Klasik Türk Şiirinde Bazı…
167
Nüsha yazdırsa ‘aceb olmaya bâdâm üzre
Teb-i hicrâna ilâc eylemek ister hâtem
Bâkî (Küçük 1994: 45)
Muskaların insanları çeşitli hastalıklara karşı koruduğu hatta tedavi edici olduğuna
dâir halk inanışını Zâtî’de de görmekteyiz. Bu inanışa göre muskanın yazısı suda eritilip
içilirse ateşli hastalıklara özellikle sıtmaya karşı etkili bir yöntem olacaktır (Serdaroğlu
2006: 261). Bu inanıştan hareketle Zâtî, aşk sıtmasına tutulan kişilere muskanın ezilip
suyunun içilmesinin bile kâr etmeyeceğini söyler:
Hummâ-yı ‘ışka nüsha yüri kâr eylemez
Ey bana nüsha yazan anun iç suyını ez
Zâtî (Tarlan 1970: 25)
Muskalar, sadece hastalıklara karşı kullanılmaz. Muskaların insanların başına
gelebilecek kazalardan ve belalardan koruduğuna da inanılırdı. Eskiden muskalar,
özellikle cin, şeytan gibi doğaüstü varlıklara karşı etkili bir koruma yöntemi olarak
kullanılırmış. Rakîbi bir şeytana benzeten Cinânî, bu inanışa telmihte bulunur:
Dîv-i rakîbe mâni’ olur hırz-ı cân imiş
N’ola takılsa yanına yârün hamâ‘ili
Cinânî (Okuyucu 1994: 594)
Fuzûlî, bugün de çok yaygın olarak kullanılan ve bir çeşit muska sayılan cevşenin
koruyucu özelliğine vurgu yapar. Eskiden insanlar özellikle savaşlarda kılıç, ok ve kurşun
gibi şeylerden korunmak için cevşen, hamâ‘il ve bâzûbend gibi muskalar taşırlardı. Fakat
Fuzûlî, söz konusu olan sevgilinin bakış okları ise tıpkı alınyazısı gibi bundan
kaçılamayacağını ifade eder:
Câna cismim ol hadeng-i gamzeden olmaz penâh
Hîç cevşen kimseni tîr-i kazâdan saklamaz
Fuzûlî (Akyüz vd. 2000: 183)
Savaşlarda korunmak için kullanılan bir diğer yol da kılıç duasıdır. “Duâ-yı seyf”
denilen bu duâ, kılıçların daha keskin olmasını ve kılıç darbelerinden korunmayı
sağladığı gibi daha çok düşman öldürmek için de kullanılırmış. Kılıç duası, klasik Türk
şiirinde çoğunlukla bakışın bir kılıca benzetilmesinden dolayı sevgilinin güzellik
unsurları ile birlikte kullanılır. Cafer Çelebi ve Helâkî’nin beyitlerinden o dönemde kılıç
duasının özellikle korunma amaçlı kullanıldığı anlaşılmaktadır:
Türk-i çeşmi üzre hırz içün du’â-yı seyfî-veş
Gamzesi tîğinden ol yârun hamâ’il var idi
Ca’fer Çelebi (Erünsal 1983: 453)
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2010-20/1
168
Ol nev-bahâr-ı hüsne hazân irmesün diyü
Sûsen du’â-yı seyf ile hırzü’l-emân okur
Helâkî (Çavuşoğlu 1982: 70)
İnsanların başlarına kötü bir olay gelmemesi için kullandığı bir diğer dua çeşidi ise
ism-i a’zam duasıdır. Yukarıda daha önce de ifade ettiğimiz gibi ism-i a’zam duasını
okuyanların her isteği kabul edilirmiş. Bu inanışa göre ism-i a’zam duası aynı zamanda
insanları koruyucu bir özelliğe de sahiptir. Zâtî, bu duayı okuduğu için şeytandan
korkmadığını, ism-i a’zamın kendisini düşmanlarından koruyacağını söylemektedir:
Anma adum Zâtî düşmandan hazer kıl didi dôst
İsm-i a‘zam okıyan insâna şeytândan ne bâk
Zâtî (Tarlan 1970: 297)
Bilindiği gibi klasik şiirimizde göz, cezbedici olması nedeniyle âşığı, sevgiliye
bağlayan bir güzellik unsuru olarak ele alınır. Bu yüzden de çoğu zaman “câdu, sâhir,
hileci, sehhâr, zâlim, fitneci, nergis...” gibi vasıflarla anılır. Halk arasında da nazar
deyince ilk olarak “kem göz” tabiri akla gelmektedir. Eskiden kem gözlerden korunmak
için kurşun döktürmek, sadaka vermek, tuzu başından çevirip ateşe atmak, okutup
üfletmek gibi yöntemlerin yanısıra muska takmak yoluna gidilirdi (Kazan 2005: 170). Bu
inanış gereği nazardan korunmak için hamâ’il, muska veya mavi boncuk takılırmış
(Eyüboğlu 1974: 96). Bâkî de sevgilinin annesinin sevgiliyi nazardan korumak için
boynuna bir çeşit muska olan hamâil taktığını söyleyerek bu uygulamaya telmihte
bulunmaktadır.
Taķınur göz degmesün diyü hamâ’il boynına
Sakınur yavuz nazardan neylesün anacuğı
Bâkî (Küçük 1994: 431)
Bâkî, Cafer Çelebi, Hayretî ve Zâtî’nin aşağıdaki beyitlerinden o dönemde
muskalar yazılırken müşg kullanıldığını anlamaktayız. Bu sayede muskaların daha etkili
olacağına ve özellikle başkalarını tesir altına alıp onların sevgisinin daha kolay
kazanılacağına inanılırmış. Halk arasında “şirinlik muskası” denilen bu nüshalar divan
şairleri tarafından sevgilinin güzellik unsurlarından olan saç, hat, gerden ile birlikte
kullanılmıştır:
Yazdurup müşg ile boynına hamâ’il takdı
Kendüye itmek içün halkı musahhar sünbül
Bâkî (Küçük 1994: 62)
Ol dehânı pisteye cânlar müsahhar olmağa
Hattı şîrînlik yazar müşk ile ‘unnâb üstine
Ca’fer Çelebi (Erünsal 1983: 40)
Klasik Türk Şiirinde Bazı…
169
Kes rakîbün boynına salma siyeh sünbüllerün
Gerden-i kâfirde bu miskîn hamâyil olmasun
Hayretî (Çavuşoğlu, Tanyeri 1981: 372)
Hatt-ı yâkûtun senün şîrîn mücerreb nüshadur
Kand-i nâba müşg ile yazıldı hırz-ı cân içün
Zâtî (Çavuşoğlu, Tanyeri 1987: 121)
Falla İlgili İnanışlar
İnsanların eskiden beri gelecekte olacaklar hakkındaki merakı zamanla birçok fal
çeşidinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu yüzden insanlar; rüzgârdan, kuşların
uçuşundan, ötüşünden anlam çıkarmaya, kendi gövdesindeki istemsiz hareketleri iyiye ya
da kötüye yormaya başlamışlardır (Sezer 1998: 9). Bunun sonucunda da yıldız falı, el falı,
kâğıt falı, iç organlar falı, kuş falı, kum falı, zar falı, ateş falı, su falı, ihtilac, çay ve kahve
falı gibi birçok fal çeşidi ortaya çıkmıştır (Aydın 1995: 135). Zamanla bu fal çeşitlerinden
yola çıkarak fal-nâmeler de yazılmıştır.
1
Osmanlı toplumunda kullanılan fal çeşitlerinden biri de kitap falıdır. Bunun için de
özellikle Kur’an-ı Kerîm, Hâfız Divanı, Mesnevi-i Şerîf gibi İslam dünyasında yaygın
olarak okunan kitaplar kullanılmaktaydı. Bu kitaplar arasında Kur’an-ı Kerîm’in önemli
bir yeri vardır. Çünkü yukarıda sayılan kitaplar arasında en muteber olanı hiç şüphesiz
Kur’an’dır (Temizkan 2007: 74).
Eskiden Kur’an falına bakılırken değişik usuller uygulanırdı. Bu uygulamalarda
genelde fala bakan kişi önce abdest alır, bazı dualar okur, sonra da Kur’an’dan rastgele
bir sayfa açardı. Sağ taraftan baştan üç satır okur ve buna göre bir mana çıkarılırdı
(Abdülaziz Bey 1995: 364). Bu konudaki bazı uygulamalarda ise sağdaki sayfanın
yedinci satırının başındaki harfe bakılırdı (Sezer 1998: 19). Sonra da o harfle başlayan
ayet okunmakta ve ayetin anlamı doğrultusunda bir sonuca varılmaktaydı (Temizkan
2007: 74).
Divan şâirleri özellikle Kur’an falı yoluyla sevgilinin güzelliğine göndermede
bulunmuşlardır. Hat kelimesinin ayva tüyü anlamından başka yazı anlamına gelmesinden
yola çıkan divan şâirleri, sevgilinin yüzünü bir mushafa yani Kur’an’a benzetirler.
Dolayısıyla sevgilinin yüzünü gören divan şâiri, bir anlamda Kur’an falına da bakmış
1
Fal ve çeşitleriyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için bk.: AKSOYAK, İsmail Hakkı (2004), Kefeli
Hüseyin-Râz-nâme, Harvard: Journal of Turkısh Studies, Volume XIII.; “DUVARCI, Ayşe (1993),
Türkiye’de Falcılık Geleneği ile Bu Konuda İki Eser Risale-i Falname li Ca’fer-i Sâdık ve
Tefe’ülname, Ankara: KBY.; “ERTAYLAN, İsmail Hikmet (1951), “ Falnâme”, İstanbul: İÜ Yay.
Dostları ilə paylaş: |