T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI (cmk'nın 250. Maddesi İle Yetkili)


X28 Şahıs: ortaya çıkan karar bumu (anlaşılmıyor) yani. TUNÇER ÖZDOĞAN



Yüklə 4,89 Mb.
səhifə182/278
tarix14.09.2018
ölçüsü4,89 Mb.
#68132
1   ...   178   179   180   181   182   183   184   185   ...   278

X28 Şahıs: ortaya çıkan karar bumu (anlaşılmıyor) yani.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Yani Ak Parti bu şekilde kendi (anlaşılmadı) hiç sorun çıkarmamak(anlaşılmadı) soru sormamızı engelleyip (anlaşılmadı) bizim soru sormasını öğrenmemiz gerekiyor. Öğrenmesi gerekilen şey de bilimsel bilgi, felsefe veya politika üzerine çalışmakla olur diyorum. Buradaki varlığımıza ilişkin yaradılış teorisine inanan filozof ne der şeklinde bir soru sorulmuş burada. Yaradılış teorisi yani tanrı Merkezli bir Hıristiyan felsefesi Müslüman felsefesi veya Yahudi felsefesi gibi. Hıristiyan filozoflarından biri buradaki varlığımızı şöyle tanımlar. Yani (anlaşılmıyor) burada olsaydı şöyle diyecekti bu soruya buradaki varlığımız hakkında siz ne düşünürsünüz sayın (anlaşılmadı) deseydik diyecekti. Evreni Tanrı yaratmıştır. İnsanların ve onların hayatlarında anlam olarak tanrıdır. Bu nedenle buradaki varlığımızı sorgulamamız ona göre söz konusu olamazdı. Ya da o şöyle diyecekti; bu soruyu sormayın, bu soruyu sormak günahtır. Bizim buradaki varlık nedenimiz tanrıdır, anlamlandırmıştır zaten buraya soru sorarsak neden yaratıldığımız ilişkisine dair soruları sormuş olursak günaha girmiş oluruz. Bir şekilde bu soruları (anlaşılmadı) şeyden ötürü günahlarımızdan ötürü Hıristiyan tanrıdır. Bu nedenle bu soru ve soruları tartışmamızın bir anlamı yoktur. (anlaşılmadı) sanırım böyle bir yaklaşım da olamaz bu şeklide. Yani şeye göre (anlaşılmadı)’un buraya yönelik yorumu konusunda yaptığımız bu yorum. Doğru olsa gerek. Ama aynı zamanda Müslüman (anlaşılmadı) veya (anlaşılmadı) aşağı yukarı böyledir. Çünkü yaradılış teorisine inanan bir filozof’un başka bir şey söylemesi mümkün değildir. Çünkü sevilen veya sevilmeyen şeyler tanrı tarafından yaratılmıştır. Çok ta bu sevinmeyip kederlilik konusunda söz söyleme hakkına çok ta sahip değilizdir. Burada açık bir kapı bıraktık dedik. Şeyden kaynaklı inanan arkadaşların, inanan insanların inancına saygıdan dolayı açık kapı bırakmış oluyorum. Biz bilgi edinirken tanrısal bilgiye katılmaktan başka bir şey yapmayız gibi pahalıya mal olur bir söz söyler milattan önce 1054 – 1430 yıllarında sonra (anlaşılmadı) biz bilgi edinirken tanrısal bilgiye katılmaktan başka bir şey yapmayız. Yani bilgi insanlara mahsus bir şey değildir. Zaten yani biz gerçekten biz gerçekten birbirimizi görüyorsak bu varmış olduğumuz an tanrıya dair bir bilgidir. Onun dışındaki bilgi bizim yarattığımız bilgi değildir şeklinde bir yorum yapıyor Hıristiyan (anlaşılmadı) zaten diğer (anlaşılmadı) Benzer şeyler söylemiş olduğunu sanıyorum. Yani dağı, Taşı, toprağı yaratan bir tanrı insanları da yaratan onların fikirlerini, duygularını yaratan tanrıdır. Bu konuda yorum yapmak hakkı da olmaması gerekir.

X29 Şahıs: Hocam bu şey değil mi yani daha çok felsefe değil mi?

TUNÇER ÖZDOĞAN: Ama yani dinler açısından her halde yani bundan çok fazla bir bilgim yok (anlaşılmadı) tamam yani bu doğru bir terim değil (anlaşılmadı)

X30 Şahıs: Felsefenin genel anlamı şuana kadar gördüklerimiz böyle sormayı, sorgulamayı esas alıyorsak dolayısıyla burada olan birtakım şeylere göre filozoflara göre, din adamlarına göre burada olmamız tanrıya atfedilecekse o zaman her şey sorma sorgulama(anlaşılmadı)

TUNÇER ÖZDOĞAN: Doğal olarak bunları çokta sorgulamamak gerekiyor.

X30 Şahıs: Doğal olarak o zaman tanrı devletini (anlaşılmadı) sorgulama gücümüzün olması gerekiyor. Bu da kaderci felsefeyle zıtlaşıyor tamamen zıtlaşıyor.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (anlaşılmıyor) baktığımızda çok daha fazla sorgulama yapmıyor. Varlığını kabul ettiği için de (anlaşılmıyor)

X30 Şahıs: Şimdi bir şey söyleyeceğim mesela çocuk dili vardır yani bir çocuk konuşmadan önce 140 mesela şeylerden yola çıkarak hani dillendiği zaman yanındaki annesine babasına ya da yanındakine derki bu nedir? Der bardak (anlaşılmadı) bardaktan yola çıkarak bu bardak niye var yani. Bardak çay içiliyor. Çay nerden geliyor sorulara birçok şeyler geliyor. O zaman o çocuk beyni çok karışık olacak.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (anlaşılmıyor) Yani çocuk tanrı (anlaşılmıyor) Tekrar bir dönüp baktığımızda 1561 ve 1600’lü yıllarında yaşayan bir filozof (anlaşılmadı) Buradaki varlığımızı nasıl cevaplayabiliriz? Sorusuna şu cevabı veriyor. Bunun farklı bir cevap vermesi şunun la ilgili (anlaşılmadı) nasıl bir felsefeyi (anlaşılmadı) felsefe konusundaki fikri akıma bir şeyler söylemişti Beykım (anlaşılmadı) Beykım’a göre bir bilgiye sahip olabilmek için bir şeyi denemek gerekiyor. Deney, Gözlem, Beyin o bilgiye ulaşmanın bir tarayıcısı. Yani bizim beynimiz beyaz bir sayfadır. O beyaz sayfaya bilgiye dair bir şeyler yazabilmek için o şeyi yaşamak gerekiyor. Denemek görmek gerekiyor. Yani diyelim ki pencereden aşağıya sandalyeyi attığımızda bunun bunu atıp atmayacağını yere düşüp düşmeyeceğini yere değip değmeyeceğini bilmek için herhalde biliriz her birimiz çok güzel bir şey ortaya çıkmazsa bu sandalyenin yere ulaşacağını biliriz. Çok güzel bir durum ortaya çıkmazsa. Ama Beykım diyor ki hayır diyor bunun yere düşüp düşmeyeceğini bilebilmem için denemem gerekiyor. Veya (anlaşılmadı) Ama Beykım diyor ki hayır diyor benim denemem gerekiyor diyor. Bilimsel bilgi Beykıma göre Tabi o da evrenin koşullarıyla ilgili. O dönem ki bilim algısı bu konu buna izin veriyor. Beykım (anlaşılmıyor) yada diyor beyaz bir şey bunu yazmam gerekir anlayabilmemiz için diyor ama ama her konu da bilimsel bilginin her düzeyiyle itibaren Beykım deneme, görme, İzleme, duyma gerekir diyor. Yani ben bunu karşıya atıp bir sesin olması için bilemem diyor yani karşıya kadar kapıya vurduğumda ses çıkartıp çıkartmayacağını bilemem diyor. Bunu fark ediyor ses çıkarsa diyor demek ki ben her kapıya vurduğumda ses çıkar derim. Buda bilgidir diyor.

X30 Şahıs: Şey soracaktın yani bunun kendi biraz daha inanış doğrultusuna göre mi hareket edip bunu dile getiriyor yoksa bu da bir bakış açısı mı?

TUNÇER ÖZDOĞAN: Şimdi bu dönemle ilgili bir bakış açısı tabi ki. 1500’lü yıllarda bilimsel bilgi kıt ve yetersiz olduğu için Beykım da büyük oranda algı merkezli düşünmüştür.

X30 Şahıs: Şimdi o anlamada ben soruyorum. Yani diyor ki ben bir söz var Tanrı istemezse yaprak bile dökülmez.

TUNÇER ÖZDOĞAN: İlişki içerisinde diyor Beykım Sürecinde

X30 Şahıs: Yani o anlamda sordum.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Yani burada Beykım da bazen kuşkulu hani kendisi bir filozof (anlaşılmadı) hala bir tanrı korkusu var 1500’lü yıllarda kilise korkusu da var aynı zamanda bu siyasi bir korkudur. Beykım 1500’lü yıllarda diyemezdi yani tanrıdan bağımsız hala kilisenin feodalitenin etkisi var. Yani kilisenin Avrupa ülkesindeki Fıransa ülkelerindeki etkisi nedeniyle hala hukuki bir etkidir. Hala siyasi bir etkidir. Hala bilime ve felsefeye dair bir kuşkudur Beykımın yaşadığı. Sizin dediğiniz gibi. Okuyucu olmasaydı zaten bilimsel buluş olmasaydı veya siyasi korku çekingenlik olmasaydı bunu Beykım rahatlıkla söylerdi. Bununla birlikte günümüzde de böyle milyonlarca insan var. Korkusu nedeniylen, kuşku nedeniylen, can korkusu nedeniylen, kilise korkusu nedeniylen, Allah korkusu yani korkusu nedeniyle düşüncelerini söyleyemeyen, bununla birlikte ya yapalım da olup olmadığını anlarız diyen milyonlarca insan var. Bu konu da Beykımı yadırgamamak gerekiyor.

X31 Şahıs: Böyle biraz daha şeyler var.

X32 Şahıs: Şimdi ama şu böyle biraz daha şey anlamda demek istedim madem öyle bakış açısı net öyle tekçi bir bakış açısı varsa o zaman onunu yani onun ortaya sunabileceği bilim ve felsefe anlamda birikimden kendisiyle çelişkileşmiyor mu? Sonuçta kendi iradesinin dışında hareket ediyor.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Tabi burada bir çelişki, bir sıkıntı bir gerilim var.

X32 Şahıs: Kendi iradesinin dışında sürekli birileri kendine olan öz güveni yok. Çünkü birileri onu sanki izliyormuş, onu yönlendiriyormuş, ona talimat veriyormuş bir zihniyetle yaklaşıyor.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Zaten burada da (anlaşılmadı) ortaya çıkmamıştır 1500’lü yıllarda. (anlaşılmadı) ama yadırgamamak gerekiyor. Bu toplumun hatta dünyadaki insanların önemli bir çoğunluğu 2500 yıl önce yaşayan Aristo beş bunun düşündüğü gibi düşün. Onun düşüncelerinin dışına çıkamamış. Çıkmıyordu, çıkamıyorlardı. Yani nedir Aristo her şeyi (anlaşılmadı) yükler. Yani falan yapmak istediği için yazar. Güneş Doğduğu için doğar, Güneş batmak istediği için batar şeklinde bir anlayışa sahiptir. Biz şeylerin hedeflediği bir oranda Güneş neden doğar, Neden batar? Veya bir tebeşir veya bir taş duvarı neden çizer? Veya insan niye doğar, Niye ölür şeklinde veya kan kaybettiğinde ölür gibi sorulara cevap veremediği için bilim Aristo her şeyde bir şey tanık arar. Yani insan ölür, insan doğar, Güneş doğmak içindir veya batmak içindir. Veya taş karşıdaki attığımda karşıdaki masaya çarpmak için hareket eder şeklinde gibidir. Yani şekil teorisi yoktur orda. Ya da Biyolojik mi (anlaşılmadı) ölümü doğma veya güneşin doğması, batması sonucunda bir şey söyleyemediği için her şeye bir (anlaşılmadı) ama günümüzde de milyonlarca insan olayların veya ilişkilerin gerçek nedeni konusunda (anlaşılmadı) olmamak için,

X32 Şahıs: (anlaşılmadı)

TUNÇER ÖZDOĞAN: Yani öyle olmak istediği için der. Ben şeyi anlatmaya çalışıyorum. İnsanların önemli çoğunluğu hala (anlaşılmadı) yani aktır, karadır veya kötüdür, iyidir, güzeldir, çirkindir şeklinde basit bilinmeyen bir maddedir özellikle insanlar için. Özellikle buradaki v arlığımızın sorgulama hakkında Beykım deneyerek her şeyi yaşıyorum, denemeden hiçbir şeyin içinde bulunmam. Ona göre gözlem ve deneyim bilimsel araştırmanın kafa özellikleriydi. Olgusal verileri toplayarak bunları bir düzen içerisinde incelemek dışında doğayı, varlığımızı tanımanın bir yolu yoktur. Yani ne denecekti buradaki varlığımıza dair, birden böylesine bir araya gelişen daire birçok şeyi düşünerek buraya gelmiş. Bu şeylerin hepsiyle veya bir kısmıyla karşılaşacağımızı biliyoruz. Ne bekliyorduk bir şeyler öğrenmeyi, Ne bekliyorduk birbirimizi tanımayı, ne bekliyorduk burada farklı cinsten insanlarla karşılaşacağımızı biliyorduk en azından. Ne bekliyorduk burada sıralar ve sandalyeler olduğunu biliyorduk. Veya bir masa veya bir bilgisayar odasıyla karşılaşacağımızı birini anlatacağını veya birtakım insanların dinleyeceğini veya dinleyerek soru soracağını veya cevap vereceğini bilerek buraya geldik. Ama Beykım’a göre bunları bilmek mümkün değildi. Ancak Beykıma göre yaşayarak birkaç gün, birkaç hafta içerisinde yaşayarak bunları ifade etmek mümkündü. O beyaz bir sayfa olan bilgiyle buraya gelecekti. Böyle bir şey mümkün değil zaten. Yani böyle bir şey olsa insanlar yataklarından bile kalkamazlar. Çünkü nasıl olabilir ki insan bir şeyi bilir o bildiği şeye göre uygulamaya geçer. Ha başarılı olur veya olmaz o ayrı bir konu. Ama biz yaptığımız şeylere ilişkin kafamızda bir fikir vardır bir yemek yiyeceğizdir, karnımız guruldamıştır biyolojik bir olaydır o şeye dair bir fikrimiz vardır, acıktım demişizdir. Buna acıkmaya yönelik bir çözüm işin içine girmiştir. Ya lokantaya gideriz ya da yemek yaparız.

X31 Şahıs: Hocam şöyle ki nedene bakmak lazımdır.(anlaşılmadı) Bir tanesinde bilerek hareket etmek lazım. Örneğin bir eyleme giderken polisin bize saldıracağını kim tahmin etmez. Bilinir. Saldırabilir de saldırmayabilir de. Şimdi burada da Beykımın da söylediği gibi bazı doğru şeyler vardır yani. İşte 600 – 700 yıl önce ispatlanmamış bir şeylerin ispatlanması günümüzde dair birçok insanlara anlattığımızda bize dönüp çok sert tepki veriyorlar ki o zaman da daha sert olduğu için doğal olarak kendini saklama gereği görmüştür. YANİ SÖYLEMEK İSTEDİĞİM POLİS BİZE SALDIRDIĞINDA BİZDE TEPKİ VERİRİZ.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Bir çok anlamda Polisin saldırıp saldırmayacağını bilemeyiz. Ama bu konu da tedbir alırız. Bu anlamda orda bir ortaya farklılık çıkıyor. Fark tedbir alma imkanımız. Yani tedbiri düşünebiliyoruz. Beykımın dediği gibi biz şeye gittiğimiz de basın açıklamasına gittiğimizde saldırıp saldıramayacağını hiç bilemeyiz o anlamda beynimiz beyaz sayfa gibi bir şey, sorumlu bir şey biz biliriz ona göre tedbirimizi alırız. Beykıma göre şu deyişime göre içsel veya bir basın açıklamasından dahi bahsedemez Beykım. Çünkü onunun kafası beyaz bir sayfadır bu anlayışa göre.(anlaşılmadı) Onun kafasında kendi kendiyle veya gittiği yere, attığı adıma göre bir şey yoktur. Yani şey o hayvanın güdülerinden bahsediyoruz. Hayvanın o güdülerinden dahi hayvanın o güdülerini gesas alsak dahi hayvanın zihninde dahi o güdülerinde dahi bir şeyler vardır. Zihninde. Bu anlamda Beykım beyni yoktu bahsediyordu neredeyse. Yani aklı çelişiyor. (anlaşılmıyor) ama orada mümkün değildir. Ben anlattıktan sonra düşünmem. Gayri ihtiyari düşünürüm. Yani (anlaşğılmadı)

X33 Şahıs: Yani mutlaka olacak olmayacak şeklinde (anlaşılmadı) yani olacak bir şeyi görüyor mu görmüyormu. Burada görmüyor değilmi.(anlaşılmadı)

TUNÇER ÖZDOĞAN: (anlaşılmadı) tamamıyla beyaz bir sayfadır diyor bilgiye ulaşmak çin diyor o şey yapılır diyor. O şeyden deneyden elde edilen bilgiler beyne o beyaz sayfaya bilgi olarak yazılır diyor.

X34 şahıs: Belki de Allah bir ilaç veriyor insana veya bir dürtü veriyor adama.

TUNÇER ÖZDOĞAN: İnançlı olduğu için

X34 şahıs: Olaylara ve olgulara

TUNÇER ÖZDOĞAN: Tamamıyla ve bunu da deneme sınama yöntemiyle

X34 şahıs: O öyle diyor mesela bende diyorum ki inançsız olduğu için bunu böyle söylemiştir araştırın yani orda gizli bir bilgi de ve rmiş olabilir yani. (Anlaşılmıyor)

TUNÇER ÖZDOĞAN: Tamamıyla tanrı merkezli bir düşünce sözkonusu olduğu için beyaz bir sayfadan bahsediyor. Yani zaten buradaki olusal verileri toplayarak bunları belirli bir düzen içerisinde dolaylı varlıımızı tanımanın bir yolu yoktur derken tamamıyla (anlaşılmadı) bir yaklaşım vardır burada.

Y10 Bayan Şahıs: Bir de ben örenk verebilirmiyim hocam yani (anlaşılmadı) yani önce Allah bilir yani.(anlaşılmadı) Allahtan başka kim bilir. Ama (anlaşılmadı) baya bir kafası karışmış demetir.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Yine 1591 – 1650 yıllarında yaşayan Dekats (anlaşılmadı) tüm dış dünyayı kapsıyor bu. Ancak kuşku ve kuşkucunun varlığından kuşku duymak böylece düşünüyorum öyleyse varım bilgisine ulaşır.Dekats Felsefesinde duyularımız aracılığıyla nitekim de dış dünyaya ilişikin bilgilendiğimiz aracıdır. Nesnel dünyanın varlığını ancak tanrı aracılığıyla bilebinliriz tanrı yoksa varız diyemeyiz. Bu nedenlerden dolayı Dekats buradaki varlığımız üzerine felsefi bir çalışma yapmış.(anlaşılmadı) ama şey felsefe böyle bir şey yorumdur sonuç ta Beykım, Dekats, Aristo üzerine başkası başka türlü yorumlar yapabilir. (anlaşılmadı) benim yorumum diyebilir. Benim yorumum seçmek istediğim bir şey Yani gerek bi Dekats’ı Beykımı işte diğer filozofları şeklinde yorumlayan başka insanlar da var.

Y10 Bayan Şahıs: (anaşılmadı)

TUNÇER ÖZDOĞAN: Yani Dekats kuşkucu bir filolozof. Çvresindeki her şeyden kuşkulanıyor. Aslında kuşkulanıyor olmak ta kilise ve kilisenin onun üzerindeki etkisiylen etkili. Tanrının varettiği şeylerden kuşkulanmıyor Tanrıdan kuşkulanmıyor mesela. İnançtan kuşkulanmıyor (anlaşılmadı) onun kuşkulandığı sadedece çevredetki kişiler, Kişisel olaylar. Hatta kuşkulanıyor olmaktan bile kuşkulanıyor. Yani hastalık derecesindedir Dekats. Yani(anlaşılmadı) yani bizim de kuşkulanmamız gerekir ama kuşkuyu bir hastalık noktasına getirmemek gerekiyor. Veya kuşkunun(anlaşılmıyor) olmaması gerekiyor. Dekats, Dekats’ın üzerindeki kilise etkisiyle tanrı etksi nedeniyle oluşuyor bir kuşku var bu şekilde olumsuz şekilde yani aslında bu. Yani ben bir kitap yazarken bunun olumsuz olmasından, yadırganmasından veya yadırganmamasından niye kuşkulanayım ki. Yazmış olmasından niye kuşkulanayım. Çünkü o kendi dışındaki bir iradeye, kendisinin üstünde bir iradenin varlığına inanıyor. Yani tanrının, Tanrı diyor bunu bana yazıldığı gibi de gösterir diyor. Bu yazıyı ben buraya yazdım diyor. Bu çarpıyı ben buraya attım diyor. Bu şöyle derler kendi üstünde irade vardır der kilise. Tanrı vardır. Bu yazıyı bana tanrı bu yazıyı yazılmış, bu kalemi düşmüş gibi ses çıkartmış gibi göstermiş olabilir diyor. Yani bu Dekats’ın inanıyor olmasıyla ilgili kendi dışındaki bir güce tümüyle evreni, Tümüyle olayları, evreni yaratan, insanları yaratan, insanların duygularını ve düşüncelerini yaratan, ilişkileri ve olayları yaratan hatta insanların olaylar ve ilişikiler içerisinde hatta şu yada bu şekilide yeralmış olmasın bigçimlendiren bir tanrıya inanılor olmasıyla ilgili. Her şeyi madem tanrı yaratmış tanrı biran için bizi burada değil de bir sarayda da bu şekilde toplanmamızı sağlayabilir. Tanrıda bu güç varsa o zaman Beykımın, Dekatsın kendi görkeminden duyduklarına seslerden, görüntülerden, şüphelenmemesi için hiçbir neden yok. Yine Beykımdaki gibi Dekats ta da çok fazla bir tanrı inencı var. Madem tanrı yarattı istediği gibi çevreyi şekillendirebilir. Ben gözümü küpütorom açarım okapatıp açmam gereken süre içerisinde ki onu bile tanrı niyet etmiştir. Osüre içerisinde olayları yeniden şekillendirecektir. Yeniden tanımlayabilir şeklinde bir kuşkudan hareketli şey Dekats bu derecede bir kuşkucu. Ama bu aynı zaman da Dekatsın bu kuşkuculuğu bilimsel bir süre sonra farklı filozoflar ve bililim adamları üzerine bilimin gelişmesine de imkan sağlayacak. Hani bilimsel bilgiye ulaşmak için kuşku duymak gerekir, Şüphe duylak gerekir. Ama Dekats’ın o dönemdeki inancı üzerlerindeki ağır etkisi nediniyle çok ileri (anlaşılmadı) kuşku duyuyoır. Ama inançtan kurtulmduğu oranda bilim insanı yaptıklarından kuşku duymaz veya kuşku duyuyorsa şöyle düşünür yanlış görmüş, yanlış duymuş, yanlış hissetmiş, yanlış düşünmüş olabilirim. Olabilir diyecektir. Tekrar inandığı şey üzerine çalışacaktır. Kendi eylemine inanacaktır bilim insanı. Demekki Dekats (anlaşılmadı) bu konudaki varlığımızın anlamına dair söylediği şeylerden kuşku duyacaktır. (anlaşılmadı) bu ay dınlanmanın merkezine olan bir filozoftur. 60 lı yıllarda yine bilimsel bilgi inancın yerine geçmekte kilisenin gücü gerçek anlamda ada kırılmakta insanlar veya topluluklar kendi yaptıklarına kendi görüşlerine inanır hale gelmişlerdir. (Anlaşılmadı) Bu noktada ortaya çıkan bir bilim adamıdır. Nerdeyse tanrının gücüne eş bir insandan bahseder. Yani o yıllarda evrenin merkezi olarak dine göre hıristiyan dinine göne evrenin merkezi olan dünyada yaratılan insan bilimsel gelişmeyle birlikte tanrıyı göğe aktmıştır. Onun yerine neredeyse tanrının yapmış olduğu bütün işleri yapma yeteneğine dair bir insan ortaya çıkmıştır. Yani Kant’ta insanı bütün becerileriyle tanrının yerine koyar.

Y10 Bayan Şahıs: Hocam (anlaşılmadı) bişey olur ya sürekli bir şey oluyor hani tanrının oğlu, sonra tanrının elçisi şimdi filozofların da böyle birşeyleri var ilerleme var. İşte anlatıyorsunuz yavaş yavaş biraz daha zaman geçtikçe (anlaşılmadı) yani daha çok benimsediğimi görür gibiyim. Yani bu bağlantıdan,

TUNÇER ÖZDOĞAN: (anlaşılmadı)

Y10 Bayan Şahıs: Aynı şekilde sıralama var ama burda.

TUNÇER ÖZDOĞAN: E ta bi şeyden ne oluyor bilimsel bilginiz gelişiyor. Bilimsel bulginin gelişmesi doğal olarak düşünceye, felsefeye yansıyor veya felsefe gelişiyor bilimi etkiliyor. Doğal olarak bilimin ve felsefenin gelişmesi (anlaşılmadı) şöyle de açabiliriz. Kilisiler veya (anlaşılmadı) 1250 – 1300 lü yıllara kadar kilisenin veya kıralın kesin otoritesi söz konusu. Kilise ve kıral tarıyı yeryüzünde temsil etmektedir. Ama bu temsil üzerinde ne oluyor şöyle bir hıristiyanlık anlayışından sözediyorum evrenin merkezinde dünya vardır. Ama (anlaşılmadı) Kopernik ortaya çıkıyor diyor ki evrenin merkezinde dünya yok ve bunu ispatlıyor. İspatladığı noktada kilise ve kıralın etkisi kırılıyor. Çünkü Avrupa da palk şeye inanıyor. Evrenin merkezi dünyadır. Dünya da işte insan vardır insanı duygularının şekillendiriliş itibarıylan tanrı şekillendirmiştir gibi bir anlayışvar. Ama(anlaşılmadı) Nevton evrenin merkezi dünyadır diyemiyor. Güneştir dediği anda hıristeyanlık o düşüncesi kırılmışoluyor. Yani bilimsel bir farklı bir teori ortaya çıkıyor ve bu da ispat edildiği noktada kilisenin bütün fonksiyonu çöküyor. (anlaşılmadı) kilisenin ve kralın gücü elinde yani bütün iktidarı elinde tutan ulus devlet düşüncesi şekillenmeye şaşlıyor. Yani Almanya ve Avrupaya baktığımızda bir kilise veya bir dernek vardır (anlaşılmadı) alman ulus devleti çatısı altında toplanmaya başlıyor. Sonrada bu şeyi anlatmaya çalışıyor bu siyasi () değişikliğin bir ayağı şey bilimdeki gelişmeler. Yani dünya merkezli everem modeli yerine Güneş merkezli evrem modeli ortaya çıkıyor. Güneş merkezli everen modeli inancı tanrıyı devre idışı bırakır. Çünkü tanrı ne diyor du 21. Yüzyıla kadar (anlaşılmadı) tanrı en değerli canlıyı dünyada yaratmıştır. Dünya yı da evrenin merkezine koymuştur. (anlaşılmadı) bu teorem kırılınca bu kuram kırılınca doğal olarak siyasi sisteme yansıyor. köylüler sistemleri ayaklanıyor. Zaten italyanın ve fıransanın kıyılarında (anlaşılmadı) açılmıştır.(anlaşılmadı) işçi lazımdır. Yani bu işçiler nereden gelecektir Avrupanın (anlaşılmadı) dağılması boşalması gerekmektedir. Aslında kilisenin ve Kıralın da işene geliyor. Çünkü yokluktan, yoksulluktan ötürü isyanlar başlamıştır köylüler arasında. Çünkü artık (anlaşılmadı) köylülerin yaptığı işi bir tane makine ile on tane köylü yapmaktadır. Doğal olarak bin kişinin yaşadığı bir köyde 900 tane işçi köyde işsiz kalmaktadır. Buda köylü isyanlarına neden olur. Haçlı seferleri de buradan ortaya çıkmıştır. Üretici güçlerin gelişmesi ile birlikte köylü kitleleri işsiz güçsüz kalmıştır. Kıral da ne yapmıştır bu köylü kitlelerini toplamıştır ortadoğuya sefer yapmıştır. Yani bilimin gelişmesi, üretici güçlerin gelişmesinin siyasi ve sosyal yaşamdaki etkisini anlatmaya çalışıyorum. Bu siyasi yaşamın felsefe felsefenin ve bilimin ilişkisi yüzünden büyük toplumsal dönüşümler ortaya çıkıyor. Avrupada köylü kitleleri yerinden yurdundan ediliyor her biri fıransadaki küçük atölyelere gidiyor bu da işçileşiyorlar. Yani bu da ortaya farklı bir sınıf çıkıyor. Yani o güne kadan feodal bey varken ağa varken feodal gruplar varken köylülük varken giderek o köylülük feodalleşiyor bir kısım tüccarlar da ticaret sermayeleri üzerinden sermayeler atıyor. Ortaya farklı kültürler çıkıyor. Farklı düşünceler ortaya çıkıyor. Farklı fikirler farklı düşünceler, farklı siyasi görüşler ortaya çıkıyor. Burada bunları anlatmaya çalışmamızın, konuşmamızın nedeni şey, bilim felsefe ve politika arasındaki ilişkiye girmeye çalışıyorum. Politika, Kral kilise, Köylüler köylülerin arasındaki farklar köylülerin ayaklanmaları bunlar hep siyasi olaylar. Şeye felsefeye dair olaylar şeyin farklı filozofların topluluklar üzerindeki hal üzerindeki etkisi olarak açıklanabilir. Burada bilime dair farklılaşmalar (anlaşılmadı) araştırarak geliştiridiği daha çok sayıda köylünün işsiz kalması onların ora yerleşmesi (anlaşılmadı) evrenin merkezinde dünyanın değide, güneşin olduğunun İspatlanması kilisenin otoritesini çökertmiş oluyor. Yine bu yıllarda yaşayan Emoniyan Kant ta da bu gelişmeler içerisinde tanrının bilerek ölümü getirmesi ama insanın öneminin ortaya çıkması nedeniyle insan merkezli bir felsefi haz ortaya çıkmıştır. Avrupa (anlaşılmadı) en önemli protokolü burada olsaydı yani(anlaşılmadı) buradaki yaşantımız anlamına dair ne söylerdi insanlar ahlaklı ve (anlaşımadı) kırılmadan nasıl mutlu olabilirlerdi diyerek burada ahlakı bir şeyin merkezi olarak düşünürdü. O dönemde büyük kitle ayaklanmaları, köylü ayaklanmaları ortaya çıkınca, siyasi, sosyal yaşantı bozulduğundan otorite zaafa uğradığında Emoniyan Kant ta şu şekilde bir ulus devlete yakın bir filozof olmasıyla ahlakın ve bilgeliğin öneminden bahseder. (anlaşılmadı) Gene Kanta göre okulların ahlaklı bir şeklin yapılandırıldığı yerler olarak belirlenir. Yani ne gibi ahlakın milli bilincin milli inancın ortadan kalkmasıyla birlikte olmasıyla birlikte bir şekilde burjuva ahlakının Burjuva bilgi biçiminin felsefi anlayışın geliştirildiği yer olarak düşünebilirdi Kant buradaki varlığımızı ahlakın ve bilgeliğin merkezi olarak düşünürdü. Böyle bir anlam üzerinden yorumlardı. (anlaşılmadı) buradaki varlığımızı nasıl anlamlandırırdı diye bir soru sorduğumuzda buradaki varlığımızın önemini, bilim, felsefe, politika gibi başlıklar üzerinden değerlendirerek demokratik bir toplum kurmak amacıyla (anlaşılmadı) düşünebilirlerdi buradaki yaptığımızı. Yani bu tartışma farklı bir yol getiriyorum aslında. Yani bu duyarlılık konusunda ne kadar ileriye gidebiliriz bilmiyorum.

Yüklə 4,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   178   179   180   181   182   183   184   185   ...   278




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə