larda “Loafer” dendiği bilinmeyen yumuşak deriden ayakkabı
lar, boynunda ışıltısı ta yüz metre öteden göz alan bir altın zin
cir var. Doktora gıcık olan ahilerden biri “Pezevenk! Lordlar
kamarasında akşam yemeğine gidiyor sanki!” diyor, arkadaş
larını güldürüyor.
Güneş batarken Doktor Bey’le karısı balkonda bir “drink” alı
yorlar, içtikleri şeyin buzlu viski olduğu sanılıyor. Bambu koltu
ğuna kuruluyor adam, yemek saatine kadar ya denize bakıyor,
ya gazete okuyor. Pazar günleri kılığı tümüyle değişiyor. Kılıç
gibi ütülü denizci şortlar, lacivert-beyaz tişörtler, çizgili süve
terler, spor ayakkabılar, beyaz kasket, güneş gözlüğü filan. Gol-
fe mi gidiyor plaja mı belli değil. Sayfiye olmaya yeni yeni so
yunan bu ufacık deniz kasabası için fazla şekilli bir giyim tarzı.
Ama karısı ondan daha tuhaf. Hâlâ çiçek çocukları devrinde
yaşıyor kadın. Yumuşak Hint kumaşlarından, topuklarına ka
dar uzanan, rengarenk, bol elbiseler, tuhaf sandaletler giyiyor,
kollarında yığınla gümüş bilezik, sigarası da elinden düşmü
yor. Evden pek çıkmıyor, denize nadiren iniyor, zamanının ço
ğunu balkonda Karasu semalarında muhtemelen ilk kez çınla
yan müzikleri dinleyerek geçiriyor. Uyuşuk oğulları ayağa kal
kacak gücü bulursa dizlerine uzanan aşırı bol şortlar, rengi so
luk atletler giydiği görülüyor. Kıyafet konusunda ailede herkes
başka telden çalıyor. Doktor Bey’in arabasının arka camının iç
tarafında duran ve yerinden hiç oynatılmadığı için spor dışı bir
anlam taşıyan tenis raketi de başlı başına bir mevzu.
Yaşam tarzları Karasu’ya aykırı olabilir; ama geldikleri yer
le, Amerika’yla uyumlu olsa gerek. Altı ay öncesine kadar Vir-
jinya-Mirjinya öyle bir yerlerde yaşayan aile site sakinlerinin
bir türlü öğrenemediği bir nedenle Türkiye’ye dönüp Adapa-
zarı’na yerleşmiş. Kulak burun boğaz mütehassısı Doktor Bey
muayenehane açmış. Bekleme odasını yepyeni ve modern bir
koltuk takımıyla, üstü cam kaplı sehpalarla ve tablolarla döşe
mesi şehirde ayrıca konuşulmuş. Küçük şehirlerin doktorları
nın bekleme odalarında koltuklar, sandalyeler genellikle birbi
rini tutmaz, uydu mu uymadı mı bakmadan evlerinin eskileri
ni koyarlar.
185
Doktora geliş nedenini sormadılar değil. “Millet Amerika’da
yaşamak için can atıyor Doktor Bey, siz niye döndünüz?” diye
açıkça soranlar bile oldu ama “Öyle icap etti”den fazla bir ce
vap alan olmadı. Amerika’da doktor olmak öylesine bilmedik
leri bir konu ki, dönüş nedeni hakkında akıl yürütemiyorlar;
bir hastası yanlış tedavi nedeniyle dava açmış, o da kaybedece
ğini anlayınca kaçmış diye bir hikâye bile uyduramıyorlar me
sela, ki cevabı bilmedikleri durumlarda bir şey uydururlar. Be
lirsizliği sevmezler, rivayetle bile olsa boşluklar dolacak.
Doktor Bey’in böyle bir nedeni belki var, belki yok. Belki
memleket hasreti canlarına yetti veya Türkçeyi İngiliz grame
riyle konuşan oğulları öz kültürünü, kendi dilini öğrensin is
tediler. Gerçi gerekçeleri buysa, kültür ve dil tamiratına önce
kendilerinden başlamaları lazım. Doktor Bey’in cümlelerinin
üçte biri İngilizce, karısının Türkçesi de Olympia’da şarkı söy
leyen Ajda Pekkan’ınkinden beter.
Site sakinlerinin kafası çok karışık. Doktor Bey ve ailesi hak
kında ne düşüneceklerini bilemiyorlar. Giyim kuşamlarından,
haftada birkaç gece Beyazıt’ın havuz başındaki lokantasında ye
mek yemelerinden varlıklı oldukları anlaşılıyor. Oysa site sa
kinleri yaz boyunca bir, bilemedin iki kere Sakarya Nehri’nin
denize döküldüğü noktada bulunan salaş balıkçı lokantalarına
giderler, ara sıra da plaj yolundaki köftecide köfte yerler, o ka
dar. Aralarında bayağı zengin olanlar var ama onların da dışa
rıda yemek yemek veya akşamları ipek gömlek giymek âdetleri
değil. Zaten varlıklı olduklarını göstermekten kaçınırlar, ayıp.
Site sakinleri için Doktor Bey gibi birinin yazlık olarak mü
tevazı bir sayfiye olan Karasu’yu seçmiş olması ayrıca bir mu
amma. Adapazarı’nm büyük zenginleri, ünlü doktorları genel
likle İstanbul sayfiyelerinde, mesela Suadiye’de veya Heybeli-
ada’da, olmadı Erdek’te, en azından Çınarcık’ta yazlık alırlar.
Orada çok daha güzel siteler, bir sürü lokanta, lüks çay bahçe
leri filan var, gece hayatı da daha hareketli. Burası henüz köy
den hallice bir yer.
Site sakinleri yeni komşularını benimsemek, dost canlısı in
sanlar olduklarını göstermek istiyorlar. Aslında öyleler. Ama
186
iki nedenle bu arzularının tümüyle masum olduğunu söylemek
zor. Birincisi gayet pratik. Aralarında bir doktorun bulunması
nın faydalı olacağını düşünüyorlar. Civarda değil uzman, pra
tisyen hekim bile yok. Çocukları düşüp kafalarını yardıkların
da, ayaklarına çivi battığında, cam kestiğinde veya ishal, üşüt
me, kulunç gibi ufak tefek hastalıklarda iki yazlıkçı sağlık me
muru yardımlarına koşuyor. Bila bedel üstelik, sünnet dışında
para vermeye kalksan ikisi de almaz, insanlık öldü mü? Ger
çi onları da kodunsa bul; yaz doğru dürüst para kazandıkları
tek mevsim; köyden köye, sünnetten sünnete koşuyorlar. Do
layısıyla acil bir durum olduğunda ilçedeki sağlık ocağına git
mekten başka çare yok. Halbuki Doktor Bey’e koşuverseler fe
na mı olur?
İkincisi daha sınıfsal bir neden, bazı ailelerin derinlerinde
ki aşağılık duygusunu ortaya çıkartıyor. Amerika’dan geldiğini
öğrendiklerinden beri “Amerikalı” dedikleri Doktor Bey’in dos
tu olmak, onunla hoş beş etmek sanki sınıfsal olarak yükselti
yor onları. Tümünün böyle bir amacı olduğu elbette söylene
mez ama özellikle iki aile var ki, Doktor Beylerin gelişiyle bir
likte onların yaşam tarzlarında gözle görülür bir değişim oldu.
Önce kadınlar bütün günü elde dikilmiş havlu elbiselerle, bas
ma entarilerle, kuma sürtünmekten tabanları incelmiş tokyo-
larla geçirmekten vazgeçtiler, akşamları yeni moda etek-bluz-
lar, atkılı yazlık pabuçlar giymeye başladılar. Cumartesi akşam
ları aynı Doktor Beyler gibi çoluk çocuk Beyazıt’m lokantasına
yemeğe gidiyorlar. Rakıcı oldukları halde Doktor Bey gibi şa
rap açtırıyorlar. Ama yanık bir ızgarayla pörsümüş bir salataya
ödedikleri hesap ciğerlerine oturmuş bir halde, suratları asık,
iki adım ötedeki evlerine dönüyorlar.
Diğerlerinde de meşreplerine göre derecesi değişen bir yala
kalık, selam vermek için aşırı çaba gösterme hali, birlikte sabah
yürüyüşü yapma, adamı tavlaya, karısını çaya davet etme yarı
şı görülüyor. Doktor Bey ve karısının komşularına pek yüz ver
dikleri söylenemez. Gerçi kaba davranmıyorlar, selama karşılık
veriyorlar, zaman zaman davetleri kabul ettikleri oluyor. Ama
gene de bir bardak çay içip kalkıyorlar, tavlada ikinci eli redde
187
Dostları ilə paylaş: |