129
tarafından da bu durum dile getirildi (Mearshimer ve Walt, 2009: 293).
KuĢkusuz bu durumda, yeni muhafazakârların Ġsrail‟in desteklenmesine
yönelik düĢünceleri ve yaptıkları yayınların etkisi olmuĢtur. Zira yeni
muhafazakâr ideolojiye mensup bu kiĢilerin daha öncesinde Reagan
yönetiminde de etkili konumlarda bulundukları, Clinton ve Bush yönetimine,
Irak‟a bir harekât düzenlenmesi ve Ġsrail‟in desteklenmesine yönelik,
kamuoyunda da geniĢ yankı uyandıran mektuplar yazmaları önemli yankı
uyandırmıĢtı.
Bush yönetiminin neredeyse bütün önemli görevlileri yeni muhafazakâr
düĢüncelerin temsilcileriydi. Belki de bu gerekçe ile ABD‟de lobicilik
faaliyetleri yürüten önemli kuruluĢların da hedefinde yer alıyorlardı. Bush‟un
savaĢ kabinesi olarak da nitelendirilen bu ekibin, kendi görüĢlerinin Ġsrail‟i
desteklemeyi bir görev addetmesi dolayısıyla Ġsrail lobi grupları ile yakın
iletiĢim halinde olduklarını ifade etmek mümkündür.
Kaldı ki Irak‟a savaĢ hakkında oluĢturulan lobi sadece yeni
muhafazakârlardan oluĢmuyordu. Belli baĢlı Ġsrail yanlısı kuruluĢların da Irak
SavaĢı‟nın desteklenmesinde önemli rolleri olduğunu ifa
de etmek
mümkündür. Irak SavaĢı‟nın önemli destekçileri arasında daha önce de
sözünü ettiğimiz AIPAC‟ın bulunduğunu ifade etmek mümkündür. AIPAC‟ın
özellikle savaĢın desteklenmesi hususunda çalıĢmalar yaptığı ve yürüttüğü
lobi faaliyetleri ile Demokratlar
ve Cumhuriyetçiler arasında uzlaĢma
sağlayarak, Bush yönetiminin savaĢın finansmanında ihtiyacı olan paranın
bulunmasına yardımcı olduğu ifade edilmektedir (Mearshimer ve Walt,2007:
295-
298). Buna göre, Irak SavaĢı‟nın gerek planlama aĢamasında gerekse
sa
vaĢ kararı alınmasında etkili olan politikacıların seçim sürecinde etkili olan
Ġsrail lobisinin Ġsrail‟in önemli bir güvenlik sorununu çözmesi açısından, Irak
SavaĢı‟nın finansmanında da önemli faaliyetler yürüttüğünü ifade etmek
mümkündür.
130
a.
Ġsrail
Yanlısı
Yeni
Muhafazakârların
Irak
SavaĢı
Propagandaları
Yeni muhafazakârlık, George W. Bush dönemi ABD dıĢ
politikasına hakim olmuĢtur. Yeni muhafazakârlar, askeri anlamda ABD‟nin
çok güçlü bir devlet olduğuna ve Dünya üzerinde hiçbir devletin ABD‟nin
günümüzde sahip olduğu kadar güce eriĢemediğine inanıyordu. ABD, bu
güce dayanarak, kendi çıkarları doğrultusunda Dünyayı yeniden
Ģekillendirebilirdi. Bu durum, Bush döneminde askeri gücün diplomasiye
üstün tutulmasına ve tek taraflı politikalar geliĢtirilmesine neden olmuĢtur
(Mearshimer, 2005: 1).
Yeni muhafazakârlar arasında Irak‟ı iĢgal etme düĢüncesi, yeni bir
proje değildi. Yeni muhafazakârlar bu düĢünceyi, 2003 Irak SavaĢı‟nın çok
öncesinde de savunmaktaydı. ABD‟nin Orta Doğu politikaları ve çıkarları için
Ġsrail‟in desteklenmesi gerektiğini ve Saddam Hüseyin yönetiminin, otokratik
yapısı ile geçmiĢte kullandığı kitle imha silahlarına da referans vererek,
Ġsrail‟in güvenliği ve ABD‟nin politikaları için tehdit olmaya devam ettiği
konusunu defala
rca vurgulamıĢlardı.
Mann, Irak‟ın iĢgal projesinin yeni muhafazakârlığın etkin olduğu 30
yıllık bir süreçte oluĢtuğunu ve bu süreçte yeni muhafazakâr ideolojinin, iĢgal
kararını almada 5 temel görüĢe dayandığını ifade etmektedir. Bunları Ģu
Ģekilde ifade
etmek mümkündür (Mann, 2004: 470
-473):
Birinci görüĢ; Vietnam yenilgisinden sonra ABD‟nin askeri gücünü ve
üstünlüğünü tekrar inĢa etmektir. ABD, bu sayede fazla zorlanmadan Orta
Doğu‟da tarihte hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük bir askeri güç
bulundur
ma imkânı elde etmiĢ oldu.
Ġkinci görüĢ, yeni muhafazakârların ABD‟nin, Dünyanın iyiliği için
çalıĢtığına olan inancını göstermektedir. Bu görüĢlerinin diğer bir ifadesi de
131
Büyük Orta Doğu Projesinin bir yansıması olan, Irak‟ın Orta Doğu‟ya
demokrasi yaym
a giriĢiminin ilk aĢaması olarak görülmesiydi.
Üçüncü görüĢ, yeni muhafazakârların ABD‟nin askeri gücünü olağan
üstü bir Ģekilde büyük görmeleriydi. Buna göre, 1970 sonrasında ABD‟nin
gerilemeye baĢladığı yönündeki iddialara karĢı çıkan bu ekip, ABD‟nin ç
ok
büyük bir güce sahip olduğuna inanmakta ve bunu tüm Dünyaya göstermek
istemekteydiler.
Dördüncü görüĢ, yeni muhafazakârların, ABD‟nin bir ülkeye müdahale
etme kararı aldıktan sonra, bu kararı uygularken müttefik aramaya ihtiyacı
olmadığına yönelik düĢünceleriydi. ABD‟nin tek baĢına Dünyanın her yerinde
askeri harekât yapabileceğine inanan bu ekip, Irak SavaĢı öncesinde de
müttefik arama konusunda isteksiz davranmıĢ, hatta ABD‟nin bu harekâtının
uluslararası hukuka uygun olduğunu göstermek üzere önleyici
vuruĢ (pre
-
emptive strike) teorisini geliĢtirmiĢti.
BeĢinci görüĢ ise, yeni muhafazakârların, Pentagon çalıĢanları
tarafından hazırlanan ve ABD‟nin Soğuk SavaĢ sonrasında kendi gücüne
eriĢebilecek baĢka bir gücün oluĢmasını engelleme stratejisine destek
vermesiydi. Bu durum da kuĢkusuz ABD‟nin kendisine tehdit olarak gördüğü
terörizmle mücadele etmeyi gerektiriyor ve ABD‟ye yönelik terörün de
kaynağı Orta Doğu olarak görüldüğünden, bu bölgede siyasal ve sosyal bir
değiĢimi gerektiriyordu ve doğal olarak Orta Doğu‟daki en önemli müttefiki
olan Ġsrail‟in desteklenmesi ve korunması da bu politikanın birincil öncelikleri
arasında yer alıyordu.
Irak SavaĢı‟nın desteklenmesinde, yeni muhafazakârların önemli çaba
sarf ettiğini ifade etmek mümkündür. Henüz 1982‟de Dünya Siyonist Örgütü
„nün düzenli yayını olan Kivunim (Yönler) isimli dergideki, “A Strategy for
Israel in the Nineteen Eighties (80‟lerde Ġsrail için Bir Strateji)” isimli
makalesinde Oded Yinon, Ġsrail‟in varlığını sürdürebilmesi, bulunduğu
bölgede daha güçlü olması, hedeflerine ulaĢabilmesi için bir strateji ortaya
Dostları ilə paylaş: |