F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2010-20/1
164
çarpmasına bağlayarak hüsn-i ta’lîl yapar. Periye benzeyen sevgili aya görünmüştür,
bunun sonucunda ayın benzi korkudan sararmış, günler geçtikçe de yüzü eğilmeye
başlamıştır. Aşağıdaki beyitte de ay, sevgilinin yüzünün güzelliğine karşı kendi
güzelliğini ileri sürünce çarpılmıştır. Yani yapmaması gereken bir şeyi yaptığı için bir
periye benzeyen sevgili tarafından cezalandırılmıştır:
Görindün ana garrâlandügiyçün ey perî benzer
Sarardı benzi günden güne oldı rûy-ı mâh egri
Yahyâ Bey (Çavuşoğlu 1977: 570)
Zâtî, bu inanışa sevgilinin güzelliğine gönderme yaparak telmihte bulunur. Şâir,
periye benzeyen sevgiliyi ansızın karşısında görünce ağzının eğildiğini söyler:
Âdem oldur toğrusını söyleye nâ-geh seni
Göricek ağzum eğildi ey perî-zādum benüm
Zâtî (Tarlan 1970: 393)
Halk inanışlarına göre perileri görenler sadece çarpılmazlar, bazen de akıllarını
yitirerek divane olurlar. Zâten halk arasında dîvânelere “peri tutmuş, perilenmiş” de
denilir (Çavuşoğlu 2001: 110). Klasik şiirimizde bir peri gibi güzel olan sevgiliye âşık
olanların sonu da ya aklını kaybedip dîvâne olmaktır ya da hastalanıp yataklara düşerek
aşk acısı çekmektir. Yahyâ Bey, sevgiliye gönül verdiğinden beri dîvâne olup dağlara
düştüğünü söylerken dîvânelerin tenha yerlerde ve dağlarda dolaştıklarına da telmihte
bulunur:
Her bir perî-hısâle gönül virme gel berü
Dîvâne olma tağlara düşme tuman gibi
Yahyâ Bey (Çavuşoğlu 1977: 131)
Fuzûlî ise aynı inanışa, bir periye benzeyen sevgili yüzünden dîvâne olduğunu bu
yüzden ayağından ve boynundan zincirlendiğini söylerek göndermede bulunur. Bu
beyitten o dönemde delilerin zincire vurulduğu da ortaya çıkmaktadır:
Geh ayağı bağlı geh boynu nedendir bilmezem
Bir perî aşkında olmuştur meger dîvâne şem‘
Fuzûlî (Akyüz vd. 2000: 200)
Delilerle İlgili İnanışlar
Deli-Bahar
Klasik Türk edebiyatında dîvânelerle veya delilerle ilgili farklı inanışlara da yer
verilmiştir. Bu bağlamda delilerin bazı tabiat olaylarından olumsuz anlamda etkilendikleri
de klasik Türk şiirinde anlatılır. Bu tabiat olaylarından biri de bahar aylarının gelişiyle
Klasik Türk Şiirinde Bazı…
165
birlikte delilerin iyice azdığı yönündeki inanıştır. Bilindiği gibi mevsim değişiklikleri
insanları hem fizikî hem de rûhî yönden etkilemektedir. Bu bilimsel gerçek, klasik
edebiyatta özellikle ilkbaharla ilgili bazı halk inanışlarıyla birlikte karşımıza çıkar.
Özellikle bahar aylarında kan dolaşımının hızlanmasından dolayı delilerin cinneti
artarmış (Onay 2000: 112). Hayretî de baharın gelişiyle dîvâne olduğunu söyleyerek bu
inanışa telmihte bulunur. Hayretî’ye göre bahar mevsimi cünûn zamanıdır. Şâir, bir diğer
beyitte ise dîvânelerin yırtık giysilerle dolaştıklarını söyleyerek dönemin sosyal yaşamına
ait bir sahneyi gözler önüne sermektedir:
Geldi eyyâm-ı cünûn irişdi fasl-ı nev-bahâr
Bî-karâr oldı yine dîvâne dillerden karâr
Hayretî (Çavuşoğlu, Tanyeri 1981: 50)
Fasl-ı güldür gül gibi çâk eyle gel ten cübbesin
Mevsim-i dîvânelikdür pîrehenden geç gönül
Hayretî (Çavuşoğlu, Tanyeri 1981: 291)
Ravzî ise sünbüllerin, menekşelerin açılması ve bağların, bahçelerin baharla
birlikte ortaya çıkmasıyla insanın aklını kaybetmemesinin mümkün olmadığını ifade
eder:
Sünbül benefşe açıla zeyn ola bâğ u râğ
‘Âkil midür şu kimse ki dîvâne olmaya
Ravzî (Aydemir 2007: 251)
Delilerle ilgili inanışlardan yola çıkan divan şâirleri, sevgilinin güzellik unsurlarını
kullanarak bahar şeklinde hayâl edilen sevgilinin âşıklarını deli ettiklerini de dile
getirmişlerdir (Göre 2007: 294). Buna göre Hayretî, kendisinin dîvâne olmasının
kınanmamasını istemektedir. Çünkü hem âşık olmuştur, hem de bahar gelmiştir:
‘Ayb eylemenüz Hayretî dîvâne olursa
Hem tâze bahâr oldı hem oldı yeni ‘âşık
Hayretî (Çavuşoğlu, Tanyeri 1981: 252)
Hayretî bir başka beytinde ise delilerin zincirlenmesi geleneğine işaret ederek
kendisini baharla birlikte sevgilinin saçlarına gönlünden bağlanmış bir dîvâneye
benzetmektedir:
Ruhlarun devrinde bend oldı saçun zencîrine
Nevbahâr içre yine dîvâne düşdi gönlümüz
Hayretî (Çavuşoğlu, Tanyeri 1981: 223)
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2010-20/1
166
Deli-Ay
Halk inanışlarına göre dîvânelerin etkilendikleri tabiat olaylarından biri de yeni
ayın görünmesidir. Bunun sonucunda dîvânelikleri daha da artarmış (Çelebioğlu 1998:
680). Buna göre sevgilinin güzellik unsurlarını (zülf, ebrû, rûy gibi) gören âşığın
dîvâneliği daha da artar. Yahyâ Bey de sevgilinin yanağı üzerine dökülen saçlarının
şeklen yeni aya benzemesinden dolayı dîvâne olduğunu ifade eder:
Âdemi dîvâne eyler bâğda zülf-i nigâr
Kalmadı mâh-ı neve zerre kadarca ihtiyâc
Yahyâ Bey (Çavuşoğlu 1977: 304)
Yine halk inanışlarına göre baharın gelişiyle iyice azan dîvâneleri yola getirmek
için uygulanan yöntemlerden biri de onları akarsu başına götürüp suyu seyrettirmektir
(Onay 2000: 113). Hayretî de bu inanışa telmihte bulunarak akarsu kenarlarının
dîvânelere hoş geldiğini söylemektedir:
Gözlerim yaşı oluptur gönlümün eglencesi
Hoş gelir dîvâneye gâyet kenâr-ı cûybâr
Hayretî (Çavuşoğlu, Tanyeri 1981: 52)
Benzer bir şekilde Yahyâ Bey de bu inanışa telmih de bulunur. Yahyâ Bey,
aşağıdaki beyitte baharın gelişiyle dîvâneliğin arttığını, dîvânelerin tenhâ yerlerde
dolaştığını ve akarsular vasıtasıyla cinnetlerinin önüne geçilmeye çalışıldığını
anlatmaktadır:
Yolunı pâk itmek istersen akar sular gibi
Nev-bahâr oldı yüri dîvâne ol tenhâya kaç
Yahyâ Bey (Çavuşoğlu 1977: 305)
Muska, Büyü, Dua ve Nazarla İlgili İnanışlar
Eskiden özellikle “muska, hamâyil, nüsha, bâzûbend, yafta, hâmî, hırz, ta’vîz, vefk”
gibi değişik isimlerle anılan ve insanların iyi veya kötü niyetlerini gerçekleştirmek
amacıyla kullandıkları araçlar oldukça yaygındı. Boratav, halk arasında büyü için
kullanılan araçların; esmâ, dualar, rakamlar, türlü remiz veya resimler gibi “yazı”
türünden olabileceği gibi yenilen, içilen, yakılan, bağlanan veya dikilebilen, gömülen,
düğüm atılabilen eşyalar da olabileceğini ifade eder (1973: 132). Günümüzde de yaygın
olan büyü, muska, nazar, tılsım gibi halk inanışları, klasik Türk edebiyatında değişik
açılardan ele alınmıştır. Bâkî, bâdem üstüne yazılan nüshaların özellikle sıtmaya karşı
koruyucu özelliği olduğunu söyleyerek muskaların şifâ kaynağı olduğu inancını
anlatmaktadır:
Dostları ilə paylaş: |