ya yönelik politikalarında Batıcılık ilkesinin önemli bir etkisi
mevcuttur.
14
TDP’de, dünya sistemi karşısında geleneksel olarak statükoculuk tavrı
egemendir. Bu çerçevede, mevcut sınırları ve dengeleri sürdürme ve gözetme anlayışı
egemendir. Meşruiyet ilkesi çerçevesinde, TDP’nin yapım sürecinde politika yapıcılar,
uluslararası hukuk ve kuruluşların kararlarına uygun hareket etmeyi zorunlu görmüş-
lerdir. Bu üç ilke bir taraftan dış politikanın ana felsefesini oluştururken bir yandan da
özellikle Türkiye’nin kendisi ile hem coğrafi hem tarihî hem de kültürel bağları olan
Orta Doğu bölgesine yönelik siyasetini şekillendirmiştir.
Bu çerçevede Türkiye’nin Orta Doğu politikaları
incelendiğinde, beş farklı evre ile kar-
şılaşılmaktadır. 1923-46 arası yıllara tekabül eden ilk evrede, cumhuriyetin kurumsal-
laşma süreci içinde olması nedeniyle iyi ilişkilerin tesisi ve muhafazası için uğraşılmıştır.
Bu dönemde TDP’ye “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” anlayışı egemendir. Bunun bir uzanımı
olarak Orta Doğu’da bölge ülkeleri ile çeşitli ittifak anlaşmaları yapılmaya çalışılmıştır.
Sadabad Paktı ve sonrasındaki süreçte, geçmişteki ilişkilerin muhafazası için özen gös-
terilmiştir. Bununla birlikte bu dönemde, bölge ülkelerinin henüz tamamının bağımsız-
lığını elde etmemiş olması nedeniyle bölgeye yönelik diplomatik ilişkiler sınırlı
ölçüde
kalmıştır.
1946-1967 arasında dış politikada ABD eksenli bir siyaset izlenmeye başlanmıştır.
Bu çerçevede Orta Doğu’dan ciddi biçimde uzaklaşılmıştır. NATO üyeliği ile Batı’ya
eklemlenme ve dış politikada özgün/r karar alma tavrının uygulanmaması dönemin
en karakteristik özelliğidir. Bu dönemde, Arap devletleri ve İslam dünyası ile ilişkilerde
soğuk bir ortam mevcuttur. Özellikle Türkiye’nin İsrail’i tanıması, Araplarla arasındaki
mesafenin artmasına neden olmuştur. Her ne kadar İngiltere’nin istek ve girişimiyle
Bağdat Paktı, ardından CENTO’nun kurulması gibi bölgeye yönelik bazı gelişmeler olsa
da ilişkiler sınırlı bir seviyede kalmıştır.
1967-1990 dönemi TDP’de Orta Doğu’ya yönelik açılımların gerçekleştiği ve yeni ara-
yışların başladığı bir evredir. ABD Başkanı Johnson tarafından Türkiye’ye gönderilen
Kıbrıs hakkındaki meşhur mektup ve BM Genel Kurulu’nda Kıbrıs hakkında yapılan
oylamada Türkiye’nin yalnız kalması, 1960’ların sonunda TDP’nin ciddi yapısal krizlerle
yüzleşmesine neden olmuştur. Batı’ya bu kadar eklemlenmiş iken uluslararası alandaki
13 Dış politikanın üç temel sütunu ile ilgili daha detaylı bir tartışma için, bkz. Oran (2002, s. 46-53).
14 Bu hususla ilgili ayrıntılı bir tartışma için, bkz. Bostanoğlu, (2008).