Hazirlayanlar



Yüklə 3,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə121/189
tarix10.12.2017
ölçüsü3,37 Mb.
#15029
1   ...   117   118   119   120   121   122   123   124   ...   189

366

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

tanıyan, etnik ve dinîalt gruplarıyla birlikte uyumlu bir şekilde bir arada 

yaşamalarını güvence altına alan tek siyasî organizasyondur

1

. Başlangıçta 



klasik  İslâmî Hoşgörü  şeklinde kendini gösteren bu uyum, Fatih Sultan 

Mehmed döneminde gayrimüslimlere verilen haklarla hukukî bir zemin 

kazanmıştır.

Mardin’in Osmanlı sınırlarına katılışı, klasik hoşgörü ortamının Millet 



Sistemi adıyla hukukî bir zemin kazanmasından sonradır. XVI. yüzyılda 

Osmanlı hâkimiyetine giren Mardin ve çevresinde İslâm hâkimiyetiyle 

başlayan hoşgörü ve uyum ortamı, artık resmen devlet güvencesinde olan 

sistematik bir yapıya dönüşmüştür.

XIX. yüzyılda, Mardin’in de içinde bulunduğu Musul ve Cizre böl-

geleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, göze çarpan ilk şey kargaşa 

ortamıdır. Bir yandan Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu zafi yet ve bu 

zafi yeti gidermek için yaptığı düzenlemeleri uygularken ortaya çıkan çe-

lişkiler, diğer yandan bölgede etkisini misyonerler, konsoloslar vs. eliyle 

hissettiren dış müdahale bu kargaşa ortamını besleyen unsurlardır. Bu kar-

gaşa ortamında, Müslüman aşiretler bölgedeki otorite boşluğundan fay-

dalanıp rant elde etmek adına yoğun bir çatışma içine girmişlerdir. Genel 

anlamda sadece Müslüman aşiretlerin birbirleriyle çatışmaları söz konu-

suyken, özellikle bahsettiğimiz misyoner ve konsolosluklar eliyle yapılan 

dış müdahaleler bazı  Hıristiyan topluluklar ile Müslüman aşiretlerin de 

dönemsel çatışmalara girmelerine sebep olmuştur. Bedirhan Bey ile Nas-

turîlerin çatışması bu durumun bölgedeki en önemli örneğidir.

Bu kargaşada Mardin ve çevresinden sadece Müslüman-gayrimüslim 

değil aynı zamanda Müslüman aşiretlerin de birbirleriyle ilişkilerinden 

bahsederken karamsar bir tablo ortaya çıkmaktadır. Bu tablo çok yönlü 

çatışmalar yumağı şeklinde kendini gösterse de; Mardin merkezin yaşayan 

bir şehir olarak, tüm etnik ve dinî unsurlarıyla, birlikte yaşamanın zorunlu 

kıldığı uyuma sahip olduğunu kabul etmek gerekecektir. Osmanlı mahke-

me kayıtları, aynı şehri paylaşan toplumların, gerek yaşadıkları sorunlar 

gerekse dayanışmalarına dair sunduğu örneklerle Mardin’in bu özelliğini 

gözler önüne sermektedir.

10 bin nüfuslu, zirvesinde küçük bir kale bulunan dağın yamacına ku-

rulmuş, yapı olarak bir Ortaçağ şehrini andıran XIX. yüzyıl Mardini bu dar 

sahada bulunan 7 cemaat ve 13 mahallesi ile XIX. yüzyılın tüm olumsuz-

luklarına rağmen cemaatler arası uyumun tüm yönleriyle yaşandığı bir şe-

1  Kemal H. Karpat, “Giriş”, Osmanlı ve Dünya, Ufuk Kitapları, İstanbul 2001, s.16.




367

Öğr. Gör. İbrahim ÖZCOŞAR

hirdir. XIX. yüzyılda çoğunluğu oluşturan Müslümanlarla birlikte şehirde 

yaşayan diğer dinî /etnik gruplar şunlardır:

Ermeni Katolikler: XIX. yüzyılda Mardin’de gayrimüslimler içinde en 

kalabalık nüfusa sahip sınıf Ermeni Katoliklerdir. XVII. yüzyılın başlarına 

kadar tamamı Ortodoks (Gregorian) olan Ermeniler, bu tarihten itibaren 

başlayan Katolikleştirme faaliyetleri sonucunda Katolikleşmişler ve XIX. 

yüzyıla gelindiğinde Mardin’de Ermeni Gregorian nüfusu kalmamıştır. 

Mardin Ermenilerinin Katolikleşme süreci şöyle özetlenebilir:

Diyarbakır metropolitliğine bağlı olan Mardin Ermenilerinin Osmanlı 

Devleti’nde bilinen ilk piskoposu, Kalust’tur (1601–1620). Bu dönemde 

Mardin Ermeni piskoposları Sis katalikosları tarafından taktis edilmekte-

dir. 1632 yılında Mardin piskoposu olan Dimoteus Karnuk’un Katolikliği 

kabul etmesiyle beraber, Mardin Ermenileri arasında Katolik inancı yayıl-

maya başlamıştır. Karnuk, gördüğü baskılar karşısında, İtalya’ya kaçmış ve 

orada ölmüştür. Mardin Ermenileri arasında 1630’lu yıllarda Katolikliğin 

ilk tohumları atılmasına rağmen Katolikleştirme bundan yaklaşık yarım 

asır sonra Melkon Tazbazyan’ın yaptığı faaliyetler sonucunda amacına ula-

şacaktır. Roma’ya gidip orda eğitim gören Tazbazyan, 1680’de Mardin’e 

dönmüş ve piskoposluk kürsüsü kurmuştur. Tazbazyan’ın çalışmaları so-

nucunda ilk dört yılda, Mardin’deki 1860 Ermeni ailesinden 830’u Ka-

tolik inancına geçmiştir. Sonraki yıllarda bu sayı daha da artmış 200 aile 

hariç tüm Ermeniler Katolikliğe geçiş yapmıştır



2

. XIX. yüzyılda ise artık 

Mardin’de Ermeni Gregorian nüfusundan bahsetmek mümkün değildir.

Süryanî Kadimler: Hıristiyanlığın ilk temsilcilerinden olan Süryanî 

Kadimler veya XVIII. yüzyılın sonlarına kadar en çok bilinen isimleriyle 

Yakubîler için Mardin ayrı bir özelliğe sahiptir. Süryanî Kadim Patrikli-

ği, Mardin’in hemen yanı başındaki Deyruzzafaran Manastırı’dır. Süryanî 

Kadimler, hem Mardin merkezde hem de Mardin çevresinde birçok ma-

nastır ve kiliseye sahiptirler. Mezhep olarak kendilerine has bir Ortodoks 

inancına sahiptirler.

2 Vartanuş A. Çemre, “Ermeni Katolik Kilisesi’nin Kurucularından Melkon Tazbazyan’ın 

Hayatı (1654–1716)”, Tarih ve Toplum, C. 31, S. 184, Nisan 1999, s.39 vd. Vartanuş Çerme 

tarafından verilen bu bilgilerde Ermenilere ait nüfus abartılı görünmektedir. Ancak Erme-

niler arasında Katolikliğe geçiş oranları hakkında önemli ipuçları vermesi açısından önem-

lidir.



368

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



Süryanî Katolikler: Süryanî Yakubî Patrikliği içinde 1782 yılında 

meydana gelen bölünme sonrasında, Süryanî Katolik Patrikliği ortaya çık-

mıştır. Bu bölünmeyi iki temel sebebe dayandırabiliriz: Bunlardan ilki, 

Süryanî Kilisesi içinde çok sık bir şekilde görülen Patrik olma mücadeleleri 

ve bu sebeple meydana gelen bölünmeler; ikincisi ise, Katolik misyonerle-

rin çalışmalarıdır. Bu bölünme ardından Süryanî cemaati ikiye ayrılmıştır. 

Eski mezheplerinde kalanlar kendilerinin ana kilise olduğunu vurgulamak 

için Süryanî Kadim ismini kullanırken; Katolikliği kabul edenlere Süryanî 

Katolik denilmiştir.

Keldanîler: Keldanîler, XVI. yüzyılda Ortodoks Nasturî Kilisesi’nden, 

Katolikleşerek ayrılanların oluşturduğu bir cemaattir. Keldanî Patrikliği, 

Süryanî Katolik Patrikliği’nin ortaya çıkmasında olduğu gibi, Nasturîler 

arasındaki idarî anlaşmazlıklardan ve bu anlaşmazlıkların Katolik misyo-

nerlerce kullanılmasından dolayı, Nasturî Patrikliği’nin parçalanmasıyla 

ortaya çıkmıştır. XIX. yüzyılda Mardin şehir merkezinde Nasturî nüfusuna 

rastlanılmaması, bunların tamamının Katolikleştiğini göstermektedir.

Şemsî: Güneşe tapan Şemsîler, mahallî bir paganizmin Diyarbakır-

Mardin ve çevresindeki son kalıntıları olarak tanımlanırlar

3

. XVI. yüzyılda 



ayrı bir cemaat olarak yer alan Şemsîler ile ilgili XIX. yüzyılda tek bilgi 

1807’de Seyyah Dupré tarafından verilmektedir. Buna göre Mardin’de 800 

Şemsî bulunmaktadır. Ancak daha sonraki kaynakların hiçbirinde Şemsî 

nüfusuna rastlanmamaktadır. Bu yok oluş Şemsîlerin XIX. yüzyılda Sür-

yanî cemaatine dâhil olmalarında kaynaklanmaktadır

4

. Süryanî Kadimlere 



ait kayıtlarda Şemsî lâkaplı isimlere rastlanması

5

, Süryanî cemaati içinde 



varlıklarını devam ettirdiklerine dair bir gösterge olarak kabul edilebilir.

Yahudi: XVI. yüzyılda Mardin başlı başına bir Yahudi mahallesi ol-

masına rağmen XIX. yüzyıla gelindiğinde nüfusları oldukça azalmıştır.

3 “Mardin 

Maddesi”, 

İslâm Ansiklopedisi, C. VII, Millî Eğitim Bakanlığı, Eskişehir 1997, 

s.320. 


4 Suavi 

Aydın, Kudret Emiroğlu, Oktay Özel ve Diğerleri; Mardin Cemaat Aşiret Devlet, 

Toplumsal ve Ekonomik Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 2001, s.135–136.

5  Abdullah Satuf Sadedî, İstastikî Bazı Bilâd ve Kura Sened 1870, Kırklar Kilisesi Arşivi.




Yüklə 3,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   117   118   119   120   121   122   123   124   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə