424
HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER
mış hem de dövülmüştür
76
. Ermeni Murat adlı genç, Yusuf’un evine zina
amacıyla girince yakalanmıştır
77
. Ancak hakaret ve namus gibi hassas bu
iki olayda da Balıkesirliler suçlu Ermenileri kendileri cezalandırmaya kal-
kışmamışlar; şuurlu bir vatandaş olarak hukuka havale etmişlerdir. Böyle
durumlarda kadı tarafından kendilerine karşı eşit davranılmış ve mer’î hu-
kukun gereği tatbik edilmiştir.
Netice olarak; XVII. yüzyıl başlarında Balıkesir’e gelip yerleşen Er-
meni nüfusla yerli halk arasında olumsuz bir olay yaşanmadığı gibi; bila-
kis, kendilerine olabildiğince yardımcı olunmuştur. Devlet ve idareciler
tarafından da zımmîlere mal mülk edinmede bir sınırlama getirilmemiş;
onların güvenilir şekilde emlâk vs. alıp satmalarına, ticaret yapmalarına
izin verilmiş, kolaylık sağlanmıştır. Kendi din ve kültürlerini yaşamaları
konularında da bir sınırlandırma ve baskı olmadığı gibi, kanunlara uymak
şartıyla ibadethane sahibi de olabilmelerine mani olunmamıştır. Zimmiler,
kendi aralarındaki davaları bile çözümlemek amacıyla Balıkesir şer’î mah-
kemesine müracaat etmişler ve bir kısım meselelerini İslâm Hukuku’na
göre çözümlemişlerdir. Kadılar da kendilerine tarafl ı davranmamış ve hak-
larını yememişlerdir. Dil, din, ırk, kültür farklılıklarına rağmen, edinilen
bu bir arada yaşama tecrübesi sayesinde Ermenilerle Müslümanların bir-
likteliklerini uzun yıllar sürdürdüklerini 1906 yılında Balıkesir vilâyetinde
hâlâ 2 574 Ermeni nüfusun bulunması da
78
göstermektedir.
Netice olarak; yaklaşık 300 yıl Balıkesir ve civarlarında Osmanlı
Devleti’nin tebaası olarak sakin ve huzurlu bir şekilde birlikte yaşamanın
en güzel örneğini vermiş olan Türkler ve Ermeniler, insan tabiatının gere-
ği olarak bir birleriyle çok yönlü münasebetlerde bulunmuşlardır. Zaman
zaman, çeşitli konularda ayrılığa düşmüş olmalarını da yine insanın yara-
tılışında bulunan özelliklere bağlamakta yarar vardır. Ermeniler ve Türkler
o kadar iç içe olmuşlar ki, sosyal ve iktisadî ilişkiler bakımından da bir
birleriyle -diğer bölgelerde olduğu gibi- kaynaşmışlardır.
Eldeki belgelere ve bilhassa Balıkesir şer’iye sicillerine bakıldığında
da bunun bariz örneklerini görmek mümkündür. Sadece mahkeme kayıt-
larını değil, değişik birçok konuda muhtelif kayıtları da ihtiva eden bu ka-
yıtların arasında dolaylı veya doğrudan tabii ki ihtida olaylarını da görmek
mümkündür.
76 BSŞ, Defter No: 696, s.29
b
, Belge No: 2.
77 BSŞ, Defter No: 698, s.54
b
, Belge No: 10.
78 Abülmecit Mutaf, Sâlnamelerde Karesi Sancağı (1847–1922), Balıkesir 1995, s.60.
425
Yrd. Doç. Dr. İsmail Hakkı MERCAN
Asla bir zorlama olmadan ve İslâm’ın gereği olan dinde zorlama yok-
tur hükmü uyarınca gayrimüslimler ve bilhassa Ermeniler gönül rızası ile
ihtida etmişlerdir. Bunların din değiştirmeleri ise kendi cemaatlerine ve
merkezî hükümete bildirilmiş ve kayıt altına alınmıştır. Hatta Balıkesir’de
yaşayan Ermenilerin kendi ibadet yerlerini açıp, onların bakım ve onarı-
mını yapma konusunda devlet onlara gerekli yardımları yapmıştır. Kendi
aralarındaki hukukî problemlerde ise yine devlet onlara gerekli kolaylığı
tanımış ve bazen de çözemedikleri problemler için şer’î ve örfî hukuk va-
sıtasıyla onlara yardımcı olmuştur.
KIPÇAK-ERMENİ YAZILI KAYNAKLARINA GÖRE
TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ
Prof. Dr. İsmail Veli ÖMEROĞLU*
Ferhat FERHATLI**
*Bakü Devlet Üniversitesi
**Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü Türk Halkları Folklorü Bölümü
Özet
Türk-Ermeni münasebetlerinin tarihi tahlili gösterir ki ta-
rihen bir-biri ile komşu olan, kendi aralarında yüz yıllarla
ilişkiler kuran, birçok bölgelerde birlikte yaşayan şu halkları
birleştiren çok uygunluklar, medenî, sosyal, ekonomik ve
hatta etnik yakınlık mevcut olmuştur. Ermeni etnosunun,
kültür ve sanatının formalaşmasında Türkler yakından iş-
tirak etmişler. Tarihi gerçekler gösterir ki Macaristan’da,
Kırım’da, Polonya ve diğer Avrupa ülkelerinde onlar ortak
dil, medeniyet ve yazıya sahip olmuşlar. Eski çağlarda si-
yasî karmaşalar sonucu iki tarafl ı çatışmalarla münasebet
bozukluklarına yol verseler de az bir zaman içinde barışa
nail olmuş ve sonra yeniden birlikte yaşayışlarını devam
ettirmişler. Ermenilerin Türklerle alâka bağları o kadar güç-
lü olmuştur ki kilise dualarını bile Türkçeye çevirmişler.
1618 yılında Lvov şehrinde ‘Alkış bitiği’ adlı duanın Ermeni
alfabesi ile Türk dilinde yazıya alınması da Ermenilerin Türk
dilini kendilerine ‘hayat dili’ olarak kabul ettiklerini gösterir.
XVI yüzyılda Ermeni nüfusunun mahkemelerinde Türk di-
linin kullanılması çok büyük abideleri yadigâr koymuştur.
Tüm bunlar Ermenilerin Türklere yakından bağlı olduğunu
göstermektedir.
Azerbaycan ve Ermenistan dışında başka devletlerde ya-
şayan Ermeni ve Türklerin (Azerilerin) bir-biri ile normal iş-
birliği kurmaları, düşmanlık etmediklerine ait çok gerçek-
ler vardır. Bu da problemin çözüm yollarını kolaylaştıran
faktörlerden en önemlisidir.
Sempozyuma sunulan tebliğde Ermeni-Kıpçak dil prob-
lemi öne çekilir. Bir zamanlar Hıristiyanlığı kabul etmiş
Polonya’da yaşayan ahalinin Ermeni yazısı ile kayda alın-
mış mahkeme senetlerinde inanç, yazı ve sosyal problem-
ler tahlil edilir. Ermeni yazılarından istifade etmekle tarihi
abide yaratan Kıpçakların tarihi taleyinden söz açılır.