Monoteist İnançlarda UIGhiyet Anlayışı
129
Cebbar'dır (Mezmurlar, 1 45/ 1 1 ) , Rezzak'tır, her yaşayanın rızkını O verir (Mezmurlar,
1 45/ 1 6) . Kendisini çağıranıarın hepsine yakındır (Mezmurlar, 1 45/ 1 8) Tanrı Yahova
alimdir, her şeyi bilir (Mezmurlar, 1 39/ 1 �2) . Hükümdardır, yüce bir taht üzerindedir
(İşaya, 6/ 1 ) . KuddOs'tur; bütün dünya O'nun izzetiyle doludur (İşaya, 6/3 ) . Gazaplıdır
(İşaya, 9/ 1 9) , her şeyi yapan ve takdir edendir (Amos, 1 /4). Kainatı idare eder
(Mezmurlar, 33/1 3 ) . İntikam alabilir (Nahum, 2) . Çok kuvvetlidir (Nahum, 1 /3) ve her
şeye gücü yeter (Nahum, 1 /4) .
Yahudi kaynaklarının Tanrı hakkında söylediği sıfatlar, yukarıdakilerden ibaret
değildir. Ancak bu kadarı bile onların ulOhiyet anlayışları hakkında bize belirli bir fikir
vermektedir. Aslında Yahudiliğin ulOhiyet anlayışının temelini Tanrı'nın varlığı ve birliği
oluşturur. Tanrı 'nın birliği konusunda o kadar titizdirler ki, bu dini tatbik edenler, gün�
de üç defa yaptıkları ibadette " Dinle, ey İsrail ! Aııah 'ımız Rab bir olan Rab'dir"
(Tesn iye, 6/4) şahadetini tekrar ederler.69
Tanrı'nın birliği konusunda bu derece titizlik gösteren, O'nu takdis ve tenzihte
bulunan Yahudi kaynaklarının Aııah 'a bazı antropomorfik/beşerı nitelikler atfettikleri
de görülür. Onlara göre Tanrı 'nın kulakları vardır, işitir (Sayılar, I l / l l . Koklama duyusu
vardır (Tekvin, 8/2 1 ) . Dokunma duyusu vardır (Eyub, 1 9/2 1 ) . Konuşan ağzı vardır
(İşaya, 1 /20) . Dünyaya ağzının değneğiyle vurur. Kötüyü dudaklarının soluğu ile öldü�
rür (İşaya, 1 1 /4) . Dudakları kızgınlıkla dolu, ve dili yiyip bitiren ateş gibidir (İşaya ,
30/2 7) . Eli, sağ eli ve pazusu vardır (İşaya , 62/8; Mezmurlar, 74/ 1 1 ) . Ellerini uzatır
(İşaya, 65/2 ) .
Öte yandan Tanrı 'ya tecsim nispet edebilecek bir kısım olaylar d a atfedilir. Tev
rat'a göre Tanrı, alemi altı günde yaratmış, yedinci gün iş bittikten sonra istirahata
çekilmiştir (Tekvin, 2/2�3 ) . Hz. Yakup ile güreşir, Yakup O'nu yener ve " İsrail" adını alır
(Tekvin, 3 2/22�3 2 ) . Allah, hasımlarına savaş açar (Mezmurlar, 74/ 1 �23) . Hz. Musa or
dugahtan uzak bir yere çadır kurar. Rab bir bulut direği içinde iner onunla konuşur
(Çıkış, 3 3!7�9) . Yahudilerin teşbih ifade eden latızlarla Allah 'a nispet ettikleri mezkOr
sıfatları bir dereceye kadar te'vil etme imkanı olabilir. Ancak yorulma, istirahat etme,
güreş tutma gibi Allah'a nispet edilen öyle nitelemeler var ki, kanaatimizce bunları
mecaza hamletmek mümkün değildir.
Felsefi konulara doğaları çok yatkın olmayan ve gizemli konuları araştırmaktan
hoşlanmayan, kısacası felsefe sevgisinden uzak olan Yahudi alimleri, kutsal metinlerde
ve Talmud'da yer alan Tanrı hakkındaki bu insanbiçimci ifadelerden endişeye düşmüş
olmalılar ki, Platon, Pythagoras, Aristo, ve Plotin'in felsefesinden de faydalanarak
kutsal metinleri Yunan felsefesiyle uzlaştırma girişiminde bulunmuşlarıdır.70 Bunu ilk
başlatan Yahudi din alimi ve aynı zamanda filozof olan İskenderiye'li Philon 'dur. O,
Tevrat'ın yorumunda Platon 'un ideler teorisini esas almış ancak onu olduğu gibi taklit
etme yerine bu teorinin anlayış tarzında orijinal yorumlarda bulunmuştur. Platon,
ideleri zaman üstü/öncesiz-sonrasız reel mahiyetler olarak kabul ederken, Philon ,
ideleri Tanrı 'nınITanrısal AklınlTanrısal Logos'un düşünceleri olarak görür ve idelerin
Tanrı 'nın kendisini düşünmesiyle var oldukları görüşünü benimser. Dolayısıyla Philon,
yaratıcı Tanrı kavramı ile ideler teorisini bu şekilde uzlaştırmış olur. Ne var ki, Platon 'a
69
Suat Yıldırım, Kur'al1'da utarıiyet, istanbul 1 987, s. 1 4 .
70
Menüfl. Tefıdfüt,
s .
1 39.
130
Hasan Hüseyin Tunçbilek
göre yaratılmamış, ezell-ebedı olan ideler, Philon'a göre her şeyi yoktan var eden
Tanrı'nın yarattıkları ve O'nun aklının ürünleridir.71
Her ne kadar Philon, Yahudi Tanrısı ile Yunanlıların Tanrısı arasında fark
görmüyor ve her ikisini de özdeş kabul ediyor ise de, onun yukarıdaki yorumlarından
bu i ki Tanrı arasındaki özdeşlik net olarak gözükmemektedir. Platon 'un yaratılmamış
olan ideleriyle Philon 'un yaratılmış olarak kabul ettiği ideleri bir tutmak mümkün ol
madığı gibi, yine Platon'un, ezeliyete sahip maddeyi yaratmaktan yoksun Tanrısı ile,
Philon'un her şeyi yoktan var eden Tanrısı'nı özdeş kabul etmek mümkün değildir. Öte
yandan Aristo'nun, mimarı olduğu evren ile ilgilenmeyen veya çok az ilgilenen Tanrısı
ile, Kitab-ı Mukaddes'in ısrarla insan yaşamına müdahale eden Tanrısı arasında da
uzlaşma söz konusu olamaz. Meseleye bu açılardan bakıldığında, Yunan Tanrısı'nın
insan aklının bir eseri, Kitab-ı Mukaddes'in Tanrısı'nın ise vahiyle tanıtılan bir Tanrı
olduğu gerçeğiyle karşılaşılır. Dolayısıyla bu iki Tanrı anlayışını uzlaştırmak pek müm
kün gözükmemektedir. Philon'un kendisi de bu durumun farkında olmalı ki, bu prob
lemi çözmek için çaba sarf etmiş ve tasavvuru mümkün olmayan Tanrı 'nın özü ile,
güçler ya da etkinlikler adını verdiği dünyadaki eylemleri arasındaki önemli bir ayrımdan
söz etmiştir. Hükümdarlık ve yaratıcılık olarak nitelediği bu iki güç, tasayvuru mümkün
olmayan Tanrı'nın özünden farklıdır. Ne var ki Yahudiler onun bu açıklamalarıyla tat
min olmamışlar ve bu tür Tanrı anlayışını biraz yapay bulmuşlardır. Bununla birlikte
Hıristiyanlar ondan oldukça faydalanmışlar, hem onun Tanrı'nın özü ile etkinlikleri
arasındaki ayrımla ilgili görüşlerini, hem de tanrısal logos doktrinini benimsemişlerdir.
Halbuki onun logos doktrini, Tanrı hakkında bize olumlu bilgi verememektedir.72 Zira
ona göre Logos, platonik idelerin totalitesi, Tanrı ve yaratılmış dünya arasında muta
vassıt olarak iş gören bir yaratıcı güçtür.73
Öte yandan İslam felsefesi disiplini içinde yetişen bir takım Yahudi din alimleri
ve filozofları da vardır ki, bunların başında Fransızların Avencebrol dediği ve tümtanrı
cı/vahdet-i vücutçu görüşe sahip olan Süleyman b. Cebirol ( I 020- 1 070) ile, Arapların
Musa b. MeymOn ( 1 1 3 5- 1 204) dedikleri ve İbn Rüşd'ün Yahudi dünyasındaki en büyük
öğrencisi olan Talmudcu Haham Maimonides gelir.7' Biz burada detaya girmemek için
Maimonides 'in Tanrı anlayışını izahla yetineceğiz.
Koyu bir Aristocu olan Maimonides, din ile felsefenin, iman ile aklın uzlaşabile
ceği görüşündedir.75 O, Aristo'nun görüşleriyle dinı-akıl gerçekleri uzlaştıramayanlar
için yazmış olduğu DeIa/etü'I-Hdirin adlı eserinde yirmi beş mukaddimeye yer verir.
Burada önce Tanrı'nın varlığının ispatına, sonra da selbı sıfatlara temas eder. 76 Dolayı
sıyla o, monoteist Eski Yunan filozoflarında ve daha sonra başta Farabı olmak üzere
İbn Sına gibi İslam filozoflarında ve Mu 'tezile'de görüldüğü gibi, Allah 'ın insana benzer
sıfatlarını/sübOtl sıfatları reddeder. İlahı sıfatları negatif açıdan yorumlar. Ona göre
Tanrı'nın ne olduğunu değil, ne olmadığını bilmek esastır. Mesela "Tanrı vardır" sö
zünden, O'ndan yokluğun; "birdir" sözünden de çokluğun nefyi anlaşılmalıdır. Allah 'ın
i lmiyle ilgili görüşü de aynıdır. Ona göre Tanrı'nın bilen olduğu söylendiğinde, bu,
7 1
Birand, illi\lığ Felsefesi Tarifli, s. ı 22; Gökberk, Felsefe Tarifli, 1 1 5- ı 6.
72
Karen Armstrong,Tanrı'nın Tarirıi, Ankara 1 998, s. 99- 1 0
I .
73 Rosenthal-Yudin, Felsefe Sözlüğü, s . 299-300.
74
Hançerlioğlu, Düşünce Tarini, s. 1 37; Menufl, Tefıdfüt, s. 1 4 1 .
7 5
Gökberk, Felsefe Tarifıi,S. 1 47 .
76 Musa b. Meymun, DelillelÜ'l-Hdirin, Mısır 1 369,
s. 2 5- 1 0 1 .