30 B+ YAZ
Yazı ve Röportaj: MeMetcan bİbeR Fotoğraflar: HaKan ............ - eRDeM aYDIn
Bithias’tan
Kuruçeşme’ye...
Bithias, Kalamos, Amopolos, Koruçeşme ve nihayet Kuruçeşme.
Zamanında İstanbul’un gizli su kaynağı olmuş,
Yeşilin ve mavinin buluştuğu eşsiz yer...
Semt
B+ YAZ
31
İ
stanbul Boğazı’nın kıyısında, Beşiktaş ilçesine bağlı bir semt-
tir Kuruçeşme. Ortaköy ile Arnavutköy arasında, sarp kayalık te-
pelerinden fark edilir hemen. Günümüze kadar Bithias, Kalamos,
Amopolos ve son olarak bildiğiniz gibi “Kuruçeşme” adını almıştır.
Çok uzun zamanlar akarsularıyla İstanbul’un gizli su kaynağı ol-
muştur, yeşiller içindeki küçük semt. Kuruçeşme’nin eskileri, böl-
gede çok sayıda koru olmasından dolayı, eski adının “Koruçeşme” olduğu-
nu iddia ederler.
Bu büyülü semti daha iyi anlamak için, adı akla geldiğinde bizlere neler
canlandırdığını anlamamız lazım.
İstanbul Boğazı, engin mavilik. Gece-gündüz demeden geçen hüzünlü
gemiler. Martılarla birlikte, oltalarına balıkların takılmasını bekleyen mutlu
insanlar. Sırtlardan, aşağıdaki kargaşayı seyreden yorulmuş, ahşap binalar.
Aslında, Kuruçeşme’yi anlamak, onun rengini görmek için, Boğaz’ın kar-
şı tarafından seyretmek lazım Rumeli’yi. Açık tutun gözlerinizi, fazla da dik-
katleri yoğunlaştırmanıza gerek yok. Beşiktaş’ı, Ortaköy’ü bir çırpıda geçe-
lim. Evet, gözleriniz bir yerde durdu değil mi?
Aklıma hemen Osmanlı edebiyatının medar-ı iftarlarından
Eremya Çelebi Kömürcüyan’ın 17yy da İstanbul,
dolayısıyla Kuruçeşme hakkında yazdıklarını topladığı
seyahatnamesi geliyor.
“Kuruçeşme; eski zamanlarda, sahile kadar uzanan sazlıklardan dolayı Ka-
lamos diye anılırdı. Müellifimize muasır olan Evliya Çelebi, Kuruçeşme’nin
iç tarafında büyük bir derenin içinde bir camii ve bir hamamı olan bir Müs-
lüman mahallesinin mevcut olduğunu söyler. Evliya Çelebi’ye nazaran,
Kuruçeşme’nin gayrimüslim ahalisi, 2 Sinagogları bulunan 11 mahalle Ya-
hudi ve 2 Kilisesi olan 3 mahalle Rum’dan ibaretti. Köyde bedesten, han,
imaret gibi binalar yoksa da, iki yüz dükkân vardı (Eremya Çelebi’nin bah-
settiği Ermeni Kilisesi; Surp Haç adlı bir mabet oldu, 1798 yılında temelden
yıktırılıp yeniden inşa edilmiştir. Kilise ise; 1834 senesinde, son defa olarak
tamir edilip yeniden ayağa kaldırılmıştır.).
Eremya Çelebi’nin Kuruçeşme’nin biraz ilerisinde gösterdiği Halil Paşa
Sarayı’na ait bir kayda başka bir kaynakta rastlanmamıştır. Çelebinin ifa-
desine göre; burada 3 tane bina ve bahçe mevcut olup, bunlardan biri III.
Ahmet’in kerimesi olan Esma Sultan’a ait, 2.’si Tırnakçı Hasan Paşa Kona-
ğının yerinde ve bugün kömür deposu olarak kullanılan adacığın (Galatasa-
ray Adası) karşısında I. Abdülhamit’in kızına ait bahçe ve 3. olarak da yine
aynı mevkide Mezkur Sultan için yaptırılan bir saraydı. Meskur Müellif, bu
sarayı İstanbul’un 1. derecede muhteşem binalarından biri olarak zikreder.
Sahile kadar
uzanan sazlıklardan
dolayı “Kalamoz”
diye anılırdı.
32 B+ YAZ
Küçük semt araştırmamıza geri dönersek, arkasından Robert
Koleji’ni görmemiz ya da duymamız gerekir.
İstanbul Amerikan Robert Lisesi veya eski ismiyle Robert Koleji,
Robert Akademi ve Amerikan Kız Koleji ile birlikte, Amerika Bir-
leşik Devletleri sınırları dışında kurulan ilk Amerikan okuludur. Okul
Christopher Robert tarafından 1863 yılında kurulmuştur. 1971 yı-
lında Amerikan Kız Koleji ile birleşmiş ve karma eğitime geçmiş-
tir. Okulun tarihi ve de kaliteli eğitimi dışında beni en çok cezbe-
den içindeki korulardır. Saklı bir kent gibidir Robert Koleji. Gizem-
li bir arka bahçe.
Kolejden ve muhteşem arazisinden uzaklaşırken, gözlerimizi de-
nize çevirmeliyiz.
Saklı bir kent:
Robert Koleji
“Semti biraz dolaşmaya başlarsanız, ya da İstanbul’u
daha iyi bilen birisine Kuruçeşme’yi sorarsanız, Size ilk
olarak iki çarpıcı yapıdan söz eder. Bunlar TRT Binası ve
Kuruçeşme Arena’dır .
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), Türkiye Cumhuriyeti’nin kamu
yayıncılığı yapmakla görevli tek kuruluşudur. Ne ilginçtir ki kuruluşu 1 Mayıs
1964 günü çıkan TRT Yasası ile başlar. TRT İstanbul ise 20.04.1974 tari-
hinde açılmıştır. Nihayet 14.04.1977 tarihinde de Kuruçeşme’deki yeni bi-
nasına taşınır. Şimdilerde Kuruçeşme’de gerçekten çok modern ve dün-
yadaki örneklerini aratmayan bir TV film çekim platosu vardır.
Sorarım size; bulunduğu bu küçük semtin içinde, gerçekleştirdiği etkinlik-
lerle bütün Türkiye’yi, hatta dünyayı sarsan muhteşem gösterilerin ve kon-
serlerin yapıldığı alan neresidir?
Tabii ki medarı iftarımız Kuruçeşme Arena. Beşiktaş Belediyesi’nin bir çöp-
lük olmaktan kurtardığı bu İstanbul’un eğlence ve kültür noktası olan kon-
ser alanı 2007 yılından beri GSM şirketi Turkcell’in sponsorluğunda, Turk-
cell Kuruçeşme Arena olarak hizmet vermektedir. Saymakla bitmez orada
sahne alan isimler,gruplar, tiyatrolar, gösteriler. Ajda Pekkan, MFÖ, Sezen
Aksu, Anadolu Ateşi, Komedi Dükkânı, Shakira, Evanenscence, Sting,
Kuruçeşme Arena Beşiktaş için bir kazanım
Roger Waters, Depeche Mode bir anda aklıma gelenler. İşte bu yüzden
periyodik aralıklarla bütün gözler bu ilginç semte çevrilir. Eğlenmenin, gü-
zel zaman geçirmenin başkenti olur İstanbul, Kuruçeşme ile .
Ve bir doğa mucizesi olan tarihi Galatasaray Adası’nı
fark etmeliyiz hemen.
Galatasaray Adası veya eski adıyla Kuruçeşme Adası; Boğaziçi’nde,
Kuruçeşme’nin 165 metre açığında, Galatasaray Kulübü’ne ait şirin bir ada-
cıktır. 1872’de Sultan Abdülaziz benim hâlâ anlayamadığım bir nedenden
dolayı adayı Sarkis Balyan’a hediye etmiştir. Bir dönem adaya Sarkis Bey
Adacığı denirdi. Osmanlı döneminde, ünlü ressam Ayvazovski de bu ada-
nın cazibesine dayanamayıp burada kalmıştır. Maalesef ada 1914’lerden
itibaren kömür deposu olarak kullanıldı. Daha sonraları ise hiç düşünülme-
den şehir hatları vapurlarına yakıt sağlayan bir yer haline getirildi. Nihayet
1957’de Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Sadık Giz, 150 TL karşılığında
adayı satın aldı. 2006’da eğlence yeri olarak 3 yıllığına kiralanan ada, yüz-
yıllar sonra tekrar bütün İstanbulluların beğenisine açık hale gelmiştir. Üze-
rindeki tesislere şimdilik Suada deniyor.
İstanbul Boğazı’nın içindeki iki kara parçasından birinin Kuruçeşme açıkla-
rında olması herhalde burayı sevmemizin birçok nedeninden biri olmalı. Ki
diğeri de eşsiz Kız Kulesi’dir.
Adadan biraz kıyı içlerine girersek, bizi yorgun görüntü-
süyle selamlayan İbrahim Paşa Camisi karşımıza çıkar.
17.yy’ın ahşap-taş mimari uyumunu çarpıcı bir şekilde yansıtan bu cami; ma-
alesef, şimdilerde harap ve unutulmuş haliyle bütün İstanbulluları üzmekte-
dir. Size tavsiyem; minaresi hâlâ ayaktayken, onu bir fotoğrafla ölümsüz-
leştirmeniz.