Microsoft Word broca'nin beyn\335- carl sagan 05 02 2014. doc



Yüklə 307,73 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə9/10
tarix17.04.2018
ölçüsü307,73 Kb.
#38962
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

 

17 


www.ozetkitap.com 

 

 



en  üstün  verimliliği  vaat  eden  makineler,  hem  uzaktan  kumandalı  hem  de  kendi  başına 

hareket edebilen bu melez robotlardır. 

Mars  araştırmasında,  insansız  aygıtlar  zaten  yumuşak  inişi  yaptılar  ve  bazılarının 

ş

imdiden Ay’da yaptığı gibi, çok yakın bir gelecekte, Kızıl Gezegenin yüzeyinde gezinmeye 



başlayacaklar.  Mars’a  insanlı  bir  misyon  için  henüz  hazır  değiliz.  Bazılarımız  bu  tip 

operasyonlar konusunda çekinceli; çünkü hem Mars’a dünyadan mikrop götürme olasılığı ve 

hem  de  varsa  Mars  mikroplarının  dünyaya  taşınma  tehlikesi  var,  üstelik  girişimin  maliyeti 

aşırı derecede yüksek. 

Yapay  zeka  alanında  ilerlemeler  kaydedildikçe  ve  güneş  sistemindeki  uzay  cisimler 

giderek  daha  çok  araştırmaya  açık  hale  geldikçe,  uzay  araçlarındaki  bilgisayarların  evrim 

ağacını yavaş yavaş tırmanarak böcek zekasından timsah ve sincap zekasına –ve çok da uzak 

olmayan bir gelecekte- köpek zekasına ulaştığını göreceğiz. Dış güneş sistemine gönderilecek 

herhangi  bir  uzay  aracındaki  bilgisayar,  mutlaka  sistemin  doğru  çalışıp  çalışmadığını 

belirleyebilecek bir kapasitede olmalı. Çünkü tamir için Dünya’ya haber iletmenin bir anlamı 

olmayacak.  Makine  ne  zaman  hasta  olduğunu  algılayabilmeli  ve  hastalığını  ustaca  tedavi 

edebilmeli. Bozulan bir bilgisayarı, sensörü veya yapısal bir bileşeni ya tamir edebilmeli ya da 

onun yerine bir başkasını devreye sokabilmelidir. STAR  (kendi kendini kontrol ve tamir eden 

bilgisayar) adı verilen bir bilgisayar neredeyse geliştirilmenin eşiğinde. Biyolojide olduğu gibi 

–yani nasıl birisinin çalışmaması durumunda diğeri devreye giren iki akciğer ve iki böreğimiz 

varsa- bu sistemde de yedek bileşenler bulunuyor. Ama bir bilgisayardaki yedekleme, mesela 

sadece bir kafası ve bir kalbi olan insandan çok daha geniş kapsamlı olabilir. 

Öyle görünüyor ki, insanların üstesinden gelemeyeceği kadar tehlikeli, maliyetli, ağır 

veya  sıkıcı  işleri  becerebilecek  kapasitede  değişik  ve  zeki  makineler  geliştirmenin 

eşiğindeyiz. Ben bu tip makinelerin geliştirilmesini uzay programının az sayıdaki meşru “yan 

ürünleri”  olarak  değerlendiriyorum.  Görünüşe  göre  aşmamız  gereken  engelin  özünde  insani 

bir zaaf yatıyor; hani şu davetsiz ve gizliden gelip kafamızın içine giriveren ve belli görevleri 

insan kadar veya ondan daha iyi yapabilen makinelerde tehdit edici bir şey, insani olmayan bir 

tehlike  olduğu  kuruntusu;  veya  nükleik  asit  ve  proteinler  yerine  silikon  ve  germenyumdan 

yapılmış  yaratıklara  karşı  duyulan  bir  çeşit  nefret.  Oysa  türümüzün  hayatta  kalabilmesi, 

birçok bakımdan bu ilkel şovenizmi aşabilmemize bağlı. Zeki makinelere uyum sağlamamızın 

bir alışkanlık meselesi olduğu söylenebilir. 

Zeki  makinede  insanlık  dışı  hiçbir  şey  yoktur;  aksine  bu  aslında  gezegenimizdeki 

yaratıkların  içerisinde  sadece  insanın  sahip  olduğu  mükemmel  entelektüel  yetilerin 

zamanımızda ortaya çıkan bir ifade biçimidir. 



 

AMER KAN ASTRONOM S N N GEÇM Ş VE GELECEĞ  

Yapılanlar  çok  az,  neredeyse  başlangıç  bile  denilemeyecek  kadar  az;  ama  geçmiş 

yüzyıldaki  kocaman  boşluğa  kıyasla  çok.  Ve  bizim  bilgeliğimiz  bizden  sonra  geleceklerin 

gözüne  cehalet  olarak  görünecek.  Ama  bu  azımsanmamalı,  çünkü  Yüceler  Yücesinin 

elbisesinin kenarına dokunabilmek için elimizi uzatabilmemizi buna borçluyuz. 

AGNES M.CLERKE, 

Popüler Astronomi Tarihi 

Görebildiğimiz  kadarıyla  1897-1899  yılları  astronomi  çalışmaları  açısından  birkaç 

baskın  karakterin  etkili  olduğu  ve  çok  kası  zaman  aralıklı  makalelerin  yayınlandığı  oldukça 

faal ve hırçın bir dönemmiş. 

Spektroskopi,  19.  yüzyılın  sonlarındaki  bilimde  etkin  bir  unsurdu.  Al,  Rowland’ın 

20.000  dalga  boyuna  erişen  ve  her  biri  yedi  önemli  haneyi  bulan  güneş  spektrumunu 

yayınlamakla meşguldü. Astronomlar zaman zaman keşiflerinin olağanüstü yapısının farkına 

varıyorlardı: “Bir yıldızın zayıf ışıltısının, akıl almaz uzaklıktaki bir ışık kaynağının yapısı ve 

durumu hakkında böylesine bir imza niteliği taşıması akıllara durgunluk verici bir şey.” 



 

18 


www.ozetkitap.com 

19.  yüzyılın  materyalinde,  gözlemsel  metotların  veya  bunların  yorumlarının  açıkça 

zamanın standartlarına göre ispat edilmediği birkaç vaka da görüyoruz. 

 

 



Merak ediyorum, acaba 2049 yılının bakış açısıyla günümüz tartışmalarının ve alkışa 

tutulan teorilerimizin kaç tanesi üstünkörü gözlem, önemsiz entelektüel kapasite veya yetersiz 

fizik  öngörüsü  damgası  yiyecek.  Bana  öyle  geliyor  ki,  bizler  bugün  1899’daki  bilim 

adamlarından  daha  fazla  özeleştiri  yapabiliyoruz;  çünkü  hem  astronomların  sayıca  fazla 

olması nedeniyle birbirimizin elde ettiği sonuçları daha fazla kontrol ediyoruz, hem de kısmen 

Amerikan  Astronomi  Birliği  gibi  organizasyonların  varlığı  sayesinde  bilgi  alışverişi  ve 

sonuçları  değerlendirme  standartları  önemli  ölçüde  yükseldi.  2049’daki  meslektaşlarımızın 

bunda hemfikir olacaklarını ümit ediyorum. 

1899 ve 1974  yılları arasındaki büyük ilerlemenin teknolojik olduğu düşünülmelidir. 

Ancak  dünyanın  en  büyük  kırıcı  merceği  1899’da  üretilmişti.  Bu  hala  dünyanın  en  büyük 

kırıcı merceğidir. 

Açıkça görüldüğü üzere astronomi, geçtiğimiz yetmiş beş yıl içerisinde Amerika’da ve 

dünyada  son  dönem  Victoria  astronomlarının  en  romantik  spekülasyonlarının  bile  çok 

ötesinde  bir  konuma  erişti.  Peki,  gelecek  yetmiş  beş  sene  içinde  neler  olacak?  Bazı  sıkıcı 

tahminler  yapabilmek  mümkün.  Oldukça  kısa  gamma  ışınlarından  epeyce  uzun  radyo 

dalgalara  kadar  elektromanyetik  spektrumun  tamamını  incelemiş  olacağız.  Güneş 

sistemindeki  bütün  gezegenlere  ve  uyduların  çoğuna  insansız  uzay  araçları  gönderilmiş 

olacak. Yıldızların yapısıyla ilgili deneyler gerçekleştirmek için Güneş’e doğru uzay araçları 

fırlatmış  olacağız  ve  –sıcaklığın  daha  düşük  olmasından  dolayı-  buna  muhtemelen  güneş 

lekeleriyle başlayacağız. Sanıyorum bundan yetmiş beş yıl sonra yakın yıldızlara ışık hızının 

yaklaşık onda biri ile yol alan uzay araçları göndermiş olacağız. 

DÜNYA DIŞI ZEKANIN PEŞ NDE 

Dünya  dışı  zeka  araştırması  alanında  çalışan  aralarında  benim  de  bulunduğum  bazı 

bilimciler,  Samanyolu  Galaksisindeki  teknik  açıdan  ileri  –operasyonel  radyo  astronomiye 

vakıf-  uygarlıkların  sayısını  tahmin  etme  girişiminde  bulundular.  Yıldızların  yaşı  ve  sayısı; 

yıldız  sistemlerinin  çokluğu;  daha  az  bildiğimiz  bir  öğe  olan  yaşamın  ortaya  çıkmış  olma 

olasılığı; çok daha az  bildiğimiz bir öğe olan zeki yaşamın evrilmiş olma ihtimali; ve teknik 

uygarlıkların  yaşam  süresi  gibi  olgulara  sayısal  değerler  atamayı  gerektiren  bu  tip 

hesaplamalar tahminlerden biraz daha iyidir. 

Hesaplamalar sonucunda karakteristik olarak yaklaşık bir milyon teknik uygarlık gibi 

bir  rakam  elde  ediyoruz.  Bir  milyon  uygarlık  akıllara  durgunluk  verecek  kadar  büyük  bir 

rakam ve bu bir milyon dünyanın çeşitliliğini,  yaşam biçimlerini ve ticari kapasitesini hayal 

etmek  insanı  heyecanlandırıyor.  Oysa  Samanyolu  Galaksisi  250  milyar  yıldızı  içeriyor  ve 

Galaksi de bir milyon uygarlık olması bile neredeyse 200.000 yıldızdan ancak birinde ileri bir 

uygarlık olması ihtimali var demek. 

Hangi  yıldızların  olası  adaylar  olabileceğine  dair  fazla  bir  fikrimiz  olmadığına  göre 

bunların  büyük  bir  bölümünü  incelemek  zorunda  kalacağız.  Öyle  gözüküyor  ki,  dünya  dışı 

zeka arayışı kayda değer  bir çaba gerektirecektir. 

Eskiçağ  astronotları  ve  UFO’larla  ilgili  iddialara  rağmen  Dünya’nın  geçmişte  başka 

uygarlıklarca ziyaret edildiğini gösteren sağlam kanıtlar yok. Şu anda uzak mesafelere sinyal 

göndermekten başka bir şey  yapamıyoruz ve elimizdeki uzak mesafe teknikleri içinde radyo 

açık ara ile en iyisi. 

Bana göre dünya dışı uygarlık sorusu tamamen açık, Şahsen ben zeki yaşamla dolu bir 

evrenden  çok,  bizim  birkaç  tane  uygarlıktan  birisi  olduğumuz  veya  sadece  bizim  teknolojik 

uygarlığımızın yer aldığı bir evreni anlamanın çok daha güç olacağını düşünüyorum. 

Eğer  Samanyolu  Galaksisinde  bir  milyon  teknik  uygarlık  varsa,  uygarlıklar  arası 

ortalama  aralık  300  ışık  yılıdır.  Bir  ışık  yılı,  ışığın  bir  senede  kat  ettiği  mesafe  (10  trilyon 




Yüklə 307,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə