Microsoft Word KÜLTÜr evreni 24. sayı. doc



Yüklə 440,68 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/7
tarix14.07.2018
ölçüsü440,68 Kb.
#55615
1   2   3   4   5   6   7

Kültür Evreni-Unıverse Culture-Мир Культуры / Yıl-Year-Год 2015 / Sayı-Number-Число 24 

 

114 

şöyle der: “Sevgilim, dayıkızım, Mehmet’imin anası, dedelerimizden biri 1848 Polonya 

muhaciri...”. Bazı şiirlerini şair sanki bir olayı, bir yeri, bir insanı karısına anlatır gibi yaz-

mıştır. Belki karısı yanında olsa bu gördüklerini ona anlatırdı, ama bunu yapamadığı için 

şiirini ona hitaben yazar: “Sevgilim, konca gülüm, başladı Lehistan ovasına yolculu-

ğum:...”. Şair ikinci karısı Vera Tulyakova’ya da şiirler yazdı. Hayatının son yıllarını onun-

la geçirdiği için o dönemlerde yazdığı  şiirlerde onun ismine rastlıyoruz: “ve bilmediğin 



kadar göresim geldi seni Moskova’lım, Tulyakova’m.”. Karısına bazen “Ana” diye seslendi 

şair. Türkiye Türkçesinde şimdi “anne” kelimesi kullanılmakta ama Azerbaycan Türkçe-

sinde “Ana” denmektedir. Nazım Hikmet de oğlu Mehmet’e nasihat verirken şöyle der: 

Anan, anaların en iyisi en akıllısı, yüz yıl yaşar inşallah”.  

Şair  şiirlerinde oğlunu sık sık hatırlamaktadır. Doğruyu söylemek gerekirse

 

hatırlamıyor, çünkü oğlunu zaten çok az gördü, yeni doğduğu aylarda sadece. Ama çok az 



gördüğü oğlu Mehmet’e hasret duydu, her zaman şiirlerinde onu, aslında onun hasretini 

hatırladı hep. Prag şehrinin Vatslav caddesinde dolaşan şair gördüklerini tasvir etmektedir. 

Bu sırada bir oyuncak dükkanı gördüğünde vitrindeki oyuncaklar ona oğlunu hatırlatır. Bu 

güzellikler içinde olan, dolayısıyla Prag’ı tasvir eden şair,  şiirin sonunda oğlu Mehmet’i 

hatırlar ve derki: “İstanbul’da bir Mehmet var, altısına bastı bu yıl”. Bu şiirin son mısraları, 

çünkü artık  şair Vatslav caddesinin vitrinlerindeki güzellikleri görmez oldu. “Postacı” 

şiirinde şair Mehmet’ine yazdığı mektubun ona ulaşamayacağını söylemekte ve buna çok 

üzülmektedir: “Nazımın oğlu, haramiler kesmiş yolu, mektubunu vermezler”. 

Şiirlerinde şair kendi ismini de kullandı. Nazım Hikmet, bazen Hikmet, bazen Nazım, 

hatta Orhan Selim de dedi kendine. Sadece Ben de diyebilirdi ama bazen ismini tam olarak 

kullandı. Bir şeye kızdığında veya sevindiğinde, duygularını doğru  şekilde anlatmak için 

ismini tam olarak kullandı: 



“Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.” 

Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara 

haykıran puntolarla 

Şairi gazetede makale başlığının böyle yazılması o kadar kötü etkilemiş olacak ki

şiirde makale başlığını değiştirmeden tam dört kez bu cümleleri tekrar etmiş. “Merhaba 

çocuklar”  şiirinde “Nazım ne mutlu sana” diyor şair. Bu şiirde sevinçten kendi ismini 

kullanıyor. Macaristan’a yolculuk zamanı şair “Postacı” şiirini yazdı. Hep çocukken postacı 

olmak istedi şair ve bir zarfın üzeri de şöyle yazılsın: “Mehmet Nazım Hikmetin oğlu, 



Türkiye”. 

“Karıma mektup” şiirinde karısının onun asılacağından korkmamasını söylüyor şair. 

Çünkü  şair kendisi bundan korkmuyor. Şair bu şiirde sanki hırsını bildirmek için kendi 

ismini kullanıyor: 



 geçirecekse eğer 

ipi boğazıma, 

mavi gözlerimde korkuyu görmek için 

boşuna bakacaklar 

Nazıma! 

Bildiğimiz gibi, Orhan Selim Nazım Hikmet’in adının yasaklandığı yıllarda kullandığı 

takma bir isimdir. Nazım “Orhan Selim” şiirini de o insan sanki kendisi değilmiş gibi yazdı. 

“Benim zavallı çocuğum Orhan Selim” dedi ona. Orhan Selim’in takma bir isim olduğunu 




Kültür Evreni-Unıverse Culture-Мир Культуры / Yıl-Year-Год 2015 / Sayı-Number-Число 24 

 

115 

bilmeyen birisi bu şiiri okursa bunun hayatta yaşayan bir insan olduğunu düşünebilir. Bir 

tek bu cümle bizlere bunu anlamaya yardımcı olmaktadır: 



Sen 

                      benim 

bir kuşun balyası gibi sıska sırtına bindiğim 

ve alnının teriyle geçindiğim 

                                             ilk 

                                                 ve son adamsın! 

“Bir provokatör üstüne hiciv denemeleri” adlı şiirinde şair Tevfik Fikret’e seslenirken 

yine Orhan Selim adını kullanmıştır: “Benim – Orhan Selim adlı dilsiz” olarak.  

Söz konusu şiirde kullanılan özel adlar, genellikle Türkçe kökenli veya Türkçeleşmiş 

kelimeler olduğundan, burada herhangi bir transliterasyon veya imlâ sorunu 

bulunmamaktadır. İnebolu, Anadolu, İstanbul, Mehmet, Münevver//Piraye, Orhon Selim ve 

Ayşe özel adları,  şair için vatan, hasret, güzellik ve ebediyet demektir. Özellikle de 

İstanbul, şairin şiirlerinde bütün vatanı ve Anadolu’yu sembolize etmektedir.  



 

3.2 Asya, Afrika,  Çin ve Kore  

Asya ülkelerinden Çin ve Kore adlarını  şair  şiirlerinde sık sık kullanmıştır.  Şairin 

önceki yıllarda yazdığı  şiirlerde “Çin öyle canlandırılmış ki, sanki şair hiçbir zaman bu 

yerlere bir daha gidemeyecek. Şair Çin’i çok uzak, ulaşılması mümkün olmayan bir yer gibi 

tasvir etmiş. Bazen benzetmelerinde karısını bu ülkeye benzetmiştir: “Sen Çinsin – ben – 

Mao Tse Tun’un ordusu”. Şairin daha sonraki yıllarda, yani artık Çin’de bulunduktan sonra 

yazdığı  şiirlerinde, söz konusu ülke Nazım’ın hayallerindeki gibi ele alınmamaktadır. Bu 

şiirlerde Çin, incelikleriyle veya metin kurucu işaretler niteliğindeki hareketli olgularıyla 

tasvir edilmektedir. Bu bakımdan “Çi-Çun-Tin” şiirinde özel adlar çoktur. Yer adları ile 

beraber kişi adları da kullanılmıştır. Dikkatimizi çeken şu ki, bir de bu şiirde şair Bolşevik 

İvan’ı da canlandırmaktadır: “Bayramı seyretti Sun Yat Sen’in yanından, kışlık sarayın ilk 

şehidi bolşevik İvan”. Neden şair Boris, Aleksandr, Pavel isimlerinden değil, İvan adından 

söz etmektedir. Çünkü, Fransızlar için Frans, Almanlar için Hans, Türkler için Mehmet 

neyse, Ruslar için de İvan odur. Söz konusu özel isimler, yukarıda belirtilen milletlerin 

ulusal kod adları olup, diskursal ve yazılı metinler arası bağlamda özel metin kurucu 

işaretler olarak kullanılmaktadır.   

1952 yılında şairin yazdığı bir “Mektup” şiiri var. Şiir Veli oğlu Ahmet’e şairin müra-

caatıdır. Şair, Çin halkının hürriyetinin dördüncü yıl kutlamasında Li-Çan-Çen isimli birini 

görür. O, oğlunun birini okula, diğerini ise Kore savaşına göndermiş bir ihtiyardır. Çünkü 

Çin’deki hürriyetin Kore’de de olmasını diler. Ama mektubun asıl amacı Ahmet’e Çin’i 

değil, onun neden Kore’de olduğunu sormaktır.  Şair sorar: “Kimi öldürmeye gidiyorsun? 



Yedi deniz ardında kaldı Anadolu, hane halkıyla beraber”. Ahmet’e gereksiz yere Ko-

re’deki kardeşlerini öldürdüğünü anlatmaya çalışan  şair, aslında onun nasıl yanlış yere 

Amerikalıların ucuz ölüm aletine dönüştüğünü gösterir. Gerçekten de, haksız yere, sana bir 

kötülüğü dokunmamış bu insanları niye öldüresin, niye kızın Ayşe’nin yüzünü okşadığın, 

köylülere su verdiğin bu eller şimdi kan içinde? Şair, bu şiirinde Japon ve Koreli insanlara 

mahsus adlar kullanmanın yanı sıra, dört Türk adı da kullanır: Ahmet, Ayşe, Dursun, Ali. Bu 

dört özel ad da Türkiye’de en çok kullanılan adlardandır, ama Ayşe adını şair belki de özel 

olarak, annesinin adı olduğu için kullanmıştır.  Ayşe adı da Mehmet  özel adı gibi Türkçe 




Yüklə 440,68 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə