Selçuk İletişim, 7, 3, 2012
64
ruluş tarafından bedelinin ödenerek iletişim
araçları vasıtası ile kişisel olmayan biçimde
hedef kitleye, genelde ikna ederek harekete
geçirme amacı ile ulaşmasıdır (Arens 1996: 6).
Günümüzde üretici ile tüketici arasındaki uzak-
lığın artması, çok değişik mal ve hizmetlerin
tüketiciye tanıtılması gereği ve eski mamullerin
geliştirilerek yeniden pazara sunulması, rekla-
mı bir iletişim aracı olarak karşımıza çıkarmak-
tadır (Uzar 1994). Teknolojinin gelişmesiyle
birlikte iletişim araçlarının yaygınlaşması,
çocukların televizyon izlerken, radyo dinler-
ken, sokakta yürürken, toplu taşıma aracında
yolculuk yaparken sürekli olarak reklam mesaj-
larına maruz kalmalarına neden olmaktadır.
Özellikle ses, hareket ve renk gibi etkin özel-
liklere sahip olan televizyon, çocuklar üzerinde
diğer kitle iletişim araçlarına göre belirgin bir
üstünlüğe sahiptir ve bu nedenle reklam veren-
ler tarafından daha çok tercih edilmektedir
(Özer 1999: 1). Reklam konusunda ülkelerin
ekonomik kalkınma düzeyleri bir rol oynuyorsa
da hemen hemen tüm ülkelerde reklama ihtiyaç
duyulmaktadır. Özellikle, serbest piyasa eko-
nomisinin geçerli olduğu ülkelerde reklamın
önemi büyüktür (Uzar 1994). Televizyon ka-
nalları da çok yüksek olan yayın maliyetlerinin
büyük çoğunluğunu reklam gelirleri ile karşı-
lamaktadırlar (Özyürek 1998: 76). Reklamın,
mal ve hizmetleri tanıtmak; nereden, nasıl ve
ne fiyatla sağlanacağı ve ne şekilde kullanıla-
cağı hakkında bilgi vererek tüketiciye zaman
kazandırmak ve firmalar arasındaki fiyat ve
kalite rekabetini arttırarak tüketiciyi karlı çı-
karmak gibi olumlu işlevleri de vardır (Özgür
2001: 10, Babaoğul ve ark. 2006: 107).
Reklam yalnızca hedeflenen kitlenin farkına
vardığı bir ihtiyacı karşılamak üzere pazarda
varolan birden fazla üründen kendisi için uy-
gun olanı seçmesine yardımcı olacak bilgiyi
iletmekle sınırlı bir işleve sahip değildir. Rek-
lam kitlenin farkına varmadığı bir ihtiyacı da
ortaya çıkarır. İhtiyacın farkına varılması in-
sanlarda rahatsızlık yaratır. Bundan kurtulma-
nın yolunun ise reklamlarda önerilen nesneyi
satın almaktan geçtiği ısrarla vurgulanır. İş
bununla da sınırlı kalmaz. Ürünü marka olarak
belleklerde kazımak, belirgin özellikleriyle
markayı tüketicinin belleğine müstesna bir
konuma yerleştirmek de reklamdan beklenen
görevdir (Shaizada 2006: 44-45).
2. REKLAMLARIN AMAÇLARI
Reklam; dinlediğimiz radyodan izlediğimiz
televizyon filmine, okuduğumuz dergiden yol
kenarlarındaki bilbordlara, giydiğimiz giysi-
den, ayakkabılarımızın taban izlerine kadar
akla gelebilecek her yerde karşımıza çıkmakta-
dır. Bu noktada günlük yaşantımızı uyku saat-
leri hariç böylesi etkisi altına alan ve yaşantı-
mızın bir parçası haline gelen reklamın amaçla-
rının belirtilmesi gerekmektedir (Ulu 2007:
14).
Reklamın amacı, ürün hakkında bilgi vermek
olduğu kadar, tüketiciyi aydınlatmak, ürün ya
da hizmet hakkında kullanım alanlarını açıkla-
mak, çağdaş anlayışa yeni bakış açıları kazan-
dırmaktır (Teker 2008: 8).
Reklamda en genel amaç; reklam yapılacak
ürün için daha önceden belirlenmiş hedef kitle-
yi satın almaya yöneltmektir. Reklamcılıkta
amaç, mükemmel bir sanat eseri yaratmak
değil, reklamın türüne göre seyirciye ulaştırıla-
cak mesajı en iyi taşıyacak ve izleyicinin gözü-
ne çarpacak bir çalışma meydana getirmektir.
Gerçekte değişik seçeneklerin değerlendirilip
bunlardan akılcı olanların tüketici tarafından
seçilmesi gerekirken, seçim işi tüketici için
reklamcı tarafından yapılmaktadır (Çırpıcı
2006: 7).
Reklam esas itibariyle hedef aldığı tüketici
kitlesinin düşünce ve alışkanlıklarında olumlu
yönde etkiler yaratarak, onları satın almaya
yönlendirmek ve işletme karlılığını arttırmak
amacını taşımaktadır. Fakat reklamın bu ama-
cını gerçekleştirmesi için, hedef aldığı tüketici
kitlesine ulaşması ve mesajlarını bu kitleye
verebilmesi gerekmektedir. Bu da ancak rek-
lamın öncelikle iletişim amacını gerçekleştir-
mesi ile mümkün olmaktadır. Bu bağlamda
reklamın genel amaçlarını, iletişim amacı ve
satış amacı olarak, iki başlık altında ele almak
mümkündür (Ulu 2007: 14). Reklamın iletişim
amacı; önceden belirlenmiş bir hedef kitleye
onları satın alma konusunda harekete geçire-
cek, uyaracak bilgi ve düşünceleri iletişim
yoluyla ulaştırmaktır. Reklamın satış amacı ise;
tüketicileri motive ederek, kısa sürede tüketici-
leri satın almaya ikna etmektir. Ürettikleri mal
veya hizmetleri tanıtarak, tüketiciye getireceği
avantajları ile faydaları göstererek, o mal veya
Televizyon Reklamlarında Okul Çağı Çocuklarının… (62-77)
65
ürüne karşı bir talep yaratmayı amaçlar (Çırpıcı
2006: 8).
3. TELEVİZYON REKLAMLARININ
ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Çocuklar geleceğimizin temel taşlarıdır. Onları
geleceğe hazırlarken, anne, baba, kardeş gibi iç
faktörlerin yanı sıra, günümüzde büyük bir
güce sahip olan kitle iletişim araçlarını ve rek-
lam unsurunu da göz ardı etmememiz gerekir.
Türkiye’de son yıllarda çocuklara yönelik
reklamların sayısı giderek artmakta, hatta bazı
reklam ajansları sadece çocukları hedef alarak
çalışmalarını sürdürmekte ısrar etmektedir. Hal
böyle olunca da; reklamların çocuklar üzerinde
birçok olumsuz fizyolojik ve psikolojik etkiye
yol açması kaçınılmaz bir sondur. Reklamcılık;
çok önemli ve market ekonomisini yönlendiren
bir sektördür. Genel olarak reklamın rolü; mar-
ka yaratmak, müşterinin ihtiyaçlarına cevap
verip, yeni bir ürünü en iyi şekilde pazarlamak-
tır. Fakat söz konusu çocuklar olduğu zaman,
daha dikkatli davranmak ve onları gelebilecek
her türlü zarardan korumak gerekmektedir
(Asena 2009: 4).
3.1. Televizyon Reklamlarının Aile ve Çocuk
İlişkileri Üzerindeki Etkileri
Çocuğun ilk sosyalleştiği yer aile olduğu için,
tüketici kimliği kazanması ve tüketim, davra-
nış, tutum ve eğilimlerinin şekillenmesinde de
aile ve aile iletişiminin etkisi büyüktür. Özel-
likle okul öncesi dönemde çocuğun yaşamında
önemli bir yere sahip olan aile, onun sosyal-
leşme sürecini yaşadığı, tutum ve davranışlarını
şekillendirip yönlendiren önemli bir kurumdur.
Çocuğun yetiştiği aile, onun duygusal ve top-
lumsal gelişimini etkiler. Çocukların iyi ve
yararlı bir birey olabilmeleri için aileleriyle
sağlıklı ilişkiler içinde olmaları gerekir. Ebe-
veynler ve çocuklar arasındaki ilişkiyi etkile-
yen en önemli faktörlerden birisi de çevresel
etkenlerdir. Hem ebeveynler hem de çocuklar
zamanlarının önemli bir kısmını televizyon
izleyerek geçirmeleri nedeniyle, ebeveyn ve
çocuk ilişkisinde televizyon önemli bir çevresel
etken konumundadır. Televizyonun yoğun
olarak izlenmesi, çocuğun reklamlara da yoğun
bir şekilde maruz kalmasına neden olmaktadır.
Ailenin yanı sıra başlıca etken olan reklamlar,
çocuğun tüketim alışkanlıklarının oluşmasında
ve bir tüketici kimliği kazanmasında da önemli
bir etkiye sahiptir. Özellikle günümüzde bir
birey olarak varolmaya, kendi kişilik ve karar-
larını net olarak ortaya koymaya daha erken
yaşlarda başlayan çocukların, yoğun iletişim
bombardımanının da etkisiyle reklamlara ma-
ruz kalma ve etkilenme oranları daha da art-
maktadır (Asena 2009: 6). Genç ve çocuk tüke-
ticiler, birçok uluslararası ve yerel reklamcıla-
rın hedefidir. Aileler çocuklarının tüketici ola-
rak sosyalleşmesinde büyük rol oynar. Televiz-
yon reklamları da tartışmasız, aileler kadar
çocukların materyalist ve geleneksel görüşleri-
nin gelişmesini etkiler. Bir başka deyişle, tüke-
tim hakkında aile içi iletişim, reklamların ço-
cuklar üzerindeki istenmeyen etkilerini nötrali-
ze eder. Çocukları hedef alan pazarlama çalış-
maları ve özellikle televizyon reklamları me-
sajlarını verirken çocuklardan önce, ailelerinin
yeşil ışığını elde etmeye ihtiyaç duyarlar (Chan
ve McNeal 2003: 317). Ailenin sahip olduğu
özellikler doğrultusunda oluşturduğu satın alma
karar mekanizması, çocuğunda satın alma dav-
ranışlarını etkilemektedir. Çocukların medya-
dan ve reklamlardan etkilenmesi de aile ileti-
şim modelleri tarafından belirlenmekte ve
çocuğun satın almaya yönelik davranışlarını
yönlendirmektedir (Temel ve Yeygel 2005:
345-346). Yaşları yedi ile 14 arasında olan
toplam 300 öğrenci üzerinde yapılan bir çalış-
mada; çocukların %31.7’si reklamı yapılan
yiyeceği ilk gördüğünde aldığı ve %34.3’ünün
bu ürünleri annelerine aldırttıkları belirlenmiş-
tir (Şanlıer ve Yaman 2000: 26, 31- 32). Ço-
cuklar, ticari reklamların satış niyetini anlama-
dıkları için ya da reklamın ikna etme niyetini
tahmin edecek ve karşı koyacak uygun bilişsel
yetenekten yoksun olduklarından dolayı rek-
lamlara karşı kendilerini koruma konusunda
yetişkinlere göre daha savunmasızdırlar. Çünkü
her ne kadar çocuklar reklamlar konusunda
belirli bir bilince sahip olsalar da özellikle
küçük çocuklar, yaşam deneyimleri az oldu-
ğundan, düşünme ve eleştirme yeteneğini he-
nüz kazanamamış olduklarından, yalan ile
gerçeği ayırt etmede zorlandıklarından, rekla-
mın asıl amacını bilmediklerinden; 8-11 yaş
grubundaki çocuklar da özenmeye meyilli
olduklarından dolayı reklamlardan kolayca
etkilenerek gerçekte ihtiyaçları olmayan ürün-
leri elde etmek istemektedirler (Quadir Ersoy
ve Akaroğlu 2009: 81). Gıda endüstrisindeki
ağır pazarlama şartları, yüksek kalorili ve fast-
Dostları ilə paylaş: |