DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
50
la mualleldir. Tanrının dışındaki her fâilin fiili
kendisine gelen bir tesirin
başkasına aktarımı veya yansıtılmasından ibarettir. Yani her fiil aynı za-
manda bir infial, her fâil aynı zamanda bir münfaildir. Kindî bu infialler
serisini “ikinci gerçek fiil” olarak adlandırdığı bir etki ile başlatır ki bu seri
bütün varlıkları kuşatır. Tanrı’nın dışındaki her şey, bünyesinde fiil ile infi-
ali birlikte bulundurur ve bu nedenle bunların hiçbiri gerçek anlamda fâil
olarak nitelendirilemez. Onlar ancak mecazî olarak fâil fakat gerçek an-
lamda münfaillerdir.
Öyleyse asla münfail olmayan gerçek fâil, her şeyin fâili olan
yüce Yaratan’dır. Ondan aşağıdakilere yani bütün yaratıklara
hakiki değil mecazî olarak fâil adı verilmiştir. Yani onların
hepsi gerçek anlamda münfail durumundadırlar. Onların ilki
yüce Yaratan’dan etkilenmiş, sonra
da birbirlerinden etkilen-
mişlerdir. Şöyle ki: Bunlardan ilki etkilenir, onun etkilenme-
sinden de başkası etkilenir, ondan da bir başkası derken en
son münfaile ulaşılır.
40
Bu alıntıdan da anlaşıldığı üzere, gerçek fiili yoktan yaratma ile özdeş-
leştiren filozofumuz ikincil nedenleri de kabul etmekte ve onlara son tah-
lilde Tanrının fiiline kıyasla gerçek olmasa da bir fiil atfetmektedir. Kindî,
ara nedenler düşüncesini kabul etmekle felsefi
gelenek içerisinde kalmaya
devam etmektedir. Buna göre, Tanrı’nın fiili keyfilikten uzak ve belli bir
düzen doğrultusunda ikincil nedenler üzerinden bütün varlık mertebelerine
nüfuz etmektedir. Filozofumuz
luş ve ozuluşun akın Etkin Sebebi ze-
rine isimli çalışmasında İlahi hikmet doğrultusunda külli tedbirin nasıl
vuku bulduğunu göstermek amacıyla oluş ve bozuluşun doğal sebeplerini
inceleme konusu yapar. Tanrı tam bir düzen, uyum ve bağlılık
içerisinde
işleyen âlemi, şeylerin bazısını bazısına sebep kılarak tedbir etmektedir.
41
Dolayısıyla Tanrı, Gazâlî’nin düşüncesinden farklı olarak, her bir olayın
yakın nedeni olarak değil uzak nedeni olarak etkide bulunmaktadır.
İlk münfail başkasını etkilediği için ona mecazî olarak fâil
adı verilmiştir. Çünkü o, infialin yakın sebebidir. İkincisi de
öyledir, o da üçüncüsünün infialinin yakın sebebidir. Böylece
son münfaillere kadar inilir. Yüce Yaratan’a gelince O, aracı
durumunda olan ve olmayan bütün münfaillerin ilk sebebidir.
Çünkü O, fâildir, asla münfail değildir. Şu var ki O, ilk mün-
failin yakın sebebi, ondan sonrakilerin dolaylı sebebidir.
42
40
Kindî, “Gerçek ve Mecazî Etkin Üzerine”, 272. (Fâil ve münfail kelimeleri, çeviride
etkin ve edilgin şeklinde yer almaktadır.)
41
Kindî, Oluş ve Bozuluşun Yakın
Etkin Sebebi Üzerine, 308, 344.
42
Kindî, Gerçek ve Mecazî Etkin Üzerine, 272. (Fâil ve münfail kelimeleri, çeviride
etkin ve edilgin şeklinde yer almaktadır.); Adamson, Kindî ve Yunanca Felsefe Gele-
neğinin Kabulü, 40; Adamson,
Al-Kindî, 58.
KİNDÎ’NİN TANRI TASAVVURU ÜZERİNE
51
Felsefe-kelâm ilişkileri bağlamında hararetle tartışılan konuların başın-
da âlemin kıdemi meselesi gelmektedir. Yeri geldikçe belirttiğimiz üzere
Kindî bu konuda dini düşünceye katılır ve âlemin yoklukla öncelenmiş bir
zamanda yoktan yaratıldığını ve dolayısıyla hâdis olduğunu kabul eder.
Mûsa b. Meymûn’un da tespit ettiği üzere âlemin
hudusü düşüncesi üç
büyük dinin mütekellimlerinin ortak görüşüdür.
43
Nitekim Kindî’nin bu ko-
nudaki kaynağı . Philoponus da bir Hıristiyandır. Elimizdeki eserlerinde
Kindî her fırsatta Allah’ın âlemi iradesiyle yoktan ve zaman içerisinde ya-
rattığını ve dilediği bir zamanda da onun varlığına son vereceğini belirtir.
Filozofumuza göre, ilk gerçek fiil yoktan yaratma fiilidir ve bu fiil Tanrı’ya
mahsusudur. Philoponus ve ondan mülhem olarak Kindî’nin geliştirdiği
argüman, şeylerin, kendilerinden değil, kendi zıtlarından meydana geldiği
düşüncesidir.
Buna göre, ateş ateş olmayandan, sıcak sıcak olmayandan
meydana gelir; ateş ateşten ve sıcak sıcaktan meydana gelmez. “Olan her
şey kendinden başkasından olmuştur. Demek oluyor ki, her olan şey yok-
tan meydana gelmiştir.” Yani yoktu, bir var olmama durumuna sahipti, var-
lık kazandı. Bunu bütün olarak âleme uyguladığımızda,
o da yok olduğu
bir durumdan sonra varlık kazandı. Dolayısıyla o da zıddından yani yok-
luktan yaratıldı ve bir var olmama durumundan var olma durumuna geçti-
ğine göre, onun varlık kazanmasının, yaratılmasının bir ilk anı bulunmak-
tadır.
44
Sonuç olarak Allah âlemi yok olduğu bir durumda iken yokluktan
ve zaman içerisinde yarattı. Şu halde âlem ve ona bağlı olarak zaman ve
hareket sonludur ve bunlardan hiçbiri ezelî olma özelliğine sahip değildir.
45
Kaynakça
Adamson, Peter.
Al-Kindî O ford UP, 2007.
------------.
“Kindî ve Yunanca Felsefe Geleneğinin Kabulü”.
Adamson-Tay-
lor.
İslâm
Felsefesine Giriş, İstanbul 2007 içinde.
Aristoteles.
Metafizik çev. A. Arslan. İzmir: 1993.
Copleston.
Felsefe Tarihi Aristoteles. çev. A. Yardımlı, İstanbul: 1990
içinde.
Fahri, Macit. İslâm
Felsefesi Tarihi İstanbul: 1987.
Fârâbî.
el-İbane an Garazi Aristutalis fi Kitabi Mabadettabia el-Mec-
mu. Mısır: 1907 içinde içinde.
43
Musa b. Meymun,
Dilalet’l- airin, 185.
44
Kindî, “Aristoteles’in Kitaplarının Sayısı”, 440 vd.; Adamson, “Kindî ve Yunanca
Felsefe Geleneğinin Kabulü”, 43-44; Nasr- eaman, İslâm Felsefesi Tarihi, 206; Ivry,
“Kindî ve Mutezile: Yeni Bir Değerlendirme”, 325.
45
Kindî’nin bu konularla ilgili detaylı çalışmaları bulunmaktadır: Âlemin Sonluluğu
Üzerine, Sonsuzluk Üzerine, Allah’ın Birliği ve Âlemin Sonluluğu Üzerine. Ancak
biz makalemizde âlem konusuna girmedik.