Memleket Hikâyeleri / Ayfer Tunç



Yüklə 7,9 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə38/66
tarix26.09.2018
ölçüsü7,9 Mb.
#70871
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   66

lakalıyorlar.  Ortalığa  birden  sessizlik  çöküyor.  Sadece  şırıl  şırıl 
su  sesi  var.  Herkes birbirine  bakıyor.
Isırganla  kombinezonlu,  yanlarında  hamamcı  kadınla  bir­
likte  sıcaklığa  dönüyorlar.  Polisi  aramışlar  ama  dönme  ka­
rı  yarım  yamalak  giyinip  kaçmış,  kaçarken  de  çocuk  mezarı 
ayakkabıları  elindeymiş.  Hamamcı  kadın  müşterilerini  sakin­
leştirmeye  çalışıyor.  Ama  sakinleşmiyorlar,  sakinleşmek  iste­
miyorlar.
Eğlence  bitiyor.  Şimdi  ışık huzmelerinin  altın  rengine  boya­
dığı  kubbeyi  oynak  türkü  değil,  kadınların  öfkeden  göğüsleri 
inip kalkarak  kustukları  hakaretler  dolduruyor.
“Pis dönme!”  diyorlar.
“Koca  malıyla  kadınların  arasına  gelmiş  utanmadan!”  di­
yorlar.
Buralı  olmadığına,  böyle  bir şeyi  ilk  kez  gördüklerine  yemin 
ediyorlar.
Hamamında bir  tür namus  meselesi  yaşandığı için  korkudan 
üç  buçuk  atan  hamamcının  canına  okuyorlar.  Kadının  sinirle­
ri  altüst  olmuş.
“Vallahi  de billahi de anlamadım dönme olduğunu,” diye ye­
min ediyor.  “Tamam biraz  iriydi  ama  bildiğin  kadındı!”
“Ayaklarını da  mı görmedin?  Kırk beş  numara!”  diyorlar.
“Ya  sesi?  Sesi  düpedüz  erkek sesiydi!”
“Sordum,  tiryakiymiş,  sigaradan  dedi!”  diye  açıklamak  için 
çırpınıyor hamamcı.
Kimin nesiymiş,  neciymiş,  nerden gelmiş sorularıyla,  tahmi­
ni cevaplar birbirine karışıyor. Travestinin gidişiyle çıplaklığını 
ıckrar  kurna  başına yayan  bir  kadın,
“Madem  kadın  olmaya  bu  kadar  meraklısın,  git  önce  çükü- 
nü  kestir!”  diyor.
Bu  cümle  hepsini  kıkırdatıyor,  böylece  sinirler gevşiyor,  gül­
meye başlıyorlar.
Ama  hemen  ardından  Ece’nin  beklediği  ürkütücü  cümleler 
arı arta sıralanmaya  başlıyor.  Kavgayı  uzaktan  izleyen  ama  tra­
vestinin kaçıp gitmesinden sonra  tartışmaya en hararetli biçim­
de  katılan  bir  kadın:
145


“Bunları  öldürmek  lazım!”  diyerek,  şehvet ve vahşet  fantezi­
lerini başlatıyor:  Mikrop  bunlar mikrop!  İğrençlik, ahlaksızlık! 
Bunların yaşamaya  ne  hakkı  var?  Hiç acımayacaksın  böylesine, 
asacaksın,  geberip  gidecek!
Kombinezonlu  kadının tuvalete  götürüp  işettiği oğlan  çocu­
ğu,  birden  bağıra  bağıra  ağlamaya  başlıyor.  O  ana  kadar don­
muş gözlerle olanı biteni izleyen çocuğun gözyaşları sel oluyor. 
Alt çenesi  korkuyla  titriyor.
“Sünnet  olmıycam!  Ben  sünnet  olmıycam!”  diye  çığlık  çığlı­
ğa bağırıyor.
Kombinezonlu  anne  çocuğun  yaşadığı  şoku  anlamaya  çalış­
mıyor.
“Sünnet  de  nereden çıktı şimdi?  Ne  var ağlıycak!”  diye  azar­
lıyor.
Çocuk  susmuyor,  tepiniyor,  bağırtısı  kesilmiyor.  Neşeli 
gruptan  biri  hamam  sefaları  zehir  oldu  diye yakınıyor.
Otelde  akşam  yemeğine  oturduklarında  yönetmen  yardım­
cısı  kız  ve  Ece  hamamda  yaşananları  anlatıyorlar.  Olay  şehir­
de duyulmuş  zaten.  Herkes az  çok haberdar.  Travesti  İstanbul­
luymuş,  pavyonların birinde şarkıcılık yapmaya gelmiş.  Yönet­
men  yardımcısı  kız gördüklerini pek yorum yapmadan olduğu 
gibi  anlatıyor.  Ece  boş  yere  travestinin  gördüğü  kötü  muame­
lenin  altını  çizmeye  çalışıyor.  Hamamdaki  kadınların  araların­
da  bir  travestinin bulunmasından duydukları  rahatsızlığı  anla­
yabiliyor.  Sonuçta  travestiydi,  cinsel organı yerinde duruyordu. 
Ama  böyle  davranmaları,  peştamalını  çekip  çırılçıplak  bırak­
maları,  saldırmaları  gerekmiyordu.  İşin  bu  kısmında  vahşi  ve 
kötücül bir şeyler var.  Kimsenin Ece’nin  itirazlarına  kulak ver­
diği yok.  Hamama  gitmekten  vazgeçenler bu  “eğlence”yi  kaçır­
dıkları  için  hayıflanıyorlar.
Doya  doya  gülündükten  sonra  konu  travestilerin  hangi  ha­
mama  gitmeleri  gerektiği  sorusuna  geliyor.  Kadınlar  hamamı­
na  mı,  erkekler  hamamına  mı?
“Normalde  hangi  tuvalete  gidiyorlarsa  ona,”  diyor biri.
“Kadınlar tuvaletine gidiyorlar,”  diyor bir diğeri.
“O  zaman  tamam.”
146


“Ama  kadınlar  tuvaletiyle  hamam  bir değil  ki.  Tuvalette  çıp­
lak değilsin.”
Kafalar  karışıyor.  Transseksüellerin  kadınlar  hamamına  gi­
debilecekleri  konusunda  bir  şüpheleri  yok,  pembe  nüfus  cüz­
danları  olduğuna  göre,  kadın  oldukları  kabul  ediliyor.
“Geyler  erkekler  hamamına  gidiyor  zaten,”  diyorlar,  mani­
dar gülüşmeler eşliğinde.
Ece’nin  aklını  iki  şey  kurcalıyor.  O  travesti  bu  kadar  tutucu 
bir  şehirde,  bu  derece  geleneksel  bir  mekâna  giderek  bu  riski 
niye  göze  aldı?  Ne  kadar  kadın  olabildiğini  mi  ölçmek  istedi? 
Kendini  tümüyle  kadın hissetmek mi istedi?
İkinci şey,  farklı  olana duyulan öfke ve şiddet arzusunun bu 
kadar  kolayca,  pervasızca  ve  haklılığından  hiç  şüphe  etmeksi­
zin ortaya  çıkabilmesi.  Öfkenin  öfkeyle sınırlı  kalmaması  üste­
lik,  şehvetle büyümesi, sahibine adeta  haz vermesi. Bir de  “Ben 
sünnet olmıycam!”  diye bağıra bağıra ağlayan çocuğu  düşünü­
yor.  Bu  hamam  sefasını  unutabilecek  mi?
147


Sarıyer  sırtlarında  ikiz  villada  oturan  iki  kardeş,  17  Ağustos 
1999  tarihinde saat 03.02’de  meydana gelen  depremi  hissetmi­
yorlar.  O gece geç  saatlere  kadar misafir ağırlamışlar,  epeyce de 
içmişler.  Ama  küçük  kardeşin  ayık  karısı  hissediyor,  yataktan 
fırladığı gibi  kocasını,  çocuklarını uyandırıyor. Büyük  kardeşin 
karısı  da  uyanmış.  Çoluk  çocuk bahçede  toplanıyorlar.
Elektrikler  kesik,  telefonlar  çalışmıyor,  halk  sokaklara  dö­
külmüş.  Arabanın  radyosunu  açıyorlar,  Doğu  Marmara’nın 
yerle bir  olduğunu  öğrenince paniğe  kapılıyorlar.  Anne-baba­
ları  Adapazarı’nda  yaşıyor  çünkü.  Üstelik  anneleri  bitkisel  ha­
yatta. Beş yıl önce beyin kanaması geçirdi, ardından bitkisel ha­
yata girdi. Babaları annelerini  hastanede bırakmayı kabul etme­
yince evin bir odasını yoğun bakım odasına dönüştürdüler.  Ya­
talak  hastalar  için  üretilen  yataklardan  aldılar,  gereken  aletle­
ri  koydular,  annelerini  hastaneden  çıkarıp  eve  getirdiler.  Baba 
hemşire  tutmayı da  kabul  etmedi.  Beş yıldır gece-gündüz  karı­
sına  kendi  bakıyor.
Viyadükler  çökmüş,  yollar  yarılmış,  arabayla  ulaşmak  im­
kânsız,  radyo  yollarda  kilometrelerce  kuyruk  oluştuğunu  söy­
lüyor.  Allahtan  iki  kardeşin  de  motosiklet merakı  var.  Motorla­
rına  atlıyorlar ve Adapazarı’nın  yolunu  tutuyorlar.
148


Yüklə 7,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   66




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə