Uluslararası Türk Dünyası Bilimsel Araştırmalar Dergisi


Uluslararası Türk Dünyası Bilimsel Araştırmalar Dergisi



Yüklə 4,15 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə175/201
tarix13.05.2022
ölçüsü4,15 Mb.
#86931
1   ...   171   172   173   174   175   176   177   178   ...   201
60dc814f94139

Uluslararası Türk Dünyası Bilimsel Araştırmalar Dergisi
 
International Journal of Turkish World Scientific Researches
 
 
20.  yüzyılın  başlarında  Azerbaycan'ın  tenkidî  –  realist  şiirinde  başvurulan  türler  arasında 
fahriye  örneklerinin  de  belirli  bir  yeri  vardır.  "Fahriye,  biçim  özellikleriyle  mesneviye  veya 
gazele benzemesine rağmen içeriği, anlatım tarzı ve ifade ettiği fikirler açısından bu şiirlerden 
farklılık  göstermektedir.    Fahriyeler,  belli  bir  gelişme  kat  eden,  toplumda  ve  hükümdar 
saraylarında  iyi  bilinen  şairlerin  faaliyetlerine,  kişisel  özelliklerine,  toplumdaki  mevkilerine  ve 
şöhretlerine  adadıkları  gösterişli  methiyeler  ve  marşlardır”  (Еlçin,  Quliyev  Vilayet,  2016:111). 
İncelenen  dönemde  fahriye  türünde  yazılan  çok  sayıda  örneğe  rastlansa  da  aralarında  Mirza 
Alekber Sabir'in ünlü Fahriye şiiri, popüler olmasıyla daha yoğun ilgi çekmektedir:  
 
Herçend asıran-i kuyûdat-ı zamanız, 
Herçend dûçaran-i beliyyât-i cehanız, 
Zannetme ki, bu asırda avare-yi nanız, 
Evvel ne idikse, yine biz şimdi hemanız... 
 
Turanlılarız, âdî-yi şugl-i selefiz biz! 
Öz kavmimizin başına engelkelefiz biz! (Sabir Mirze Alekber, 2004: 123) 
 
Mirza Alekber Sabir'in Azerbaycan şiirinin eşsiz şiir incilerinden biri sayılan bu eseri, Abdulhalık 
Cenneti'nin 7 Ağustos 1907 tarihli Füyuzat Dergisi’nin 24. sayısında yayınlanan aynı isimli bir 
şiire cevaben kaleme alınmıştır. A.Cenneti'nin şiirinin ilk dizesi şöyledir
 
Herçend düçar-i mihen-i ehl-i cefayız, 
Herçend bu ayyamde pabend- i belayız, 
Ey har gören bizleri, bizler nücebayız, 
Meydan-i hemiyyette alemdar-i vefayız, 
 
Turanlılarız, sahib-i-şan-ü şerefiz biz! 
Eslafımızın nayib-i hayr-ül halefiz biz!(Cenneti Ebdülxalıq, 2006:72-73). 
 
Görüldüğü  gibi  Mirza  Alekber  Sabir,  çağdaşı  Abdulhalık  Cenneti'nin  ciddi  bir  şekilde  kaleme 
aldığı  Fahriye  eserine  tamamen  zıt  bir  yaklaşım  sergilemiş,  parodi  şeklinde  bir  nazire,  cevap 
yazmıştır.  Genellikle  lirik  edebiyatta  daha  sık  rastlanan  fahriye  türü,    M.A.  Sabir'in  kaleminde 
satirik  bir  içeriğe  bürünerek  özgünlük  kazanmıştır.  Şairin  şiirde  yenilikçiliğini  ve  yenilikçi 
düşüncesini oluşturan durumlardan biri de bu özelliğidir.  
 
Zulmet sever insanlarız üç beş yaşımızdan, 
Fitne yeşerir toprağımızdan, tasımızdan, 
Târâc ederek, bâc alırız kardeşimizden, 
Çıkmaz, çıkamaz da bu âdet başımızdan... 
 
Eslafımıza çünkü hakiki halefiz biz! 
Öz kavmimizin başına engel kelefiz biz! (Sabir Mirze Alekber, 2004: 123). 
 
Mirza Alekber Sabir'in büyük bir ustalıkla yazdığı Fahriye şiirinin derin sosyal içeriği, ideolojik v 
estetik  yükü  ve  düşündürücülüğü,  şairin  sanatsal  düşüncesinin  son  derece  geniş  ve  sınırsız 
olduğunu göstermektedir. Zira sadece Azerbaycan Türklerinin değil, bütün Türk dünyasının eski 
çağlardan beri devam eden sorunları yüksek seviyeli şiirsel düzeyde genelleştirilmiştir.  
 


 
 
108 
Cilt /Volume 2, Sayı/Issue: 1, Haziran/June 2021 Ankara
 
Nizami  Caferov,  Mirza  Alekber  Sabir'in  “Fahriyesi”  başlıklı  makalesinde  bu  iki  sanatçıyı 
karşılaştırarak  şöyle  yazar:  “Hem  Cenneti'nin  hem  de  Sabir'in  Fahriye’si,  ortaya  çıktığında 
Azerbaycan'da  ve  genel  olarak  Türk  dünyasında  Türkçülük  ideaolojisi  geniş  çapta  yayılmakta, 
özellikle dönemin aydınlarının zihninde, ulusu geri kalmışlıktan kurtaracak büyük bir programın 
fikir  temelini  oluşturmaktaydı"(Ceferov  Nizami,  2015).  Kuşkusuz,  bu  nedenle  her  iki  şairin 
eserinde Türk dünyası tarihine epeyce bir seyahat yapılmış ancak yaşanan tarih farklı açılardan 
değerlendirilmiştir.  Tüm  bunlara  rağmen,  Fahriye  şiiri,  "M.A.  Sabir'in  başyapıtlarından  biri 
olduğu gibi, A. Cenneti'nin de başyapıtlarından biri hatta birincisidir"(Ceferov Nizami, 2015). 
 
20.  yüzyılın  başlarında  Azerbaycan  satirik  şiirinin  gelişmesinde  M.A.  Möcüz'ün  hizmetleri  de 
yadsınamaz. Möcüz, yukarıda da bahsedildiği gibi, M.A. Sabir'i bir üstat olarak görmüş, bir dizi 
eserine  nazire  yazmıştır.  M.A.  Möcüz,  genel  olarak  gazel,  taşlama,  mani,    geraylı,  deyişme  ve 
diğer türlere başvurmuştur. Şairin eserlerinin çoğu mesnevi türünde yazılmıştır. 
 
20.  yüzyılın  başlarında  romantik  üslupta  yazan  Azerbaycan  şairlerinin,  klasik  lirik  şiir 
türlerinden  olan  gazel,  rubai,  müstezat,  nevha,  mersiye  ve  diğer  türleri  kullanmaları  dikkat 
çekicidir.  Kuşkusuz,  söz  konusu  dönemde  gazel  türünü  kullanmak  yüzyılın  toplumsal  siyası 
havasıyla  uyum  sağlamamaktaydı.  Özellikle  maarifçi-  realist  ve  satirik  tarzda  yazan  şairler 
nadiren bu türü kullanmaktalardı. Yine de edebi süreçte gazel türündeki şiir örneklerinin belirli 
ölçüde etkin olduğu da göz ardı edilmemelidir. Bu durum bir yandan klasik edebi geleneğe, diğer 
yandan da romantizm akımının ilkelerine bağlılıktan kaynaklanmaktaydı.  
 
Divan  edebiyatının  önde  gelen  türlerinden  biri  olan  gazeller  hiç  kuşkusuz  yüzyıllar  boyunca 
önemli  şiir  türlerinden  biri  olarak  estetik  düşünceye  yön  vermiştir.  Huseyin  Cavid'in  gazel 
örnekleri, Azerbaycan Türkçesinin yanı sıra Farsça da kaleme alınmıştır. M. Soltan ve İ. Caferpur, 
şairin Farsça gazellerini Azerbaycan Türkçesine çevirmiştir. Şairin gazel türüne başvurması, bu 
türde  eserler  yazması  onun  divan  edebiyatı  geleneklerine  (özellikle  faaliyetinin  ilk 
dönemlerinde) bağlılığını göstermektedir.  
 
H.Cavid'in  "Gülçin"  mahlasıyla  (bazen  son  beyitte  mahlas  kullanmadan)  yazdığı  gazeller 
genellikle  aşkla  ilgilidir.  Farsça  yazdığı  gazellerinden  birinin  konusu  ise  vatandır.  Şairin 
gazellerinin, dil, üslup ve tür özellikleri bakımından geleneksel divan şiiri örneklerinden çok da 
farklı olmadığını da belirtmekte fayda var:   
 
Bana anlatma ki, aşk âlem-i sеvda ne imiş?  
Bilirim ben seni, git! Her sözün efsane imiş. 
 
Git, gülüm, git, güzelim! Başka bir âşık ara, bul! 
Duydum artık senin aşkındaki mânâ ne imiş!(Cavid Hüseyn, 2005: 107). 
 
Başka bir örneğe göz atalım: 
 
Vеrdim o gün ki, zülf-i perişane gönlümü, 
Saldı nigâr o zülfte zindane gönlümü. 
 
Yalvardım iczinen ona, belki halas еde, 
Zincir-i zülfe bağladı divane gönlümü (Cavid Hüseyn, 2005: 112). 
 


 
 
109 

Yüklə 4,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   171   172   173   174   175   176   177   178   ...   201




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə