•
Demircan, XV-XVII. Yüzyıllar Arasında Osmanlı Hâkimiyetinde Limni Adası Manastırlarının
Durumu
•
89
•
KIŞ 2012/ SAYI 60
bilig
kadar ellerindeki geniş mali imkânlar dâhilinde finanse ettikleri hayır işle-
riyle imparatorluk hazinesinin tasarruf edebilmesine olanak sağlamışlarsa
(Talbot 1999: 173-174) da imparatorların zaman zaman manastırların bu
işlevini göz ardı ederek yeni manastır kurulmasını ya da manastırların daha
fazla arazi elde etmesini engelleme yoluna gittikleri de görülmüştür (Barker
1995: 129).
Osmanlı idaresinin tesisinden sonra manastırların, Bizans döneminde
görüldüğü gibi zengin olduğunu ya da zenginleşmeye devam ettiğini ifade
edebilmek, bazı vergi ayrıcalıklarını yitirmelerinden dolayı mümkün gö-
zükmemektedir.
3
Öte yandan Limni’deki toplam arazinin 1/6’sının
sahibi
konumunda olan (Haldon 1986: 186) ve bu geniş topraklarda yürüttükleri
tarımsal faaliyetler neticesinde zaman zaman bazı köylerden daha yüksek
vergi ödedikleri görülen manastırların, ürettikleri ürünler, sahip oldukları
topraklar ya da hayvanlar için sıradan gayrimüslim reaya ile aynı vergi
oranıyla yükümlü tutuldukları da vurgulanabilir.
Osmanlı İdaresi Altında Limnili Keşişler ve Diğer Hristiyan Din Adamları
Limni Adası manastırlarının iktisadî faaliyetlerini sürdürmesi ve toplumsal
fonksiyonlarının devamlılığı için manastır mülklerinde
yaşayan keşişler
önemli bir rol üstlenmişlerdi. Limni’de yaşayan din adamları başlıca iki
dini kurumda görev yapıyorlardı: Manastırlar ve kiliseler. Kilisede görevli
papazlar sıradan raiyyet gibi cizye ve ispençe mükellefiydiler. Dolayısıyla
Limni sakini papazların isimleri cizye ve ispençe mükellefi olmalarına bağlı
olarak açık biçimde yaşadıkları yerleşimin ahalisi ile birlikte kaydedilmiştir.
Limni’ye ait ikinci ve üçüncü defterde (Td. 75 ve 434) açık biçimde Hıris-
tiyan din adamları manastırlarda yaşayan ve yaşamayan şeklinde birbirin-
den ayrılarak kaydedilmişlerdir. Söz konusu iki defterde, manastır mülkle-
rinin sakinleri olarak gösterilen keşişlerin isimlerinin
4
önüne bunların vazi-
fesini bildirmek amacıyla “papas” ya da “papa”
ibaresinin eklendiği görül-
mektedir.
5
Dolayısıyla adadaki manastır mülklerinde yaşayan keşişler de
birer papaz olarak gösterilmesine rağmen bunların manastır kaydıyla bir-
likte zikredilmesi farklı bir statüyü haiz bulunduklarını ortaya koymakta-
dır. Bununla birlikte manastır sakini bir papaz ile bir kilise papazı arasın-
daki fark yalnızca keşiş isimlerinin ayrıca kaydedildiği defterlerde gözlem-
lenebilmektedir. Keşişlerin yaşadığı manastır mülklerinin vergi gelirleri
incelendiğinde vergi kalemleri arasında cizye ve ispençeye rastlanmaması,
keşişlerin bu vergileri ödemekle yükümlü tutulmadıklarını
göstermekte-
dir.
6
Sonuç olarak köylerde yaşayan papazlar cizye ve ispençe ödemektey-
•
Demircan, XV-XVII. Yüzyıllar Arasında Osmanlı Hâkimiyetinde Limni Adası Manastırlarının Durumu
•
90
•
bilig
KIŞ 2012 / SAYI 60
ken, manastırlarda yaşayan papazların (keşişler) cizye ve ispençe ödemediği
ifade edilebilir.
XVI. yüzyılın ikinci yarısında tertiplenen sayımlarda (Td. 307, 490 ve
141) manastırlarda keşişlerin yaşadığı bildirilmemektedir.
Burada keşişle-
rin adayı terk ettiğini düşünmek için yeterli bilgi bulunmadığının altı
çizilmelidir. Bununla birlikte defterlerde belirtilmemesine rağmen adadaki
keşişlerin, manastır dışındaki papazlar gibi köy reayasıyla birlikte kayde-
dilmiş olabileceği akla gelse de, XVI. yüzyılda keşişlerden cizye ve ispençe
alınmaması, bu ihtimali zayıflatmaktadır. Keşişlerin 1558 sayımından önce
yani 307 numaralı defterin tutulduğu dönemden önce adayı
terk etmedik-
leri varsayıldığında, son üç tahrirde (Td. 307, 490 ve 141) niçin keşişlerin
sayılmadığı sorusuna kesin cevap verilmesi adına tahrir defterlerinde yeterli
ipucu bulunmamaktadır. Bu durumda keşişlerin yılın belli dönemlerinde
Athos’tan geldikleri ve geçici olarak adada ikamet ederek yürütülen zirai
faaliyete nezaret ettikleri ihtimali
gündeme gelmektedir
Tahrir defterlerinden gözlemlenen papaz sayısındaki değişimler bazı değer-
lendirmeler yapılmasına olanak sağlamaktadır. Örneğin adanın ikinci sa-
yımını teşkil eden 1519 tarihli 75 numaralı defterdeki papaz sayısının bir
önceki tahrire göre artması karşısında, Osmanlı fethinin ardından adayı
Venedikliler ile birlikte terk eden papazların zamanla döndükleri yorumu
getirilmektedir (Lowry 1986: 253). Kısaca 1490 ile 1519 arasında din
adamı sayısındaki yaşanan değişim Limni’deki siyasal gelişmelerin parçası
olarak değerlendirilmiştir. Kanuni dönemine tarihlenen 434 numaralı
defterde ise papaz sayısının düşüşü karşısında aynı yorumu getirmek
mümkün gözükmemektedir.
Din adamlarının adadaki varlığı ile halkın dini gereksinimleri arasında doğal
bir bağ olduğu dikkate alındığında, nüfus artışına paralel olarak din adamı
sayısının da artacağı beklentisi oluşmaktadır. Nitekim Tablo I’de de görüle-
ceği üzere, biri dışında her yeni tahrirde Limni’nin
toplam nüfusu artma
eğilimi göstermiştir. 1591 yılına ait tahrir kayıtlarında ise din adamı sayısın-
daki önemli düşüşle karşılaşılmaktadır. Bu durumun açıklanması konusunda
tahrir verilerinin yol gösterici olmaktan uzak olduğu vurgulanmalıdır. Öte
yandan, 1591 tarihine gelinen süreçte din adamı sayısında gerçekleşen düşü-
şün adadaki dini yaşamı olumsuz yönde etkilemiş olabileceği akla gelmekte-
dir. Zira XIV. ve XV. yüzyıl manastır belgelerine dayanan Heath Lowry
(2002: 143), Limni Adası’nda Hristiyan nüfus karşısında papaz sayısının
düşük oranda kaldığını bildirmektedir.