Monoteist İnançlarda UIGhiyet Anlayışı
121
tanrıcı düşünce ve inançlarını alaya almış ve küçümseyici ifadeler kullanmıştır. Onun
bu alaycı ifadeler kullanmasında elbette yergici bir şair olmasının rolü büyüktür. Nite
kim o, tenasüh inancını benimseyen Pisagorculara da ağır eleştirilerde bulunmuş;
rivayet edildiğine göre bir gün bir köpeği döven birisini gördüğünde köpeğe acımış ve
sesinin çıktığı kadar bağırıp feryat ederek "ey filan, o köpeği dövme; çünkü o benim
arkadaşımın ruhudur, ben onu sesinden tanıdım" diyerek alaycı üslOp ve tavrını hiç
çekinmeden sergilemiştir.8
Xenophanes'in Tanrı'nın birliğinden ve O'nun insanların sahip oldukları ve ek
siklik ifade eden niteliklerden uzak olduğundan; bunun yanı sıra görme, düşünme ve
işitme gibi niteliklerinden söz etmesi, onun peygamberlerin getirmiş olduğu ilahı me
sajlardan etkilenmiş olabileceği izlenimini vermektedir. Aynı zamanda o, Allah 'ın hem
selbı, hem de sübCıtl sıfatlarını hatırlatmaktadır. Nitekim o, sıfatların en yükseği olan
Tanrı 'nın ilmini itiraf ettiği gibi, O'nun ezell ve ebedı olduğunu da ifade ve ispat edi
yordu.9 Kısacası o, -Yusuf Kerem'in ifadesine göre- yaygın putperestliğe rağmen zatın
da, sıfatlarında ve fiillerinde Yaratan 'la yaratılan arasındaki ayırımın ilkesini keşfetmiş
tir. Bundan dolayıdır ki bazı araştırmacılara göre Xenophanes, ulCıhiyet ilminin
vazııdır. IO
Xenophanes'in, Allah'ın birliğini formel mantık ile ispat etmeye çalışırken söy
lemiş olduğu " Eğer her şeyin en güçlüsü Tanrıysa, o zaman sadece bir tek Tanrı var
olabilir. Çünkü iki veya daha fazla olsaydı en kudretli olamazdı. Çünkü her dilediğini
yapamazdı . Demek ki sadece bir tek Tanrı olabilir" l l şeklindeki sözleri, Kur'an 'ın "Gökte
ve yerde, Alla h ' tan başka tanrı/ar bulunsaydı ora/arın nizarnı bozu/urdu." (Enbiya, 2 1 /2 2) ayeti
ile manaca aıakalıdır. Bu da menşei bir olan ilahi dinlerdeki tevhid inancının ortak
karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır.
Macit Gökberk ise, Xenophanes'in bu tanrı tasavvurunun monoteizme atılmış
bir adım olduğunu, onun açtığı bu yolda, bundan sonra başlıca Yunan filozoflarının da
yürüyeceğini, antropomorfik tanrı görüşüyle yapılan bu mücadelenin, Sokrates ve
Platon üzerinden geçerek, Antik Çağ'ın sonuna kadar süreceğini belirtir. 12 Gerek
Gökberk'in bu ifadelerinden, gerekse Yusuf Kerem'in Xenophanes'le ilgili yukarıdaki
beyanlarından onun katıksız monoteist olduğu anlaşılıyor gibiyse de, kanaatimizce
onun monoteizmi, semavı dinlerin ortaya koyduğu monoteizmden farklıdır. Her ne
kadar o tanrıtanımaz değil ise de, onun yukarıda zikrettiğimiz "Bir Tanrı vardır; bu,
tanrılar ve insanların en ulusudur; ne biçimi, ne de düşünmesi bakımından ölümlülere
benzer" şeklindeki ifadelerinden onun başka tanrıları da kabul ettiği görülür. Fakat
ona göre her şeyi kuşatan, evreni idare eden ve bir ve tek olan güçlü Tanrı, diğer bü
tün tanrıların üstünde ve onlara egemen bir Tanrı'dır. Buna karşılık, var olan her şey
Tanrı'nın kendindendir. I) Bu görüşleriyle Xenophanes'in her şeyi yaratan ve yarattıkla
rından doğa bakımından ayrı, aşkın olan bir Tanrı telakkisine sahip olmadığı anlaşıl
maktadır. Yukarıdaki ifadelerinin yanı sıra Xenophanes'in " Ruhumu ne yana çevirdiy-
•
Yusuf Kerem. Tdrifıu'I-Felsefeti'I-Yünaniyye, Daru'I-Mearif, Kahire ı 966, s. 27.
9
Paul lanet-Cabriel Seailles, Meldli& ve Mezarıi&, Fransızca'dan çev. Elmahh M. Hamdi Yazır, Eser Neşriyat, istanbul
ı 978, s. 234; Cevizci, Felsefe Sözlüğü, s. 4 2 5 .
I O Yusuf Kerem, Tarifıu'I-Felsefeti'I-Yunaniyye, s. 28'
i i
Paul lanet, Cabriel Seailles, Metali& ve Mezdfıi&, s. 234; Capelle, Sofirates'ten Önce Felsefe, ı .
ı
07-8.
12
Gökberk, Felsefe Tarihi. s. 26.
13
Kamıran Birand, illi çağ Felsefesi Tarifıi, AÜiFY, Ankara 200 1 . s. ı 8.
122
Hasan Hüseyin Tunçbilek
sem hep tek ve aynı evrensel varlığı buldum karşımda. Ebedı ve boşlukta duran evren
ise bana tek ve bir cins olan varlığı gösterdi her zaman" l. şeklindeki sözleriyle, Sextus
Empiricus'un " Diğer insanların tasarımlarının tersine Xenophanes evrenin bir ve Tan
rı'nın şeyler toplamıyla yek vücut olduğunu öne sürüyor; tanrı küre biçimindeymiş, her
çeşit acıdan ve dertten, değişiklikten uzakmış, üstelik akıllı bir varlıkmış" l s biçimindeki
beyanları, onun daha çok tümtanrıcı/panteist bir monoteizmi benimsediğini gösterir.
Nitekim Weber'in onu "sözleriyle ve yazılarıyla panteizmle aynı şey olan felsefi mono
teizmin gerçek yaratıcısıdır" şeklinde nitelemesi de, I6 bu tespiti doğrulamaktadır. Do
layısıyla Xenophanes'e göre Tanrı yaratıcı olmayıp evren ile özdeştir, evrene eşittir.
Xenophanes'in Tanrı 'yı küre şeklinde nitelemesi, O'nu mekanlı bir varlık olarak
kabul etmesidir. Bu ise Tanrı'nın maddi bir varlık olduğu sonucunu verir. Aynı zaman
da bu, onun materyalist bir panteist olduğunu gösterir. O halde nasıl oluyor da maddi
ve evrenle bir olan bu Tanrı her şeyi düşünceSiyle zahmetsizce yönetebiliyor? Burada
apaçık bir çelişki söz konusudur. Zira Tanrı 'nın her şeyi düşünceSiyle yönetmesi de
mek, O'nun maddi olmaması ve evrenden farklı olması demektir. Kanaatimizce o,
düşünmeyi maddi bir şey olarak telakki etmektedir ki, ancak bu şekilde aradaki çelişki
kalkmış olur. Yoksa Tanrı hem her şey olacak, hem de her şeyi hareket ettirecek veya
düşünceSiyle yönetecektir ki, bunu akıı ve mantıkla telif etmek mümkün gözükme
mektedir. Öte yandan onun, insanbiçimci tanrılar anlayışına karşı çıkmasıyla, Tanrı 'yı
hareketsiz bir şekilde durmakla ve sağa sola hareket etmemekle nitelemesini de an
lamak oldukça zordur veya gülünç bir durumdur. Zira onun bu nitelemesi de insanbi
çimci bir nitelemeden başka bir şey değildir. Onun Tanrı'yı bütünüyle görme, bütü
nüyle düşünme ve bütünüyle işitme olarak niteiemesine gelince, bu onun Tanrı 'yı
canlı, akıllı ve duyarlı bir varlık olarak tasavvur ettiğini, bu işlevlerin yerine getirilebiI
mesi için insanların özel organlara sahip olması gerekliliğine karşın, Tanrı 'nın bu tür
şeylere ihtiyacının olmadığına inandığını göstermektedir.
1 7
Yukarıda belirtildiği üzere Tanrı'nın bir olduğunu söyleyen Xenophanes, özel
olarak bu konuda herhangi bir akıı yürütmede bulunmamıştır. Ancak Onun Tanrı 'yı,
tanrıların ve insanların en ulusu ve en mükemmeli olarak nitelemesi, mantıkı olarak
onu Tanrı'nın bir olduğu düşüncesine sevk etmiştir.
B. PLATON
Platon, ulOhiyetle ilgili görüşlerini açıklarken doğrudan Tanrı ve O'nun sıfatları
na temas etmez. Aslında ondan Tanrı'nın birliğine ilişkin bize gelen bilgiler, çok net bir
durum arz etmemektedir. O, ulOhiyet konusunu; ruhun ölmezliği, ideler öğretisi ve
tabiat kavramı gibi hususları izah ederken dolaylı olarak ele alır. 13 Mesela o, PFıaidon
adlı eserinde Kebes (m.ö. 440'a doğru) ile Sokrat'ı (m.ö. 470-399) konuştururken
Sokrat'ın, ölümsüz ruhun asıl yere, katıksız yere, görülmeyen yere, iyi ve bilge bir Tan
rı'nın yanına, ilahı olana, kendisine benzeyene doğru gittiğini ifade ettiğini söyler. 19
14
Capelle. Sofirates'ten Önce Felsefe, s.
i 06 1Timon, tr. 59=2 1 A 3 5'ten naklen).
i
s
Capelle, Sokrates'ten Önce Felsefe, s. 1 07 ISextus Empiricus, Pyrhonculuğun Anahatları, i 224 = 2 i A 3 5'ten naklen).
1 6
Weber, Felsefe Tarifıi, s. 1 5.
17
Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe Tarifıi. İzmir 1 995, s. 89.
13
Küçük. İsıam ve Batı Felsefeleri, s. 349-50. Ayrıca bkz. H. Hüseyin Tunçbilek. Allah'ın Sıfatlannın Mafıiyeti Problemi.
DEÜ ilahiyat Fakültesi Dergisi. Sayı :
XVI. Yaz-Sonbahar. İzmir 2002. s. 1 70-77.
19
Ellatun. Pfıadon, çev. Hamdi Ragıp Atademir ve Suut Kemal Yetkin. İstanbul 1 943, s. 58-59.