182
izah eden eserinde vermiştir. Bazı destanî eserlerde ferdin hâkimiyeti çok
bariz bir surette belli oluyor. Mesela Battal Gazi destanı. Oluşumuna yakın
asırlarda ve herhalde şehirli halk içinde tespit edildiği tahmin olunan bu
destan, görüyoruz ki, asırlar esnasında çok az tahavvül etmiş ve şüphesiz
oluştuğu çevrenin müsaadesizliği yüzünden, intişarı ve tahavvülü sonuçta
tahriri bir şekilde kalmıştır. Hiç şüphe yok ki, eğer bu destan böyle çok erken
tespit edilmemiş olsaydı, Köroğlu’nun akıbetine uğrayacaktı.
Destanların doğması için bazı şartlar lazımdır: 1-milletlerin iptidai bir
vaziyette olması 2-bunları tevlit edecek önemli olayların ortaya çıkması
(esatir de yeni hadiselerin zuhuriyle zenginleşir, yeni epizotlar toplar) 3-
nihayet müteferrik parçaların bir kül haline gelmesi için “daire” dediğimiz
vahdeti husule getirecek mühim bir şahsiyetin (bir kahramanın) meydana
çıkması gibi.
Destanların bir daire haline gelmeleri onların büyümelerini,
değişmelerini durdurmaz. Her daire yine, yeni yeni hadiselerin zuhuriyle ya
aynı kahramanların hayatına yeni şeyler ifade eder veyahut da
kahramanlarını değiştirir. Bu şekilde, destan daima değişen, hayati bir şeydir.
Onun için destanın halkın arasından kül olarak tespiti imkânsızdır. Çünkü her
an yeni bir şey ilave edildiğinden her an yeniden başlamak gerekecektir.
Oluşumunu bu şekilde açıkladığımız “destan” nevine her milletten
misal alabiliriz. Hintlilerin Ramayana’ları, Yunanlıların İlyada ve Odiseya’ları,
Cermenlerin Nibelungen’leri, Finlerin Kalevala’ları, Türklerin henüz bir kül
halinde toplanmamış olan bütün milli destanları, Letourneau’nun yalnız
183
Hindu-Cermen kavimlerinin destanları olabileceği nazariyesi, artık Finlerin ve
Türklerin destanları meydana çıktıktan sonra tamamen kıymetini kaybediyor.
Bu tartışmaları inceledikten sonra diyebiliriz ki halk hikâyeleri
destanileşmiş masallardır; veyahut da destaniliklerini kaybetmiş, masallarla
çok karışmış destanlardır.
Boratav, “destan” olgusu ve edebi geleneği hakkındaki bu tespitlerinden
sonra Köroğlu destanı hakkında şunları belirtmektedir: Köroğlu ki aşağıda
ekseriya destan, bazen de hikâye tesmiye ettik, bu iki nevin –destan ve
hikâye nevileri- arasında kalıyor. Bir defa unsurlar itibariyle onun destanî
tarafı galiptir. Masal unsurlarını en fazla şehirlerde yerleşmiş Türkler arasında
tespit edilen rivayetlerde görüyoruz. Köroğlu tamamen destanî daireleri
vücuda getiren kahramanların vasfına sahiptir. Onun etrafında, her muhitin
mahalli hurafelerinin, muhtelif asırların tarihi olaylarının, ihtimal birçok başka
hikâyelerdeki epizotların toplandığını görüyoruz. Türk- İran savaşları,
Türkmen-Kızılbaş mücadeleleri, Celali isyanları hep Köroğlu etrafında
toplanmıştır. Özbekler onu “sultan” tasavvur etmişler. Anadolu halkı, zulüm
gören halkın hamisi bir haydut telakki etmişlerdir. Birçok yerler onun ismini
almış, diğer birçok mahalleler onun hayatıyla alakadar gösterilmiştir. Yalnız
Köroğlu, yaşadığı muhit icabı, mesela Manas gibi tam ananevi (geleneksel)
destan şeklini almamıştır. Bir yandan musiki-şiir imtizacıyla bu anane mevcut
olmakla beraber, asıl hikâye kısmı, mensur masal şeklini almıştır. İşte,
184
Köroğlu’nun Türk halk edebiyatındaki yeri hakkında vardığımız netice bundan
ibarettir.
122
Eserinin giriş bölümünde Köroğlu destanının halk edebiyatımızdaki yerini ve
önemini bu şekilde açıklayan Boratav, devam eden bölümde Köroğlu rivayetlerini
karşılaştırmaktadır. Köroğlu Rivayetlerinin Konuları başlıklı bu bölüm iki alt bölüme
ayrılmıştır. Bu alt bölümler tam hikâyeler ve parçalar adını taşımaktadır. Boratav
yerli ve yabancı kaynaklarda nasıl bir destan rivayeti olduğunu okuyucuya tüm
detaylarıyla tanıtmaktadır. İkinci bölüm bu rivayetlerin karşılaştırılmasına
ayrılmıştır. Bu bölümde Köroğlu’nun Ermeni rivayeti de bulunmaktadır.
Eserin üçüncü bölümü Köroğlu Hikâyelerindeki Çeşitli Motifler başlığını
taşımaktadır. Bu bölümde Köroğlu motiflerinin destan olanları, bu motiflerin diğer
destanlardakilerle mukayesesi, halk hikâyeleri ve Köroğlu, destanda masal unsurları,
tarihi
unsurlar,
dini
unsurlar,
mahalli
unsurlar
hakkında
okuyucu
bilgilendirilmektedir. Bilgilerin arasında Başgöz’ün Karacaoğlan’ına benzer bazı
bilgiler de bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi halk kahramanının binek hayvanı ile
ilgi olandır. Kır at olarak adlandırılan Köroğlu’nun bu atı bazı destansal özelliklere
sahiptir: Kır at tıpkı bir insan gibi zeki ve ferasetlidir. Huluflu rivayetinde,
Bağdat’ta esir olan Ayvaz ve deliler asılmak üzeredirler. Ayvaz’la beraber
tutulan kır at kendisini ucuz sattırmak, Köroğlu’nun tüccarından başkasının
tamamını celp etmemek için, kör ve topal taklidi yapar; tabii o zaman kimse
talip çıkmaz, tüccar onu alır, biner, üstüne kendisini bağlatır ve kuş gibi uçar,
Köroğlu’na haber yetiştirir. Türk destanlarında ve halk edebiyatında kır ata
çok ehemmiyet atfediliyor. Fakat bu şöhretin bilhassa Anadolu’da
122
A. g. e. s. 15–20
Dostları ilə paylaş: |