345
Doç. Dr. İbrahim GÜLER
2-Ermenilerin XVIII. Yüzyılda Toplum İçinde Sahip Olduğu
İmkânlar
Osmanlı Devleti’nin hoşgörü ve adalet ilkeleri kapsamında tebaasına
sağladığı imkânlar ölçüsünde Ermenilerin de, Osmanlı toplumu içinde, o
toplumun birer önemli üyesi olduklarını gösteren önemli kanıtlar bulun-
maktadır.
Bunlardan biri, Ermenilerden bazılarının, yetenekleri ve becerileri sa-
yesinde devletin koyduğu genel kurallar çerçevesinde
25
, çeşitli kurum ve
meslek alanlarında çok önemli mevkilere ulaşmalarıdır. Onların hak ettik-
leri bu mevkilerden, içinde bulundukları Osmanlı toplumuna ve devlete
katkılar yapmalarıdır
26
. Ermenilerin, katkı sağladığı alanlar üretim (tarım,
25 Bu kurallardan biri, ülke genelinde herhangi bir devlet memuriyetinde daimî şekilde görev
alabilmeleri için Müslüman olmaları gerekiyordu. Bu hem Osmanlı tebaası olan gayrimüs-
limler hem de Osmanlı tebaası değil iken Osmanlılara sığınan veya Osmanlı Devleti’nin
tebaalığını kabul etmiş bulunan gayrimüslimler için de geçerli idi. Bunlar, ancak Müslü-
manlığı kabul ve Osmanlı tebaalığını aldıktan sonra daimî derecede askerî ve idarî vs. gö-
revlere atanabilirlerdi. Osmanlı Devleti’nde Müslümanlığı kabul etmeyip Osmanlı Devleti
tabiliğine girmemiş olanlar da, devlet bünyesinde bazı görevlerde istihdam edilebilirlerdi.
Ancak bunlar, geçici ve kısa süreli görevlerdi. Bu konuda bkz. Güler, “Les fonctionnaires
d’origine européenne dans la province de Tunisie sous la domination turque au XVIIIe
siècle”, XXXVIth International Congress of Asian and North African Studies, from 16 to
21 August 2004 (XXXVIe Congrès international des études asiatiques et nord-africaines,
du 16 au 21 août 2004), Moscow/Rousie.
26 Ermenilerin Osmanlı Devleti toplum yapısı içinde hizmet alanlarında görev almasının ge-
lişim süreci hakkında ayrıntılı ve çok örnekli derin çalışmalar henüz yoktur. Ancak son
gelişen olaylar, Ermenilerin Osmanlı toplumundaki gerçek yerini ortaya koymak için araş-
tırmacıları itekleyici bir unsur olmuştur. Bu anlamda, Yervant Çarkcıyan’ın 1953’te yayın-
lanmış (Bu eserde, 1753–1853 döneminde Osmanlı Devleti hizmetinde görevli küçükten
büyüğe Ermeni Osmanlı memurları ile Osmanlı toplumunda itibarlı Ermeni Aileleri hakkın-
da çok ayrıntılı bilgiler verilmektedir. Bkz. Y. G. Çark, Türk Devleti Hizmetinde Ermeniler
(1453–1953), Yeni Matbaa, İstanbul 1953, s.39–109. Aynı kaynak, daha sonraki dönemle-
re de dair Osmanlı Devleti hizmetinde görevli Ermeniler hakkında bilgiler içermektedir.
Bkz. Çark, a.g.e., s.110-290.) çalışması ile Nejat Göyünç’ün 1983’te (Bkz. Nejat Göyünç,
Osmanlı İdaresinde Ermeniler, Birinci Baskı, Gültepe Yayınları, ? Ekim 1983, s.49–51,
68–75.) ve 2005’te yayınlanmış (Bu eserde, Osmanlı idaresinde Ermeniler, devletin önemli
mevkilerindeki Ermeniler ve aileleri, Türk-Ermeni kültür ilişkileri konuları oldukça zengin
örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır. Bkz. Göyünç, Türkler ve Ermeniler, Yayına Hazırla-
yan Kemal Çiçek, Yeni Türkiye Yayınları, Tarih Serisi: 7, Ankara 2005, s.77–84, 115–132.)
çalışmaları bu alanda belli bir boşluğu doldurması bakımından çok önemlidirler. Bu eserler,
Osmanlı Devleti hizmetinde görev almış Ermeniler hakkında zengin örnekler sunmaktadır.
Ancak, görevlendirmenin gelişim süreci ve hukukî boyutu hakkında bu çalışmalarda da
eksiklikler bulunmaktadır.
346
HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER
hayvancılık), bilim, sanat, mimarî ve idarî alanlar olarak dikkat çekmek-
tedir.
XVIII. yüzyılda onlardan bazılarının, sahip oldukları mevkilerden, be-
lirtilen alanlarda, önemli ve büyük eserler vermeleri söz konusu olmuştur.
Onlar, mimarî alanda Türk ustaların yanında yetişerek, itibar edilir
önemli seviyelere ulaşmışlardır. Bu anlamda, aralarından önemli kişiler
yetişmiştir.
Mimar Sinan ve onun öğretisinden yetişen Mimar Davud Ağa, Sultan
Ahmet Camii Mimarı Mehmet Ağa, Yeni Cami Mimarı Kasım Ağa gibi
Müslüman yüksek mimarlardan sonra, Osmanlı Devleti’nin mimar ağalık
ve mimar kalfalığı (halifeliği) gibi yüksek makamları, Ermeni, Rum ağa ve
kalfalar tutmuşlardır. Bunlardan, Simon Kalfa’nın Nur-ı Osmaniye ve La-
leli camilerini, Simon Kalfa’nın çırağı olan Komyanos Kalfa’nın da daha
sonraları yapılan büyük yapıları yaptığı bilinmektedir
27
.
Ermenilerin daha XVI. yüzyıldan itibaren, Osmanlı Devleti’nin askerî,
idarî ve Saray hizmetlerinde çalıştırılmak üzere devşirme usûlüne tâbi tu-
tuldukları da bilinmektedir
28
. Devşirilen Ermenilerin içinden, daha son-
raki yüzyıllarda,
idarî alanda beylerbeyilik ve Padişahtan sonra devletin
en yüksek kademesindeki idarî makam olan sadrazamlık (vezîr-i âzamlık)
payeleri almış kişiler çıkmıştır.
XVII. yüzyıl başlarında, beylerbeyilik rütbesini almış ve Muharrem
H.1026/M.1617 ve Rebiülevvel H.1036/M.1626’da iki defa vezîr-i âzam
olmuş Maraş Ermenilerinden Halil Paşa bunlardandır
29
. Sadrazamlık ma-
kamını elde eden başka Ermeniler de olmuştur. IV. Mehmet (Avcı)’in salta-
27 Bkz. Mustafa Nuri Paşa, Netayicü’l-Vukuat (Kurumları ve Örgütleriyle Osmanlı Tarihi),
Cilt: III-IV, Sadeleştiren Notlar ve Açıklamaları Ekleyen Neşet Çağatay, Ankara 1980,
s.147.
28 Bir XVII. yüzyıl kaynağında, iç oğlanları zümresine yapılan gerçek devşirme düzeninin
bozulmasından sonra, bu zümre içerisine Türk, Çingene, Kürd ve Ermenilerden insanların
alınır olduğuna işaret edilmektedir. «Kanun ve zabt ve edeb ahvâllerinden evvelâ iç oğlan-
ları kadîmü’l-eyyâmdan devşürme ve yâhûd sahîh kul cinsi pîşkeh olagelmiştir. Şimdiki hal
ise, ekserî İstanbul’un şehr oğlanları ve Türk ve Kürd ve Ermeni ve Çingene oğlanları olub
on oğlunda bir sahîhce devşürme ve yâhûd kul cinsi yokdur. Yaşar Yücel, Osmanlı Dev-
let Düzenine Ait Metinler: Kitâb-ı Müstetâb, AÜDTCF Yayınları, No: 216, Ankara 1974,
s.26.
29 Bkz. Uzunçarşılı, Osmanlı Devlet Teşkilâtından Kapıkulu Ocakları-I (Acemi Ocağı ve Ye-
niçeri Ocağı), 3. Baskı, Ankara 1988, s.17.