Uluslararası Türk Dünyası Bilimsel Araştırmalar Dergisi


Uluslararası Türk Dünyası Bilimsel Araştırmalar Dergisi



Yüklə 4,15 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə173/201
tarix13.05.2022
ölçüsü4,15 Mb.
#86931
1   ...   169   170   171   172   173   174   175   176   ...   201
60dc814f94139

Uluslararası Türk Dünyası Bilimsel Araştırmalar Dergisi
 
International Journal of Turkish World Scientific Researches
 
 
İncelenen dönemde Mirza Alekber Sabir, Muhammed Hâdi, Mirza Ali Möcüz, Abbas Sehhet, Ali 
Nazmi, Aligulu Gamküsar, Huseyin Cavid, Cafer Cabbarlı, Ahmet Cevat, Abdulla Şaik, Aldulhalik 
Cenneti,  Seid  Selmasi,  Samet  Mensur,  Bayramali  Abbaszade  ve  diğer  şairlerin  şiir  mirası,  bu 
sanatçıların  her  birinin  divan  edebiyatı  türlerine  başvurduklarını,  klasik  şiirden  özgün  bir 
şekilde yararlandıklarını, çoğu zaman taklitten kaçınmaya çalıştıklarını göstermektedir. Bu süreç 
tesadüfi olmamış, birçok şaire sanat faaliyeti süresince eşlik etmiştir.  
 
20.  yüzyılın  başlarında  maarifçi-  realist  şiirin  temsilcilerinden  Abdulla  Şaik'in  gazel  türüne 
başvurması  dikkat  çeken  bir  husustur.  Kuşkusuz,  şiirlerini  "sıradan  bir  kalemle  kâğıda 
dökmeyen,  kutsal  bir  elle  kalplere  kazıyan"(Şaik  Abdulla,1981:74)  Abdulla  Şaik'in  şiirlerinin 
geniş  bir  okur  kitlesinin  ilgisini  çekmesinin  asıl  sebebi  millet  sevgisiyle  ilgilidir.  Halkının 
aydınlanması  için  büyük  fedakârlıklar  yapan  edibin  zengin  sanat  yolu,  bu  sonuca  varmak  için 
zemin  oluşturmuştur.  Genel  olarak,  okurların  kalbine  işleme  çabası,  şairin  yalnızca  maarifçi- 
realist bir üslupta yazdığı eserleri için değil, bütün sanat hayatı için karakteristik bir özelliktir. 
Abdulla  Şaik'in  Şeklinde  redifli  şiiri,  gazel  türünde  yazılmıştır.  Şair,  bu  şiirinde  önemli  ölçüde 
sosyal sorunlara odaklanmaya çalışmış, zamanının üzüntülü manzarasını, "kalbimi delmekte tığ-
i istibdâd"ın acısını canlandırmak niyetini ifade etmiştir:   
 
  Uzakta dalgalanan, parlayan geniş kumsal  
  Görünmede gözüme bir serap şeklinde.  
 
  Umut, yas içinde yuvarlanan gönlüm 
  Sızlıyor kırık bir rübap şeklinde (Şaik Abdulla, 2004:5) 
 
Ele  alınan  dönemin  şiir  sanatında  gazel  türüne  başvuran  şairlerden  biri  de  Hüseyin  Cavit'tir. 
Prof. Dr. Himalay Enveroğlu'na göre “H. Cavit, geleneksel şiir biçimlerine yaratıcı yaklaşımı olan 
yenilikçi bir şairdir. Bazı şiir biçimlerinin yapısına özel bir şekil vererek sanatsal fikrin gerçek 
ifadesi için yeni fırsatlar sağlamaktadır ”(Enveroğlu Himalay, 2008:228). 
 
20.  yüzyılın  başlarında  Azerbaycan  şiirinde  mersiye  türünde  de  çok  sayıda  şiir  örneğine 
rastlanmaktadır.  Abdulla  Şaik,  Muhammed  Hâdi,  Mirza  Alekber  Sabir,  Abbas  Sehhet,  Ahmet 
Cevat  vb.  gibi  dönemin  birçok  yazarı  bu  türe  başvurarak  değerli  sanat  eserleri  ortaya 
çıkarmışlardır. “Azerbaycan şiirinde mersiyenin yayılması, dinî motiflerin yaygın hale gelmesi... 
edebi  gidişatın,    kültürel  ve  tarihsel  sürecin  özelliğiyle...  ilgili  olduğunu,  bu  şiirin  sadece  dini 
edebiyat  olmadığını,  içeriğinde,  mayasında  canlılık  ve  tarih  olduğunu”  belirtmekte  fayda  var 
(Azerbaycan Edebiyatı Tarihi, 2011: 297-298). Abdulla Şaik'in Merhum Sabir Efendi'ye şiiri, M. A. 
Sabir'in ölümü üzerine yazılmıştır. Mesnevi tarzında yazılan ve geleneksel mersiyelerden seçilen 
şiirinde  edip,  şair  meslektaşının  zamansız  ölümüne  acımakta,  onun  kederini  paylaşmaya 
çalışmaktaydı: 
 
  Edebiyata bir çığır açtın, 
  Yollarında menekşeler saçtın. 
  Açmakta şimdi pek yeşil güller
  Çektin ama bu yolda, ah, neler? 
  Seni hep dert mihnet inletti, 
  Seni kör milletin veremletti!.. (Şaik Abdulla, 2004:43). 
 
Muhammed  Hâdi'nin  geleneksel  mersiye  türünden  büyük  ölçüde  farklılık  gösteren  Mücâhid-i 
Millet Hasan Bey'in Ruhuna İthaf ve Edib-i Şehir Hasan Bey'in Ruhuna İthaf şiirleri de gelenekten 


 
 
104 
Cilt /Volume 2, Sayı/Issue: 1, Haziran/June 2021 Ankara
 
yaratıcı bir ruhla yararlanmanın dikkate şayan örnekleridir. Her iki şiir de büyük aydın Hasan 
Bey Zerdabi'nin ölümü üzerine kaleme alınmıştır:  
 
  Girdi mezara görmedi mesut milletin,  
  Tâbâver-i tahammül olup çok musibete,  
  Tab-ü tavanı kalmadı artık eziyette.(Enveroğlu Himalay, 2008:81)  
 
Metanet  Hesenova (Saraçlı)  Romantizm Edebi  Akımı  adlı  çalışmasında  M.  Hâdi'nin  şiir  sanatını 
tür  bağlamında  inceleyerek  şöyle  yazmaktadır:  "Onun  şiirlerinin  çoğu  klasik  Doğu  şiiri  olan 
müseddes, muhammes, mesnevi biçimindedir. Daha doğrusu, şiirlerin kalıbı eski, mısra düzeni 
yenidir" (Hesenova Metanet, 2019: 81). 
 
Ahmet  Cevat'ın  şiir  faaliyetinde  de  mersiye  türüne  ara  sıra  rastlanmaktadır.  Şairin  Abdulla 
Sur'un  1912'de  zamansız  ölümü  üzerine  yazdığı  Mersiye  ve  Mirza  Abdulla  (Sur)  Memmedzade 
şiirleri bu bağlamda türün kendine özgü örneklerden biri olarak kabul edilebilir: 
   
Civan öldün, dünyadan kâm almadın, 
  Çok çalıştın, zahmetten hiç doymadın. 
  Efsus ki, fikrine nail olmadın,  
  Ağla kardeş! Ağlayacak günündür! (Cevat Ahmet, 2005:26)  
   
Abdulla  Sur'un  cenazesi  defnedilmek  üzere  Sebzkâr  Mezarlığı’na  götürülürken  Gence'deki 
Mekteb-i  Ruhani  öğrencilerinin  Ahmet  Cevat'ın  onun  ölümü  üzerine  yazdığı  şu  mersiyeyi 
söyleyerek halkı ağlattıklarını da belirtmeden geçmeyelim (Şükürov Sadık, 1990:80).  
 
20.  yüzyılın  başlarında  Azerbaycan  şiirinde  mersiye  türüne  ağırlıklı  olarak  başvuran  şairler 
arasında  Abulhasan  Raci'nin  sanatı  özel  bir  öneme  sahiptir.  Sırf  bu  sebeple  milli  edebiyat 
tarihinde  "mersiye  şairi"  olarak  bilinmektedir.  Ancak  hakkında  yapılan  araştırmaların  yetersiz 
olması nedeniyle edebi faaliyeti edebiyat camiasına tanıtılamamıştır. Abulhasan Raci'nin İslam 
tarihi,  özellikle  Kerbelâ  faciası  konusunda  birçok  mersiyesi  bulunmaktadır.  Fakat  onun 
mersiyeleri  geleneksel konulu  mersiyelerden çok farklıdır. Şöyle ki A. Raci'nin  mersiyelerinde, 
bir şair olarak Kerbelâ faciası için hissettiği duygular, en güzel şekliyle şiire yansımıştır:  
  
  Tevfik-i Hüdâ'dan bu gönül mürg-i ter ister,  
  Sahn-i semani Kerb-ü belada güzer ister (Raci Ebülhesen, 1992:90). 
 
Genel  olarak,  A.  Raci'nin  mersiyelerinde  şehitlik,  öncelikle  sadakat,  ahde  vefanın  kanıtı 
anlamında  algılanır.  Bu  bağlamda  A.  Raci,  İslam  tarihindeki  olaylara  toplumsal  bir  anlam 
vermeye  çalışmış  ve  çoğu  zaman  da  başarılı  olmuştur.  "Şair,  duruma  göre  belirli  konulardaki 
tutumunu  ifade  etmekte,  insanın  yaratılış  gayesini  ortaya  çıkarmaya  çalışmakta  aynı  zamanda 
çağının mevcut dini ve bilimsel görüşlerine atıfta bulunmaktadır"(Hüseyn Sedreddin, 2015:153). 
Tüm bu faktörler, şairin mersiyelerinin toplumsal ağırlığını önemli ölçüde artırmaktadır: 
 
Her ne ki, zulm-ü sitem etti sana ehl-i cefa, 
Tab edip cevr-ü cefaya tek tek oldun rıza, 
Hangi âşık sen gibi, ey padişah-ı Kerbelâ, 
Birebir ma’şukasının imtihanından geçer? (Raci Ebülhesen, 1992:83) 
 


 
 
105 

Yüklə 4,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   169   170   171   172   173   174   175   176   ...   201




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə