182
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
13. yüzyýlýn baþýnda, Gana devleti, Soso kabilelerinin akýnlarý
sonunda, geçmiþteki önemini yitirdi. Yavaþ yavaþ, Malinkelerin
yaþadýklarý devlet, Mali, Gananýn yerini aldý. Küçük bir prenslik ola-
rak Mali, Nijerya ile Bakkon arasýnda 11. yüzyýldan beri vardý. Tarý-
mýn, özellikle pamukçuluðun ilerlemesi, altýn madenlerinin iþletilme-
si, zanaatçýlýðýn büyümesi ve ticaretin geniþlemesi, Malinin gücünü
saðlamlaþtýrmasýna katkýda bulundu. 1240ta, Mali reislerinden biri
Sundiata (Mari-Diata) Gana birliklerini ezdi ve baþkentini yýktý.
13. yüzyýlýn sonunda, Mali devletinin baþkenti Mali, büyük bir
ticaret merkezi oldu. Mali, Güney Akdeniz ülkeleriyle geniþ ticaret
ve kültür iliþkileri sürdürüyordu. Komþu kabilelerin akýnlarýna ve bu
devleti zayýflatan hanedan geçimsizliklerine karþýn, Mali 17. yüzyýla
deðin varlýðýný sürdürdü. Bu yüzyýlýn ilk yarýsýnda Songayi, Fulbe ve
Bambara kabilelerinin saldýrýlarý, Malinin çöküþünün nedeni oldu.
Bu çaðda, Songayi kabilesi tarafýndan kurulan. Batý Sudanýn doðu
kesiminde yerleþmiþ feodal bir devlet geliþti.
[sayfa 212]
Songayi dili,
çok özgün bir dildir ve bütün öteki Afrika dillerinden temelden ay-
rýlýr.
Ýlk Songayi devletleri, 14. yüzyýlýn sonlarý ve 15. yüzyýlýn baþlarý
tarihlerini taþýrlar. 16. yüzyýlda, Songayinin ellerinde bulunan topra-
klar, Nijer suyunun kaynaklarýndan Bussa çaðlayanlarýna, kuzeyde
Sahradan, güneyde Bobo ve Mossi ülkelerine deðin yayýlýyordu.
Songayi ülkesinde, öteki Sudan devletlerinde olduðu gibi, köle
emeði, önemli bir rol oynuyordu. Bununla birlikte, çoðu kez, kölele-
re de bir toprak payý veriliyor ve sayýlarý pek çok olan serf-köylüler
örneðine uygun olarak, aynî-rant ödemekle yükümlü tutuyorlardý.
Kölelerin çocuklarý, diogoraniler, her ne kadar gene köle adýný
taþýyorlarsa da, ikinci ya da ondan sonraki kuþaktan baþlayarak
bazý haklar elde ediyorlardý. Örneðin baþkasýna satýlamýyorlardý. Köle-
ler, diogoraniler ve serf-köylüler gibi, sýk sýk isyan ediyorlardý.
Songayi yöneticileri ile Fas sultaný arasýnda bir yüzyýl sürecek
olan çatýþmalarýn baþlangýcý, 16. yüzyýlýn baþlarýna deðin uzanýr. Son-
gayi krallarý üstün geliyordu. Ama, Songayi devleti, o denli zayýfladý
ki, 17. yüzyýlýn sonunda daðýlýp parçalandý.
17. yüzyýl, Beninin, bugünkü Güney Nijerya topraklan üze-
rinde yerleþmiþ olan devletin açýlýp geliþme çaðýdýr. Bu bölgelerde
oturan Yoroba ve Eoto halklarý, yüzyýllar boyunca çok geliþmiþ bir
kültür yarattýlar.
183
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
Kongo devleti büyük bir feodal devlet oldu. 15. yüzyýldan 18.
yüzyýla deðin, açýlýp geliþme çaðýnda Kongo topraklarý, doðuda Kuan-
go akarsuyuna, güneyde Kuanzaya, batýda Atlantik Okyanusuna ve
Kongo ýrmaðýnýn 500-600 km. kuzeyine deðin yayýlýyordu. Bu topra-
klarda akraba olan kabileler: Bakongolar, Basündiler, Meyobeler
vb. yaþamaktaydý. Resmî dil, Kiþikongo idi.
Köle emeði, burada önemli bir rol oynuyordu. Köleler en
aðýr ve en bayaðý iþleri yapýyorlardý. Çeþitli alanlarda
[sayfa 213]
uzman-
laþmýþ zanaatçýlar vardý. Ticaret elveriþliydi. Kongonun komþusu
olan ülkelerde (güneyde ve güney-doðuda), Angolada ve Mono-
motapada da toplumsal iliþkiler benzer nitelikteydiler.
Doðu Akdeniz Ülkelerine Askerî Sömürgeleþtirme Seferleri
(Haçlýlar)
Kentlerin ve ticaretin geliþmesi, Batý Avrupa yaþamýnýn çok
çeþitli yönleri üzerinde etkisini gösteriyordu. Bu etki, Batý Avrupa
toplumu çerçevesini de aþýyordu. Yeni çað, bu ülkelere, öteki böl-
gelerle, her þeyden önce Doðu Akdenizin müslüman ülkeleriyle
iliþkilerin niteliði üzerine, Batý Avrupa ülkelerinde olduðu kadar, Doðu
ülkelerinde de çeþitli sýnýf ve tabakalarýn benimsedikleri davranýþlar
bakýmýndan kendi damgasýný vuruyordu.
MS 2. binyýllarýnýn baþlarý, haçlý seferleriyle, Batý Avrupalý feo-
dallerin, Doðu Akdeniz ülkelerine yaptýklarý saldýrý seferleriyle dik-
kati çeker.
Batý Avrupada yoðunlaþmýþ olan, daha yukarda anlattýðýmýz
feodal sömürü, köylüleri, kendi durumlarýný düzeltecek çareler ara-
maya zorluyordu. Bu çarelerden biri, köylülerin, kiþi olarak daha
özgür olduklarý ve feodal baskýnýn hissedilecek kadar daha hafif
olduðu iþlenmemiþ topraklar üzerine aktarýlmalarý, iç sömürgecilik
oldu. Bununla birlikte, bu aktarýlmalar ne denli önemli olursa olsun,
bir geniþlik kazanamazdý.
Doðunun masallara özgü zenginlikleri üzerine yaratýlan efsa-
neler, köylülerin hayalgücünü gittikçe daha çok kurcalýyordu. Bu
efsaneler, Avrupalý tacirlerin ve Ýsanýn mezarý bulunan Kudüsü
ziyaret eden hýristiyan hacýlarýn anlatýlarýndan kaynaklanýyordu. Doðu
Akdeniz ülkeleri, feodalleri de çekiyordu, ama bunun nedenleri
baþkaydý.
184
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
Kalýtsal yurtluklar sistemi, yeni bir miras sisteminin yerleþme-
siyle, büyük oðul hakkýnýn yerleþmesiyle güçlendi.
[sayfa 214]
Miras,
babadan büyük oðula geçiyordu, küçük oðullar ise malsýz mülksüz
kalýyorlar, yeni topraklarýn yaðmasý ile zenginleþmeye bakan yoksul
þövalyeler yýðýnýný oluþturuyorlardý. Doðu, þövalyeleri de çekiyordu.
Avrupa ve Akdeniz kentlerinin tacirleri, özellikle Ýtalyanlar, Küçük
Asyadaki ve Kuzey Afrikadaki konumlarýný saðlamlaþtýrmak, bu
pazarlarda egemen duruma geçmek istiyorlardý. Yeni topraklar ve
yeni uyruklar isteyen Avrupa hükümdarlarý, Doðu ülkelerinin zen-
ginliklerine gözdikiyorlardý. Feodaller ve varlýklý tacirler sýnýfýnýn çeþitli
tabakalarýnýn, yaðma amacýyla birleþmiþ olan temsilcileri, Güney ve
Doðu Akdeniz ülkelerine yapýlacak askerî bir seferin hazýrlýklarýna
etkin biçimde katýldýlar.
Özellikle Roma Katolik Kilisesi, bu hazýrlýklarda, etkin bir rol
oynadý. Papalýðýn hükümet örgütü (Curie Romaine), yeni toprakla-
rýn zorla hýristiyanlaþtýrýlmasý ile gelirlerinin bir hayli artacaðýný um-
uyor, Doðu Yunan Kilisesini yutmak istiyordu; ki bu da, Vatikanýn
siyasal programýnýn en önemli noktalarýndan biriydi.
Papalýðýn hükümet örgütü, müslümanlara karþý bir haçlý sefe-
ri aracýlýðý ile Ýsanýn mezarýnýn kurtarýlmasý sloganýný ortaya attý. Bu
sefere katýlanlarýn günahlarý baðýþlanýyor, borçlarýný ödemeleri için
kendilerine bir süre tanýnýyor ve baþka kolaylýklar gösteriliyordu.
Kilise, böylece, yeni topraklarý kendine maletmek istiyordu.
Hýristiyan prenslerin yurtluklarýnýn geniþlemesi, kiliseye ek gelir sað-
lýyordu.
Çoðu kez, haçlýlarla birlikte sefere çýkan feodaller, toprak
tasarruflarý da dahil olmak üzere, kendi mallarýný kiliseye baðýþlýyorlar
ya da onun himayesine býrakýyorlardý. Onun için katolik rahipler,
Haçlý Seferleriyle gittikçe daha çok ilgileniyorlardý.
[sayfa 215]
Birinci Haçlý Seferi
Selçuklu Türklerinin fetihleri, Abbasî hilâfetinin daðýlýp par-
çalanmasýnýn ve Bizansýn iyice zayýflamasýnýn nedeni oldu. Yeni
topraklar ele geçirmenin artýk pek büyük güçlüklerle karþýlaþmaya-
caðý kanýsý uyanmýþtý.
Birinci Haçlý Seferi, tipik bir askerî feodal seferdi ve 1096da
yapýldý. Sefer, daha 1095te, Fransada, Clermont ruhanî meclisinde
Dostları ilə paylaş: |