9 8 Mark R. Cohe n
farkı oluşturur: İslam, özel bir yasa kümesini gerektiren bir grup
olarak Yahudileri ayırmaz.
Hıristiyanlıkla diğer; bir önemli kontrast da, geleneksel İs
lam' ın laik hukuk ile dini hukuk, devlet hukuku ile "kilise" hu
kuku arasında hiçbir aynın görmemesidir. Bunun kökü İslami
siyasi toplumun temellerine kadar gider Muhammed, bir din
adamı, vahiy bildiren bir peygamber olarak misyonuna başladı.
Fakat, hızla, ümmet dediği dini-politik bir cemaatin kurucusuna
dönüştü. "Bizzat kendisinin oluşturduğu bir cemaat içinde bir
nebi olarak Muhammed'in rolü, zorunlu olarak ümmetin yasa
koyucusu, yürütücüsü ve askeri komutanı işlevlerini kapsadı."14
Teoride, Yahudilerin (ve Hıristiyanların) yönetimiyle ilgili dü
zenlemeler, kolayca saptanabilir, koşullan iyi belirlenmiş, şeriat
yasalarına dayanıyor ve bir tek otorite tarafından, bir halife, sul
tan ya da emir tarafından atadığı yargıçlar aracılığıyla yürütülü
yordu.
Hıristiyanlıktaki Yahudiler hukuku -asli ikili, laik ve dinsel,
niteliği ve sık sık keyfi uygulamalarıyla- İslami
zimmi
hukuku
nun bir biçimliliği ve göreli tutarlılığıyla çelişmektedir. Doğru
dur; gayretkeş Müslüman din adamları, özelikle geç ortaçağda,
zimmi
hukukunun resmi muhafızları olan sultanlara sık sık baskı
yapmışlardır. Fakat, din adamlarının öncelikli görevi, daha katı
yeni sınırlamalar koymak değil, öteden beri olagelen yasaları yü
rütmekti. Hıristiyan Batı'daki laik hukukla karşılaştırıldığında
değeri anlaşılabilen bu etkenler, İslam okyanusunda yaşayan di
ni azınlıklar için daha fazla güvenlik beklentisi ve duygusu ya
rattılar.
Ömer Pakh
Zimmi
hukuku, gayri-Müslimlerin koruma karşılığında bir
dizi ayrımcı düzenlemeye razı.olduğu bir tür iki taraflı sözleşme
olan Ömer paktı olarak bilinen bir belgede en karakteristik biçi
mini alır.ıs İkinci halifeye -Arabistan Yanmadası'nın dışındaki
Haç ve H i lal Altında Ortaçağda Yah u d i l e r 99
ilk Müslüman fetihler dalgası sırasında
634- 644
yılları arasında
yönetimde bulunan Ömer ibn el-Hattap- affedilmesine karşın,
belgenin hiçbir-metni, onuncu ya da on birinci yüzyıl öncesine
tarihlenemiyor.16 Fakat paktın hükümleri, İslam öncesi kabile ge
leneğinin ilkelerinden, Peygamber'in Arabistan'da yerleştirdiği
emsallerden, ilk İslami fetihlerin özgüİ koşullarından, Doğu
Roma ve Sasani İmparatorluklar'ındaki hukukun etkilerinden
evrildi. Özellikle, İslam' ın Arabistan Yarımadası dışındaki ilk
yayılma dalgası Doğu Roma İmparatorluğu'nun büyük bir kıs
mını
birleştirdiği için, Bizans Hıristiyan-Roma Yahudiler huku
kunun, İslami
zimmi
hukukunun içeriği üzerinde belirgin bir et
kisi oldti.17
İslam, Perslilerin-Greklerin-Romalıların ve Hıristiyan- Roma
lıların Museviliği meşru bir din olarak t
anım
alarını benimsedi.
İslam, aslında bu ilkeyi bir bakıma daha da ileri götürdü. Kuran,
"dinde zorlama yoktur" der zaten.18 Bu ayetin sadece betimsel
bakımdan anlamlı olduğu -doğal olarak-inatçı imansızların İs
lam' a dönmelerini beklemenin gerçekçi olmadığı- olasılıkla doğ
ru olsa-da, sonraki Müslümanlar, bu metni bir dini hoşgörü ve
çoğulculuk emri olarak anladılar.19
Muhammed, Araplarla ve Medine Yahudileriyle sözleşmesi
Medine Vesikası'yla -Yahudilere dini özerklik, veriyordu- başka
bir dini hoşgörü emsali oluşturdu.20 Doğrudur; Muhammed,
daha sonra, düşmanlıklarına ve alaylarına tepki olarak Yahudi
leri şiddetli bir şekilde bastırdı; fakat bu tür bir tutum, Muham
med'in gayri-Müslimlere yönelik tutumunda norm olmadı. Ara
bistan'daki diğer vaha ve kentlerde Yahudi ya da Hıristiyan aha
liyle yaphğı antlaşmalar,
cizye
denilen haraç karşılığında onların
güvenliğini garanti ediyordu -kalıcılaşan bir politika.21
Peygamber'in ölümünden sonra, güneybah Asya ve Akde
niz'in güney kıyılarındaki fetihler sırasında yapılan antlaşmalar,
ibadet yerleri ve dini vecibeleri yerine getirme özgürlüğü de da
, hil, can ve mal güvenliği güvenceleri veriyordu. Yenilen
zinımi'I-
1 00 Mark R. Cohen
eri koruma dini görevi, hadislerde görülür.
Ahl al-dhinıma
hak
kında kendi halefine öğüt veren ölüm döşeğindeki Halife
Ömer'e (ö.
644)
atfedilen şu sözler sıra dışı değil: ''Onu Allah'ın
"himayesine
[dhimmat Allah]
ve Resul'ün himayesine
[dhimnıat re
sulilıi]
(sadık kalmakla), onlarla yapılan anlaşmayı
[ahd]
gözet
mekle ve onlara saldıranlarla savaşmakla ve onlara güçlerinin
ötesinde yük bindirmemekle [vergilerle] görevlendiriyorum."22
Böylesine temel güvenlik güvenceleri, Müslümanların fet
hinden önce Bizans bölgelerinde yaşayan Yahudiler için zaten
yürürlükte olan hukuka uygundur. Doğu Roma İmparatorluğu
için hukuk deposu olan Justinianik Yasa, bunları Theodosius'un
yasasından derlemişti. Arap fetihlerinin ardından ve sonraki on
yıllarda, yöneticilerin büyük çoğunluğu yönetim pratiğine alışık
yerel Hıristiyanlar oldu (Müslümanlar bu pratiğe alışık olmadık
ları için). Hilafet başkentinin genelde Şam'da bulunduğu Emevi
ler döneminde
(661-750),
Hıristiyan-Roma Yahudiler hukuku
nun aniden ellerindekileri yitiren Hıristiyan kardeşlerinin yara
rına olan korumacı özelliklerini savunmak, Müslüman bürokrasi
içindeki Hıristiyanların yararına olurdu.23
Fetih antlaşmal
arının
ayncalıklan, artık yıllık bir kelle vergisi,
yani kolektif yükümlülük yerine, kişilere konulan bir vergi ola
rak algılanan cizye ödemeye bağlıydı. Cizye, gayri Müslimlerin
Kuran'da açıkça -sadece bir kere- sözü edilen tek handikabıydı.
Kitap verilenlerden .. .lerle, boyunlarını büküp kendi eleriyle ciz
ye
(cizye an yadın wa-lıum şaglıirun)
verene kadar savaşın" (Sure
9:29).
Tefsir ve fıkıh literatürü, bu dört kelimenin ne anlama gel
diğini hiç kimsenin kesin olarak bilmediğini açığa çıkarıyor.24
Pek çok yorum
wan-lıum şaghirun
sözcüklerinin,
ş-gh-r
kökünün
temel anla
mına
, "olmak, küçültmek, küçülmek," uygun olarak
gayri-Müslimlerin aşağılanan durumuna işaret ettiğini kabul
eder. İslami
Zimmi
hukukunda, çoğunlukla daha az hukuksal
dlıull,
ya da "düşüklük" sözcüğüyle bütünleştirilen aşağılayıcı kı
sıtlamaların tamamını özetleyen
Şaglıar
terimi buradan gelir.
Dostları ilə paylaş: |