343
Doç. Dr. İbrahim GÜLER
Bütün bu göstergeler, Osmanlı toplumu içinde Ermenilerin, imparator-
luk ahalisinin ülke genelindeki dolaşımı gibi, ülkenin çeşitli coğrafyaların-
da toplumun diğer üyeleri olarak serbestçe dolaşım halinde bulunduklarını
ortaya koymaktadır
20
.
Ermenilerin, daha sonraki yüzyıllarda da Osmanlı Devleti’nin ülke
sınırları içindeki birçok yerleşim biriminde yaşamlarını sürdürdükleri bi-
linmektedir. 1831 nüfus sayımında Ermenilerin Osmanlı memleketlerinde
nerelerde yerleşik oldukları ve devletin toplam nüfusu içindeki yerleri hak-
kında bilgiler bulunmakta ve bizleri bu konuda aydınlatmaktadır.
Bu sayımda, Osmanlı Devleti’nin ülke sınırları içinde, çeşitli bölgeler-
de yaşayan Ermenilerin yerleşim yerleri şöyle tespit edilmiştir:
Edirne, Edirne havalisi, Üsküdar, Filibe, Kırçova, Bursa, Aydın (Öde-
miş, Bayındır, Güzelhisar, Tire), Nazilli ile birlikte Kestel, Beypazarı, İz-
mir (merkez, Urla, Birunabad, Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Kuşadası,
Söke, Karpuzlu, Çine), Bolu (merkez ve Devrek), Bandırma, Adana (mer-
kez, Yüregir, Derbend-i Misis), Namrun (Tarsus), Gökçe (Tarsus), Çıldır
eyaleti, Kars eyaleti.
Söz konusu nüfus sayımına göre, Osmanlı Devleti’nin Rumeli top-
raklarında yaşayan Ermenilerin sayısı 3 566, Anadolu topraklarında ya-
şayanlarınki ise 16 743 idi. Osmanlı ülkesinin genelinde 20 309 Ermeni
nüfus bulunuyordu. Bunun 4 887’si Çıldır eyaletinde 2 161’i de Kars eya-
letinde idi
21
. Bu iki vilâyette toplam 7 048 Ermeni vardı. Bu da, Osmanlı
ülkesinde kayıtlı olan toplam Ermeni nüfus 20 309’un % 34.70’ini teşkil
ediyordu. Ermenilerin diğer yerlere göre en yoğun bulundukları yerler bu
eyaletlerdi.
Aynı sayıma göre, ülke genelinde toplam 3 753 642 nüfus vardı. Bu-
nun 2 501 425’ini İslâm, 1178171’ini reaya (Rum?), 36 675’ini Kıptî, 17
012’sini Yahudi, işaret edildiği üzere 20 309’unu Ermeni oluşturuyordu.
Bu rakamların imparatorluğun genel nüfusuna göre oranları, sırayla %
20 Osmanlı toplumu içinde insanların, Müslim veya gayrimüslim olsun, bazı durumlarda
seyahatlerde “yol tezkere”si adıyla müsaade almalarını gerektiren durumlar da mevcut-
tu. Güler, “XVIII. Yüzyılda Osmanlılarda Nüfus Hareketleri Olarak İç Göçler”, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, 1995-2000 Prof. Dr. Fikret Işıltan Hatıra
Sayısı, Sayı 36, İstanbul 2000, s.155-211. Özellikle XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin
içyapısında göçler ve eşkıyalıklar (Güler, “XVIII. Yüzyılda Orta Karadeniz Bölgesinde
Eşkıyalık Hareketleri”, Osmanlı Araştırmaları, XV, İstanbul 1995, s.187-219.) gibi sosyal
bunalımlar böyle tedbirleri üretmeye neden oluyordu.
21 Bkz. Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğu’nda İlk Nüfus Sayımı–1831, II. Baskı, T.C.
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, s.195–215.
344
HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER
66.63’ünü İslâm, % 31.38’ini raya (Rum?), % 0.98’ini Kıptî, % 0.45’ini
Yahudi, % 54’ünü Ermeniler teşkil ediyordu
22
.
Osmanlı Devleti’nde Ermenilerin, bu genel yerleşim alanları görünü-
münün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulduğu ilk yıllara kadar de-
vam ettiği anlaşılmaktadır. Bu döneme ait kayıtlar bunun böyle olduğunu
göstermektedir
23
. Birçok Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ermeni vatanda-
şının Anadolu’nun muhtelif yörelerinde yaşamlarını devam ettirdiklerini
bizden önceki nesiller çok iyi bilmektedirler. Bunlar, aynı mahallede otu-
rarak yıllarca diğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarıyla komşuluk
ilişkileri içinde kalmışlardır. Öyle ki Ermeni vatandaşlardan bazılarının,
oturdukları yerlerde Türkçe’den başka dil bilmediklerine dahi işaret edil-
mektedir. Karaman’da meskûn bulunan Ermeniler hakkında Millî Müca-
dele döneminde gözlemlerde bulunan Karaman İdadisi Riyaziye Muallimi
Sapancalı Hasan Hüseyin, bu hususu açık bir dille ifade eder
24
.
22 XIX. yüzyılın sonlarında ise, devrin bazı kaynaklarındaki bilgilere dayanılarak verilen
malûmata göre, Bazı Anadolu vilâyetlerinde Ermeniler yaşamaktaydı. Bunlar bu bölgeler-
de belli bir nüfusa sahipti. Onların yaşadığı eyaletler içindeki yerler, Adana, Sivas, Trab-
zon, Erzurum, Bitlis, Mamüretü’l-Aziz, Diyarbakır, Van ile Halep ve Elazığ idi. Ancak
bunların sayıları, Müslüman nüfusa göre oldukça düşük idi ve azınlıkta kalıyorlardı. II.
Abdülhamit dönemine ait bir raporda, bazıları yukarıda da belirtilen bu yerlerden başka,
Hınıs, Bayburt, Muş, Bitlis, Siirt, Gümüşhane’de de Ermeniler yaşıyorlardı ve nüfusları
Müslümanlara göre daha az bir sayıda idi. Bkz. Sevinç, a.g.e, s.149–153.
1893 tarihli Osmanlı İstatistiklerine dayanılarak Kemal Karpat tarafından hazırlanan bir listeye
göre de, yukarıda belirtilen yerlerden başka Ermenilerin Ankara, Amasya, Çermik, Ergani
(Maden), Kayseri, Kiğı, Maraş, Mardin, Sis (Kozan), Siverek, Tarsus, Urfa gibi yerlerde
yaşamakta olduklarına ve Müslümanlara göre nüfus yoğunluklarının düşük bulunduğuna
da dikkat çekilmekteydi. Bkz. Sevinç, a.g.e., s.155-156.
23 Bkz. Güler, Sapancalı Hasan Hüseyin’in Karaman Ahval-i İctimaiyye Coğrafi yye ve Tari-
hiyyesi (R.1338./H.1340), Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara 1993, s.25, 69–70.
24 Yerli Rum ve Ermeniler tamamen Türkçe konuşarak başka bir dil bilmezler. Ekseriyya
İslâm mahallatı ile karışık otururlar. Tarz-ı telebbüsleri eskiden Türkler’den hiç farklı değil
iken son yiğirmi sene zarfında yeni cereyanlara daha doğrusu muzır komitelerinin telkina-
tına uyarak kadınların tarz-ı telebbüsü değiştiği gibi (İslâm kadınlar ekseriyetle başların-
da beyaz şimle ayaklarında ağıları yerde sürünecek derecede bol yapımlı-pazen ve fanila
basmalarından- don giyinir ve şimle ile yüzlerini içine kapayarak yalnız tek gözü serbest
bırakırlar. Hıristiyan kadınlar başlarında siyah şimle ve İslâm kadınlarındaki cesamette bol
olmak üzere siyah don giyinirler ve donların üzerinde kısa boylu entarileri bulunur) genç-
lerinde Rumca ve Ermenice konuşmak da moda olmuştur. Bu hususta en ziyade amil olan
birinci derecede müferrrit Türk düşmanı papazlar ikinci derecede muallimler İstanbul’dan
gelen mekteblisidir. Hayat ve maişetleri elyevm İslâmlardan müreffehtir. Güler, a.g.e.,
s.25, 25 n1.