Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
/ 383
2000'li yıllara girildiğinde tüm dünyayı etkileyen olay Ģüphesiz 11
Eylül 2001 tarihinde ABD'nin New York kentinde düzenlenen terör saldırı-
ları ve akabinde yaĢanan uluslararası geliĢmeler olmuĢtur. ABD önce
Afganistan'a müdahale etmiĢ ardından da Irak'ı iĢgal etmiĢtir. Uzunca bir
müddet Türk hükümranlığı altında olan Irak coğrafyasının iĢgal edilmiĢ
olması Türk dıĢ politikası üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olmuĢtur.
Günümüz Irak toprakları üzerindeki inkâr edilemeyen köklü mevcudiyetleri
ile varlıklarını devam ettiren Irak Türkmenleri de bu noktada Türkiye'nin ilgi
alanları içindeki önemini korumaya devam etmektedir.
Bu çalıĢma içerisinde ilk olarak Türk DıĢ Politikası'nın özellikle 21.yy.
baĢlangıcında 11 Eylül terör saldırıları sonrası ortaya çıkan uluslararası durum
karĢısında geçirmiĢ olduğu değiĢimin analizi yapılarak, söz konusu değiĢimin
getirmiĢ olduğu süreç ele alınacak ve diğer taraftan da bu değiĢimle paralel bir
Ģekilde iĢgal altındaki Irak topraklarında varlıklarını devam ettiren Iraklı
Türkmenlerin aynı süreç içerisindeki konumları değerlendirilecektir.
20.yy.'dan 21.yy.'a Geçerken
Ġnsanlığın baĢlangıcından bu yana insanoğlunun mevcudiyetini etkile-
yen en büyük unsurlardan biri zaman kavramı olmuĢtur. Zaman kavramının
tasnifi yapılarak insanlık açısından anlamlandırılması noktasında en ön plana
çıkan hususlar Ģüphesiz dünya siyasî tarihine yön veren geliĢmeler olmuĢtur.
Yüzyıl ifadesi her ne kadar o yüzyılın ilk yılı ile baĢlasa da aslında bu tabire
Ģekil ve istikamet veren önemli bir olay, söz konusu yüzyılın baĢlangıcını ve
kimi zaman da sonunu belirtmektedir. 19. yüzyılın simgesel olarak 1815 yılın-
da gerçekleĢtirilen Viyana Kongresi, 20. yüzyılın I. Dünya SavaĢı ile ve 21.
yüzyılın da 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleĢtirilen terör saldırıları ile baĢladığı
genel kabul gören bir durum olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Ġnsanlığın baĢlangıcından bu yana insanoğlunu etkileyen en büyük
etkenlerden bir diğeri de hiç Ģüphesiz mekân kavramıdır. Ġnsanların varlıkları-
nı daha rahat, huzurlu, güvenli ve müreffeh bir Ģekilde devam ettirebilmeleri
için en uygun mekân bulma arayıĢları insanlığın baĢlangıcından bu yana
devam edegelmiĢtir. Zira insanoğlunun mağaralardan göçebe bir hayata ve
sonrasında yerleĢik düzene geçmesi ile birlikte oluĢturdukları yaĢam tarzı nihai
noktada medeniyet ismini alarak zirve noktasına ulaĢmıĢtır.
Gerek zamanın anlamlandırılması gerekse de mekânın tespit edilmesi
noktasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üzerinde bulunduğu toprakların
çok büyük bir önem ve itibar sahibi olduğu tarihî süreçten anlaĢılmaktadır.
384
/ Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
Anadolu coğrafyası binlerce yıl öncesinden itibaren o an için keĢfedilebilmiĢ
olan dünya üzerinde hâkimiyet mücadelesi veren ve bu yol istikametinde
ilerlerken dünyanın en büyük medeniyetlerini inĢa eden toplulukların elde
etmek için mücadele ettikleri bir coğrafya olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu
coğrafyaya hâkim olmak bu coğrafyanın egemen gücüne yaĢanılan zamanın
anlamlandırılması ve yönlendirilmesi noktasında da bir etkileme kudreti
vermiĢtir. Nitekim Büyük Ġskender'in, Roma Ġmparatorluğu'nun, Bizans
yönetiminin ve Osmanlı yönetiminin ve tarih boyunca daha nice toplulukların
bu topraklar üzerindeki hâkimiyetleri onları kendi dönemleri itibariyle cereyan
eden tüm olaylara müdahil olma ve güçlerini bu coğrafya üzerinden çevreye
yansıtarak olayları yönlendirme noktasında muktedir kılmıĢtır.
2
Ġnsanlık tarihi bakımından oldukça uzun bir müddet çok geniĢ bir
coğrafya üzerinde hâkimiyet kurduktan sonra 20.yy. baĢlarında yıkılan
Osmanlı Devleti'nin yerine bu yapının içinde yetiĢmiĢ aynı insan değerleri
aracılığıyla ve kültürel, stratejik, tarihsel ve dinsel anlamda bütün olumlu ve
olumsuz yönleriyle Osmanlı Devleti‟nin varisi olarak yeni Türkiye Cumhuri-
yeti Devleti kurulmuĢtur.
3
Tarih boyunca yaĢanan örnekler dikkate alındığında
bu topraklardan neĢet eden yeniden bir tahakküm kurulması fikrinin ortaya
çıkması beklentisi tüm idarî, askerî, siyasî, iktisadî, sosyal ve kültürel yapıları
ile akamete uğramıĢ ve fiilen dâhil olduğu çok cepheli bir cihan savaĢından
henüz mağlup sıfatı ile ayrılmıĢ olmak gibi sebepler dolayısıyla gerçekleĢ-
memiĢtir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti, kurulmasının hemen ardından yakın
çevresinden baĢlamak üzere barıĢ, dostluk ve uluslararası alanda iĢbirliğine
hizmet edeceği düĢünülen her türlü etkinliğe katılmıĢ ve katkı sağlamıĢ
4
böylelikle herhangi bir sıcak çatıĢma ortamının tekrar vuku bulmasını engel-
leme giriĢimlerinde bulunmuĢtur. Nitekim bu politikasında baĢarılı olan
Türkiye ilk dünya savaĢının üzerinden çok uzun bir zaman geçmeden patlak
veren II. Dünya SavaĢı‟nda muharip bir güç olarak yer almamıĢ, II. Dünya
SavaĢı sonrası ortaya çıkan Soğuk SavaĢ sürecinde de kendi topraklarından
çok uzakta cereyan eden Kore SavaĢı'na asker göndermek ve Kıbrıs BarıĢ
Harekâtını gerçekleĢtirmek gibi zorunlu durumlar haricinde çatıĢma ve
savaĢtan uzak bir politika yürütmüĢtür. Türkiye'nin bu Ģekilde bir tutum
2
Yılmaz Tezkan, M. Murat TaĢar; Dünden Bugüne Jeopolitik Dünya ve Türkiye, Ülke
Yayınları, 2. Baskı, Haziran 2013, Ġstanbul, s.400-401.
3
Kemal H. Karpat; Türk DıĢ Politikası Tarihi, TimaĢ Yayınları, 2012, Ġstanbul, s.161.
4
Engin Berber, „‟Dönemin DıĢ Politika Değerlendirmesi‟‟, Türk DıĢ Politikası 1919-
2008, Editör:
Haydar Çakmak, Platin Yayınları, 1. Baskı, 2008, Ankara, s.240.